Said Nursî: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmemiş revizyon][kontrol edilmemiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Terkimasiva (mesaj | katkılar)
Değişiklik özeti yok
Terkimasiva (mesaj | katkılar)
düzenleme yapıldı
1. satır:
[[Dosya:Saidel Nursi Barla.jpg|küçükresim|'''Vicdanın ziyası, ulûm-u diniyedir.  Aklın nuru, fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecellî eder.''' ]]
{{Biyografi
[[w:Said_Nursî|Said Nursi]](1878-1960),  İslam alimi, düşünürü ve tefsir yazarı, Risale-i Nur kitaplarının yazarı ve Nur Cemaati'nin kurucu lideridir.
|kişi_adı= Said Nursî
|resim_adı= Saidel_Nursi_Barla.jpg
|resim_başlığı= Vicdanın ziyası, ulûm-u diniyedir. Aklın nuru, fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecellî eder.
|doğum_tarihi= 1878
|doğum_yeri= Nurs köyü, Hizan, Bitlis, Osmanlı İmparatorluğu
|ölüm_tarihi= 23 Mart 1960
|ölüm_yeri= Şanlıurfa, Türkiye Cumhuriyeti
}}
 
== İnsan ve hayat==
* Herşeyi maddede arayanların akılları gözlerindedir göz ise maneviyatta kördür.
* İslâmiyet güneş gibidir, üflemekle sönmez. Gündüz gibidir; göz yummakla gece olmaz. Gözünü kapayan, yalnız kendine gece yapar.
Satır 30 ⟶ 21:
*İnsan, nur-u iman ile âlâ-yı illiyyîne çıkar, Cennete lâyık bir kıymet alır. Ve zulmet-i küfür ile esfel-i sâfilîne düşer, Cehenneme ehil olacak bir vaziyete girer.<ref>{{Kitap belirt | ilk = Said Nursî | başlık = Sözler | yayımcı = Envar Neşriyat | dil = Türkçe | sayfalar = 473 | bölüm = Yirmiüçüncü Söz}}</ref>
* Ey nefis! Başta Habibullah, bütün ahbab ın, kabrin öbür tarafındadırlar. Burada kalan bir iki tane ise, onlar da gidiyorlar. Ölümden ürküp, kabirden korkup başını çevirme. Merdâne kabre bak, dinle, ne talep eder? Erkekçesine ölümün yüzüne gül, bak, ne ister.<ref>http://www.erisale.com/?locale=tr&bookId=1&pageNo=239#content.tr.1.239</ref>
----
 
''Cümlelerde geçen bazı eski kelimelerin anlamları :''
 
*ye's: Ümitsizlik
*sefahet: Zevk,eğlence ve yasak şeylere düşkünlük
*zulmet : Karanlık
*menba : Kaynak, merkez
*bedbaht : Bahtsız, mutsuz, kötü, fenâ
*muzdarib : Izdıraplı, acı çeken
*atalet : Boş durma, tenbellik, işsizlik, yılgınlık
*adem : Yokluk, hiçlik
*sa'y : Gayret, çalışma, emek
*yakaza : Uyanık, şuurlu ve dikkatli bir vaziyette
*tertib-i mukaddemat: Bir işin ön koşulları yerine getirmek
*tefviz : İşi Allah'a bırakmak
*husûmet: Hasımlık
*ceza': Ağlayıp sızlanmak
 
== Risale-i Nur hakkında ==
 
Risale-i Nur'a ve şakirdlerine ilişenler, maskara olurlar.<ref>{{Kitap belirt | ilk = Said Nursî | başlık = Lem'alar | yayımcı = Envar Neşriyat | dil = Türkçe | sayfalar = 260 | bölüm = 15. Rica, Yirmialtıncı Lem'a}}</ref><ref>{{Kitap belirt | ilk = Said Nursî | başlık = Tarihçe-i Hayat | yayımcı = RNK Neşriyat | dil = Türkçe | sayfalar = 537 | bölüm = 15. Rica, Yedinci Kısım (Afyon Hayatı)}}</ref>
----
''Cümlelerde geçen bazı eski kelimelerin anlamları:''
 
* '''şakird:''' Talebe, öğrenci.
 
==Milliyet==
*Milliyetimiz bir vücuttur. Ruhu İslamiyet aklı Kur'an ve İmandır.<ref>Said Nursî. "İlk Hayatı" ''Tarihçe-i Hayat''. 86. sayfa. Envar Neşriyat.</ref>
 
==Felsefe==
*Felsefe şakirdleri ve millet-i küfriye ve nefs-i emmârenin en müdhiş dalâleti, Cenab-ı Hakk'ı tanımamaktır.<ref>{{Kitap belirt | ilk = Said Nursî | başlık = Sözler | yayımcı = Envar Neşriyat | dil = Türkçe | sayfalar = 59 | bölüm = Onuncu Söz}}</ref>
*Evet bütün ehl-i ihtisas ve müşahedenin ve bütün ehl-i zevk ve keşfin ittifakıyla; ve bütün ehl-i zevk ve keşfin ittifakıyla; o uzun ve karanlıklı ebed-ül âbâd yolunda zâd ü zahîre, ışık ve burak; ancak Kur'anın evamirini imtisal ve nevahisinden içtinab ile elde edilebilir. Yoksa fen ve felsefe, san'at ve hikmet, o yolda beş para etmez. Onların ışıkları, kabrin kapısına kadardır.<ref>{{Kitap belirt | ilk = Said Nursî | başlık = Sözler | yayımcı = Envar Neşriyat | dil = Türkçe | sayfalar = 32 | bölüm = Yedinci Söz}}</ref>
*Cin ve insin hattâ şeytanların netice-i efkârları ve muhassala-i mesaîleri olan medeniyet ve hikmet-i felsefe ve edebiyat-ı ecnebiye, Kur'anın ahkâm ve hikmet ve belâgatına karşı âciz derekesindedirler. <ref>{{Kitap belirt | ilk = Said Nursî | başlık = Sözler | yayımcı = Envar Neşriyat | dil = Türkçe | sayfalar = 412 | bölüm = İkinci Cilve, Üçüncü Şua, Birinci Şu'le, Yirmibeşinci Söz}}</ref>
*Felsefe ise, ene'ye mana-yı ismiyle bakmış. Yani kendi kendine delalet eder, der. Manası kendindedir, kendi hesabına çalışır, hükmeder. Vücudu aslî, zâtî olduğunu telakki eder. Yani zâtında bizzât bir vücudu vardır, der. Bir hakk-ı hayatı var, daire-i tasarrufunda hakikî mâliktir, zu'meder. Onu bir hakikat-ı sabite zanneder. Vazifesini, hubb-u zâtından neş'et eden bir tekemmül-ü zâtî olduğunu bilir ve hakeza.. çok esasat-ı fasideye mesleklerini bina etmişler...Silsile-i felsefenin en mükemmel ferdleri ve o silsilenin dâhîleri olan Eflatun ve Aristo, İbn-i Sina ve Farabî gibi adamlar; "İnsaniyetin gayet-ül gayatı, "teşebbüh-ü bil-vâcib"dir.. yani Vâcib-ül Vücud'a benzemektir" deyip firavunane bir hüküm vermişler ve enaniyeti kamçılayıp şirk derelerinde serbest koşturarak; esbabperest, sanemperest, tabiatperest, nücumperest gibi çok enva'-ı şirk taifelerine meydan açmışlar. İnsaniyetin esasında münderiç olan acz ve za'f, fakr ve ihtiyaç, naks ve kusur kapılarını kapayıp, ubudiyetin yolunu seddetmişler. Tabiata saplanıp, şirkten tamamen çıkamayıp, şükrün geniş kapısını bulamamışlar. İşte diyanete itaat etmeyen felsefenin böyle yolu şaşırdığı içindir ki; ene kendi dizginini eline almış, dalaletin herbir nev'ine koşmuş.<ref>{{Kitap belirt | ilk = Said Nursî | başlık = Sözler | yayımcı = Envar Neşriyat | dil = Türkçe | sayfalar = 540 | bölüm = Birinci Maksad, Otuzuncu Söz}}</ref>
----
''Cümlelerde geçen bazı eski kelimelerin anlamları:''
{{div col}}
* '''şakird:''' Talebe, öğrenci.
* '''millet-i küfriye:''' İnkârcı millet.
* '''nefs-i emmâre:''' Emreden nefis.
* '''dalâlet:''' Doğru yoldan sapmak.
* '''ehl-i ihtisas:''' Kendi alanında uzman olan kişiler.
* '''müşahede:''' Seyretmek.
* '''ehl-i zevk:''' İslam hakikatlerinin zevkine varanlar.
* '''keşf:''' Gizli gerçekleri ortaya çıkarma, bilinmeyenleri bulma. Keşif.
* '''ebed-ül âbâd:''' Bitmez tükenmez sonsuzluk.
* '''zâd ü zâhire:''' Gıda, yiyecek.
* '''burak:''' Çok süratli bir cennet bineği.
* '''emavir:''' Emirler.
* '''imtisal:''' Uyma.
* '''nevâhi:''' Yasaklar.
* '''içtinab:''' Sakınma, çekinme.
* '''netice-i efkârlar:''' Fikirlerin sonuçları.
* '''muhassala-i mesaî:''' Çalışmanın sonuçları.
* '''edebiyat-ı ecnebiye:''' Yabancı edebiyat.
* '''ahkâm:''' Hükümler.
* '''belâgat:''' Doğru ve güzel söz söyleme.
* '''dereke:''' Aşağı mertebe.
* '''ene:''' ''(ar.)'' Ben.
* '''dalâlet etmek:''' Delil olmak.
* '''telakki:''' Kabul etmek.
* '''hakk-ı hayat:''' Yaşam hakkı.
* '''zu'm etmek:''' Yanlış zanda bulunmak.
* '''hakikat-ı sabite:''' Değişmez gerçek.
* '''hubb-u zât:''' Kendini sevmek.
* '''neş'et etmek:''' Meydana gelmek.
* '''tekemmül-ü zâtî:''' Kendini geliştirme.
* '''esasat-ı faside:''' Bozuk temel kurallar.
* '''sair:''' Diğer, başka.
* '''silsile-i felsefe:''' Dine bağlı olmayıp yalnız akla bağlı olan düşünce sistemi.
* '''gayet-ül gayat:''' Gayelerin gayesi. En yüksek gaye.
* '''teşebbüh-ü bil-vâcib:''' Olması zorunlu olup olmaması düşünülemez olan Allah'a benzemek.
* '''vâcibü'l-vücûd:''' Varlığı mutlak olup yokluğu mümkün olmayan.
* '''esbâbperest:''' Her şeyi haddinden fazla bir sebeplere bağlayan.
* '''sanemperest:''' Puta tapan.
* '''tabiatperest:''' Her şeyi tabiatın meydana getirdiğini kabul eden kişi.
* '''nücumperest:''' Yıldıza tapanlar.
* '''şirk:''' Allah'a ortak koşma.
* '''envâ'-ı şirk:''' Şirkin çeşitleri.
* '''münderic:''' Bir şeyin içinde yer alan.
* '''acz:''' Âcizlik.
* '''za'f:''' Zaaf, zayıflık.
* '''fakr:''' Fakirlik.
* '''naks:''' Eksiklik, noksanlık.
{{div col end}}
 
==Dinden dönmeye dair==
*Mürtedin hakk-ı hayatı yoktur.<ref>{{Kitap belirt | ilk = Said Nursî | başlık = Mektubat | yayımcı = Envar Neşriyat | dil = Türkçe | sayfalar = 438 | bölüm = 3. İşaret, 7. Kısım (İşarat-ı Seb'a), Yirmidokuzuncu Mektub}}</ref><ref>{{Kitap belirt | ilk = Said Nursî | başlık = Lem'alar | yayımcı = RNK Neşriyat | dil = Türkçe | sayfalar = 136 | bölüm = 7. Nota, Onyedinci Lem'a}}</ref><ref>{{Kitap belirt | ilk = Said Nursî | başlık = Mesnevî-i Nuriye | yayımcı = Envar Neşriyat | dil = Türkçe | sayfalar = 160 | bölüm = 7. Nota, Zühre}}</ref>
----
''Cümlelerde geçen bazı eski kelimelerin anlamları''
 
* '''mürted:''' İslam dininden dönen.
* '''hakk-ı hayat:''' Yaşam hakkı.
 
==Namaz hakkında==
*Eğer Namaz kılmazsan, senin o günkü alemin zulümatlı ve perişan bir halde gider.<ref>{{Kitap belirt | ilk = Said Nursî | başlık = İşaret-ül İ'caz | yayımcı = Envar Neşriyat | dil = Türkçe | sayfalar = 85 | bölüm = İbadetin Hakikatı}}</ref>
 
Satır 132 ⟶ 30:
*İslâmiyet'te imandan sonra en yüksek hakikat namazdır. Namaz kılmayan haindir, hainin hükmü merduddur.<ref>{{Kitap belirt | ilk = Said Nursî | başlık = Tarihçe-i Hayat | yayımcı = RNK Neşriyat | dil = Türkçe | sayfalar = 143 | bölüm = İlk hayatı}}</ref>
 
----
''Cümlelerde geçen bazı eski kelimelerin anlamları:''
 
* '''zulümat:''' Karanlıklar.
* '''merdud:''' Reddedilmiş, kabul görmemiş, kovulmuş.
 
== Ahiret hakkında ==
* Madem Allah var, elbette ahiret vardır.<ref>{{Kitap belirt | ilk = Said Nursî | başlık = Şualar | yayımcı = RNK Neşriyat | dil = Türkçe | sayfalar = 185 | bölüm = Dokuzuncu Şua}}</ref>
* Dünyadaki her lezzetli şeyin en a'lası cennette bulunur.<ref>{{Kitap belirt | ilk = Said Nursî | başlık = Sözler | yayımcı = Envar Neşriyat | dil = Türkçe | sayfalar = 658 | bölüm = Otuzikinci Söz}}</ref>
* Zaman gösterdi ki; cennet ucuz değil, cehennem dahi lüzumsuz değil.<ref name="Hakikat 7">{{Kitap belirt | ilk = Said Nursî | başlık = Mektubat | yayımcı = Envar Neşriyat | dil = Türkçe | sayfalar = 472 | bölüm = Hakikat Çekirdekleri}}</ref>
 
== Yaşam tehlikesi hakkında ==
* Nev'-i beşere gelen en büyük bir musibet Harb-i Umumî hengâmında, çok tehlikelere maruz kaldım. Hazret-i Gavs'ın gösterdiği arabî tarihte veya az evvel, hârika bir surette kurtuldum. Hattâ bir defa, bir dakikada üç gülle öldürecek yere mukabil bana isabet ettiği halde tesir etmediler.<ref>{{Kitap belirt | ilk = Said Nursî | başlık = Sikke-i Tasdik-i Gaybi | yayımcı = Envar Neşriyat | dil = Türkçe | sayfalar = 154 | bölüm = Sekizinci Lema}}</ref>
 
*Bugün mahlûkatın bayramıdır.<ref name="Zaman">{{web kaynağı|url= http://www.zaman.com.tr/yazarlar/abdullah-aymaz/nevruz-mahl-katin-bayramidir_514997.html |başlık= Nevruz, mahlûkatın bayramıdır | yayıncı= Zaman Gazetesi |erişimtarihi=13 Aralık 2015}}</ref><ref name="Yeni Asya">{{web kaynağı|url= http://www.yeniasya.com.tr/suleyman-baysu/risale-i-nur-da-nevruz-gunleri_327122 |başlık= Risale-i Nur'da Nevruz günleri | yayıncı= Yeni Asya |erişimtarihi=13 Aralık 2015}}</ref>(Nevruz)
----
*Bugün, bu Nevruz bayramından, bu köpeğin bile bir hissesi vardır. Bahar mahlûkatın bayramıdır. Biz de onların bayramına iştirak edelim.<ref name="Zaman" /><ref name="Yeni Asya" />
''Cümlelerde geçen bazı eski kelimelerin anlamları:''
 
* '''nev'-i beşer:''' İnsanlar.
* '''Harb-i Umumî:''' Dünya Savaşı.
* '''Hazret-i Gavs:''' Abdülkadir Geylani'nin bir lakabı.
* '''tesir:''' Etki.
 
==Nevruz hakkında==
 
*Bugün mahlûkatın bayramıdır.<ref name="Zaman">{{web kaynağı|url= http://www.zaman.com.tr/yazarlar/abdullah-aymaz/nevruz-mahl-katin-bayramidir_514997.html |başlık= Nevruz, mahlûkatın bayramıdır | yayıncı= Zaman Gazetesi |erişimtarihi=13 Aralık 2015}}</ref><ref name="Yeni Asya">{{web kaynağı|url= http://www.yeniasya.com.tr/suleyman-baysu/risale-i-nur-da-nevruz-gunleri_327122 |başlık= Risale-i Nur'da Nevruz günleri | yayıncı= Yeni Asya |erişimtarihi=13 Aralık 2015}}</ref>
*Bugün, bu Nevruz bayramından, bu köpeğin bile bir hissesi vardır. Bahar mahlûkatın bayramıdır. Biz de onların bayramına iştirak edelim.<ref name="Zaman"/><ref name="Yeni Asya"/>
 
== Kur'an hakkında ==
 
*Marîz bir asrın, hasta bir unsurun, alîl bir uzvun reçetesi; ittiba'-ı Kur'andır.<ref name="Hakikat 3"/>
Satır 170 ⟶ 48:
 
*Kur'an-ı Hakîm ehl-i şuura imamdır, cin ve inse mürşiddir, ehl-i kemale rehberdir, ehl-i hakikata muallimdir.<ref name=Mektubat>{{Kitap belirt | ilk = Said Nursi | başlık = Mektubât | yayımcı = Envar Neşriyat | dil = Türkçe | sayfalar = 311 | bölüm = Birinci Mebhas, Yirmialtıncı Mektub}}</ref>
----
 
''Cümlelerde geçen bazı eski kelimelerin anlamları :''
 
*marîz : Hasta,illetli,dertli
*alîl : Hasta,hastalıklı
*uzuv : Organ, parça
*ittiba : Uyma, tâbî olma
*tali'siz : Talihsiz
*ittihad : Birleşmek, birlik
*tavazzuh : Açıklanma, açığa çıkma,aydınlanma
*belâgat : Hitap ettiği kimselere göre uygun, tam yerinde, düzgün ve hakîkatlı söz söyleme sanatı
 
== Tevhid hakkında ==
 
*Arzı ve bütün nücum ve şümusu tesbih taneleri gibi kaldıracak ve çevirecek kuvvetli bir ele mâlik olmayan kimse, kâinatta dava-yı halk ve iddia-yı icad edemez. Zira her şey, her şeyle bağlıdır.<ref name="Hakikat 3">{{Kitap belirt | ilk = Said Nursi | başlık = Mektubat | yayımcı = Envar Neşriyat | dil = Türkçe | sayfalar = 468 | bölüm = Hakikat Çekirdekleri}}</ref>
Satır 201 ⟶ 65:
*Hayat, cilve-i tevhiddendir, müntehası da vahdet kesbediyor.<ref>{{Kitap belirt | ilk = Said Nursi | başlık = Mektubat | yayımcı = Envar Neşriyat | dil = Türkçe | sayfalar = 476 | bölüm = Hakikat Çekirdekleri}}</ref>
 
*Evet, izzet ve azamet isterler ki, esbab, perdedar-ı dest-i kudret ola aklın nazarında. Tevhid ve ehadiyet isterler ki, esbab ellerini çeksinler, tesir-i hakikiden.
----
 
* Âlem-i şehadet, avalim-ül guyub üstünde tenteneli bir perdedir.<ref name="Hakikat 5">{{Kitap belirt|ilk=Said Nursi|başlık=Mektubat|yayımcı=Envar Neşriyat|dil=Türkçe|sayfalar=469|bölüm=Hakikat Çekirdekleri}}</ref>
''Cümlelerde geçen bazı eski kelimelerin anlamları :''
* Bir noktayı tam yerinde icad etmek için, bütün kâinatı icad edecek bir kudret-i gayr-ı mütenahî lâzımdır. Zira şu kitab-ı kebir-i kâinatın herbir harfinin, bahusus zîhayat herbir harfinin, herbir cümlesine müteveccih birer yüzü, nâzır birer gözü vardır.<ref name="Hakikat 5" />
 
*nücum ve şümus : Yıldızlar ve güneşler
*halk : Yaratma, var etme
*ihya : Diriltme, hayat verme
*mevt-âlûd : Ölüm gibi, ölümlü
*avaik : Müşküller, engeller
*nev-i beşer : İnsanlık
*intibah : Uyanıklık, hassasiyet
*iltica : Sığınma
*hadsiz : Sonsuz
*ihtiyâcât: İhtiyaçlar
*Sâni-i Âlem : Bütün âlemi sanatla yaratan Allah
*zevi-l ervah : Ruh sahipleri
*zâtiye : Zât ile,kişi ile alâkalı
*tegayyür : Değişme, başkalaşma
*tahallül : Başka bir şeyin müdahale etmesi, karışması
*tedahül : Birbirine dahil olmak
*hususan : Özellikle
*mahiyet : Birşeyin aslı, içyüzü, esâsı
*acz-i beşerî : İnsanlığa âit güçsüzlük, acizlik
*istinad : Dayanma, güvenme
*istimdad : Medet ve yardım istemek
*adem : Yokluk, hiçlik
*iltibas :Birbirine benzeyen şeylere şaşırıp birbirine karıştırmak,yanlışlık,karışıklık
*sübut : Sabit oluş,kesin olarak meydana çıkmak
*şek : Şüphe, tereddüt
*medlûl : Mânâ,meal,delil getirilen şey
*îras : Verme,meydana getirme,sebep olma
*münteha : Son,nihâyet
 
== Sebebler üzerine ==
 
*Esbaba tesir-i hakikî verilmemiş, vahdet ve celal öyle ister. Lâkin mülk cihetinde esbab dest-i kudrete perde olmuştur, izzet ve azamet öyle ister. Tâ nazar-ı zahirde, dest-i kudret mülk cihetindeki umûr-u hasise ile mübaşir görülmesin.<ref name="Hakikat 5">{{Kitap belirt | ilk = Said Nursi | başlık = Mektubat | yayımcı = Envar Neşriyat | dil = Türkçe | sayfalar = 469 | bölüm = Hakikat Çekirdekleri}}</ref>
 
----
 
''Cümlelerde geçen bazı eski kelimelerin anlamları :''
 
*esbab : Sebepler
*dest-i kudret : Kudret eli
*nazar-ı zahir : Zâhirî, dıştan görünüş
*umûr-u hasise : Ufak ve değersiz işler
 
== Yaratılış hakkında ==
 
* Âlem-i şehadet, avalim-ül guyub üstünde tenteneli bir perdedir.<ref name="Hakikat 5"/>
* Bir noktayı tam yerinde icad etmek için, bütün kâinatı icad edecek bir kudret-i gayr-ı mütenahî lâzımdır. Zira şu kitab-ı kebir-i kâinatın herbir harfinin, bahusus zîhayat herbir harfinin, herbir cümlesine müteveccih birer yüzü, nâzır birer gözü vardır.<ref name="Hakikat 5"/>
* Bir köy muhtarsız olmaz, bir iğne ustasız olmaz, sahipsiz olamaz, bir harf kâtipsiz olamaz; biliyorsun. Nasıl oluyor ki, nihayet derecede muntazam şu memleket hâkimsiz olur?<ref>{{Kitap belirt | ilk = Said Nursi | başlık = Sözler | yayımcı = Envar Neşriyat | dil = Türkçe | sayfalar = 49 | bölüm = Onuncu Söz}}</ref>
 
----
 
''Cümlelerde geçen bazı eski kelimelerin anlamları :''
 
*alem-i şehadet : Şehâdet âlemi,gözle görülen âlem,dünya,kâinât
*avalim : Âlemler
*guyub : Gizli olan,görünmeyen
*kitab-ı kebir-i kâinat : Büyük bir kitap gibi mânâlar ve hikmetler ifâde eden kâinât
*bahusus : Özellikle
*müteveccih : Yönelmiş,dönmüş,bir yere doğru yola çıkan
*nâzır : Nazar eden, bakan, idâre eden
*muntazam : düzenli
 
== Tabiat hakkında ==
*Tabiat, misalî bir matbaadır, tâbi değil; nakıştır, nakkaş değil; kabildir, fâil değil; mistardır, masdar değil; nizamdır, nâzım değil; kanundur, kudret değil; şeriat-ı iradiyedir, hakikat-ı hariciye değil.<ref name="Hakikat 5"/>
 
Satır 276 ⟶ 80:
 
* Tabiat bir sanat-ı İlahiye'dir sani' olmaz.<ref>{{Kitap belirt | ilk = Said Nursi | başlık = Lemalar | yayımcı = RNK Neşriyat | dil = Türkçe | sayfalar = 386 | bölüm = Otuzuncu Lem'anın Altıncı Nüktesi}}</ref>
 
----
 
''Cümlelerde geçen bazı eski kelimelerin anlamları :''
 
*tâbi': Kitap basan
*nakkaş : Nakış yapan, süsleyen
*mistar,masdar : Bir çeşmenin suyunun bulunduğu yer masdar, musluğu ise mistardır
*şeriat-ı iradiye : Cenâb-ı Hakk`ın irâdesiyle oluşan şeriat,kanunlar
*meyelan: Yönelme, meyil
*meyelan-ı nümuv : Yenileme, yeşillenme, gelişme meyli
*incimad : Donma, buzlanma, katılaşmak
*evamir-i tekviniye : Allah`ın tabiatta geçerli olan emir ve kanunları
*ya'sub : Emir, bey, reis
*beşer : İnsanlık
*inşikak : Parçalanma, kırılma
*âlem-i melekût : Varlıkların Cenab-ı Hakk'ın isimlerine bakan hakiki, şeffaf yüzleri
*şu'le-feşan : Işık saçan, parlatan
*kesret : Çokluk,sıklık,çeşitlilik
*ittihad : Birleşmek, birlik, aynı fikirde olmak
*mâlik : Sahip olan,mülk sahibi
*sanat-ı İlâhiye : İlâhî sanat
*sâni : sanatkâr
 
== Ruh hakkında ==
 
*Ruh, bir kanun-u zîvücud-u haricîdir, bir namus-u zîşuurdur. Sabit ve daim fıtrî kanunlar gibi, ruh dahi âlem-i emirden, sıfat-ı iradeden gelmiş, kudret ona vücud-u hissî giydirmiştir. Bir seyyale-i latifeyi o cevhere sadef etmiştir. Mevcud ruh, makul kanunun kardeşidir. İkisi hem daimî, hem âlem-i emirden gelmişlerdir. Şayet nevilerdeki kanunlara kudret-i ezeliye bir vücud-u haricî giydirseydi, ruh olurdu. Eğer ruh, vücudu çıkarsa, şuuru başından indirse, yine lâyemut bir kanun olurdu.<ref name="Hakikat 6"/>
 
----
''Cümlelerde geçen bazı eski kelimelerin anlamları:''
 
* '''kanun-u zîvücud-u haricî:''' Yaratılmış varlık sahibi kanun.
 
== Oruç hakkında ==
* Orucun ekmeli ise: Mide gibi bütün duyguları; gözü, kulağı, kalbi, hayali, fikri gibi cihazat-ı insaniyeye dahi bir nevi oruç tutturmaktır.<ref>Mektubat/Yirmi Dokuzuncu Mektup</ref>
* Ramazan-ı Şerifteki oruç, doğrudan doğruya nefsin firavunluk cephesine darbe vurur, kırar. Aczini, zaafını, fakrını gösterir, abd olduğunu bildirir.<ref>Mektubat/Yirmi Dokuzuncu Mektup</ref>
* Ramazan-ı Şerifteki oruç, hakikî ve hâlis, azametli ve umumî bir şükrün anahtarıdır. Çünkü, sair vakitlerde mecburiyet tahtında olmayan insanların çoğu, hakikî açlık hissetmedikleri zaman, çok nimetlerin kıymetini derk edemiyor. Kuru bir parça ekmek, tok olan adamlara, hususan zengin olsa, ondaki derece-i nimet anlaşılmıyor. Halbuki, iftar vaktinde, o kuru ekmek, bir mü'minin nazarında çok kıymettar bir nimet-i İlâhiye olduğuna kuvve-i zâikası şehadet eder. Padişahtan tâ en fukaraya kadar herkes, Ramazan-ı Şerifte o nimetlerin kıymetlerini anlamakla bir şükr-ü mânevîye mazhar olur.<ref>{{Kitap belirt | ilk = Said Nursi | başlık = Mektubat | yayımcı = RNK Neşriyat | dil = Türkçe | sayfalar = 431 | bölüm = Yirmidokuzuncu Mektub}}</ref>
 
----
''Cümlelerde geçen bazı eski kelimelerin anlamları:''
 
* '''sair:''' Diğer, başka.
* '''mecburiyet tahtı:''' Mecburiyet altında.
* '''derk etmek:''' Anlamak.
* '''derece-i nimet:''' Nimetin derecesi.
* '''kuvve-i zâika:''' Tat alma duyusu.
 
==Doğu hakkında==
*Doğuyu ayağa kaldıracak din ve kalbdir. Enbiyanın ekseri Şarkta ve hükemanın ağlebi Garpta gelmesi kader-i ezelînin bir remzidir ki, Şarkı ayağa kaldıracak din ve kalbdir, akıl ve felsefe değil.
*Eğer Şarkta [[Hulusi Yahyagil|Hulusi Bey]] ve [[Mehmed Kayalar]] olmasaydı, ben Şarka gitmeye mecbur olurdum.<ref>http://www.mehmetkayalar.com/blog.asp?id=60</ref>
 
*Kardeşim [[Mehmed Kayalar|Mehmed]]! Nur’un (manevi) Kuvveti Şarktadır, Nur’un Kuvveti Diyarbakır’dadır, Nurun Kuvveti Sendedir!<ref>http://www.mehmetkayalar.com/blog.asp?id=27</ref>
 
== Hıristiyanlık hakkında ==
 
*Nasraniyet, ya intifa veya ıstıfa edip İslâmiyet'e karşı terk-i silâh edecektir. Nasraniyet birkaç defa yırtıldı, protestanlığa geldi. Protestanlık da yırtıldı, tevhide yaklaştı. Tekrar yırtılmağa hazırlanıyor. Ya intifa bulup sönecek veya hakikî Nasraniyetin esasını câmi' olan hakaik-i İslâmiyeyi karşısında görecek, teslim olacaktır. İşte bu sırr-ı azîme, Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm işaret etmiştir ki: "Hazret-i İsa nâzil olup gelecek, ümmetimden olacak, şeriatımla amel edecektir."<ref name="Hakikat 6"/>
 
*Hıristiyanlığın malı olmayan mehasin-i medeniyeti ona mal etmek ve İslâmiyetin düşmanı olan tedenniyi ona dost göstermek, feleğin ters dönmesine delildir.<ref name="Hakikat Cekirdekleri"/>
 
----
''Cümlelerde geçen bazı eski kelimelerin anlamları:''
 
* '''Nasraniyet:''' Hıristiyanlık.
* '''intıfa:''' Yok olma, sönme.
* '''ıstıfa:''' Ayıklanma.
* '''nâzil olmak:''' İnmek.
* '''şeriat:''' Allah'ın kanunları.
* '''mehasin-i medeniyet:''' Medeniyetin iyilik ve güzellikleri.
* '''tedenni:''' Alçaklık.
* '''felek:''' Gök.
 
== Maddiyyunluk hakkında ==
 
*Maddiyyunluk manevî taundur ki, beşere şu müdhiş sıtmayı tutturdu, gazab-ı İlahîye çarptırdı. Telkin ve tenkid kabiliyeti tevessü' ettikçe, o taun da tevessü' eder.<ref name="Hakikat 2"/>
*Her şeyi maddede arayanların akılları gözlerindedir, göz ise maneviyatta kördür.<ref name="Hakikat Cekirdekleri"/>
 
----
''Cümlelerde geçen bazı eski kelimelerin anlamları:''
 
* '''taun:''' Veba denen bulaşıcı hastalık.
* '''tevessü':''' Genişleme, yayılma.
 
== Zekat ve faiz hakkında ==
*Bütün ihtilalat ve fesadın asıl madeni ve bütün ahlâk-ı rezilenin muharrik ve menba'ı tek iki kelimedir:
**Birinci Kelime: "Ben tok olsam, başkası açlıktan ölse bana ne!"
Satır 367 ⟶ 107:
*Ribanın kap ve kapıları olan bankaların nef'i; beşerin fenası olan gâvurlara ve onların en zalimlerine ve bunların en sefihlerinedir. Âlem-i İslâma zarar-ı mutlaktır; mutlak beşerin refahı nazara alınmaz. Zira gâvur harbî ve mütecaviz ise, hürmetsiz ve ismetsizdir.<ref>{{Kitap belirt | ilk = Said Nursi | başlık = Mektubat | yayımcı = Envar Neşriyat | dil = Türkçe | sayfalar = 479 | bölüm = Hakikat Çekirdekleri}}</ref>
 
----
''Cümlelerde geçen bazı eski kelimelerin anlamları:''
 
* '''ihtialat:''' İhtilaller, ayaklanmalar, karışıklıklar.
* '''muharrik:''' Hareketlendiren.
* '''menba':''' Kaynak.
* '''vücub-u zekat:''' Zekatın zorunluluğu.
* '''hurmet-i riba:''' Faizin haram olması.
* '''riba:''' Faiz.
* '''nef'i:''' Faydası.
* '''sefih:''' Zevk ve eğlence düşkünü.
* '''mütecaviz:''' Hücum eden, saldıran, sataşan.
* '''ismetsiz:''' Masum değil.
 
== İsraf hakkında ==
*Bir lokma kırk paraya, diğer bir lokma on kuruşa. Ağıza girmeden ve boğazdan geçtikten sonra birdirler. Yalnız, birkaç saniye ağızda bir fark var. Müfettiş ve kapıcı olan kuvve-i zaikayı taltif ve memnun etmek için birden ona gitmek, israfın en sefihidir.<ref name="Hakikat 7"/>
*İsraf sefahatin, sefahat ise sefaletin kapısıdır.<ref>{{Kitap belirt | ilk = Said Nursi | başlık = Sözler | yayımcı = RNK Neşriyat | dil = Türkçe | sayfalar = 779 | bölüm = Lemaat}}</ref>
 
----
''Cümlelerde geçen bazı eski kelimelerin anlamları:''
 
* '''kuvve-i zaika:''' Tat alma duyusu.
* '''taltif:''' İltifat etme.
* '''sefih:''' Zevk ve eğlence düşkünü.
* '''israf:''' Gereksiz ve boş yere harcama.
* '''sefahat:''' Zevk ve eğlence düşkünlüğü.
* '''sefalet:''' Yoksulluk.
 
== Bazı kimseler hakkında söyledikleri ==
"https://tr.wikiquote.org/wiki/Said_Nursî" sayfasından alınmıştır