Friedrich Nietzsche: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Science (mesaj | katkılar)
Babatolian (mesaj | katkılar)
Genel bir düzenleme yapıldı.
8. satır:
 
* '''Ahlak, sürü hayvanının içgüdüsüdür.'''
:''(** İyinin ve Kötünün Ötesinde, madde 202)''
 
* Ahlaksal[[Ahlak]]sal olay yoktur, yalnızca olayların ahlaksal yorumu vardır.
:''(** İyinin ve Kötünün Ötesinde, madde 108)''
 
* '''Ahlak, evrensel değildir.'''
:''(** Tan Kızıllığı, Madde 139)''
 
* Ahlaka boyun eğme, bir hükümdara boyun eğme gibi kölece ya da mağrur ya da çıkarcı ya da teslimiyetçi ya da budala bir heyecan ya da düşüncesizlik ya da umutsuzluk eylemi biçiminde olabilir. Bu tür boyun eğme aslında ahlaksal değil.
:''(** Tan Kızıllığı, Madde 97)''
 
* Ahlak yargıları ve cezalandırmaları, daha az sınırlandırılmış olanlara karşı (özgür olan bireylere karşı) ruhsal olarak sınırlandırılmış olanın gözde intikam biçimidir.
:''(** İyinin ve Kötünün Ötesinde, madde 219)''
 
*“Ahlaksal” diye nitelenen yönetmelikler gerçekte, ''insanlara karşı'' olup insanların mutluluğunu kesinlikle istemezler. Keza bu yönetmelikler “insanlığın mutluluğu ve refahı” ile bağıntılı olmaktan uzaktır.
:''(** Tan Kızıllığı, 108)''
 
* Ahlak, eleştiren elleri ve işkence aletlerini kendisinden uzak tutmak için sadece her türlü korku aracına hükmetmekle kalmaz: Onun güvencesi, kullanmasını çok iyi bildiği bir tür göz boyama sanatında yatar: nasıl “coşturulacağını” bilir. Sık sık, tek bir bakışla eleştirici iradeyi felç etmeyi, hatta kendi tarafına çekmeyi başarır.
:''(** Tan Kızıllığı, Madde 3)''
 
* Ahlak; uzun, korkusuz bir sahtekarlıktır.
:''(** İyinin ve Kötünün Ötesinde, madde 291)''
 
* Ahlaklılık törelere itaat etmekten başka bir şey değildir (özellikle artık değildir), töreler ne tür olurlarsa olsunlar bu ilke değişmez; bununla birlikte töreler geleneksel tarzda davranmak ve değerlendirmelerde bulunmaktır. Geleneğin emretmediği şeylerde ahlak yoktur. (Tan Kızıllığı, Madde 9) Sadece gelenek olduğu için bir inanca bağlanmak... bu elbette namussuz olmak, korkak olmak, tembel olmak demektir! — Öyleyse, ahlaklılığın ön koşuluna namussuzluk, korkaklık ve tembellik olmuyor mu? (Tan Kızıllığı, Madde 101)
 
* Ahlaklılık yeni ve daha iyi geleneklerin ortaya çıkmasına karşı direnir: aptallaştırır.
:''(** Tan Kızıllığı, Madde 19)''
 
* Ahlak ve erdeme ilişkin her sözün ardında, bir sahtekarlık ararım.
54. satır:
*Ah! En yüksek umutlarını kaybeden soylular tanıdım ben. Şimdi kara çalmaktalar tüm yüksek umutlarına. Artık küstahça yaşıyorlar, anlık hazlar içinde ve ertesi güne dair hedefleri yok neredeyse... "Ruh, şehvettir!" böyle derlerdi. Bu sırada kırıldı ruhların kanatları; şimdi yerlerde sürünüyor ruhları ve kirletiyor kemirdiği her şeyi... Bir zamanlar kahraman olmayı düşünüyorlardı. Şehvet düşkünüler şimdi. Kahraman, artık onlar için bir kasvet ve dehşet!Fakat sevgim ve umudumla sana yemin ederim: terk edip gitme ruhundaki kahramanı! Kutlu tut en yüksek umutları!
 
* Az bilen ve az düşünen çok konuşur.
 
* Akıl hastanesini ziyaret etmek, inancın ne kadar boş bir şey olduğunu gösterir.
 
* [[Acı]] çeken dostuna dinlenmesi için yer göster, ama dikkat et yatak sert olsun.
 
* Ancak raksedebilen bir Tanrı'ya inanırım ben...
<!-- B -->
* [[Barış]] zamanında savaşçı kendine çatar.
 
* '''''Bana yalan söylemiş olman değil, benim sana artık inanmamam, sarstı beni.'''''
 
* Başarının[[Başarı]]nın sonu yalnızlıktır.
 
* Bakın, ben yıldırımın habercisiyim ve ağır bir damlayım buluttan düşen; "üstüninsan"dır bu yıldırımın adı!
76. satır:
* '''Beni öldürmeyen acı güçlendirir.'''
 
* Benim hayalimdeki [[aşk]], iki insanın birbirini sahiplenme duygusundan çok daha öte bir şey.
 
* Benim kim olduğumu anlamak zordur. Yüz yıl bekleyelim bakalım belki o zamana kadar Bay F. N.'yi mezarından çıkaracak, dahi bir insan sarrafı ortaya çıkar.
86. satır:
* Babanın gizlediği şey, oğulda açığa çıkar.
 
* '''''[[Bilgi]] ermişleri olmak elinizden gelmiyorsa, hiç değilse bilgi savaşçıları olun.'''''
 
* '''Biz arzulanana değil arzulamanın kendisine âşığızdır.'''
 
* Bir kez yürünmüş bir yola düşenlerin sayısı çoktur, hedefe ulaşan az ..
 
* Bütün hedefler yokedilmiştir. Değer biçmeler birbirlerine karşı cephe almışlardır.
 
* Bence hayatın kendisi gelişme içgüdüsü, idame içgüdüsü, güçlerin biriktirilmesi içgüdüsüdür: [[Güç|Güce]] yönelmenin olmadığı yerde çöküş vardır. İddiam şudur ki, insanlığın[[insan]]lığın yüce değerlerinde işte bu yöntem eskitir; en kutsal isimler altında hüküm süren değerler, çöküş değerleri, nihilist değerlerdir.
 
* '''Biz arzulanana değil arzulamanın kendisine âşığızdır.'''
* Bizi farklı kılan şey, tarihte, doğada veya doğanın arkasında hiçbir Tanrı'yı tanımamamız değildir. Bizi farklı kılan, Tanrı diye hürmet edileni Tanrı'ya benzer bulmamamızdır.
 
* Bizi farklı kılan şey, tarihte[[tarih]]te, doğada[[doğa]]da veya doğanın arkasında hiçbir [[Tanrı]]'yı tanımamamız değildir. Bizi farklı kılan, [[Tanrı]] diye hürmet edileni Tanrı'ya benzer bulmamamızdır.
 
* Biz, tekrar ahlaktan arıtılmış olan dünyada yaşamaya cesaret eden az ve çok sayıdakiler; Biz putperestler! İnanca göre; Olasıdır ki biz, pagan inancın ne olduğunu ilk kavrayanlarız. İnsanın kendisi için daha yüksek varlıklar tasarlaması, lakin O'nu iyinin ve kötünün öte yanında görmesi söz konusudur. Her yüksek olmanın, ahlaksız olarak takdir etmek mecburiyetinde kalınması söz konusudur. Biz, "Olimpus"a inanırız! Çarmıha gerilene değil!
109. satır:
 
* Büyük kozmik söylem: "Ben vahşetim, ben kurnazlığım". Bir hatanın ve tüm acının sorumluluğunu üstlenme korkusuyla alay etmek (yaratıcının alayı). —Hiçbir zaman olunmadığı kadar acımasız olmak, vs. -kendi yapıtından tatmin olmanın en üst biçimi; bu biçimi, bıkmadan usanmadan yeniden inşa etmek için parçalar. Ölüm, acı ve yok olma üzerinde yeni bir zafer.
 
* '''''Bir meslek yaşamın korsesidir.'''''
 
* Bundan sonraki yıllarda yapacağım iş iyiden iyiye belirlenmişti. Olumlayıcı kesimini bitirmiştim işimin. Sözle, eylemle hayır diyen bölümüne gelmişti sıra. Bunlar da şimdiye değin sürüp gelen değerlerin yenilenmesi, büyük savaş, son karar gününün belirlenmesiydi. Bu arada, bir de yavaş yavaş çevreme bakıyor, kendime yakın gördüklerimi, güçlerine dayanarak bu yok etme işinde bana yardımı dokunabilecekleri arıyordum. İşte o günden beri, yazılarımın her biri bir oltadır: Kim bilir belki de olta atmakta herkesten ustayımdır? Oltama hiçbir şey takılmamışsa suç benim değil artık. Balık yokmuş...
Satır 114 ⟶ 116:
* Bugüne değin iyi ve kötü üzerine en berbat düşünceler ortaya kondu. Bu, her zaman çok tehlikeli bir şey oldu. Vicdan, iyi bir şöhret, cehennem; durumuna göre polisin bizzat kendisi önyargısızlığa izin vermiyordu ve vermiyor. İşte günümüz ahlakı üzerine, her otorite karşısında alınan tavırda olduğu gibi, düşünmemek, pek de konuşmamak gerekiyor. Burada itaat edilir! Dünya var olduğundan bu yana hiçbir otorite kendisinin eleştiri konusu yapılmasına istekli görünmemiştir. Hele ahlakı eleştirmek, ahlakı bir sorun, sorunlu bir şey olarak ele almak: Nasıl olur? Bu ahlak dışı değil miydi -şimdi değil mi?- Ama ahlak, kendisinden eleştiren elleri ve işkence aletlerini uzak tutmak için sadece her türlü korku aracına hükmetmekle kalmaz: Onun güvencesi, kullanmasını çok iyi bildiği bir tür göz boyama sanatında yatar, -nasıl "coşturacağını" bilir. Sık sık, tek bir bakışla eleştirici iradeyi felç etmeyi, hatta kendi tarafına çekmeyi başarır. Onun kendine karşı tavır almasını başardığı durumlar da var: Bunun sonucunda irade, tıpkı bir akrep gibi kendini sokar. Ahlak, ta başlangıçtan veri ikna etme sanatındaki bütün şeytanlıkları bilir. Bugün bile onun yardımına başvurmayan hiçbir konuşmacı yoktur.
 
*'''Bir şeyde ilk olmak isteyene [[iyi]] denir. Ama bir başkasından önde olmak istemeyene de [[iyi]] denir.'''
 
*Birini suçlamak üzere ileri uzattığın elinin üç parmağının seni gösterdiğini unutma!
Satır 122 ⟶ 124:
*Benim dionizik / dionysian kavramım burada ulu bir fiil oldu. Bununla karşılaştığında bütün diğer insani faaliyetler çok zavallı ve göreli kalır.Bir Goethe , bir Shakespeare , bu muazzam ihtiras ve yükseklikte bir saniye bile nefes alamaz ve Dante, Zerdüşt'le kıyaslandığında basit bir mü'mindir...
 
* Bitki için [[dünya]] bitkidir, bizim içinse [[insan]].
 
* Bu milli aptallıklar bitsin artık! Özellikle Avrupa ayaktakımının kollarına düşmesin; fakirler zenginlere karşı verdikleri mücadeleye gömülmekten asla vazgeçmesin. Aksi takdirde hem halkı, hem de kültürü çürüyecektir. Çin ve Hindistan'ı sömürgeleştirdikten sonra, kendisine de egemen olacak uçsuz bucaksız Rusya ile yüzeyselliğe mahkum olan Amerika arasında bocalayıp duracaktır!
 
*'''''Bir nesneyi hem sevebilen hem de onunla alay edebilen kimse, dehaya erişmiş demektir.'''''
* '''''Bir meslek yaşamın korsesidir.'''''
 
*'''''Bir nesneyi hem sevebilen hem de onunla alay edebilen kimse, dehaya erişmiş demektir.'''''
<!-- C -->
 
* '''Canavarlarla savaşanlar[[savaş]]anlar, sonunda canavar olmamaya dikkat etmelidirler.''' Ve bir boşluğa uzun süre bakarsan, boşluk da sana bakar.
**'''( [[w:en:Beyond Good and Evil|Beyond Good and Evil]])'''
 
* Candan dilek.- "Bütün anahtarlar kayboluversin de her kilidi bir maymuncuk açsın" diye düşünür kendisi maymuncuk olan adam.
143. satır:
 
* [[despotizm|Despotlar]], havanın ''ahlaklı'' olduğu bölgeleri severler.
:''(** Tan Kızıllığı, Madde 320)''
 
* Doğru, yaşamayı seviyoruz; ona alışmış olduğumuzdan değil ama sevmeye alışmış olduğumuzdan.
:''(** Seçilmiş Düşünceler)''
 
* Dostuna yatacak yer göster, ama dikkat et yatak sert olsun!
154. satır:
* Dünyada hiçbir şey insanı [[kin]] besleme duygusu kadar yıpratmaz.
 
* Doğrunun kayıtsız şartsız dostuna [[iyi]] denilir. Ama saygınlığın insanına nesnelerin nurlandırıcısına da iyi denilir.
 
* Daha güçlü olana daha zayıf olanın hizmet etmesi; bunun için onu iradesi ikna eder ki zayıf olan üzerine hükmetsin. Sadece bu o zevkten vazgeçemez. Nasıl daha küçük olan daha büyük olana kendisini verirse, en küçük olandan zevk ve güç alması için, tıpkı bunun gibi en büyük olan da kendini kudret uğruna verir, hayatını bunun için kullanır. Bu, en büyük olanın kendini teslim etmesi, vermesi, onun riziko ve tehlikelerle ölüm için zar atmasıdır.
165. satır:
 
* Daima daha temiz, daima daha uzak olarak düşünülen bir tanrı ile daima daha günahkâr insan arasındaki ayrılığın yarattığı gerginlik, insanlığa zorla kabul ettirilen en büyük kuvvet sınavlarından biridir. Günahkârlar için Tanrı sevgisi bir mucizedir. Yunanlılar tanrısal bilgi ile insan bilgisizliği arasında niçin böyle bir gerginlikle karşılaşmadılar? Bu iki uçurumu birleştiren köprüler, var olmayan yeni yaratıklar olsalar gerek (Melekler mi? Vahiy mi? Tanrı'nın Oğlu mu?)
 
* '''''Deri değiştirmeyen yılan ölür. [[Düşünce]] değiştirmesine engel olunan kafalar da öyle.'''''
 
* Damların üstünde yükselen kuleleri görmek için, şehri terk etmen gerekir.
Satır 172 ⟶ 174:
* Deneme ve sorgulama olmuştur tüm yolculuklarım.
 
* Dinler[[Din]]ler pençelerini gevşettiğinde [[sanat]] başını kaldırır.
* '''''Deri değiştirmeyen yılan ölür. Düşünce değiştirmesine engel olunan kafalar da öyle.'''''
 
* Dinler pençelerini gevşettiğinde sanat başını kaldırır.
 
* '''''Dediğinize göre, dinin gerekli olduğuna inanıyorsunuz, öyle mi? Dürüst olun! Yalnızca polisin gerekli olduğuna inanıyorsunuz.'''''
 
<!-- E -->
183. satır:
* Ebedi gerçeklik olmadığı gibi, mutlak doğru da yoktur.
 
** En zalim hayvan insandır. <ref<>[http://www.goodreads.com/quotes/45735-man-is-the-cruelest-animal goodreads.com]</ref>
 
* En insani davranış, bir insanın [[utanma|utan]]ılacak duruma düşmesini önlemektir.
 
* En gizliler!, en güçlüler!, en korkusuzlar!, en yarıgecemsiler!, birBir ışık istermisinizister misiniz? Bu [[dünya]] kudrete yönelik iradedir. Bunun dışında hiçbir şey değildir. Bizzat sizde kudrete yönelik iradesiniz. Bunun dışında hiçbir şey değilsiniz!
 
* Ey büyük yıldız! Aydınlattıkların olmasaydı nice olurdu mutluluğun.
 
* Erkeklere özgü kendini hor görme hastalığının tek çaresi, zeki bir kadın tarafından sevilmektir.
<!-- F -->
 
* Fatihler şansa inanmaz.
 
* Fırtınayı getiren en derin ve yumuşak sözlerdir.
 
* [[Felsefe]], yaratmanın anlamını kavramaya çalışan bir akımdır.
 
* Felsefeyi tehlikeli hale getireceğiz, felsefi bilgiyi değiştireceğiz, yaşam için bir tehlikeli olan bir felsefeyi öğreteceğiz: Yaşama bundan daha iyi nasıl hizmet edebiliriz? Bir fikir insanlığa ne kadar pahalıya mal olursa, o kadar değerlidir. "Tanrı", "Vatan", "Özgürlük"; fikirleri için kendini kurban etmekten çekinmiyorsa, tüm tarih bu tür kurban etmeleri çevreleyen dumandan ibaretse, "Tanrı", "Vatan", "Özgürlük"; gibi bu popüler kavramlar karşısında "felsefe" kavramının üstünlüğü, felsefenin onlardan daha pahalıya mal olması, onlarınkinden daha büyük kıyımları gerektirmesi dışında nasıl kanıtlanabilir?
206. satır:
*Gerçekte, [[insan]] iyi ve şeytani olanı kendisine verendir. Gerçekte, onu dışarıda almazlar, onu bir yerde bulmazlar, o şey gökyüzünden bir ses olarak da inmez onlara.
 
* [[Gelenek]] nedir? Bize ''yararlı'' olan şeyleri emrettiğinden dolayı değil, bize ''emrettiğinden'' dolayı itaat ettiğimiz yüksek bir otoritedir. (
** Tan Kızıllığı, Madde 9)
 
* Geliştirmiş olduğumuz tüm değerler, dünyanın gerçek doğasını görmemizi engellemek amacıyla geliştirilmiş araçlardan başka hiçbir şey değildirler.
Satır 212 ⟶ 213:
* Gerçek [[erdem]], yalnızca aristokrat azınlık içindir! Herkes için geçerli bir [[ahlak]], gülünç bir fikirdir.
 
* [[Gerçek]] ve büyük başarılar[[başarı]]lar mutlulukla[[mutluluk]]la tanışamaz.
<!-- H -->
[[Dosya:Potok pod jezerom 1.jpg|thumb|right|Hiçbir kişi, kesin olarak kendiniz geçmeniz gereken yaşamın akıntısı üzerinde bir köprü inşa edemez, hiçbir kişi ancak sen kendinle ve tek başına.]]
* Her şeyi bilen ve her şeye kadir olan bir tanrı ve amacının yaratıkları tarafından anlaşılmamasına çalışan bir tanrı... İyiliklerin tanrısı olabilir mi? Sanki insanlığın selameti için sakıncası yokmuş gibi, sayısız şüpheyi ve tereddüdü binlerce yıl boyunca yaşatıp sürdüren tanrı, buna karşın gerçekte yanılmanın korkunç sonuçlarını belirsiz bir şekilde vaat etmiyor mu? O, insanlığın nasıl da hakikat uğruna acı çektiğini, hakikate sahip olsa da iyice görebilseydi, gaddar bir tanrı olmaz mıydı? — Ama belki yine de bir iyilikler tanrısıdır... ve sadece kendini daha açık ifade edemiyor!
:''(** Tan Kızıllığı, Madde 91)''
 
* Her türlü kötülüğü beklerim senden; bu yüzden istiyorum senden iyiliği.
:''** Aforizmalar''
 
* [[Hayat]]; kendisini alt edenindir.
 
* Hayvanları ahlaksal yaratıklar olarak görmeyiz. Ama siz hayvanların bizi ahlaksal yaratıklar olarak gördüklerini mi sanıyorsunuz? — Konuşabilen bir hayvan şöyle demiş: “İnsancıllık, en azından biz hayvanların acısını çekmediği bir önyargıdır.” (
** Tan Kızıllığı, Madde 333)
 
*Hayat bir neşe pınarıdır. Lakin ayak takımı da içince tüm pınarlar zehirlenir,bozulur.Ben temiz şeyleri severim, fakat sırıtkan suratları ve pislerin susuzluklarını görmeyi asla istemem...Onlar kutsal suyumuzu şehvetleriyle zehirlediler. Pis hayallerine zevk deyip, dili de zehirlediler...
 
* Hiçbir kişi, kesin olarak kendiniz geçmeniz gereken yaşamın akıntısı üzerinde bir köprü inşa edemez, hiçbir kişi ancak sen kendinle ve tek başına.
:''** Eğitimci olarak [[Schopenhauer]], § 3.1, Reginald John Hollingdale, ss. 128-129''
 
* Hoşlanmadığımız bir düşünceyi[[düşünce]]yi öne sürdüğü zaman bir düşünürü daha sert eleştiririz. Oysa, bizi pohpohladığında onu daha sert eleştirmek uygun olacaktır.
 
* ''' Hayatını tekrar tekrar aynı hayatı yaşayacakmışsın gibi yaşa, istemediğin bir durumla karşı karşıya kalmışsan ve buna boyun eğiyorsan, diğer hayatlarında da aynı şeye boyun eğeceğini düşünerek, sen en güzeli boyun eğme, bu böyle gitmez; bir şeyi çok mu istiyorsun, ama buna cesaret edemiyor musun, diğer hayatlarında da bu şeyi çok isteyip hiçbir zaman cesaret etmediğin için ulaşmayacaksın, o yüzden sen en güzeli aş kendini, yap yapmak istediğini ki sonunda en mutlu şekilde yaşayabileceğin bir kısır döngü oluşturabilmiş ol.'''
 
* Hepimiz bazen birileriyle o kadar yakınlaşırız ki dostluğumuzu ya da kardeşliğimizi hiçbir şey engellemiyormuş gibi görünür, bizi ayıran küçücük bir köprü vardır, hepsi o kadar. Ama tam sen bu köprüye adım atacakken sana şu soruyu sorsam: "Bu köprüyü geçip bana gelir misin?" İşte o anda artık bunu istemeyiverirsin, sorumu tekrarlasam öylece suskun kalırsın. O andan itibaren aramıza dağlar ve azgın nehirler girer, bizi ayıran ve birbirimize yabancılaştıran duvarlar bitiverir önümüzde ve bir araya gelmek istesek de artık yapamayız. Ama o küçücük köprüyü düşündüğünde sözcüklere sığmayacak kadar büyüyüverir gözünde; yutkunur ve şaşar kalırsın...
<!-- I -->
 
* Issız ve yorucu dorukları sevenlerin kanatları olmalıdır!
<!-- İ -->
 
Satır 246 ⟶ 248:
* İnançlar hakikat düşmanları olarak, yalanlardan daha tehlikelidir.
 
* [[İnanç]], [[gerçek|gerçeği]] bilmek istememek demektir.
 
* İnsanın kendisi, onun en büyük hatasıydı: kendisine bir rakip yaratmıştı; bilim, insanı Tanrısallaştırır- insan bilimselleşince rahiplerin ve tanrıların işi biter!-
Satır 254 ⟶ 256:
* İnsanoğlu yabancısı olduğu şeyi barbarca, kendi aklına uyduramadığı şeyi de akıl dışı diye tanımlar.
 
* [[İnsan]] da ağaca benzer, ne kadar yükseğe ve ışığa çıkmak isterse, o kadar yaman kök salar yere, aşağılara, karanlıklara, derinliğe, kötülüğe.
 
* İnsanın ve insanlığın tarihi bilinmez olarak seyreder. Ama ideal hayaller ve onların tarihi, bize gelişmenin kendi gibi görünmektedir.
Satır 266 ⟶ 268:
* İnsanlar geçmişte de olduğu gibi köleler ve özgürler diye ikiye ayrılır. İster devlet adamı olsun, ister tüccar, memur ya da akademisyen, kendine gününün üçte ikisinden azını ayıran herkes köledir.
 
* [[İnsan]], hayvan ile üstün insan arasına gerilmiş bir iptir: Altında uçurum olan bir ip.
 
* İnsana göre maymun nedir? Gülünecek bir şey ya da acı bir utanç... İşte üstinsana göre de insan aynen böyle olacak; Gülünecek bir şey ya da acı bir utanç!
Satır 274 ⟶ 276:
* İradenin tatmini değilidir zevkin sebebi... Tersine irade ileriye gitmek ister ve kendine engel olan her şeyin üstesinden gelmeye çalışır. Zevk hissi düpedüz iradenin tatminsizliğinden ortaya çıkar. Onun rakipsiz ve dirençsiz olarak yeterli doyuma ulaşamamasıdır.
 
* [[İyi]] olan nedir?<br>-Kudret hissini, kudret iradesini, insanın içindeki kudreti yükselten her şey!<br>Kötü olan nedir?<br>-Zaaftan çıkan her şey!
 
* İnsandaki[[İnsan]]daki güçlü ve ulu olan her şey insanüstü ve dışsal olarak düşünüldü. İnsan kendini çok küçümsedi. Kendindeki iki yanı birbirinden ayrı iki alana böldü insan; değersiz ve güçsüz yanı ile güçlü ve şaşırtıcı yanını. İlkine insan dedi, ikincisine ise [[Tanrı]]!
 
* '''''İnsanda büyük olan, onun bir amaç değil, bir köprü oluşudur.'''''
 
* İnsanlar arasında yaşamak güçtür, susmak çok daha güçtür .
:''(** Böyle Buyurdu Zerdüşt)''
 
* İnsanların bir şeyleri var ki, gurur duyuyorlar onunla. Ne diyorlardı, onları gururlandıran şeyin adına? Eğitim diyorlar ; kendilerini keçi çobanlarından ayırt eden şeymiş bu!
 
* '''''İnsan, yaşlılığında gençliğini anımsar, anma şenlikleri düzenler. Yakında insanlık da büyük bir heyecan içinde, gençliğinin sevinçleri gibi sanatı da anımsayacak.'''''
 
* İradenin temini değildir zevkin sebebi. Tersine irade ileriye gitmek ister ve o engel olan her şeyin üstesinden gelmeye çalışır. Zevk hissi, düpedüz iradenin taminsizliğinden kaynaklanır. Onun rakipsiz ve dirençsiz olarak yeterli doyuma ulaşamamasıdır.
 
* [[İsa]]'nın Yaptığıyaptığı Yanlışyanlış. — Hıristiyanlığın kurucusu, insanlara günahları kadar hiçbir şeyin acı çektirmediğini düşünüyordu. Yanlışı bu oldu: Kendini günahsız hisseden, bu noktada deneyimi eksik olan bir kimsenin yanlışı! Nitekim ruhu da olağanüstü ve hayalci bir merhametle doldu, bir kötülüğe doğru yöneldi. Fakat günahı icat etmiş olan kendi ümmeti, böylesi bir hâlden pek seyrek olarak büyük bir kötülüğe uğramışçasına acı çekiyordu. Ne var ki, Hıristiyanlar efendilerine hemen hak verme konusunda anlaştılar ve onun yaptığı yanlışı bir gerçek hâline sokarak kutsallaştırdılar.
* '''''İnsan geçimini bir düşmanla savaşarak sağlıyorsa, o düşmanın ölmemesi onun çıkarınadır.'''''
 
* '''''İnsan geçimini bir düşmanla savaşarak sağlıyorsa, o düşmanın ölmemesi onun çıkarınadır.'''''
* İsa'nın Yaptığı Yanlış. — Hıristiyanlığın kurucusu, insanlara günahları kadar hiçbir şeyin acı çektirmediğini düşünüyordu. Yanlışı bu oldu: Kendini günahsız hisseden, bu noktada deneyimi eksik olan bir kimsenin yanlışı! Nitekim ruhu da olağanüstü ve hayalci bir merhametle doldu, bir kötülüğe doğru yöneldi. Fakat günahı icat etmiş olan kendi ümmeti, böylesi bir hâlden pek seyrek olarak büyük bir kötülüğe uğramışçasına acı çekiyordu. Ne var ki, Hıristiyanlar efendilerine hemen hak verme konusunda anlaştılar ve onun yaptığı yanlışı bir gerçek hâline sokarak kutsallaştırdılar.
 
* İyi huylu insana, mücadeleden kaçana [[iyi]] denir. Ama savaşçı olana da ve zaferi tutkuyla[[tutku]]yla isteyene de iyi denir.
<!-- J -->
<!-- K -->
* Kadın gençken çiçekli bir mağaradır. Yaşlanınca mağaradan bir ejderha çıkar.
:''(** Aforizmalar)''
 
* Kadın erkekten ölçülmez derecede daha kötüdür; daha akıllıdır da. Bir çeşit yozlaşmadır kadında iyilik.
 
* Kadın şimdi erkeği seviyor ve ineklerde görülen o sakin, güven dolu bakış var gözlerinde. Ama dikkat! Kadının sevimli yanı o değişken, ele avuca sığmaz yanıydı asıl; erkekte ise fazlaca "sürekli iyi hava" vardı. Kadının eski halini sürdürür gibi yapması, aldırmaz görünmesi daha iyi olmaz mıydı? Sevinin bu öğüdü vermesi gerekmez miydi ona? Yaşasın komedya!
 
* '''''Kamusal kanılar- kişisel tembellikler.'''''
 
* Kadını, kadının içinde özgürlüğe kavuşturmak...
Satır 310 ⟶ 315:
* Kardeşlerim, başınızın üzerine şu levhayı asıyorum: Sert olunuz!
 
* '''''Kendini sevmek bir hamilelik (yüklülük) göstergesidir.'''''
* '''''Kamusal kanılar- kişisel tembellikler.'''''
 
* Kendinden çok sözetmek, kendini gizlemenin de bir yoludur.
 
* Kimse öfkeli insan kadar çok yalan söyleyemez. (İyinin ve Kötünün Ötesinde, m. 26)
* '''''Kendini sevmek bir hamilelik göstergesidir.'''''
** İyinin ve Kötünün Ötesinde, m. 26
 
* '''''Kendin alabileceğin bir hakkı, beklemeyeceksin sana vermelerine!'''''
 
* Kılavuz öğrencisine bütün izleri göstermeli ama gideceği yolu seçmemelidir.
 
* Kimse öfkeli insan kadar çok yalan söyleyemez. (İyinin ve Kötünün Ötesinde, m. 26)
 
* Kutsal olan gerçekler değil kişinin kendi gerçeği için çıktığı arayıştır. Neysen o ol.
Satır 334 ⟶ 338:
 
* Kendi kendine inanmayan her zaman yalan söyler.
 
* '''Kişi "insanı aramaya" çıkmadan önce lambayı bulmuş olmalıdır.'''
 
* Kimine göre yalnızlık, hasta kişinin kaçışıdır; kimine göre de, hasta kişilerden kaçıştır.
 
* Kendine karşı cebir kullanmayana [[iyi]] denilir. Ama nefsini yenen kahramana da iyi denilir.
 
* Kibar ve soylu olana iyi denir. Ama kimseyi horgörmeyene ve kimseye yukarıdan bakmayana da iyi denir.
 
* '''''Kişi "insanısuçunu aramaya"bir çıkmadanbaşkasına önceitiraf lambayıedince, bulmuş olmalıdırunutur.'''''
 
* '''''Kişi suçunu bir başkasına itiraf edince, unutur.'''''
 
* Kendinden hiç söz etmemek çok soylu bir ikiyüzlülüktür.
 
* Keyif ve keyifsizliğin birbirinden asla ayrılmaz şeyler olduğunu düşünelim, öyle ki insan birinin ne kadarına sahip olmak isterse ötekinin de ancak o kadarına sahip olacak. Seçim sizin:1.mümkün olduğu kadar az keyifsizlik, kısacası acısız bir yaşam mı, yoksa o ana kadar hiç tadılmamış zevkleri tatmanın, keyifleri yaşamanın bedelini ödemeyi göze alarak mümkün olduğu kadar çok keyifsizlik mi? Eğer ilk seçeneği yeğler ve acılarınızı azaltmayı, hatta yok etmeyi isterseniz, o zaman zevk alma kapasiteniz de azalacak, hatta yok olacak.
* '''''Kendini aşağılayan kişi, yine de aşağılayan biri olarak kendine saygı duyuyordur.'''''
 
* '''''Kendini aşağılayan kişi, yine de aşağılayan biri olarak kendine saygı duyuyordur.'''''
 
* Küçücük bağışlarla büyük mutluluklar kazanmak büyüklüğün bir ayrıcalığıdır.
 
* “Kötü”"[[Kötü]]", insanoğlunun ilk zamanlarındaki bütün durumlarında “bireysel”, "bağımsız”, “keyfi”, “alışılmamış”, “öngörülmemiş”, “hesaplanamaz” anlamlarına gelir.
* Keyif ve keyifsizliğin birbirinden asla ayrılmaz şeyler olduğunu düşünelim, öyle ki insan birinin ne kadarına sahip olmak isterse ötekinin de ancak o kadarına sahip olacak. Seçim sizin:1.mümkün olduğu kadar az keyifsizlik, kısacası acısız bir yaşam mı, yoksa o ana kadar hiç tadılmamış zevkleri tatmanın, keyifleri yaşamanın bedelini ödemeyi göze alarak mümkün olduğu kadar çok keyifsizlik mi? Eğer ilk seçeneği yeğler ve acılarınızı azaltmayı, hatta yok etmeyi isterseniz, o zaman zevk alma kapasiteniz de azalacak, hatta yok olacak.
 
* “Kötü”, insanoğlunun ilk zamanlarındaki bütün durumlarında “bireysel”, "bağımsız”, “keyfi”, “alışılmamış”, “öngörülmemiş”, “hesaplanamaz” anlamlarına gelir.
 
* Kızışmış bir kadının eline düşmektense, bir katilin eline düşmek daha iyi değil mi?
:''(** Tan Kızıllığı, Madde 9)''
<!-- L -->
<!-- M -->
Satır 362 ⟶ 366:
 
* [[Müzik]]siz hayat hatadır.
:''(** Twilight of the Idols)''
 
* [[Mutluluk]] hedef değildir. Tersine kudret duygusu hedeftir. İnsanın ve insanlığın içinde müthiş bir güç kendini deşarj etmek , yaratmak istemektedir. O, hiçbir zaman mutluluk hedefi olmayan patlamaların kesintisiz zinciridir.
 
*Mantıksal bir çıkarsamayla, ama sezginin anında oluşan keskinliğiyle ,sanatın sürekli gelişiminin Apolloncu ve Dionysoscu bir ikiliğe bağlı olduğunu anladığımızda estetik bilimi için çok şey yapmış oluruz: Yaradılışın, bazen araya giren uzlaşmalara rağmen sürekli çatışan cinsiyet ikiliğine bağlı olması gibi...
 
* '''''Modern çağın en genel belirtisi: İnsan kendi gözünde saygınlığını inanılmaz derecede yitirmiştir.'''''
<!-- N -->
* Nerede yaşayan bir yaratık gördümse, orada güçlü olmak isteğine rastladım.
 
* '''''Neden mi yazıyorum? Aramızda kalsın, düşüncelerimden başka türlü kurtulma şansı bulamadım henüz.'''''
 
*Niceleri kendi zincirlerini çözemezler de, dostlarının azatcısıdır.
Satır 386 ⟶ 390:
* Ölümün son iyiliği, bir daha olmamasıdır.
 
* Öldürmeyen [[acı]] beni güçlendirir.
<!-- P -->
 
* Pek çok insan bir zamanlar girdikleri yol hakkında inatçıdır, amaçları hakkında inatçı olanlar ise çok azdır.
 
* '''''Politikaya atılan bilginlere genellikle komik bir rol verilir: Bir politikanın iyi vicdanı olmak.'''''
 
* Pazaryerinden ve şandan uzakta yer alır büyük olan her şey. Hep pazaryerinden ve şandan uzakta barınmıştır yeni değerler yaratan. Yalnızlığına kaç dostum: görüyorum ki her yerini ağılı sinekler sokmuş. Sert ve sağlam bir havanın estiği yere kaç! Yalnızlığına kaç! Sen küçük ve acınacak kişilere pek yakın yaşadın. Onların göze görünmez öçlerinden kaç! Onlar sana karşı öçten başka bir şey değildirler. Artık el kaldırma onlara! Sayısızdır onlar, hem senin yazgın sinek kovmak değildir ki...
Satır 395 ⟶ 401:
* Papalığın hiçbir zaman Hıristiyan siyasetini uygulayacak bir durumu olmadı; dini reformcular siyasetle uğraştıkları zaman, örneğin Luther gibi, bunların herhangi bir ahlakdışı (immoralist) veya tiran gibi Machiavellici oldukları görülür.
 
* [[Platon]] can sıkıcıydı.
 
* '''''Peki, siz dostlar, beğeni ve beğenme tartışılmaz mı diyorsunuz? Fakat bütün hayat beğeni ve beğenme üzerine bir tartışmadır!'''''
 
* '''''Politikaya atılan bilginlere genellikle komik bir rol verilir: Bir politikanın iyi vicdanı olmak.'''''
 
* '''''Peki, siz dostlar, beğeni ve beğenme tartışılmaz mı diyorsunuz? Fakat bütün hayat beğeni ve beğenme üzerine bir tartışmadır!'''''
<!-- R -->
* Ruh peşinde koşan birinin ruhu yoktur.
<!-- S -->
* Size düşen ödev kendinizi kabullenmenizdir, benim sizi kabullenmemim yollarını aramak değil. Kendinden hoşlanmayan pek çok insan gördüm; bunlar önce başkalarını kendileri hakkında iyi düşünmelerini sağlarlar. Bunu başarınca da bu sefer kendileri de kendileri hakkında iyi düşünmeye başlarlar.Ama bu sahte bir çözümdür; bu başkalarının otoritesinin altına girmeyi kabullenmektir...
Satır 416 ⟶ 419:
 
* Sosyalistlerin üslubu, umutları ve hayalleri, zararsız koyun mutluluğunun bir ifadesidir.
:''(** Güç İstenci)''
 
* Sosyalizm öğretisinde, hayatın çok kötü bir şekilde olumsuzlanması, kötü bir şekilde gizlidir. Böyle bir düşünceyi nihai olarak düşünenler, kusurlu doğmuş insanlar ya da ırklar olmalıdır.
:''(** Güç İstenci)''
 
* Sosyalistler, anarşistler, nihilistler varlıklarını başka birini suçlayabilecekleri bir şeyde buldukları nispette, Hıristiyanlığa yakındırlar. Zira, Hıristiyan da kendi hastalığından, marazlı bünyesinden birini sorumlu tutarak buna daha iyi tahammül edeceğine inanır. İntikam ve kin içgüdüsü her iki durumda da tahammül vesilesi, varlığı koruma içgüdüsü olarak görünüyor.
:''(** Güç İstenci)''
 
* Sahip olunması zorunlu tek şey var: Ya yaradılıştan ince bir ruhtur bu, ya da bilim ve sanatlar tarafından inceltilmiş bir ruh...
Satır 437 ⟶ 440:
* Şövalyece / Aristokratik değer yargıları güçlü bir fiziği, serpilen, dopdolu bir sağlığı gerektirir. Bunları koruyup devam ettirebilmek için de savaşı, macerayı, avcılığı, dansı, harp oyunlarını, yani genel olarak dinç, özgür, neşe dolu faaliyetler gerektirir.
 
* '''''Tanrı'nın da cehennemi vardır, dedi [[Şeytan]]. Bu insana olan sevgisidir.'''''
<!-- T -->
 
* Tanrı iğrenç bir cevaptır... aslında bize konan iğrenç bir yasaktan ibarettir: Düşünmeyeceksin!
 
* Tanrı öldü: insana acımasından öldü tanrı.
:''(** Böyle Buyurdu Zerdüşt, Merhamet Edenler Hakkında)''
 
* Tanrı yok, o olsaydı onun ben olmadığıma inanamazdım.
Satır 451 ⟶ 454:
* Türler gittikçe daha çok yetkinleşmezler ; güçsüz her seferinde güçlüye egemen olur. Çünkü çoğunluktadır ve daha akıllıdır.
 
* Tanrı kavramından en yüksek iyiliği uzaklaştıralım- O, bir Tanrı'ya layık olmayandır. Biz bu kavramdan en yüksek bilgeliği de uzaklaştıralım- Bu, Tanrı kavramından, Tanrı'dan bir bilgelik ucubesinin ürünü olan bu akıllılığa sebep olarak filozofların kendini beğenmişliğidir. O, onlara mümkün mertebe eşit görünmelidir. Hayır! Tanrı, en yüksek kudrettir. Bu yeter! O'ndan her şey ortaya çıkar, O'ndan dünya ortaya çıkar.
 
* Tipik dindar bir insanın decadencenin bir şekli olup olmadığını belirlemek için (bütün yenilikçiler kasvetli ve saralıdır) iki tip; Dionysos ve Çarmıha gerilen; ama biz burda bir başka tür dindar insanı ihmal etmiyormuyuz? Yani paganı... Pagan mezhebi, hayata şükretme ve onu tasdikin bir şekli değil mi? Bunun en yüksek temsilsici hayatın savunulması ve tasdiki değil mi? Sağlam yaratılmış tür ve vecd ile taşan ruh! Bu ruh türü ki , varoluşun tezatlı ve şüpheli vechelerini kendine alıp kurtarır.İşte burada yunanlıların Dionysos'u nu ortaya koyuyorum : Hayatın dindarca tasdiki... Çarmıha gerilene karşı Dionysos'u!
Satır 469 ⟶ 472:
 
* Üstinsan daha soğuktur, daha az tereddüt eder ve "fikirlerden" korkmaz; saygı ve "saygınlık" erdemlerine, ayrıca "sürü erdemi olan" hiçbir şeye sahip değildir. Önder olamıyorsa tek başına ilerler... İletişim kurulamayan biri olduğunu bilir. Sıradan olmak onun için tatsız bir şeydir... Kendisiyle konuşmadığı zamanlarda bir maske takar. İçinde, yüceltmek ya da suçlamak mümkün olmayan bir yalnızlık taşır.
:''(** Güç İstenci)''
<!-- V -->
* Varlık, sonsuz bir yaradır.
Satır 478 ⟶ 481:
 
* Yazar ağzını kapamalıdır ki eseri kendininkini açsın.
:''(** Seçilmiş Düşünceler)''
 
* Yiğitlik; en büyük korkunun ve en büyük ümidinin üstüne üstüne gitmektir.
Satır 487 ⟶ 490:
 
* Yokluk büyük varlıktır azizim, yeter ki fark edebilesin.
:''(** Böyle Buyurdu Zerdüşt)''
 
* Yükseldikçe uçma bilmeyenlere daha küçük görünürüz.
Satır 503 ⟶ 506:
* Yoksul ruhlar...Yoksul ruhlardan nefret ederim: Hiçbir şey yoktur içlerinde, kötü şey de yoktur hemen hemen.
 
* '''''Yokuş...Yokuş nasıl çıkılır?<br> Çık ve düşünme yokuş çıktığını.'''''
 
* Yalan dünyasında doğruluk pathos'u nasıl oluyor?
Satır 513 ⟶ 516:
* Zorla alabileceğin bir hakkın, sana verilmesine izin verme.
 
* Tadı hoşa gideni yemeli.<br>Elbette bu, özellikle ılımlı doğalar için iyi bir gündelik yaşam kuralı olabilir.<br>Ancak öteki doğaların başka bir ilkeye göre yaşamları gerekir:<br>Sadece ağzınla değil kafanla da yemelisin ki,<br>ağzının pisboğazlığı yüzünden geberip gitmeyesin.
 
== Hakkında Söylenenler ==
* Bir de şu sahne geliyor insanın gözünün önüne: Turin’deki otelinden çıkan Nietzsche. Bir arabacının atını kırbaçladığını gören Nietzsche atın yanına gidiyor, kollarını hayvanın boynuna doluyor ve gözyaşlarına boğuluyor. Bu 1889’da oldu; o sırada Nietzsche de insanların dünyasından elini eteğini çekmişti. Başka bir deyişle, tam akıl hastalığının patlak verdiği sıralar. Ama tam da bu nedenle, yaptığı harekette derin anlamlar buluyorum ben; Nietzsche attan [[René Descartes|Descartes]] adına özür diliyordu. Deliliği at için gözyaşlarına boğulduğu an başladı. işte benim sevdiğim Nietzsche bu. - [[Milan Kundera]] <ref>Milan Kundera, Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği</ref> ~ [[Milan Kundera]]
 
* Nietzsche bir keresinde bir inek ile bir insan arasındaki en büyük farkın ineğin nasıl var olacağını, geleceğin korkularını ve geçmişin yükünü taşımadan, içinde bulunduğu mutlu anda herhangi bir kaygı -yani korku- duymaksızın nasıl yaşayacağını bilmesi olduğunu yazmıştır. Ama biz talihsiz insanlar geçmiş ve geleceğin o kadar etkisi altındayızdır ki, şu anda kısaca geziniriz. Çocukluğumuzun altın günlerini neden hep özlemle anarız, biliyor musunuz? Nietzsche bunun nedenini, o günlerin kaygısız günler, en küçük bir kaygının olmadığı günler, ağır, acı veren anılarla, geçmişin çöpleriyle yere çökmeden önceki günler olmasına bağlar. - [[Irvin D. Yalom]] <ref>Irvin D. Yalom, Bugünü Yaşama Arzusu-Schopenhauer Tedavisi</ref> ~ [[Irvin D. Yalom]]
 
==Kaynak==
{{Kaynakça}}
 
 
-----------------------------------------------
 
 
Satır 541 ⟶ 540:
 
== Dış bağlantılar ==
* [http://www.davemckay.co.uk/philosophy/nietzsche Nietzsche (İngilizce)]
* [http://www.fns.org.uk/index.htm Friedrich Nietzsche Society (İngilizce)]
* [http://plato.stanford.edu/entries/nietzsche/ Friedrich Nietzsche (Stanford Encyclopedia of Philosophy) (İngilizce)]
* [http://journal.ilovephilosophy.com/Article/The-Wonders-of-Solitude-in-Nietzsche/199 The Wonders of Solitude in Nietzsche]