Milan Kundera: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Babatolian (mesaj | katkılar)
dz.
Babatolian (mesaj | katkılar)
+
7. satır:
 
===''Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği (1984)''===
[[Dosya:Andreas-bogdain-balance2.jpg|144px|right|thumb|Peki, ağırlık gerçekten nefret edilesi, hafiflik de göz kamaştırıcı mıdır?]]
*Peki, ağırlık gerçekten nefret edilesi, hafiflik de göz kamaştırıcı mıdır?<ref>Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği, Milan Kundera, Can Yayınları (2015).</ref>
**s. 13
* Yaşadığı yeri terketme arzusundaki [[insan]] [[mutluluk|mutsuz]] bir insandır.
 
* Bir kadınla sevişmek ve bir kadınla uyumak iki ayrı tutkudur, sadece farklı değil aynı zamanda da zıt tutkular. Aşk çiftleşme arzusunda (sonsuz sayıda kadına kadar uzanabilecek bir tutku) duyurmaz kendini, uykuyu paylaşma arzusunda duyurur (tek bir kadınla sınırlı olan bir arzu).
**s. 23
 
* Çok sayıda kadının peşinde koşan erkekleri iki kategoriye ayırabiliriz. Bazıları bütün kadınlarda kendi öznel ve değişmez kadın düşlerinin gerçekleşmesini beklerler. Ötekiler ise nesnel kadın dünyasının sonsuz çeşitliliğini ele geçirme isteğiyle davranırlar.
**s. 205
 
* [[Tanrı]] onları ortadan ikiye ayırıncaya kadar bütün insanlar hermafroditti, o zamandan beri bu yarılar birbirini arayarak dünyanın dört bir bucağında gezinip durdular. [[Aşk]] kaybettiğimiz yarıyı özleyişimizdir işte.
**s. 246
 
*Yaradılış Kitabı, Tanrı’nın insanlara hayvanlar üzerinde egemenlik verdiğini söylüyor, ama bunu O’nun hayvanları insanlara emanet ettiği biçiminde de yorumlayabiliriz pekala. İnsan gezegenin efendisi değil, sadece yöneticisiydi ve sonuçta yalnızca gezegenin yönetiminden sorumluydu. Descartes önemli bir adım attı; insanı “maitre et proprietaire de la nature” ( doğanın efendisi ve sahibi ) yaptı. Hiç kuşkusuz bu adımla hayvanların ruhu olduğunu kesinkes reddedenin o olması arasında da derin bir bağ var. İnsan efendi ve sahiptir, diyor, [[Descartes]], hayvansa sadece bir otomat, hareket eden bir makine, bir machina animata. Hayvan yakındığında, bu yakınma değildir; sadece kötü çalışan bir makinenin hırıldamasıdır. Bir vagon tekerleği gıcırdadığında, vagon acı çekiyor anlamına gelmez bu; sadece tekerleğin yağlanması gerekmektedir. Demek ki, laboratuvarda canlı canlı kesilen bir köpeğe üzülmek için neden yoktur.<ref name="ReferenceA"/>
Satır 22 ⟶ 25:
*Yaradılış Kitabı'nın en başında bize Tanrı'nın insanoğlunu balıklar kuşlar ve tüm yaratıklar üzerinde egemenlik kursun diye yarattığı söylenir. Yaradılış Kitabı'nı yazan insandı elbette, at değil. [[Tanrı]]'nın insana hayvanlar üzerinde egemenlik kurma iznini verip vermediği pek belli değil. Daha akla yakın olanı, insanın inekle at üzerinde kurduğu egemenliği kutsasın diye Tanrı'yı yaratmış olması. Evet, bir geyiği ya da ineği öldürme hakkı insanoğlunun üzerinde görüş birliğine vardığı tek şey, en kanlı savaşlar sırasında bile. Bu hakkı verili saymamızın nedeni hiyerarşinin en tepesinde olmamız. Ama hele oyuna üçüncü kişi girsin -kendisine Tanrı tarafından, 'bütün öteki yıldızlardaki yaratıklar üzerinde egemenlik kuracaksın' denen, başka gezegenden bir yaratık - Yaradılış Kitabı'nı elde bir saymamız o an imkansızlaşır. Bir Marslının arabasına koşulan ya da Samanyolu sakinleri tarafından şişte kızartılan bir insanoğlu belki tabağındaki dana pirzolasını hatırlar da, inekten (çok geç olarak!) özür diler.<ref>Milan Kundera, The Unbearable Lightness of Being</ref>
 
*[[Dosya:Squirrel posing.jpg|144px|right|thumb|Gerçek insan iyiliği, ancak karşısındaki güçsüz bir yaratıksa bütün saflığı ile, özgürce ortaya çıkabilir.]]
*'''Gerçek [[insan]] [[iyilik|İyi]]liği, ancak karşısındaki güçsüz bir yaratıksa bütün saflığı ile, özgürce ortaya çıkabilir. İnsan soyunun gerçek ahlaki sınavı, temel sınavı, onun, merhametine bırakılmışlara davranışında gizlidir:''' Hayvanlara. Ve işte bu açıdan insan soyu temel bir yenilgi yaşamıştır, o kadar temel bir yenilgi ki, bütün öteki yenilgiler kaynağını bundan almaktadır.<ref name="ReferenceA"/>
 
*Çok eskiden değil, kırk yıl kadar önce, köydeki bütün ineklerin adı varmış. (Ve eğer adı olmak ruhu olmanın bir göstergesiyse, hepsinin de ruhları varmış diyeceğim, Descartes’a inat.) Ama sonra köyler büyük birer ortaklaşmacı fabrikaya dönüştürülünce inekler bütün yaşamlarını ağılda kendilerine ayrılan birkaç metrekarelik bir alanda geçirmeye başlamışlardı. O günden sonra, adları olmamış, sadece birer "machina animata" olmuş çıkmışlar. Dünya Descartes’ı haklı çıkarmıştı.<ref name="ReferenceA"/>
Satır 45 ⟶ 49:
 
===Kaynaksız===
*Bir roman bir şeyleri iddia etmez, roman sorular sorar. İnsanların aptallığı, her şey için bir yanıtları olduğunu sanmalarından gelir. Don Quixote dünyayı gezerken, [[dünya]] gözlerinin önünde bir gizeme dönüştü. Bu ilk avrupalı romanın, tüm dünya roman tarihine bıraktığı özel bir mirastır. Yazar, okuyucusuna dünyayı bir soru olarak görmesini ögretir. Bu tavır bilgelik ve hoşgörü içerir.
 
*Büyük romanlar daima yazarlarından biraz daha zekidir.
Satır 55 ⟶ 59:
*'''[[İnsan]] yalnızca farkına vardığı şeylerden sorumlu olsaydı, alıklar her türlü hatadan peşin peşin arınmış olurlardı. Ancak azizim, insan bilmekle yükümlüdür. İnsan bilgisizliğinden sorumludur. [[Bilgi]]sizlik bir hatadır.'''
 
* Kendine tek bir soru sor: insan [[gerçek|gerçeği]] ne diye söylemeli? Bizi böyle yapmaya zorlayan ne? Sonra, içtenliği niçin bir [[erdem]] olarak görmemiz gerekiyor? Farzet ki, bir balık olduğunu ve bizim hepimizin de balık olduğunu ileri süren bir deliyle karşılaştın. Onunla tartışır mısın? Ona yüzgeçlerin olmadığını göstermek için önünde soyunur musun?
 
* Sevdiği kadının fiziksel görünüşünü bir başka kadınınkiyle karşılaştırmak. Bunu şimdiye kadar kaç kez yaşadı! Hep aynı şaşkınlığa düşerek onunla ötekiler arasındaki fark bu kadar az mı? En çok sevdiği varlığın siluetini, benzersiz saydığı bir varlığın siluetini nasıl olur da ayırt edemez.
 
*Yavaşlık ile anımsama, hız ile unutma arasında gizli bir ilişki vardır. Gözümüzün önüne en sıradan bir durum getirelim: Bir adam sokakta yürüyor. Birden bir şey anımsamak istiyor, ama anı uzaklaşıyor. O anda kendiliğinden yürüyüşünü yavaşlatıyor. Buna karşılık, az önce yaşadığı kötü bir olayı unutmaya çalışan insan, hala çok yakınında olan zamanda, sanki bulunduğu yerden hemen uzaklaşmak istiyormuş gibi elinde olmadan yürüyüşünü hızlandırır.
 
"https://tr.wikiquote.org/wiki/Milan_Kundera" sayfasından alınmıştır