Pınar Selek: Revizyonlar arasındaki fark
[kontrol edilmiş revizyon] | [kontrol edilmiş revizyon] |
İçerik silindi İçerik eklendi
yazım |
|||
3. satır:
*...Yani kadın için namus, kapatılma anlamına geliyor, baskı anlamına geliyor, dayak anlamına geliyor, hep kendini kasması anlamına geliyor.
*Ben
*Kişisel tarihimde, özgürlük düşleri kurarken ve tüm hayatı anlamaya çalışırken, feminist oldum. Kendi dışımdaki varlıklarla ilişkimi sorgularken. Bu sorgulamada cinsiyetçiliğin ne olduğunu ve nasıl işlediğini görmeye başladım. İlk anladığım şey, feminizmin kadın hakları savunuculuğu değil, bir özgürlük felsefesi ve politikası olduğuydu.<ref>[http://www.bianet.org/bianet/biamag/120930-benim-feminizmim-akrobatik-feminizm Benim Feminizmim: Akrobatik Feminizm!]</ref>
9. satır:
==Hakkında söylenenler==
*Türkiye’de on dört yıldır görülmekte olan bir dava var: Pınar Selek davası. Hukukun üstünlüğüne inanan etik ve vicdan sahibi yargıçların üç kez beraat ettirdiği, Yargıtay’ın her defasında bozduğu, mahkemenin bugüne kadar benzeri az görülmüş bir kararlılık ve cesaretle beraat kararında ısrar ettiği bu davada, Pınar Selek işlemediği bir suçtan -idam cezası kaldırıldığı için-
*Pınar Selek davası, günümüzün “Dreyfus”, “Sacco - Vanzetti” ve “Rosenberg’ler” davasıdır. Eninde sonunda duvara toslamaya yazgılıdır. Ne var ki, adaletin bir an önce gerçekleşmesi gerekiyor. Çünkü “geciken adalet, adalet değildir!” Bunu sağlamak için de tüm namuslu aydınlar, Dreyfus Davası’nda Emile Zola’nın yaptığı gibi ortaya atılıp “J’accuse!” (Suçluyorum!) diye haykırmalıdır...<ref>28 Ocak 2013, "Pınar Selek..." başlıklı yazısı, BirGün gazetesi.</ref> --[[Atila Aşut]]
|