Yalçın Küçük: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Değişiklik özeti yok
kDeğişiklik özeti yok
97. satır:
*Hepsinin değil, bir bölümünün, solda ve sosyalizm içinde oldukları zamanda da, hedeflerinin cumhuriyet olduğunu görüyordum. Şimdi açıktalar ve hem sosyalizme hem de cumhuriyete karşı çıkıyorlar; çöküş'ten taraftadırlar.
*Halbuki, şu anda, sosyalizm ve cumhuriyet mücadelesi aynı yerdedir. Yazık, cumhuriyet düşmanlığı, şimdi sosyalizm düşmanlığıdır; anlayamıyorlar mı, yoksa yerlerini mi buluyorlar, şu anda bir cevaptan yoksun haldeyim.
*Sosyalist olmanın gereği Fransa'da hitlereHitler'e karşı cumhuriyeti savunmaktı o yıllarda. Şimdiyse burada sosyalist olmak cumhuriyeti korumak demektir gericilere karşı.
*Hem 1918 ve hem de 1958 yıllarındayız.
*1961 yılında modern ve hürriyetperver bir yasa, bir anayasa, ihtiyaçtı ve otomobil ise lükstü; 1971 yılında, binek otomobil ihtiyaç yapıldı ve anayasa köhne sayıldı ve "lüks" ilan edildiğini hatırlıyoruz. bir büyük iç savaş'a, bu tarihten, beş yıl önce başladılar. Bir iç savaş içinde, önce ihanet ettiler ve sonra çökerttiler.
116. satır:
*Kemal Paşa zamanında bir takım pratikler vardı, kemalizm’in adı yoktu. 1950’li yılların ortasında, çok büyük vaatlerle gelen Menderes ciddi bir aydın muhalefetiyle karşılaştı. Buna çare olarak said-i nursî’yi çıkarttı, bir de Kürtler’e göz kırpmak için Şeyh Sait’in torununu milletvekili yaptı. Aydın muhalefeti, öğrenci muhalefeti de bir kenarda olan İsmet Paşa’yı öne çıkarttı. Paşa o zamana kadar kemalist değildi, zaten kimse kemalist değildi. Kemalizm olsa, Atatürk’ün yasası çıkartılmazdı. Kemalizm kodifiye edildi. Nedir? Bir: büyük devletlerden uzak olacaksın. iki: büyük sermayeden uzak olacaksın. üç: dinle mesafeli olacaksın. Bugün bunun üçü de yoktur. Dolayısıyla 28 şubat’ı kemalizm’e dönüş olarak görmek bilim dışıdır.
 
*Milliyetçi Cephe Hükümeti, ülkenin bir sosyalist devrim için gebe olduğu değerlendirmesinin sonucudur. Bir iç savaş aleti idi; burjuvazi islamiyetİslamiyet ve ırkçılıkla birleşerek sosyalist iktidarı önleyebileceği kararını verdi; eylülizm ve tekeliyet bunun sonucudur. Ve hala buradayız.
*[[12 Eylül]] Kemalizm'in reddidir.
*[[12 Eylül|Eylülizm]]i, büyük sermaye ile bütünleşmiş kemalistlerin kemalizmin son kalıntılarını da kazıma dönemi olarak düşünebiliriz; eylülist darbeden hemen önce, gelmekte olan askeri darbenin çok koyu bir islamcı politika izleyeceği kestirimim de bunu haber veriyordu, artık gerçekleşmiş olduğunu hep biliyoruz.
173. satır:
*Kemalizm içe dönük ve kurucu idi. Enverizm dışa dönük ve yayılmacıdır. Hem Enver Paşa hem Kemal Paşa, kişiliklerini ve formasyonlarını, Hamid'in saltanatında buldular; Hamid, Ermeni Politikası'na kadar, hem içte hem dışta modern bir prens sayılıyordu. Daha sonraki yıllarda üstü örtülmesine karşın hep modernizatör bir despot olarak kaldı; özgürlüklerden korkuyor ve modernizasyondan vazgeçemiyordu.
*Hamid, Mustafa Kemal ve II. Mahmut ile birlikte son iki yüzyıllık tarihimizin en önemli üç yöneticisinden birisidir. yaratılmak istenen toz dumanın aksine, otuz üç yıllık saltanatında, siyasi ve adli sadece dokuz idam olmuştur; kuşkusuz, bunlardan birisi, büyük yenilikçimiz Mithat paşa'dır.
*Türk ilericiliğinin bete noire'ı hamidHamid, aşırı vesveseli, her türlü özgürlükten korkan, ancak imparatorluğu yaşatabilmek için büyük reformlar yapılmasına inanmış ve bunları başlatmış bir osmanlıOsmanlı prensi idi. imparatorluğunİmparatorluğun artık batıBatı'da kalamayacağını görebilecek kadar realist idi ve doğu'ya kaydırmak istiyordu, bu amaçla, şiiŞii imasından çekindiği için soyadını "afganiAfgani" olarak değiştiren iraniİrani cemalettinCemalettin ile panislamizmePanislamizme sarılıyordu.
*Dünya Yahudiliği'nin Filistin'e yerleşmesi Sultan Hamid zamanındadır.
*Hamid, bir politika okulu'dur ve soğukkanlı incelemeden bugünü anlamak zordur.
369. satır:
*En önemli kaygım, genç kuşakların yazdıklarımı yeterli ölçüde tartışmadan kabullenmeleridir.
*Yeni insan, yeni tarih demektir. Ben insanın geleceğini değiştirmek için tarihini değiştiriyorum.
*Türk aydınını sarstım. Türkiye tarihinin altını üstüne getirdim.
*Tekelci devletin hukuk yapısı, “suç oluşmadan önlemeliyiz” paranoyasıyla şekillendiriliyor. Bu yüzden Türkiye’de en kolay iş tutuklamadır. Tutuklayanın hiçbir sorumluluğu olmaz, yoktur. Suçsuz olduğunuzu sorgu yargıçlığında anlatmanız bile mümkün olmaz; tutuklama “suçla” değil “emare” ile ilgilidir. Tutuklayan suçun kanıtlarına değil işaretine bakar; tutuklamanın bir önlem olduğunu, itirazın mümkün bulunduğunu, suçsuz olduğunuzu mahkemede anlatabileceğinizi söyler ve tutuklar. Bir de sağcı bir hukuk öğretim üyesi pek yakında bir istatistik açıkladı: Türkiye’de tutuklamaların yüzde doksan beşinden fazlası beraatla sonuçlanıyor.(2005)
*[[Gülmek|Gülüş]], öncelikle bir aydın halidir. Çünkü çelişkiyi görebilme kabiliyetini gerektiriyor; çelişkide gülünçlük, çözülebilir olmasından kaynaklanıyor. o halde çözülebilir çelişkilere gülmek, yüksek bir insan halidir, öyle diyebiliyoruz. Ancak çelişkiyi görebilmek için ise bir isyancı ruh mutlak gerekiyor. Birbirine bağlıyoruz.
405. satır:
*"Adamı olmak" veya "adamı sayılmak" hukuk, ekonomi ve ahlak cephelerinde temel ilke halindedir. Böyle olunca "insan", çok daha asalak, fiziksel olarak çok daha yağlı, daha az becerili, duygusuz, güvensiz ve ufuksuz bir yaratığa dönüşüyor.
*Tekelli düzen, insanın yazgısının, kendi elinde olmadığını yaymaya dayanıyor. Medya ve basının tekelleşmesi ve tekelli düzenle bütünleşmesi sonucunda, medya ve basını, eski zamanların katedral ve kiliseleri, medya patronlarını kardinaller ve sütun yazarlarını vaaz papazları, diğer gazetecileri din hizmetlileri ya da hademe-i hayrat saymanın buradaki çözümlemeye yardımcı olacağını düşünüyorum, "insanı" edilgen hale getirmek hem daha kolaylaşıyor ve hem de büyük bir yoğunlukla uygulanabiliyor."İnsan" edilgendir. Edilgen "insan" sürüdür. Sürülerde ise aşk yoktur.
*Ortaçağ'da insan, doğayı etkileyemediği ve kontrol edemediği için kendine güvenden yoksundu. Bitkisel bir yaratıktı. Tekelsi düzende ise insan, toplumu etkileyemediği ve kontrol edemediği için kendisine güven duyamıyor. İnsanı insan yapan nehrin akışını değiştirmektir; bunun için çaba ve ortak çaba gerekiyor. Ortak çaba başarıya ulaştığı ölçüde insan yükseliyor.
*Dünya, yirminci yüzyılın orta çağını yaşıyor.(1985)
*[[Güven]] ve [[irade]], ne yazık, pratikten ve dıştan geliyor.