Hasan Nail Canat: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
YiFeiBot (mesaj | katkılar)
k Bot: Migrating 1 langlinks, now provided by Wikidata on d:q6102839
kDeğişiklik özeti yok
1. satır:
{{Vikipedi}}
'''Hasan Nail Canat''', (Dd. [[25 Ekim]] 1943, [[Kayseri]] - Öö. [[21 Ekim]] 2004, İstanbul)., Türk şair, yazar, tiyatrocu ve oyuncu.
--------
*Sanat, gülü incitmeden gül yaprağına şiir yazmaktır.
11. satır:
*Tiyatro benim için en güzel bir sanat dalıdır.
*Tiyatro yapacağınız zaman karşınıza çıkan zorluklar, sizi şimdiden yıldırmamalı.
*35 yıl önce tiyatro yapacağımız zaman afişler için, kostümler için arkadaşlardan borç alırdım, bugün de değişen bir şey yok! ( 1999 yılında söylediği bir söz )
*Ben tiyatronun bağımsızlığından yanayım.
*Ektiğim son fidanlar çok güzel yeşerecek. ( Yetiştirdiği öğrenciler için söylediği söz )
*Sahne tozu yutmadan oyun yazarı olamazsınız.
*Kovan gibi uğultulu dünyada; şair arı, şiir bal, cemiyet petektir.
50. satır:
*Milletine güvenmeyen sanatçının milletiyle yapacağı manevi alışveriş çarpıktır.
*Ben tiyatroda fazla gürültü çıkarmaya, insanı tahrik edici şeyleri yapmaya taraftar değilim.
*Biz müslümanaMüslümana yakışır bir üslup bulabilmek için, Batı'nın bütün uygulamalarını bilmek ama hiçbirini bütün olarak taklit etmemek zorundayız.
*Epik Tiyatro, komünizmin sahneye çıkmış halidir. Biçim olarak Asya gösteri sanatlarından ve orta oyunundan yararlanmıştır. Biz epik tiyatrodan değil de, doğrudan orta oyunundan yararlanıyoruz.
*Ben anlatmak istediğimi en uygun biçimde anlatırım. Neticede yaptığım tiyatroda her türün rengini bulabilirsiniz. Önemli olan da bizim tiyatromuzun bizim rengimizi bulmasıdır.
*Tiyatromuzun en büyük çıkmazı eleman yokluğudur. Genellikle gençlerimiz zaman zaman bu cazip işe takılırlar. Ama hiçbirinin tiyatrocu olmak gibi bir amacı yoktur. Halbuki tiyatro mutlaka aynı görüşü paylaşan sanatçılardan oluşmalı ve sürekli olmalıdır. ( 1991 yılındaki bir konuşması )
*Dinimi de dilimi de çok seviyorum. İncil'i hiç merak etmedim ki, ingilizceİngilizce öğreneyim. ( 'Yabancı diliniz var mı?' diye sordukları zaman )
*Hayat mutlaka çok önemli ama hayatınızı kurtaracak kadar olmamalı bu önem.
*Dostunu fazla kullanma ki eskimesin.
60. satır:
*Ne kadar delisin, o kadar oyuncusun.
*Allah kuşları kanatsız, dostları Canat'sız, milleti sanatsız bırakmasın.
*Cahil müslümandanMüslümandan Allah'a sığınırım.
*Ebû Cehil'den beri kafire hasret kaldık.
*Ya Rabbi, rızkını hazmı ile beraber ver.
*Ya Rabbi, emaneti tam verdin, tam al. ( İlk kez uçağa bindiği zaman )
*Beni sanatımla başbaşa bırakın. Benim görevim doğru bildiğim mesajları insanlara iletmek. Eğer insanlar o mesajları doğru alırsa elbette ki doğru insanlar doğru siyasetçileri seçecekler. Kısacası, sanatçı siyasetin ve ticaretin üstündedir. ( 'Hasan Ağabey, sizi siyasetin içinde de görmek isteriz' dedikleri zaman )
*Bu ümmeti ancak iki şey kurtarır;: İLİMİlim ve İBADETibadet.
*Dünyadaki bütün sular insanı bedenen temizler, ibadet de insanın ruhunu temizler. Hem bedenen hem ruhen temiz olan insanlar cennetin kapısını tekmeyle açar.
*Yahu şimdiye dek hep dram, hep gözyaşı oynadık. Bu arada geriye dönüp bir baktım da, sahneye çıkarmadığımız İslam büyüğü de kalmamış.
*Allah canımı sahnede alsın.
*Avrupa'nın en ünlü eleştiricileri, yazarlara; "Sokaktaki adamdan bahsedin" diyorlar. Türk tiyatrosu -her şeyde olduğu gibi- Avrupa'yı taklit etmekle görevini yaptığı zannediyor.
*Biz kendi sahnemizde Batı insanının bunalımını seyrederiz. Seks ve hızlı yaşantı gençliğin ulaşılacak hedefi olarak biliniyor. Manevi değerler ve milli kıymetler sinema ve tiyatroların alay konuları oldu.
*Ekmek uğrunda yapılan savaşlar, hayatın devamı için vazgeçilmez değerdir. Ama insanın biricik hedefi ve yaratılış gayesi değildir.
*Hemen hemen her tiyatro temsilimizin sonunda Üstad Necip Fazıl Kısakürek'in Sakarya Türküsü'nü okudum. O Sakarya Türküsü'nde bir mısra var ki, beni dehşete düşürür; "Siz hayat süren leşler". Ve hayatım boyunca hayat süren leş olmamak için mücadele ettim.
*Sanatın gerçek tarifi, parolamız haline gelen "Sanat Allah'ı aramaktır". Bu tarifin mana duvarları arasında kaç sanatçı görürseniz mahzun ve yalnızlığa mahkum bırakılmıştır. Şuurlu Müslümanların çok değer verdiği, kozmopolitlerin kıskançlıkla diş etlerini yediği, inançsızların ateş püskürüp bir kaşık suda boğmak için fırsat kolladıkları dünyaca meşhur Necip Fazıl Kısakürek bile bu terkedilişinterk edilişin içinde değil midir?
*Biz 6 yıldır binlerce insana ne anlattıysak hepsini Necip Fazıl'dan öğrendik. Şuur trafiğimizi ondan aldık. Ertuğrul Muhsin'in sahnede Necip Fazıl'ın temsilcisi olduğu zamana ulaşamadık. Ama ihanetle biten bu izdivacın mutluluk anılarını çok okuduk. ( 1973 yılındaki bir konuşması )
*Tarihte adı geçen bir fahişenin ya da sahte bir kahramanın hayatı, zirve imkanlarla temsil edilirken, Peygamberlerden sonra Allah'ın en sevgili kulları olan o yüce insanların hayatlarını kırık dökük temsil etmeye çalışmak onları küçültmekten başka ne işe yarar? Gişe hasılatını yükseltmek için hiçbir manevi ölçü tanımayan, öz kızlarını sahneleyerek geçinen kimseler bu işin para kazandığını farkederlerfark ederler de, bir Tophane ekibi kurup "Hazreti Peygamberin Hayatı" adıyla turneye çıkarlarsa; bunları nasıl durdurabiliriz ve bunun mesulü kim olur? ( 1973 yılındaki bir konuşması )
 
[[Kategori:Kişiler-H]]