İlhan Arsel: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
kDeğişiklik özeti yok
kDeğişiklik özeti yok
5. satır:
*Her ne kadar çok kısa bir dönemi içine alan 'İslâm uygarlığı'ndan söz edilirse, bu uygarlık Kur'an'dan doğma bir şey değildir; Kur'an'ın kaynak olarak kabul edilmesiyle ortaya çıkmış değildir. 'İslâm uygarlığı' Eski Yunan'ın bilim kaynaklarının etkisiyle oluşmuş bir şeydir. Miladi 8. ile 10. ya da 11. yüzyıllar arasındaki iki yüz yıllık bir süreyi kapsayan bu gelişme, Eski Yunan kaynaklarından yararlanan İslâm bilginlerinin 'zındık', 'dinsiz' diye ilan edilmeleri, Eski Yunan bilimlerinin terk edilmesi ve bunlar yerine Kur'an'ın yeniden kaynak edinilmesi sonucu olarak sönüp gitmiştir. O tarihten bu yana da bir daha canlanamamıştır; çünkü İslâm ülkelerine, her ilmin Kur'an'da olup tüm gerçeklere ancak Kur'an yolu ile gidilebileceği zihniyeti egemen olmuştur. İlginç olan şudur ki, İslâm ülkeleri içinde Kur'an'a en fazla ve en sadık şekilde bağlı olanlar, en ziyade geri kalmış olanlardır. Bunun böyle olduğunu anlayabilmek için, günümüzde İslâm şeriâtının en yoğun ve öz'üne en sadık şekilde uygulandığı ülkelere, örneğin Afganistan, Suudi Arabistan, İran, Pakistan, Sudan vs. gibi ülkelere şöyle bir göz atmak yeterlidir. Buna karşılık Kur'an'ı, yol gösterici rehber ve kaynak olmaktan çıkaran Atatürk Türkiyesi, yirmi otuz yıl gibi çok kısa bir zaman içerisinde uygarlaşma sürecine girmiş ve tüm İslâm ülkelerinin önüne geçmiştir. <ref>İlhan Arsel, Kur'an'ın Eleştirisi 3, Kaynak Yayınları, 1. Basım, Eylül 2001, s.425-426</ref>
 
*İnsan aklı, Kur'an gibi tutarsızlıklarla ve aklı dışlamalarla dolu bir kitabın Tanrı'dan gelmiş olamayacağını anlayacak güçtedir. <ref>İlhan Arsel, Kur'an'daki Tanrı -: Muhammed'in Tanrı Anlayışı, Kaynak Yayınları, 2. Basım, Aralık 2007, s.507</ref>
 
*İslâm dünyası, Batı dünyasının yaptığını yapamadığı (yani vahyin rehberliği yerine akıl rehberliğini seçemediği) içindir ki ortaçağ karanlıklarından kurtulamamıştır. Kur'an'a bağlı ülkelerin, istisnasız olarak, yeryüzünün en geri kalmış ülkeleri arasında bulunmaları, bunun en açık bir kanıtıdır. İslâm ülkeleri tarihi şu gerçeği ortaya vurmaktadır ki Kur'an'a bağlı ve saplı kalındıkça ne akılcılığa ulaşmak, ne gerçek anlamda ilim yapmak, ne demokrasi yaratmak, ne insan varlığını değer ölçülerine kavuşturmak ve ne de insanın insana sevgisini oluşturmak mümkündür. <ref>İlhan Arsel, Kur'an'ın Eleştirisi 3, Kaynak Yayınları, 1. Basım, Eylül 2001, s.425</ref>
 
*ŞeriatŞeriât hükümleri (ve özellikle Kur'an ayetleri) arasındaki çelişkilerin yarattığı en sakıncalı sonuç, insan beyninin körlenmesi, düşünme gücünün yitirilmesi ve bu nedenle kişinin fikren gelişemez, akılcı yönde iş göremez durumlara sürüklenmesi şeklinde kendisini belli eder. Müslüman halkların 1400 yıllık bitmeyen gerilikleri, yaratıcı zekâ ve düşünme gücünden yoksunlukları, bunun en belirli kanıtıdır. <ref>İlhan Arsel, Kur'an'ın Eleştirisi 1, Kaynak Yayınları, 3. Basım, Ekim 2008, s.361</ref>
 
*Unutmayalım ki şeriatçının başlıca özelliği kurnazlıktır. Şeriatçı güçsüz iken kuzu postuna bürünmüş olarak hoşgörendir, sabredendir, kötülüğü iyilikle karşılar gibi görünendir, şiddete ya da saldırganlığa yönelmezmiş gibi hareket edendir, demokrasiye bağlı imiş gibi görünendir. Fakat bu davranışlarının hepsi kurnaz hesaplara yani güçlenip şiddete başvurabileceği ve şeriat düzenini gerçekleştireceği günlerin gelmesi umutlarına dayalıdır. Güçlenebilmek için her türlü aracı meşru saymaya hazırdır fakat güçlendiği an kuzu postunu çıkarıp kurt kılığına bürünmekte gecikmez ve bu postu çıkardığı an cellat kesilir. Okuyunuz şeriat tarihini; bunun nice örnekleriyle şaşkına dönersiniz. <ref>[http://www.cumhuriyetarsivi.com/katalog/192/sayfa/1996/1/8/12.xhtml İlhan Arsel, "Yeryüzü Cehennemi Olmayacağız", Cumhuriyet, 8 Ocak 1996]</ref>
"https://tr.wikiquote.org/wiki/İlhan_Arsel" sayfasından alınmıştır