Milan Kundera: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Zaitsév (mesaj | katkılar)
Değişiklik özeti yok
Uncitoyen (mesaj | katkılar)
k clean up, değiştirildi: birşey → bir şey (2) AWB ile
20. satır:
* Çok sayıda kadının peşinde koşan erkekleri iki kategoriye ayırabiliriz. Bazıları bütün kadınlarda kendi öznel ve değişmez kadın düşlerinin gerçekleşmesini beklerler. Ötekiler ise nesnel kadın dünyasının sonsuz çeşitliliğini ele geçirme isteğiyle davranırlar.
:''Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği'' sf. 205
* Gövde rastlantısal ve kişisel olmayan bir şeydir; ödünç alınan hazır giysi gibi birşeydirbir şeydir. Bunu kendine bin bir biçimde yineleyip duruyor ama böyle hissetmeyi başaramıyordu. Şu ruh ve gövde ikiliği ona yabancıydı. Gövdesiyle o denli biraradaydı ki onu kaygı duymadan hissedemiyordu.
*Yaradılış Kitabı'nın en başında bize Tanrı'nın insanoğlunu balıklar kuşlar ve tüm yaratıklar üzerinde egemenlik kursun diye yarattığı söylenir. Yaradılış Kitabı'nı yazan insandı elbette, at değil. Tanrı'nın insana hayvanlar üzerinde egemenlik kurma iznini verip vermediği pek belli değil. Daha akla yakın olanı, insanın inekle at üzerinde kurduğu egemenliği kutsasın diye Tanrı'yı yaratmış olması. Evet, bir geyiği ya da ineği öldürme hakkı insanoğlunun üzerinde görüş birliğine vardığı tek şey, en kanlı savaşlar sırasında bile. Bu hakkı verili saymamızın nedeni hiyerarşinin en tepesinde olmamız. Ama hele oyuna üçüncü kişi girsin -kendisine Tanrı tarafından, 'bütün öteki yıldızlardaki yaratıklar üzerinde egemenlik kuracaksın' denen, başka gezegenden bir yaratık - Yaradılış Kitabı'nı elde bir saymamız o an imkansızlaşır. Bir Marslının arabasına koşulan ya da Samanyolu sakinleri tarafından şişte kızartılan bir insanoğlu belki tabağındaki dana pirzolasını hatırlar da, inekten (çok geç olarak!) özür diler.<ref>Milan Kundera, The Unbearable Lightness of Being</ref>
 
*İnsandışı varlıklar, “inek asalağı insan” diye tanımlıyorlardı herhalde zooloji kitaplarında insanı.<ref name="ReferenceA">Milan Kundera, Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği</ref>
 
*Yaradılış Kitabı, Tanrı’nın insanlara hayvanlar üzerinde egemenlik verdiğini söylüyor, ama bunu O’nun hayvanları insanlara emanet ettiği biçiminde de yorumlayabiliriz pekala. İnsan gezegenin efendisi değil, sadece yöneticisiydi ve sonuçta yalnızca gezegenin yönetiminden sorumluydu. Descartes önemli bir adım attı; insanı “maitre et proprietaire de la nature” ( doğanın efendisi ve sahibi ) yaptı. Hiç kuşkusuz bu adımla hayvanların ruhu olduğunu kesinkes reddedenin o olması arasında da derin bir bağ var. İnsan efendi ve sahiptir, diyor, [[Descartes]], hayvansa sadece bir otomat, hareket eden bir makine, bir machina animata. Hayvan yakındığında, bu yakınma değildir; sadece kötü çalışan bir makinenin hırıldamasıdır. Bir vagon tekerleği gıcırdadığında, vagon acı çekiyor anlamına gelmez bu; sadece tekerleğin yağlanması gerekmektedir. Demek ki, laboratuvarda canlı canlı kesilen bir köpeğe üzülmek için neden yoktur.<ref>Milan Kundera, Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği<name="ReferenceA"/ref>
 
*Gerçek insan iyiliği, ancak karşısındaki güçsüz bir yaratıksa bütün saflığı ile, özgürce ortaya çıkabilir. İnsan soyunun gerçek ahlaki sınavı, temel sınavı, onun, merhametine bırakılmışlara davranışında gizlidir: Hayvanlara. Ve işte bu açıdan insan soyu temel bir yenilgi yaşamıştır, o kadar temel bir yenilgi ki, bütün öteki yenilgiler kaynağını bundan almaktadır.<ref>Milan Kundera, Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği<name="ReferenceA"/ref>
 
*Çok eskiden değil, kırk yıl kadar önce, köydeki bütün ineklerin adı varmış. (Ve eğer adı olmak ruhu olmanın bir göstergesiyse, hepsinin de ruhları varmış diyeceğim, Descartes’a inat.) Ama sonra köyler büyük birer ortaklaşmacı fabrikaya dönüştürülünce inekler bütün yaşamlarını ağılda kendilerine ayrılan birkaç metrekarelik bir alanda geçirmeye başlamışlardı. O günden sonra, adları olmamış, sadece birer "machina animata" olmuş çıkmışlar. Dünya Descartes’ı haklı çıkarmıştı.<ref>Milan Kundera, Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği<name="ReferenceA"/ref>
 
*Bir de şu sahne geliyor insanın gözünün önüne: Turin’deki otelinden çıkan [[Nietzsche]]. Bir arabacının atını kırbaçladığını gören Nietzsche atın yanına gidiyor, kollarını hayvanın boynuna doluyor ve gözyaşlarına boğuluyor. Bu 1889’da oldu; o sırada Nietzsche de insanların dünyasından elini eteğini çekmişti. Başka bir deyişle, tam akıl hastalığının patlak verdiği sıralar. Ama tam da bu nedenle, yaptığı harekette derin anlamlar buluyorum ben; Nietzsche attan [[Descartes]] adına özür diliyordu. Deliliği at için gözyaşlarına boğulduğu an başladı. işte benim sevdiğim [[Nietzsche]] bu.<ref>Milan Kundera, Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği<name="ReferenceA"/ref>
 
*'''İnsan yalnızca farkına vardığı şeylerden sorumlu olsaydı, alıklar her türlü hatadan peşin peşin arınmış olurlardı. Ancak azizim, insan bilmekle yükümlüdür. İnsan bilgisizliğinden sorumludur. Bilgisizlik bir hatadır.'''
41. satır:
:''Ölümsüzlük''
*Eskiden her meslek kendi varoluş biçimini ve tutkusunu yaratmıştı. Bir doktor, bir çiftçiden başka biçimde düşünüyordu. Bir askerle bir öğretmenin davranışları tümüyle farklıydı. Şimdi hepimiz birbirimize benziyoruz. İşimize karşı kayıtsızlık ortak bağımız.
*Bir roman birşeyleribir şeyleri iddia etmez, roman sorular sorar. İnsanların aptallığı, her şey için bir yanıtları olduğunu sanmalarından gelir. Don Quixote dünyayı gezerken, dünya gözlerinin önünde bir gizeme dönüştü. Bu ilk avrupalı romanın, tüm dünya roman tarihine bıraktığı özel bir mirastır. Yazar, okuyucusuna dünyayı bir soru olarak görmesini ögretir. Bu tavır bilgelik ve hoşgörü içerir.
*Büyük romanlar daima yazarlarından biraz daha zekidir.
==Kaynaklar==
{{Kaynakça}}
 
 
 
{{Vikiler|
"https://tr.wikiquote.org/wiki/Milan_Kundera" sayfasından alınmıştır