Bruno Schulz: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Dexbot (mesaj | katkılar)
k Bot: removing existed iw links in Wikidata
Uncitoyen (mesaj | katkılar)
k →‎''[[w:Tarçın Dükkanları|Tarçın Dükkanları]]'' (1934): clean up, değiştirildi: herşey → her şey (3) AWB ile
15. satır:
* İşte o zaman hayvanların neden boynuzlu oluduğunu anladım : Belki hayatlarına katamadıkları anlaşılmazlıkları bu boynuzlar içinde barındırıyorlardı, çılgın ve ısrarcı huysuzluklarını, ruhsuz, yararsız inatlarını. Varlıklarının sınırlarını aşan bir saplantı olmuştu, başlarının boyunu açmış ve birden ,ışığı görünce hissedilebilir ve katı bir kütleye dönüşmüştü. Sonra çılgın, inanılmaz ve önceden kestirilemeyen bir biçim almıştı. Bu kütle, girintili çıkıntılı olmuştu, gözleriyle göremiyorlardı onu, ama telaşlanıyorlardı: tehdidi altında yaşamak zorunda kaldıkları bilinmeyen bir markaydı o. Bu hayvanların neden mantıksızca ve çılgınca bir korkuya, paniğe kapıldıklarını anladım: Deliye dönüyorlar, birbirine girmiş bu boynuzlardan kurtulamıyorlar ve başlarını eğip bu boynuz cangılının arasından bir kaçış yolu bulmak istercesine kederle ve vahşi gözlerle bakıyorlardı.
 
:Kediler, ışıktan daha da uzaktılar. Kusursuzlukları rahatlatıcıydı. Bedenlerinin kusursuzluğunu ve yeteneği içinde hata ya da sapma nedir bilmiyorlardı. Bir an için varlıklarının derinlerine inerler, sonra yumuşacık kürkleri içinde hareketsiz kalırlar, ağırbaşlı ve tehdit edecek derecede ciddi olurlar, gözleriyse testekerlek olur, görünen herşeyiher şeyi ateşli kraterlerinin içine çekerlerdi. Ama bir süre sonra yeniden yüzeye çıkarlar, bön bakışlarından esneyerek sıyrılırlar, hayal kırıklığı içinde, hayalden yoksun kalırlardı. Özgüvenli bir zarafetle dolu, içe dönük hayatlarında herhangi bir seçeneğe yer yoktu. Bu kusursuzluk hapisanesinde sıkılıp, hüzne kapılırlar, kırışık dudaklarıyla hırıldarlar, çizgilerin genişlettiği suratlarında ise soyut bir acımasızlık ifadesi okunurdu.
 
:Daha aşağılarda, sansarlar, kokarcalar ve tilkiler gizlice süzülürlerdi, bunlar hayvanlar aleminin hırsızlarıydılar, vicdan azabı çekerlerdi. Hayattaki konumlarına yaratıcılarının aksine, kurnazlıkla, entrikayla ve birtakım numaralarla kavuşmuşlardı, kendilerinden hep nefret edildiği için, hep tehtit edildiklerini, hep savunmada oldukları, hep bulundukları yeri yitirme korkusu içinde oldukları için hırsızlama elde ettikleri o gizli varlıklarını tutkuyla severler, onu savunmak için mahvolmaya hazır olurlardı.
21. satır:
* Sıradan bir yürüyüşü var, abartılı bir zarafeti yok, ama bu sadelik insanın yüreğine dokunuyor ve Bianka böyle kolayca kendi olabildiği için yüreğim mutlulukla doluyor.
* Elinin dokunuşu inanılmaz olmalı.
* Bianka, o büyüleyici Bianka benim için bir sır. İnatla inceliyorum onu, tutkuyla ve de umarsızca, pul albümü de bana yol gösteriyor. Neden yapıyorum bunu? Bir pul albümü psikoloji kitabı gibi temel alınabilir mi? Ne cahilce bir soru! Bir pul albümü evrensel bir kitaptır, insan hakkında bilinebilecek herşeyinher şeyin bir özetidir.
* Yakında bakınca güzelliği bastırılmış gibi, göz almıyor. Burnunun biçiminin pek de soylu olmadığını, yüz hatlarının kusursuz olmadığını neredeyse saygısızlığa varan bir keyifle izliyorum. Bunu fark edince de rahat bir soluk alıyorum, oysa soluğum kesilmesin ve dilim tutulmasın diye Bianka’nın bana karşı bir tür acıma beslediğinden çekiciliğini denetim altında tututuğunuda biliyorum. Güzelliği, uzaklığın yardımıyla canlanıyor ve sonra acı veriyor, benzersiz ve dayanılmaz oluyor.
* Beni dinlerken, okumaya ara vermemiş olması beni rahatsız ediyor. Her konuyu derinlemesine tartışmama, olumlu ya da olumsuz noktları sıralamama izin veriyor; sonra başını kitabından kaldırıp kirpiklerini dalgın dalgın kırpıştırarak acele, baştan savma, ama şaşırtıcı derecede uygun bir karar alıyor. Dikkatimi toparlayıp, sözlerine kulak veriyorum, sesinin tonunu dikkatle dinliyorum, amacım onun gizli amaçlarını anlamak.
34. satır:
* Ruhumun derinliklerinde bastırılmış, isyankar bahaneler olarak yaşamış ve bilinçaltımda bana eziyet etmiş olan arzular hemen geçerlilik kazandılar ve kendi hayatlarını sürmeye başladılar. Alnımdaki gaspedici ve kendini beğenmiş numaracı damgası silindi.
* Ücretim rahat bir yaşam sürmeme, hatta az da olsa lükse kaçmama yetiyor. Oturduğumuz yeri Eliza kendi zevkine göre döşedi ve düzenledi, çünkü bu yönde ne bir arzum ne de becerim var. Eliza ise tam tersine, ne yapacağını bilen (ama sıkça fikir değştiren) biri, öyle bir enerjiyle işe girişiyor ki aslında bu iş böyle bir enerjiye değmez.
* Ve derin ve gecikmiş gece herşeyeher şeye hakim oluyor. Saatler geçiyor. Sıcacık alnımı cama dayamış olan ben, hissediyorum ve biliyorum: Bundan böyle bana hiçbir şeyin zararı dokunamaz, huzurlu bir liman buldum.Önümde mutluluk ve keyif dolu upuzun yıllar var. Neşeli güzel yıllar sonu gelmeyen bir matematiksel dizi halinde sıralanıyor önümde. Son bir kaç yüzeysel ve yumuşak iç çekiş göğsümü mutlulukla dolduruyor. Soluk almaktan vazgeçiyorum. Günün birinde ölümün beni kucaklayacağını biliyorum, bütün yaşamı kucakladığı gibi, cömertlikle ve iyilikle kasabanın süslü güzel mezarlığının yeşillikleri arasında, doygunlukla yatacağım. Karım –dulların taktığı peçenin arkasından ne kadar da güzel görünecek- burada tadını çıkardığımız o dingin sabahlarda bana çiçekler getirecek.
* Evimize girerken, karanlık ufkun üstünde yeşilimsi gündoğumu kendini göstermeye başlıyor. Isıtılmış ve çekidüzen verilmiş evin güzel kokusu bizi sarıp sarmalıyor. Işıkları yakmıyoruz. Perdelerin gümüşsü desenini, uzaktaki bir sokak lambası karşı duvara yansıtıyor. Giysilerimi çıkarmadan yatağın üzerine oturuyor, Eliza’nın elini sessizce elime alıp bir süre tutuyorum.
 
"https://tr.wikiquote.org/wiki/Bruno_Schulz" sayfasından alınmıştır