Abdülkâdir Geylânî: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmemiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Fzelen06 (mesaj | katkılar)
Değişiklik özeti yok
12. satır:
 
*Ahireti sermayen, dünyayı bu sermayenin kazancı yap. Zamanını, önce ahireti elde etmek için sarf et. Geri kalan vaktini, geçimini temin için harca. Sakın dünyanı sermaye, ahiretini onun kârı şeklinde yapma. Böyle yaparsan, dünyadan artan zamanını, ahiretin için sarf edersin. Bu zaman zarfında namazlarını kılmaya çalışırsın. Fakat çabucak kılayım diye, rükünlerine riayet etmezsin. Sonra dünya işlerinden dolayı yorulur ve bitkin düşersin. Geceleri kaza namazı kılmaya fırsat bulamazsın. Yorgunluktan ölü gibi yatar, gündüz de faydasız olursun. Nefsine, heva ve isteğine hatta şeytana tâbi olursun. Ahiretini dünyaya karşılık satarsın. Nefsinin kölesi ve onun bineği olursun. Halbuki sen, nefsine binmek, onu yalanlayıp tekzip etmek ve selamet yoluna sokmakla emrolunmuşsun. Bunlar ahiret yolu, Rabbine taat yoludur. Sen, nefsinden gelen istekleri kabul etmekle, kendine zulmettin. İpini onun eline verdin. İsteklerinde, lezzetlerinde, hevasında ona uydun. Sonunda dünya ve ahiretin hayırlısını kaçırdın. Dünya ve ahiretini zarara soktun. Böyle olursa, Kıyamet günü din ve dünya bakımından insanların en müflisi ve en zararlısı olursun. Nefsine uymakla, dünyadan fazla bir şeye ulaşamadın. Eğer nefsini ahiret yoluna çekseydin, ahiretini esas ve sermaye kabul etseydin, dünya ve ahiretini kazanırdın. Nefsin kötülüklerinden korunur, iyilerden olurdun. Eğer dünyaya rağbet etmeyerek, kötülüklerden uzak kalarak Allahü teâlâya itaat edersen, Allahü teâlânın has kullarından olursun.
 
*''"Allah'a dua etmem, çünkü o şey benim kısmetimse istesem de istemesem de gelecektir. Şayet kısmetim değilse, zaten duayla bana verilmez"'' deme. Haram kılınmış ve ifsad edici bir şey olmadığı sürece, dünya ve ahiret hayırlarından muhtaç olduğun ve istediğin her ne var ise onu Celle ve A'lâ'dan iste. Çünkü Allah Teâlâ istemeyi emretmiş ve ona teşvik etmiştir. Teâlâ buyurdu: ''"Bana duâ edin, kabul edeyim"'' (Gâfir, 60), ''"Allah'tan lutfunuzu isteyin"'' (Nisa, 32), ''"Allah'ın sizi birbirinizden üstün kıldığı şeyleri hasretle arzu etmeyin"'' (Nisa, 32). Nebi aleyhissalâtu vesselâm da buyurdu ki ''"Kabul edileceğine inanarak Allah'tan isteyin"'', ''"Avuçlarınızın içiyle Allah'tan isteyin"'' Bununla ilgili başka rivayetler de vardır. "Ben istesem de istemesem de vermeyecektir" deme. Aksine, istemeye devam et. Şayet o senin kısmetinse, istedikten sonra sana verilecektir. Bu da îman, yakîn ve tevhidini artırır.<ref>Abdülkadir Geylani; ''Fütuhu'l Gayb''; terc. İlyas Aslan, Derya Çakır; s.149-150; Gelenek Yayıncılık; Sekizinci Basım, İstanbul:2012; ISBN 978-975-8719-38-9</ref>
 
*Allahü teâlâdan dünya ve ahiretin hayırlarını iste. Sakın; "Ben istiyorum. Fakat Allahü teâlâ vermiyor, ben de bundan sonra istemeyeceğim." deme. Duaya devam et. Eğer istediğin şey ezelde senin için takdir edilmiş ise, Allahü teâlâdan istedikten sonra, Allahü teâlâ onu sana gönderir. Eğer istediğin o rızık ezelde senin için takdir edilmemiş ise, Allahü teâlâ seni o şeye muhtaç kılmaz ve kendinden gelenlere rıza gösterme nimetini ihsan eder. Eğer Allahü teâlâ senin için fakirlik ve hastalık dilemiş ise, sen de Allahü teâlâya fakirlikten ve hastalıktan kurtulman için yalvarırsın. O zaman Allahü teâlâ sana razı ve memnun olacağın bir hal verir. Eğer, ezelde borçlu olmak takdir edilmişse ve sen de borçtan kurtulmak için dua edersen, Allahü teâlâ alacaklıyı sana kötü muamele etme halinden vazgeçirir. Hatta borcundan azaltma veya hepsini bağışlama haline çevirir. Eğer dünyada borçlu halden kurtarmazsa buna karşılık sana bol sevap verir.
Satır 24 ⟶ 26:
 
*Allah’a ancak, O’ndan başka herşeyi terkeden kimseler yaklaşabilir.
 
*Akıllı kimse ölümü düşünen ve kaderin getirdiğine razı olandır.
 
*Allah Teâlâ rızıkların taksimini bitirmiştir. Rızıkta zerre miktarı artma ve eksilme olmayacaktır.
34. satır:
 
*Akıllı kişi, işlerin başlangıcına değil, sonucuna bakar.
 
*Akıllı kimse ölümü düşünen ve kaderin getirdiğine razı olandır.
 
*Ârif, Allah’a her an bir öncekine göre daha yakındır.