I. Selim: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Nanahuatl (mesaj | katkılar)
kDeğişiklik özeti yok
Fzelen06 (mesaj | katkılar)
III.Selim'e ait olan beyitler kaldırıldı,sayfa normlara uygun düzenlendi
14. satır:
 
* Yavuz Sultan Selim Han Mısır’ı fethedip, hilafeti esaretten kurtarınca, alışkanlıkla kendisine de Sultanül-haremeyn diyen hatibi susturup;"''Benim için, o mübarek makamların hizmetçisi olmaktan daha büyük şeref olamaz. Bana Hadimül-haremeyn (Kutsal yerlerin-Mekke Medine- Hizmetçisi) deyin''" buyurmuştur.
 
*Derdi olan neylesin?<br/>Derdi neyse söylesin.<br/>Korkuyorsa neylesin?<br/>Hiç korkmasın söylesin.<br/>
:''(Dörtlükteki sorular bir cariye, cevaplar ise Yavuz Sultan Selim tarafından aynı kağıt üzerine mektuplaşır gibi yazılmıştır.)''
 
* Kılıcımız parladıkça düşmanın gözü ondan ayrılıp bizi göremez. Ama Allah esirgesin, bir gün paslanır da yaltırıklanmazsa düşman bizi görmek değil, bir de tepeden bakar.{{gününsözü|22 Eylül 2010}}
 
*Devletleri yıkan tüm hataların altında nice gururun gafleti yatar.
*(''Kendisine hakaret içeren şiirler gönderen Safevi hükümdarı Şah İsmail'e yazdığı şiir.Bu şiir soldan sağa ve yukarıdan aşağıya okunduğunda aynı dizeleri verir.Dünyada benzeri yoktur.'')<br>Sanma şâhım / herkesi sen / sadıkâne / yâr olur <br> Herkesi sen / dost mu sandın / belki ol / ağyâr olur <br> Sadıkâne / belki ol / bu âlemde / dildâr olur <br> Yâr olur / ağyâr olur / dildâr olur / serdâr olur.
 
*"Biz bunca meşakkate alkış uğruna katlanmadık, halis niyetimiz rızayı ilahidir."
*Ey gaziler yol göründü<br>Yine garip serime<br>Dağlar taşlar dayanamaz<br>Benim ah u zârıma.<br>Dün gece yâr hanesinde<br>Yastıcağım taş idi<br>Altım toprak; üstüm yaprak<br>Yine gönlüm hoş idi<br>Ben billahi kail olmam<br>Genç yaşımda ölüme.<br>Kal selamet nazlı yarim<br>Bir yana sen bir de ben.
 
*"...Ben Allah'ın (c.c.) emirlerini yerine getirmek, zulüm görenlere yardım etmek için zırh giydim, kılıç kışandım.!"
*I. Selim, çeşitli iddialara göre, Trabzon valisi iken Şah İsmail ile satranç oyunu oynamıştır. İlkinde şah, ikincisinde ise [[Şehzade Selim]]'in kazandığı varsayılmaktadır. Yine bir rivayete göre satrançtan sonra aldığı bin altını da Şah saratına koymuştur. Çaldıran Muharebesi'nden sonra Tebriz'in fethinden sonra bu bin altını bulup, dönemin Sekbanbaşısı olan [[Osman Paşa]]'ya bu 1000 altını verdiği veya dağıttığı sanılmaktadır.
 
*Devletleri yıkan tüm hataların altında nice gururun gafleti yatar.
 
*Vükela ve ümeranın süslü elbiseler giymesi padişahlarına tâzimden ileri gelir.Biz Allah'tan başka kime tâzime mecburuz ki bu külfeti ihtiyâr edelim?Bizim padişahımız Allah, vücudu saran elbiseye değil, içindeki imâna bakar.
:''(Sade giyinmesinin nedeni sorulduğunda)''
 
*Be hey asker kıyafetli korkaklar! Maiyetimde yiğitlik ve kahramanlık göstereceğinize böyle mi hareket edersiniz! Askerde itaat emre karşı gelmek midir?.. (''{{v|Çaldıran Savaşı}} için seferdeyken askerlerin isyan etmesi üzerine yaptığı konuşmadan.'')
*Ey gönül! Başkasından yardım ve dostluk umarak yaşama,düşmandan da korkma! Devlet ve saltanat ancak Allah'ın verdiğidir.
 
* Yaralı gönlümü, sevgilinin gece renkli zülfünün hayaliyle sardım. Geceleyin merhem bulamayan o yaranın vay haline!
*Ey canım, eğer sana Selimî gibi yüz tane devlet ve saltanat dâhi verilse cihana bağlanıp dosttan uzak olma.
 
*Şah İsmail üzerine seferim vardır!
*Güneş Mustafa(s.a.v.)'nın yüzünün aynasının bir aksidir. Her iki âlem,Mustafa(s.a.v.)'nın bir kılına bağlanmıştır.
 
*(''Kendisine hakaret içeren şiirler gönderen Safevi hükümdarı Şah İsmail'e yazdığı şiir.Bu şiir soldan sağa ve yukarıdan aşağıya okunduğunda aynı dizeleri verir.Dünyada benzeri yoktur.'')<br>Sanma şâhım / herkesi sen / sadıkâne / yâr olur <br> Herkesi sen / dost mu sandın / belki ol / ağyâr olur <br> Sadıkâne / belki ol / bu âlemde / dildâr olur <br> Yâr olur / ağyâr olur / dildâr olur / serdâr olur.
*Gönlünü ve canını O'nun aşkına veren kimse ne kahramandır! Düşüncesi daima Mustafa(s.a.v.) olan kimse ne huzur ve rahat içindedir.
 
*Derdi olan neylesin?<br/>Derdi neyse söylesin.<br/>Korkuyorsa neylesin?<br/>Hiç korkmasın söylesin.<br/>
*Her dertli, mihnete tahammül için biraz gönlünde kuvvet buluyorsa bu kuvvet Mustafa(s.a.v.)'dan gelir. Onun için her dertli O'na minnettardır.
:''(Dörtlükteki sorular bir cariye, cevaplar ise Yavuz Sultan Selim tarafından aynı kağıt üzerine mektuplaşır gibi yazılmıştır.)''
 
*I. Selim, çeşitli iddialara göre, Trabzon valisi iken Şah İsmail ile satranç oyunu oynamıştır. İlkinde şah, ikincisinde ise [[Şehzade Selim]]'in kazandığı varsayılmaktadır. Yine bir rivayete göre satrançtan sonra aldığı bin altını da Şah saratına koymuştur. Çaldıran Muharebesi'nden sonra Tebriz'in fethinden sonra bu bin altını bulup, dönemin Sekbanbaşısı olan [[Osman Paşa]]'ya bu 1000 altını verdiği veya dağıttığı sanılmaktadır.
*O Peygamberlerin Padişahıdır. Diğer peygamberler O'nun ordusudur. Yaradılıştan maksat O'dur. Bu kevn-ü mekân O'nun yüzü suyu hürmetine yaratılmış bir tufeyldir.
 
*Ey gönül! Başkasından yardım ve dostluk umarak yaşama,düşmandan da korkma! Devlet ve saltanat ancak Allah'ın verdiğidir.<br/>Ey canım, eğer sana Selimî gibi yüz tane devlet ve saltanat dâhi verilse cihana bağlanıp dosttan uzak olma.<br/>Güneş Mustafa(s.a.v.)'nın yüzünün aynasının bir aksidir. Her iki âlem,Mustafa(s.a.v.)'nın bir kılına bağlanmıştır.<br/>Gönlünü ve canını O'nun aşkına veren kimse ne kahramandır! Düşüncesi daima Mustafa(s.a.v.) olan kimse ne huzur ve rahat içindedir.<br/>Her dertli, mihnete tahammül için biraz gönlünde kuvvet buluyorsa bu kuvvet Mustafa(s.a.v.)'dan gelir. Onun için her dertli O'na minnettardır.<br/>O Peygamberlerin Padişahıdır. Diğer peygamberler O'nun ordusudur. Yaradılıştan maksat O'dur. Bu kevn-ü mekân O'nun yüzü suyu hürmetine yaratılmış bir tufeyldir.<br/>Ümit sabahı Mustafa(s.a.v.)'nın güzel yüzüdür. Gayıp sırları O'nun ârif olan gönlünden doğar.<br/>Ümit eliyle Mustafa(s.a.v.)'nın eteğine yapışan herkes güneş gibi ayağını feleğin üstüne basar.<br/>O'nun aşkı ile gönlü mahzun olan her sîne ne bahtiyardır! Mustafa(s.a.v.)'nın yoluna kurban edilen can,ne aziz bir candır!<br/>Ümmetlerin cevahir madenlerinden çıkardıkları bütün lâ'l ve inciler Mustafa(s.a.v.)'nın (gazada kırılan) tek inci dişinin diyetidir
*Ümit sabahı Mustafa(s.a.v.)'nın güzel yüzüdür. Gayıp sırları O'nun ârif olan gönlünden doğar.
 
*Ümit eliyle Mustafa(s.a.v.)'nın eteğine yapışan herkes güneş gibi ayağını feleğin üstüne basar.
 
*O'nun aşkı ile gönlü mahzun olan her sîne ne bahtiyardır! Mustafa(s.a.v.)'nın yoluna kurban edilen can,ne aziz bir candır!
 
*Ümmetlerin cevahir madenlerinden çıkardıkları bütün lâ'l ve inciler Mustafa(s.a.v.)'nın (gazada kırılan) tek inci dişinin diyetidir
 
*...Ben Allah'ın (c.c.) emirlerini yerine getirmek, zulüm görenlere yardım etmek için zırh giydim, kılıç kışandım.
 
*"Biz bunca meşakkate alkış uğruna katlanmadık, halis niyetimiz rızayı ilahidir."
 
* Yaralı gönlümü, sevgilinin gece renkli zülfünün hayaliyle sardım. Geceleyin merhem bulamayan o yaranın vay haline!
 
*Be hey asker kıyafetli korkaklar! Maiyetimde yiğitlik ve kahramanlık göstereceğinize böyle mi hareket edersiniz! Askerde itaat emre karşı gelmek midir?.. (''{{v|Çaldıran Savaşı}} için seferdeyken askerlerin isyan etmesi üzerine yaptığı konuşmadan.'')
 
*Şah İsmail üzerine seferim vardır!
 
==Kızılbaş Safevi Şahı İsmail'e Gönderdiği Mektup==
Satır 66 ⟶ 46:
 
* "Bilesin ve agâh olasın ki, ilahî hükümlerden yüz çevirenlerin, dini ve şeriatı yıkmaya çalışanların bu hareketlerine, bütün Müslümanların ve bu arada adalet sever hükümdarların, kudretleri nispetinde mani olmaları farzdır. Bunu söylemekten maksadımız sudur: tekke kösesinden hâkimiyete yükselen sen, bu yolda yürüdün, Müslümanların memleketlerine saldırdın, şefkat ve utanmayı bir tarafa atarak zulüm kapılarını açtın, günahsız Müslümanları incittin, fitne ve fesadı kendin için temel prensip olarak kabul ettin, "umur-i padişahî ve ahkâm-i sehinsâhiyi muktezay-i heva-yi nefs ve ragbet-i tabiiyeye uydurup kuyud-i seriati hak ettin. ibâhe-i muharreme ve irakat-i dima-i mükerreme ve mescitleri yıkma, türbe ve mezarları yakma, ulema ile peygamber neslinden gelmiş olan seyyidlere ihanet "ve ilka-i mesâhif-i kerime der kazurat ve sebb-i seyheyn-i kerimeyn" gibi isler, senin kötü hallerinden bir kaçıdır. Dillerde dolaşmakta olan bunlar ve bunlara benzer hareketlerinden dolayı ulema kesin delillere dayanarak senin küfür ve irtidadina, senin ve sana tabi olanların öldürülmelerinin vacip olduğuna; mal ve rızıklarınızın yağma, kadın ve çocuklarınızın esir edilmesinin mubah olduğuna ittifakla karar vermişlerdir. Bu durum karşısında ben, Allah’ın emirlerini yerine getirmek, zulüm görenlere yârdim etmek ve "merasim-i nâmus-i pâdisâhî için " ipekli elbiselerimi çıkardım, zırh giydim, kılıç kusandım, ata bindim ve safer ayinin başında Anadolu yakasına geçtim. Maksadım, Allah’ın inayetiyle senin padişahlığını yok etmek ve böylece acizler üzerinden zulmünü ve fesâdini kaldırmaktır. Ancak, kılıçtan önce sana, sünnet-i seniyye icâbi islâmiyeti teklif ederim. Eğer yaptıklarına pişman olup can ve gönülden istiğfar eder ve aldığın kaleleri geri verirsen, tarafımızdan dostluktan başka bir şey görmezsin. Fakat kötü hallerine devam ettiğin takdirde "zulmet-i zulümden" simsiyah yaptığın yerleri nura kavuşturmak ve senin elinden almak üzere inşallah yakında geleceğim. Takdir ne ise öyle olacaktır. Selâm, hidayete tabi olanlaradır."
 
 
Bu mektubun ardından sefere çıkan yavuz sultan selim, uzun sureler boyunca İran topraklarında yürüdüğü halde bir turlu bir ordu ile karsılaşamaz. Bunun üzerine su unlu mektubu gönderir:
Satır 72 ⟶ 51:
* "Ey İsmail, ülkemin sınırında görünmekle bana meydan okudun. iste ben geldim, haftalarca yürüdüğüm halde ne senden ne de askerinden bir eser görmedim. Ölümüsün yoksa sağ mısın bilemiyorum, hile ve aldatmaktan başka bir şey bilmez misin? Şayet korkuyorsan bir tabip getir ki seni tedavi etsin. Seni daha fazla korkutmamak için güzide askerlerimden kırk bin kişiyi kayseri yakınlarında bıraktım. Düşman hakkında ancak bu kadar lütuf gösterilebilir"
 
==Hazreti Sultan Yavuz Selim Han'dan ŞahaŞah'a ders...==
 
* Osmanlı-Safevi ilişkilerinin iyice gergin olduğu dönemde (1512-1514), İran Şahı Kızılbaş İsmail kıymetli mücevherlerle süslü bir sandık hediye gönderiyor. Sandık açiliyor. İçinden çeşit çeşit değerli taşlar, kıymetli atlas, kadife kumaşlar çıkıyor. Fakat bir de pis bir koku yayılıyor. Dehşet bir koku, herkes burnunu tıkıyor. Neyse en alttaki bohçadan insan pisliği çıkıyor.. Yani Osmanlıya acayip bir hakaret!
:"Ve Cihan padişahı emir veriyor, herkes düşünsün, buna ince bir şekilde cevap vermemiz gerekir. Ve cihan padişahı yine çözümü kendisi buluyor. Aynı şekilde değerli mücevher ve kumaşlarla süslü bir sandık hazırlatıyor. İçine o zamanın Osmanlı İstanbul'unda imal edilen gül kokulu en nadide lokumlardan bir kutu hazırlatıyor, en altına da küçük bir pusula ve bir satır yazı gönderiyor. Şah sandığı açıyor. Açtıkça güzel bir koku ve en altta bir kutu lokum. Anlam veremiyorlar tabii. Osmanlı elçisi önce yiyor, sonra oradakilere ikram ediyor. Kutunun içindeki pusulayı Şah okuyor:
:"'''''İsmail, herkes yediğinden ikram eder!'''''" Şahın bunun üzerine yüzü kızardığı da anlatılır..."
 
== Diyalogları ==
"https://tr.wikiquote.org/wiki/I._Selim" sayfasından alınmıştır