Ahmet Hamdi Tanpınar: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Mavrikant (mesaj | katkılar)
++Kategori
HakanIST (mesaj | katkılar)
k clean up, değiştirildi: herşey → her şey AWB ile
12. satır:
=== ''Beş Şehir'' (1946) ===
* Beş Şehir'in asıl konusu hayatımızda kaybolan şeylerin ardından duyulan üzüntü ile yeniye karşı beslenen iştiyaktır<ref>TANPINAR, Ahmet Hamdi, Beş Şehir, Dergah Yayınları, Arka Kapak</ref>.
* [[Konya]] bozkırın tam çocuğudur. Onun gibi kendini gizleyen bir güzelliği vardır. Bozkır kendine bir serap çeşnisi vermekten hoşlanır. Konya’ya hangi yoldan girerseniz girin sizi bu serap vehmi karşılar. Çok arızalı bir arazinin arasından ufka daima bir ışık oyunu, bir rüya gibi takılır. Serin gölgeleri ve çeşmeleri susuzluğunuza uzaktan gülen bu rüya, yolun her dirseğinde siline kaybola büyür, genişler ve sonunda kendinizi Selçuk sultanlarının şehrinde bulursunuz.<ref name="ReferenceA">TANPINAR, Ahmet Hamdi, Beş Şehir, Dergah Yayınları, s.</ref>
 
* Gördüğüm şehirler içinde [[Bursa]] kadar muayyen bir devrin malı olan bir başkasını hatırlamıyorum. Fetihten 1453 senesine kadar geçen 130 sene, sade baştan başa ve iliklerine kadar bir Türk şehri olmasına yetmemiş, aynı zamanda onun manevi çehresini gelecek zaman için hiç değişmeyecek şekilde tespit etmiştir. Bursa, Türk ruhunun en halis ölçülerine kendiliğinden sahiptir, denebilir.<ref name="ReferenceA"/>
* [[Konya]] bozkırın tam çocuğudur. Onun gibi kendini gizleyen bir güzelliği vardır. Bozkır kendine bir serap çeşnisi vermekten hoşlanır. Konya’ya hangi yoldan girerseniz girin sizi bu serap vehmi karşılar. Çok arızalı bir arazinin arasından ufka daima bir ışık oyunu, bir rüya gibi takılır. Serin gölgeleri ve çeşmeleri susuzluğunuza uzaktan gülen bu rüya, yolun her dirseğinde siline kaybola büyür, genişler ve sonunda kendinizi Selçuk sultanlarının şehrinde bulursunuz.<ref>TANPINAR, Ahmet Hamdi, Beş Şehir, Dergah Yayınları, s.</ref>
* [[I. Süleyman|Kanunî’nin]] tahta çıktığı senelerde [[İstanbul]], camiî, han, hamam, medrese, büyük saray, evliya türbeleri ve çeşmeleriyle tam bir Türk şehri idi. Yalnız bize ait olan bu manzaranın şimdi deha ile tamamlanması, bu gelişmeyi bir infilâk hâline getirmesi lâzımdı. İşte Sinan bunu yapar.<ref name="ReferenceA"/>
 
* Gördüğüm şehirler içinde [[Bursa]] kadar muayyen bir devrin malı olan bir başkasını hatırlamıyorum. Fetihten 1453 senesine kadar geçen 130 sene, sade baştan başa ve iliklerine kadar bir Türk şehri olmasına yetmemiş, aynı zamanda onun manevi çehresini gelecek zaman için hiç değişmeyecek şekilde tespit etmiştir. Bursa, Türk ruhunun en halis ölçülerine kendiliğinden sahiptir, denebilir.<ref>TANPINAR, Ahmet Hamdi, Beş Şehir, Dergah Yayınları, s.</ref>
 
* [[I. Süleyman|Kanunî’nin]] tahta çıktığı senelerde [[İstanbul]], camiî, han, hamam, medrese, büyük saray, evliya türbeleri ve çeşmeleriyle tam bir Türk şehri idi. Yalnız bize ait olan bu manzaranın şimdi deha ile tamamlanması, bu gelişmeyi bir infilâk hâline getirmesi lâzımdı. İşte Sinan bunu yapar.<ref>TANPINAR, Ahmet Hamdi, Beş Şehir, Dergah Yayınları, s.</ref>
 
=== ''Huzur'' (1949) ===
* Değişmeyecek olan, hayata şekil veren, ona bizim damgamızı basan şeylerdir <ref>TANPINAR, Ahmet Hamdi, Huzur, Dergah Yayınları, s.21</ref>.
 
* Mesuliyetini taşıyacağın fikrin adamı ol! Onu kendi uzviyetinde bir ağaç gibi yetiştir. Onun etrafında bir bahçıvan gibi sabırlı ve dikkatli çalış! <ref>TANPINAR, Ahmet Hamdi, Huzur, Dergah Yayınları</ref>
 
* Bir taraftan iyi kötü bir tekniği almağa, onun adamı olmağa çalışıyoruz. Onun zihniyetini benimserken zaruri olarak eski kıymetleri atıyoruz. Muaşeret şeklimizi değiştiriyoruz. Diğer taraftan istiyoruz ki, eskiyi unutmayalım! Bugünkü realite-lerimizde bu eskinin yeri nedir?<ref>TANPINAR, Ahmet Hamdi, Huzur, Dergah Yayınları, s.250</ref>.
 
* Kendimizi sevmiyoruz. Kafamız bir yığın mukayeselerle dolu; Dede’yi, [[Wagner]] olmadığı için, [[Yunus Emre|Yunus]]’u, Verlaine, [[Bâki]]’yi, [[Goethe]] ve Gide yapamadığımız için beğenmiyoruz. Uçsuz bucaksız Asya’nın o kadar zenginliği içinde, dünyanın en iyi giyinmiş milleti olduğumuz halde çırçıplak yaşıyoruz. Coğrafya, kültür, her şey bizden bir yeni terkip bekliyor; biz misyonlarımızın farkında değiliz. Başka milletlerin tecrübesini yaşamağa çalışıyoruz <ref>TANPINAR, Ahmet Hamdi, Huzur, Dergah Yayınları, s.251-252</ref>.
* Memleketimizde zihnî bir [[tembellik]] var. Bir safsata gibi görünecek ama ıstırabsız ve meselesiz yaşıyoruz. Eğer kitap bu tembelliği silmeye yardım ederse mesûd olurum (Huzur üzerine yapılan bir söyleşide kitabın yazılış amacını açıklar).<ref>TANPINAR, Ahmet, Hamdi, Mücevherlerin Sırrı (Derlenmiş Yazılar, Anket ve Röportajlar) Yapı Kredi Yay. İstanbul, 2002, s. 206</ref>
 
* Memleketimizde zihnî bir [[tembellik]] var. Bir safsata gibi görünecek ama ıstırabsız ve meselesiz yaşıyoruz. Eğer kitap bu tembelliği silmeye yardım ederse mesûd olurum (Huzur üzerine yapılan bir söyleşide kitabın yazılış amacını açıklar). <ref>TANPINAR, Ahmet, Hamdi, Mücevherlerin Sırrı (Derlenmiş Yazılar, Anket ve Röportajlar) Yapı Kredi Yay. İstanbul, 2002, s. 206</ref>
 
=== ''Saatleri Ayarlama Enstitüsü'' (1962) ===
* Ben aşktan daima kaçtım. Hiç sevmedim. Belki bir eksiğim oldu. Fakat rahatım. Aşkın kötü tarafı insanlara verdiği zevki eninde sonunda ödetmesidir. Şu veya bu şekilde... Fakat daima ödersiniz... Hiçbir şey olmasa, bir insanın hayatına lüzumundan fazla girersiniz ki bundan daha korkunç bir şey olamaz.<ref name="ReferenceB">TANPINAR, Ahmet Hamdi, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Dergah Yayınları</ref>
* Dinlemesini biliyorsun, ki bu mühim bir meziyettir. Hiçbir işe yaramasa bile [[insan]]ın boşluğunu örter, karşısındakiyle aynı seviyeye çıkarır!<ref name="ReferenceB"/>
 
* Bazen düşünüyorum, ne garip mahluklarız? Hepimiz ömrümüzün kısalığından şikayet ederiz; fakat gün denen şeyi bir an evvel ve farkına varmadan harcamak için neler yapmayız? <ref name="ReferenceB"/>
* Dinlemesini biliyorsun, ki bu mühim bir meziyettir. Hiçbir işe yaramasa bile [[İnsan|insanı]]n boşluğunu örter, karşısındakiyle aynı seviyeye çıkarır!<ref>TANPINAR, Ahmet Hamdi, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Dergah Yayınları</ref>
* Realist olmak hiç de hakikati olduğu gibi görmek değildir. Belki onunla en faydalı şekilde münasebetimizi tayin etmektir.Hakikati görmüşsün ne çıkar? (...) [[Newton]] başına düşen elmayı, elma olmak haysiyetiyle mütalaa etseydi belki çürümüş diye atabilirdi.Fakat O böyle yapmadı. Şu elmadan nasıl istifade edebilirim? diye kendine sordu. Azami istifadem ne olabilir? <ref name="ReferenceB"/>
 
*[[İnsan]]ların saadet anlayışları da gariptir. Kitaplara bakarsınız, kendilerini dinlersiniz, insanoğlunun asıl vasfı akıldır. Onun sayesinde diğer [[hayvanlar]]dan ayrılır. Beylik sözüyle hayata hükmeder. Fakat kendi hatalarına teker teker bakarsanız bu yapıcı unsurun zerre kadar müdahalesini göremezsiniz. Bütün telakkileri, hususi bağlanışları hep bu aklın varlığını yalanlar.<ref>Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü</ref>
* Bazen düşünüyorum, ne garip mahluklarız? Hepimiz ömrümüzün kısalığından şikayet ederiz; fakat gün denen şeyi bir an evvel ve farkına varmadan harcamak için neler yapmayız? <ref>TANPINAR, Ahmet Hamdi, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Dergah Yayınları</ref>
 
* Realist olmak hiç de hakikati olduğu gibi görmek değildir. Belki onunla en faydalı şekilde münasebetimizi tayin etmektir.Hakikati görmüşsün ne çıkar? (...) [[Newton]] başına düşen elmayı, elma olmak haysiyetiyle mütalaa etseydi belki çürümüş diye atabilirdi.Fakat O böyle yapmadı. Şu elmadan nasıl istifade edebilirim? diye kendine sordu. Azami istifadem ne olabilir? <ref>TANPINAR, Ahmet Hamdi, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Dergah Yayınları</ref>
 
*[[İnsan]]ların saadet anlayışları da gariptir. Kitaplara bakarsınız, kendilerini dinlersiniz, insanoğlunun asıl vasfı akıldır. Onun sayesinde diğer [[hayvanlar]]dan ayrılır. Beylik sözüyle hayata hükmeder. Fakat kendi hatalarına teker teker bakarsanız bu yapıcı unsurun zerre kadar müdahalesini göremezsiniz. Bütün telakkileri, hususi bağlanışları hep bu aklın varlığını yalanlar. <ref>Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü</ref>
 
=== ''Yaşadığım Gibi'' (1970) ===
* [[Genç]]lerimiz ihtirassız, hatta heyecansız; [[gençlik]] bir takım meselelere açılmak, onları hararetle yaşamaktır. Boşlukta ne san'at eseri, ne de fikir olur. En dışımızda görünen bilgi bile içimizde yaşayan bir azap şeklinde olmalıdır. Mektep bitirmek için mektep bitirilmez. Her genç enginde bir gemi gibi her an kendi kendisine "Ben neyim?" "Niçin buradayım?" "Ne yapmak istiyorum?" sualini sormalıdır. Bunu yapmayan genç hiçbir zaman genç olamayacak bir ihtiyardır. Yani ölü olarak yaşamayı kendiliğinden kabul etmiş demektir.<ref>TANPINAR, Ahmet Hamdi, Yaşadığım Gibi, Dergah Yayınları, s.333</ref>
 
* Modern diktatörlerin büyük vasfı hâdiselerin peşinde gitmeleridir. [[Mussolini]] de öyle yaptı. En kolay tarafı, herkesin gittiği yolu tercih etti. Bir Avrupa birliğinin, bir Akdeniz federasyonunun sağlam bir uzvu olacak bir İtalya’yı kuracağı yerde eski Roma’yı diriltmek istedi. [[Cezayir]]'in harmanisi, Venedik'in tacı onu günün hakikatlerinden öbür tarafa çekti. Realiteyi bir opera dekoruna feda etti. Muzdarip milletlere el uzatacağı yerde onları bir sansar gibi boğmağı tercih etti. Bir insan sansar olabilirdi. Fakat dünya tavuk kümesi olmağa razı olamazdı <ref>TANPINAR, Ahmet Hamdi, Yaşadığım Gibi, Dergah Yayınları, s.72</ref>.
 
* Bizim ortaokullarımız, liselerimiz, bazı sergilerde boşuna işleyen makinalara benzer.<ref>TANPINAR, Ahmet Hamdi, Yaşadığım Gibi, Dergah Yayınları</ref>.
 
Satır 52 ⟶ 39:
 
=== ''Günlüklerinden'' ===
* Sağcılar yalnız Türkiye, gözü kapalı, ezberde kalmış öğünmenin ötesine geçmeyen bir [[Türk]] [[tarih]]i, yalnız iç politika ve propaganda diyor. Sol, Türkiye yoktur ve olmasına da lüzum yoktur diyor; yahut benzerini söylüyor; her gün kıvırdığı, biraz daha kırılan, kendisini entité'ler içinde bir entité (kendilik) olarak alanların ortadan kalkacağı Türkiye istiyor, razı oluyor. Ben ise dünya içinde, ileriye açık, mazi ile hesabını gören bir [[Türkiye]]'nin peşindeyim. İşte memleket içindeki vaziyetim. <ref>Günlüklerin Işığında Tanpınar'la Başbaşa, Dergah Yayınları, s.37</ref>.
* Yine sağcılığa geliyorum. Sağcı olmak çok güç hatta imkansız. Evvela memleketimde en cahil en budala insanlar sağcı. Yahut da aşikar şekilde hain ve ahlaksız. [[Peyami Safa]]... Peyami Safa'dan daha iğrencine tesadüf edilir mi? Sonra devrin kendisi var. Artık garpta bile sağcıya tesadüf edilmiyor. Burjuvazi kendisini polis ve asker kuvvetiyle müdafaa ediyor. Sola gelince Yarabbim bizde solcu muharrir, solcu şair ,genç şair, sol adam, ileri adam, zühd, hamakat, cahillik. Ve hepsinden beteri yeni dil. Devrik cümle, tarihi inkardan daha beter olan tarih bilmemek. Hiç kültürü olmamak. Ne sağcı ne solcu...<ref>Günlüklerin Işığında Tanpınar'la Başbaşa, s.207, Dergah Yayınları</ref>
 
* Meclisten beş parasız ve dargın ayrıldım, fakat partiden (CHP) ayrılmadım. [[İsmet İnönü|İsmet Paşa]]'ya iki sene kadar dargındım. Bununla beraber yine seviyordum. Muhalefet kürsüsündeki rolü genişledikçe iş değişti . İhtiyar adam gençleşti, büyüdü, kudret ve asalet kazandı. O gün Şişli Camii'nin imam odasında küçük bir kerevete oturmuş, arkadaşının ölümüne ağlayan insan ise çok başka insandı. Onun elini öperken [[Orhan Gazi]] cinsinden bir adamın elini öpüyorum sandım.<ref>Günlüklerin Işığında Tanpınar'la Başbaşa, s.203, Dergah Yayınları</ref>
* Yine sağcılığa geliyorum. Sağcı olmak çok güç hatta imkansız. Evvela memleketimde en cahil en budala insanlar sağcı. Yahut da aşikar şekilde hain ve ahlaksız. [[Peyami Safa]]... Peyami Safa'dan daha iğrencine tesadüf edilir mi? Sonra devrin kendisi var. Artık garpta bile sağcıya tesadüf edilmiyor. Burjuvazi kendisini polis ve asker kuvvetiyle müdafaa ediyor. Sola gelince Yarabbim bizde solcu muharrir, solcu şair ,genç şair, sol adam, ileri adam, zühd, hamakat, cahillik. Ve hepsinden beteri yeni dil. Devrik cümle, tarihi inkardan daha beter olan tarih bilmemek. Hiç kültürü olmamak. Ne sağcı ne solcu...<ref>Günlüklerin Işığında Tanpınar'la Başbaşa, s.207, Dergah Yayınları</ref>
 
* Meclisten beş parasız ve dargın ayrıldım, fakat partiden (CHP) ayrılmadım. [[İsmet İnönü|İsmet Paşa]]'ya iki sene kadar dargındım. Bununla beraber yine seviyordum. Muhalefet kürsüsündeki rolü genişledikçe iş değişti . İhtiyar adam gençleşti, büyüdü, kudret ve asalet kazandı. O gün Şişli Camii'nin imam odasında küçük bir kerevete oturmuş, arkadaşının ölümüne ağlayan insan ise çok başka insandı. Onun elini öperken [[Orhan Gazi]] cinsinden bir adamın elini öpüyorum sandım.<ref>Günlüklerin Işığında Tanpınar'la Başbaşa, s.203, Dergah Yayınları</ref>
 
== Diğer ==
* [[Çalışmak]], zamanına sahip olmak, onu kullanmasını bilmektir.<ref name="Ebediyetin Huzurunda, s. 235">Ebediyetin Huzurunda, s. 235</ref>
* [[Sabır]], insanoğlunun tek kalesidir.<ref>Ebediyetin Huzurunda, s. 257</ref>
 
* [[Sabır]]İnsanoğlu her şeyden evvel, insanoğlununmesuliyet tekhissidir kalesidirve fikirlerinin mahsulüdür. Ondan mahrum edilen insan, kendiliğinden bir paçavra haline düşer.<ref>Ebediyetin Huzurunda, s. 257258</ref>
 
* İnsanoğlu herşeyden evvel, mesuliyet hissidir ve fikirlerinin mahsulüdür. Ondan mahrum edilen insan, kendiliğinden bir paçavra haline düşer. <ref>Ebediyetin Huzurunda, s. 258</ref>
 
* [[Aşk]]ın kötü tarafı insanlara verdiği zevki, eninde sonunda ödetmesidir. Şu veya bu şekilde. Fakat daima ödersiniz.<ref>MERİÇ, Ümit, Ahmet Hamdi Tanpınar, Ebediyetin Huzurunda, Etkileşim Yayınları, s. 234</ref>.
* Çocuğu kendisi olmasında elbette rahat bırakmalı. Fakat yaşının üstüne çıkması imkânları da daima verilmeli, hattâ biraz da zorlamalı.<ref name="Ebediyetin Huzurunda, s. 235"/>
 
* Çocuğu kendisi olmasında elbette rahat bırakmalı. Fakat yaşının üstüne çıkması imkânları da daima verilmeli, hattâ biraz da zorlamalı.<ref>Ebediyetin Huzurunda, s. 235</ref>
* Etrafınızdaki [[çocuk]]larla, kendinizden küçüklerle konuşmağa tenezzül edin! Onlara anlatın! Herşeyi bilsinler! Siz onların bir hiç yüzünden ne kadar azab çektiklerini bilmezsiniz <ref>Ebediyetin Huzurunda, s. 236</ref>.
 
* Yalnız [[dostluk]] sarayının çatlağı yoktur ve damı akmaz.<ref>Ebediyetin Huzurunda, s. 239</ref>
* İnsanda [[ekonomi]] fikri olmayınca, sade para değil, asıl kıymetlisi zaman da kayboluyor.<ref>Oktürk, Ş. (1977), Ahmet Hamdi Tanpınar’dan Düşünceler, Görüşler, Özdeyişler</ref>
 
* [[Hayat]]ı yapmak isteyenler, kendilerini cömertçe ona bağışlamalıdırlar.<ref name="Ebediyetin Huzurunda, s. 242">Ebediyetin Huzurunda, s. 242</ref>
* İnsanda [[ekonomi]] fikri olmayınca, sade para değil, asıl kıymetlisi zaman da kayboluyor. <ref>Oktürk, Ş. (1977), Ahmet Hamdi Tanpınar’dan Düşünceler, Görüşler, Özdeyişler</ref>
* Az [[konuşmak]] daima iyi şeydir; fakat derli toplu olmak şartıyla.<ref name="Ebediyetin Huzurunda, s. 242"/>
 
* [[HayatGenç]]ılerimizin yapmakbirçok isteyenlereksikliği, kendileriniumumî cömertçe[[kültür]] onaseviyesinin bağışlamalıdırlar.düşüklüğünden geliyor.<ref> name="Ebediyetin Huzurunda, s. 242<"/ref>
* [[İstanbul]]'da her saat, bir san'at eseri gibi güzeldir.<ref name="Ebediyetin Huzurunda, s. 246">Ebediyetin Huzurunda, s. 246</ref>
 
* Az [[konuşmakİnsan]]ın daimaolabileceği iyişeyi şeydir;seçip fakatona derliçalışması toplune olmakiyi şartıyla.şey, ne mazhariyet.<ref> name="Ebediyetin Huzurunda, s. 242<246"/ref>
* Biz sadece [[iman]]ıyla ve ruhunun cömertliğiyle yaşamış bir [[millet]]iz.<ref>Ebediyetin Huzurunda, s. 250</ref>
 
* [[Genç]]lerimizinBir birçoklise eksikliğikadrosu, umumîmillî [[kültür]]hayatta seviyesininen düşüklüğündenmühim geliyor.rolü oynayan en mühim ekiptir.<ref>Ebediyetin Huzurunda, s. 242253</ref>
* [[Tarih]], şahsiyetin ta kendisidir. Onsuz insan teşekkül edemez. Cemiyet için mazi yani tarih, fert için hafıza gibidir. Asıl şahsiyetin kendisidir. Hafızasını kaybeden adam, nasıl artık kendisi değilse, cemiyet de mazisini unutursa veya bu mazi fikrini vuzuhundan mahrum ederse öylece kendisi olmaktan çıkar.<ref>Ebediyetin Huzurunda, s. 261</ref>
 
* [[İstanbul]]'da her saat, bir san'at eseri gibi güzeldir.<ref>Ebediyetin Huzurunda, s. 246</ref>
 
* [[İnsan]]ın olabileceği şeyi seçip ona çalışması ne iyi şey, ne mazhariyet. <ref>Ebediyetin Huzurunda, s. 246</ref>
 
* Biz sadece [[iman]]ıyla ve ruhunun cömertliğiyle yaşamış bir [[millet]]iz. <ref>Ebediyetin Huzurunda, s. 250</ref>
 
* Bir lise kadrosu, millî hayatta en mühim rolü oynayan en mühim ekiptir. <ref>Ebediyetin Huzurunda, s. 253</ref>
 
* [[Tarih]], şahsiyetin ta kendisidir. Onsuz insan teşekkül edemez. Cemiyet için mazi yani tarih, fert için hafıza gibidir. Asıl şahsiyetin kendisidir. Hafızasını kaybeden adam, nasıl artık kendisi değilse, cemiyet de mazisini unutursa veya bu mazi fikrini vuzuhundan mahrum ederse öylece kendisi olmaktan çıkar. <ref>Ebediyetin Huzurunda, s. 261</ref>
 
== Hakkında söylenenler ==
* Şimdi, niçin (Tanpınar'ın) yalnız kaldığını anlıyorum. Ne [[Necip Fazıl Kısakürek|Necib]], ne [[Nazım Hikmet|Nâzım]] bu adamla mukayese edilebilir. Diğerleri onun yanında kapıcı dahî olamaz. Mes'ele bu: Niye bu kadar düştük? Bu istisnaî olarak kayayı çatlatan incir çekirdeği. Pek çok insanla tanıştım, bunu değil anlayabilmek,okuyabilecek idrâk seviyeleri bile yoktu. Onun muhiti benim de muhitimdi. Tanışmak istemiştim. "Yahu ne yapacaksın? Basit, serseri bir adam. Zamanını kaybedersin" dediler. Çevresi adamı böyle görüyor. Ne yapsın? Yalnız. <ref>Cemil Meriç ile Sohbetler, Halil Açıkgöz, s.172</ref> ~ [[Cemil Meriç]]
 
== Kaynaksız Sözler ==
*Acı günlük ekmeğimizdir.
 
*Ayar saniyenin peşinde koşmaktır.
 
*Bazen hayal daha açık olur.
 
*Bir edebiyat milli olduğu ölçüde beynelmilel kıymete sahip olur.
 
*Bir manzume tek başına bir eserdir.
 
*Biz düşüncelerimizi çoğu zaman omuzlarımızda taşırız.
 
*Büyük gerçeklik, düşünce ve sanattır.
 
*Darlık, ızdırap, sandığınız gibi az bulunur şeyler değildir, hele siz hayatınızdan bir kere soyunun; biz size ümitsizliğin her çeşidini bulmaya hazırız.
 
*Dostluk da bir kaderdir ama güzel bir kader.
 
*Dün bugündür aslında, değişen tek şey zamandır.
 
*Evlilik sonsuz bir şifadır.
 
*Geniş dediğimiz dünya bazen insan için sanabileceğinizden çok daha fazla darlaşır ve zaman çarkı çoğu kez hiç istemeyeceğimiz bir şekilde döner.
 
*Gerçekten sevenler, karşılık beklemeden severler.
 
*Güzel dizi, inci avcılığı gibi bir şeydir.
 
*Halbuki ben bir masalı olan adamdım.
 
*Haklı olmak, haklı olduğunu bilmek, bir insanı bir ordu içinde bile güçlü yapar.
 
*Haksızlığı her kabul ediş, daha büyüğünü doğurur.
 
*Halk, hayatın kendisidir.
 
*Hayatta rövanş yoktur.
 
*Her an tam insan olmak güçtür.
 
*Her ninnide milyonlarca çocuk başı ve rüyası vardır.
 
*Her sanatın kendine özgü, her türlü ayrılıkların üstünde yargı süren bir gerçek değerler silsilesi vardır.
 
*Her şey değişebilir, hatta kendi irademizle değiştiririz; değişmeyecek olan, hayata şekil veren ve ona bizim damgamızı basan şeylerdir.
 
*Hiç kimse değişime karşı değildir, yeter ki ucu kendisine dokunmasın.
 
*Hiçbir şey insanoğlunun cesareti kadar güzel olamaz.
 
* Hiçbir şey kendi alın teri kadar bir insanı tatmin edemez. Çalışan insan, kendi varlığında hüküm süren bir ahengi bütün kainata nakleder. Hayatın biricik nizamı bu ahengin kendisi olmalıdır.
 
*Hiçbir ulus büyük bir şairini başka bir ulusun yardımıyla tanımamıştır.
 
*İnsan kendi hayatını dilediğince yapabilir.
 
*İnsan ruhunun en az sabredebileceği şey mutluluktur.{{gününsözü|24 Haziran 2007}}
 
*İnsan zaman selinde kaybolmaya mahkumdur, ama aklı bu sonsuzlukta bir yıldız gibi parlayacaktır.
 
*İnsanlar da kuyuya benzer, içlerinde boğulabiliriz.
 
*İnsanoğlu korkan yaratıktır.
 
*Kainatın efendisi insan ruhudur.
 
*Ölümün saltanatı o kadar mutlak değil.
 
*Roman yaşamın peşindedir.
 
*Şair sözcüklerin peşinden koşan kişidir.
 
*Şark oturup beklemenin yeridir. Biraz sabırla her şey ayağınıza gelir.
 
*Tabiat bir çerçeve, bir sahnedir.
 
*Toprağa emenet edilmiş bir ağaç, mahalleye, semte, şehre hatta topluma ve bütün imana emanet edilmiş bir değerdir.
 
*Vatan ve millet, vatan ve millet oldukları için sevilir; bir din, din olarak münakaşa edilir, ret veya kabul edilir, yoksa hayatımıza getirecekleri kolaylıklar için değil.
 
*Yaşam, ölümün onuruna yazılmış bir kasideden başka bir şey değildir.
 
*Yazarın malikanesi insanlardır.
 
*Senin dışında düşünememek hastalığına müptelayım.
 
*Mukavemet ve tahammül gücü olmayanın hamle gücü de olmaz.
 
*Saatin kendisi mekan,yürüyüşü zaman, ayarı da insandır.
 
*Onlar sanat yapıyorlar biz ise duadayız.