Kâzım Karabekir: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Berrram (mesaj | katkılar)
Değişiklik özeti yok
Berrram (mesaj | katkılar)
Değişiklik özeti yok
12. satır:
 
 
* Bolşeviklik fikrinde olanları ikaz ettim. (Bolşeviklik fikrinin tekrar alevlenerek Amasya içtimasında dahi münakaşa ve kabul edildiğini fakat ikazımla tekrar milli hükümet esasına rücu edildiği görülecektir.) <ref>İstiklâl Harbimizin Esasları 1933 s.54</ref>
 
* Ben, daha mütarekenin başlangıcında millî istiklâlimizin ancak millî bir kuvvetle kurtarabileceğini, bunun da Erzurum'da yapılacak millî bir teşekkülle mümkün olabileceğini, birçok zatlara ve bu meyanda Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine'de Şişli'deki evinde bizzat söylemiş ve kendilerini Şark'a davet etmiştim.
18. satır:
 
* Milli istiklâlimizi kurtarmak için canla başla uğraşanların bu hizmetlerini yazmayabilirsiniz; fakat bari bunları borçlu çıkarmayınız.
:''(Celâlettin Arif Bey'in, Meclis aracılığı ile önce kendisinin, sonra da Erzurum halkı aracılığı ile de Mustafa Kemal'in düşürüleceğini öğrenmesi üzerine söyledikleri.)''
 
* İstiklâl Harbi'nin esrarına vakıf olmayanların işi kolayca kavraması mümkün değildir. Bunun için hadiselerin tahlilinde yanlış görüşlerle hakkımda şu veya bu iltifatlarda acele buyurulmasın. Bunların cevabından sonra ibzal (bol bol harcamak) buyurulsun efendim.
:''(Meclis-i Milli'nin toplanması hakkında.)''
 
* İngilizlerin mandasını kabul. Bunu kabul eden Hürriyet ve İtilâf erkânı İngilizler işlerine daha elverişli buldular ve bu kombinezonu yaptırmadılar. M. Kemal Anadolu'ya çıkarılıncaya kadar Harbiye Nazırlığında ısrar etti.
 
* Kumandamda bulunan zabıtan ve efradın hürmet ve tazimlerini arza geldim. Siz bundan evvel olduğu gibi bundan böyle de muhterem kumandanımsınız. Kolordu komutanına mahsus araba ile maiyetinize bir takım süvari getirdim. Hepimiz emrinizdeyiz.
:''(Mustafa Kemal, tutuklanmayı beklerken Karabekir'in, odaya girerek Mustafa Kemal Paşa'ya söyledikleri.)''
 
* İstanbul'dan, her ne şekilde olursa olsun bir Cumhuriyet kurma fikriyle gelen Mustafa Kemal Paşa, Raw-linson'un da benim vasıtamla ileri sürdüğü (hilâfetin ayrılması ve Cumhuriyet'in kabulü teklifini) samimi bulmuş olacak ki, 19 Kanunusani 1336 - (19 Ocak 1920) İstanbul'da Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'ne dayanan Mebusan Meclisi'nin açılmasına ve meşruti bir hükümetin faaliyete geçmesine ve 28 Kanunusani'de Mebusan Meclisi'nin (Misak-ı Milliye beyannamesini) kabul ve ilân ettiğine 9 Kanunusa-niKanunusani'de kendi imzasıyle neşr ettiği askerî plandaki sarahate rağmen Bolşeviklerin Kafkasya'ya gelmekte oldukları haberi gelince bana 6 Şubat'ta Kafkasya hareketini teklif etti. Bu hal, İstanbul'daki Meşrutiyet hükümetimize karşı fiilî bir isyanla Heyet-i Temsiliye'nin Mustafa Kemal Paşa'nın diktatörlüğünde bir Cumhuriyet şekline dönüşmesi demekti. Hem de bolşeviklerleBolşeviklerle birleşme felâketine doğru!
 
* Aramızda büyük görüş farkı vardı. O itilâf devletlerinin büyük kuvvetleri karşısında millî kuvvetlerimize karşı duramayacağımızdan, bir dış siyasete dayanarak kendi diktatörlüğü altında kuracağı bir Cumhuriyet'le uyuşmak cihetine gidiyordu. Herhangi bir inkılâbın millî ve askerî birliğimizi sarsarak mukavemet kudretimizi mahv edeceğinimahvedeceğini, büyük kuvvetlerin gelmesi ihtimali çok zayıf olduğunu, mütareke mucibince diye silâhlarımızı ve teşkilâtımızı azaltma gayreti gösterdiğini ve esasen anavatan müdafaası için büyük kuvvetler gelse dahi İkmal-i namus mecburiyetinde olduğumuzu ve milletin de bu azimli kararı kabul edeceğini daha İstanbul'dayken kendisine söylemiştim.
:''(Mustafa Kemal ile ilgili olan görüş ayrılıkları hakkında)''
 
* M. Kemal Paşa'nın askerî mukavemetten vazgeçtiği manzarasını gösteren Başkomutanlığı almayarak TBMM Reisliğine geçmesi ve vakitsiz yanı en zayıf vaziyetimizde ve itilâf propagandalarına ve bundan haber alan pâdişâh hükümetinin fetvaları, emirleri, teşvikleriyle Anadolu birbirine girdi. Eğer kalpleri milletimizin hürriyet ve istiklâl aşkıyla çırpınan arkadaşlarımızın feragati ve kazanmış oldukları millî itimat ve candan sevgi ve saygı kudreti olmasaydı, M. Kemal Paşa'nın attığı vakitsiz adım Sivas'a kadar yayılan isyanları Şark'a kadar yayacak ve önüne geçilmez darbeleri altında her şey daha başlangıçta yok olacaktı. Garp'daki isyanların önüne durulmaz hal aldığı ve kendilerine yardım için Şark'ın tahliyesi kararına gidilmesi üzerine 16 Mayıs 1921'de bildirdiğim 11 maddelik teklifimin 4. maddesinde apaçık şöyle dedim: Dinî ve manevî Anadolu'nun ayranını kabartmamak lâzımdır..
 
* İstanbul'da ortaya çıkan ve Sarıkamış'taki Varlık gazetesinde tenkide uğrayan Kemalist tabirinin ecnebi gazetelerde de gittikçe yayıldığı hakkında mütalâamı şöylece söyledim : Daima iftihar edeceğimiz Türk milliyetçiliği ve Türk demokratlığı, millî birliğimizi ve millî kuvvetimizi perçinleyen, bir düze de artıran amilleridir. Bu güzel vasıflarımız, Türk varlığını ve Türk kudretini müterakki cihana (ilerleyen dünyaya) en doğru ve en kolay anlatılabilir. Kaynağı bilinmeyen Kemalist tabiri etrafında toplanmış bir azlık ifade ediyor. Halbuki, bütün millet etrafımızdadır. Bunun için dar çerçeveli bir tabire iltifat buyurmayın.
:''(Kemalist kelimesine niçin karşı çıktığı hakkında)''
 
* En acemi neferinden kalbinde Allah korkusu, sonra sevgili Peygamberimizin aşkı, ondan sonra da Büyük Millet Meclisi'mize hürmet ve itaat yatıyor.. Bugün milletimizin birliğini temsil eden bu nurlu meclisimizin yarattığı milli zaferlerle, şarkta ve garpta milletimizi saran esaret zinciri nasıl kırıldı ise inşallah son halkaları olan ve İstanbul üzerinde kalan bakiyesi de pek yakında bu surette parçalanacaktır. İnşallah millî zaferlerimiz gayesini tamamen idrak ettikten sonra ordularımız tabiatıyla hal-i sulhe geçerken, bu millî birliğimiz sayesinde ilim ve irfanordularınınirfan ordularının da seferberliği başlar ve hariçten bizi sarsmak isteyen esaret zinciri gibi dahilde de bizi aynı surette saran fakir ve cehle karşı aynı surette her taraftan hücum ederiz. Veve Cenâb-ı Allah'ın inayeti ve sevgili Peygamberimizin bize olan yardımı ve büyük milletimizin birliği sayesinde yakında refaha ve saadete ve İlmilm-i irfana kavuşuruz ve biz de bu surette ebediyyen mesut oluruz.
:''(TBMM kürsüsünde yaptığı konuşma)''
 
44. satır:
:''(Mustafa Kemal'in parti kurmak istemesi hakkında.)''
 
* Talim Terbiye'de birlik lâzımdır. Mekteplerimiz her birinden çok farklıdır. İlk tedrisatta birlik temin olunmalıdır. Eski usul mektepler..., Medreselermedreseler bulunmamalıdır. Dilimiz ve kitaplarımız Arap ve acemAcem kisvesinden kurtarılmalıdır.
:''(Karabekir'in Hâkimiyet-i Milliye Gazetesi'nde î Yayınladığıyayınladığı, sonra da İzmir İktisat Kongresi'nde savunduğu görüşleri)''
 
* Görüyorum ki, başkumandanlık uhdenizde bulunduğu halde siyasî bir fırka kurmakla meşgul olmanız aksi tesirler yapıyor. Bunun memleket dışındaki akislerinin daha fena olacağını tahmin ederim. Bunun için sulhun akdine kadar bu gibi hareketle meşgul olmaktan sarf-ı nazar buyursanız. Bunu Ankara'da fırkayı tesis kararınızı matbuaya aks etmedenaksetmeden önce de rica etmiştim.
 
* Ne kötü tesadüftür ki, bugün Trabzon mebusu Ali Şükrü Bey'in ortadan kaybolması ve bunun da Mustafa Kemal Paşa'nın muhafız taburu komutanı Topal Osman Ağa'nın bir cinayeti olarak ortaya yayılması, Ankara havasında bir samimiyetsizlik ve itimatsızlık uyandırmaya sebep oldu. Yeni intihaba karar verildiği bir günde, Ankara'da matbaa açmış ve gündelik bir siyasî gazete çıkarmaya başlamış bulunan bir muhalif mebusun ortadan yok edilmesi çirkin olduğu kadar tehlikeli bir işti. Bunu muhalif mebuslar, doğrudan doğruya Gazi'den biliyorlar ve tevkif müzekkeresi çıkarmaya kadar da ileri gidiyorlardı.
 
* Diğer taraftan da Ankara'da yeni bir hava esmeye , başladı: " İslâmlık terakkiye mani imiş! Halk Fırkası lâ dini (din dışı) ve lâ ahlâki (ahlâk dışı) 'olmalı İmiş.imiş. Macarlar ve Bulgarlar gibi ufak milletler bizim gibi Almanya tarafında bulunarak mağlûp oldukları halde istiklâllerini muhafaza ediyorlarmış.. Medeniyete girmişlermiş.. Türkiye islâmİslâm kaldıkça Avrupa ve İngiltere müstemlekelerinin çoğunun halkı islâmİslâm olduğundan bize düşman kalacakmış. Sulh yapmayacaklarmış.
 
* Münakaşaya tahammülü olmayan bir mesele varsa o da din değiştirme gayretidir. Bence İslâm kalırsak mahv olmayızmahvolmayız. Bilâkis yaşarız, hem de yakın tarihlerdeki misalleri gibi itibar görerek yaşarız. Fakat din değiştirme oyunu ile birliğimizi ve selabatimizi kırarak bizi mahv edebilirlermahvedebilirler.
 
* Önce Türklerin islâm dinini kabul etmeleri sayesindedir ki. Bizans Imparatorluğu'nu ortadan kaldırdılar ve bize bugünkü hâkim vaziyeti verdiklerini, aksi halde Bizans medeniyeti ve dini içinde Kayseri Rumları halinde kalacağımızı., anlattım. Sonra da:.— Bu bayağı fikri şiddetle red ederim. Geri kalmaklığımıza amil olan şey bir değildir. Fütuhattık, temsil kudretini göstermemek. Avrupa'nın ilim ve fen cephesiyle temassızlık.. gibi mühim sebeplerdir. Aynı yanlışlıkları yapan hristiyan devletlerinin de yıkılıp gittiğini bilmez değilsiniz. Bu zelzelenin haklı sebeplerini araştırmayıp onu gülünç bir sebebe bağlamak kadar bu (islâmlık terakkiye manidir) fikrini garip buluyorum. Bu bayağı ve tehlikeli fikrin aramızda da ilmî münakaşaya tahammül edemeyecek kadar taraftar bulmasından da çok müteessir oldum.Fakat ben de iddia ediyorum ki. Türk milleti ne dinsiz olur, ne Hıristiyan olur. Hakikat budur. Bir milletin asırlardan beri en mukaddes duygularını bir hamlede atabileceğinize inanışınız objektif bir görüş değil; hülyanızdır. Böyle bir harekete cüret memleketimizde kanlı bir istibdatla başlar ve İstiklâl Harbi'nin samimi birliğini de birbirine katar. Nerede ve nasıl karar kılınacağını da kestiremezsek bile millî bir dram olacağından şüphe etmeliyiz.