Küçük Prens: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Değişiklik özeti yok
II. Niveles (mesaj | katkılar)
k düzenleme AWB ile
5. satır:
** ''Büyükler hiçbir şeyi kendi kendilerine anlayamazlar. Onlara durmadan her şeyi anlatmak da çocuklar için yorucudur.''
*** Bölüm I
 
* ''Dessine-moi un mouton!''
** Bir koyun çiziver bana!
***Bölüm II
 
* ''Quand on a terminé sa toilette du matin, il faut faire soigneusement la toilette de la planète.''
** Her sabah kendinize çeki düzen verdikten sonra, gezegeni de köşe bucak temizlemelisiniz.
Satır 19 ⟶ 17:
**Gün batımlarına bayılırım, haydi günbatımını görmeye gidelim.
*** Bölüm VI
 
*''J'aurais dû ne pas l'écouter, me confia-t-il un jour, il ne faut jamais écouter les fleurs. Il faut les regarder et les respirer.''
** "Onu dinlememeliydim," diye açıldı bir gün bana, "Çiçekleri asla dinlememelisin. Onları seyretmeli, onları koklamalısın yalnızca."
*** Bölüm VIII
 
* ''Il faut exiger de chacun ce que chacun peut donner, reprit le roi. L'autorité repose d'abord sur la raison. Si tu ordonnes à ton peuple d'aller se jeter à la mer, il fera la révolution. J'ai le droit d'exiger l'obéissance parce que mes ordres sont raisonnables. <br> Alors mon coucher de soleil ? rappela le petit prince qui jamais n'oubliait une question une fois qu'il l'avait posée. <br> Ton coucher de soleil, tu l'auras. Je l'exigerai. Mais j'attendrai, dans ma science du gouvernement, que les conditions soient favorables.''
**"Doğru" dedi kral. "Herkesten verebileceğini kadar istemek gerek. Otorite her şeyden önce mantık ister. Gidip de halka kendilerini denize atmalarını emrederseniz, devrim yaparlar. Ama, itaat istemek benim hakkım, çünkü ben mantıklı emirler veriyorum." <br> Sorduğu sorunun peşini bırakmayan Küçük Prens, "Ya benim günbatımım?" diye hatırlattı.<br> "Eveet, senin günbatımın..." dedi kral. "Tamam, günbatımına kavuşacaksın, bu konuda emir vereceğim. Lâkin kendi yönetim ilkelerim çerçevesinde, koşulların olgunlaşmasını bekliyorum."
*** Bölüm X
 
*Kendini yargılamayı başarabilirsen gerçek bir bilgesin demektir.
**Bölüm X
 
* ''C'est véritablement utile puisque c'est joli.''
** [''Çok güzel bir meslek bu''] Güzel olduğu için de yararlı.
Satır 39 ⟶ 33:
** Yalnızca çocuklar ne aradıklarını biliyorlar.
*** Bölüm XXII
 
* ''Ce qui embellit le désert, dit le petit prince, c'est qu'il cache un puits quelque part...''
** '''Çölü güzel kılan, bir yerinde bir kuyu saklıyor olması.'''
*** Bölüm XXIV
 
* ''Mais les yeux sont aveugles. Il faut chercher avec le cœur.''
** '''Ama gözler gerçeği göremez ki. Yüreğiyle aramalı insan.'''
*** Bölüm XXV
 
*Büyükler sayılara bayılırlar. Yeni bir arkadaş edindiniz diyelim: Onun hakkında hiçbir zaman asıl sormaları gerekenleri sormazlar. "Sesi nasıl?" demezler örneğin, ya da "Hangi oyunları sever? Kelebek koleksiyonu var mı?" diye sormazlar. Onun yerine "Kaç yaşında?" derler. "Kaç kardeşi var? Kaç kilo? Babası kaç para kazanıyor?" Ancak bu sayılarla tanıyabileceklerini sanırlar arkadaşınızı. Eğer büyüklere, "Güzel bir ev gördüm, kırmızı tuğlalı, pencerelerinden sardunyalar sarkıyor, damında ise kumrular var," derseniz, nasıl bir evden söz etmekte olduğunuzu bir türlü anlayamazlar. Ne zaman ki onlara, "Yüz milyonluk bir ev gördüm," dersiniz, işte o zaman size, "Oo, ne kadar güzel bir evmiş!" derler gözlerini koca koca açıp.
 
*Gezegenlerden birinde yaşayan kırmızı yüzlü bir adam tanıyorum. Tek bir çiçek koklamamış, tek bir kez bir yıldıza bakmamış, kimseyi sevmemiş. Yaşamı boyunca tek yaptığı şey birtakım sayıları toplamak. O da bütün gün kendi kendine aynı şeyi söylüyor, senin gibi: 'Çok önemli işlerim var benim!' Bunları söylerken gururla kabarıyor göğsü. Ama o bir insan değil ki, mantar!
 
*İnsan bir çiçeği severse, milyonlarca ve milyonlarca yıldızda yalnız tek bir çiçek açarsa, işte o yıldızlara bakarak mutlu olur. Kendi kendine şöyle der: 'İşte orada, o yıldızlardan birinde benim çiçeğim.' Ama koyun çiçeği yedi miydi bütün yıldızlar kararıverir... Bu da hiç önemli değil, öyle mi?
 
*Küçük prens, "Gerçek şu ki," diye sürdürdü sözlerini, "bir şeyi anlamaya çalışırken neyi dikkate almam gerektiğini bilmiyordum. Sözlere değil, yapılanlara bakmalıydım. Güzel kokularıyla beni öyle büyülemişti ki... Ondan uzaklaşmamalıydım... Onun bana yaptığı o küçük numaraların arkasında yatan sevgiyi anlamalıydım. Çiçekler çok tutarsız oluyorlar. Ama onu nasıl sevmem gerektiğini bilemeyecek kadar küçüktüm..."
 
*Kelebeklerle tanışmak istiyorsam, bir iki tırtıla katlanmayı öğrenmek zorundayım. Çok güzel olmalılar. Kelebekler de, yani tırtıllar da olmazsa kimle dostluk edeceğim ki?... Sen uzaklarda olacaksın... Büyük hayvanlara gelince... Onlardan korkmuyorum. Pençelerim var benim.
 
*"Bir generalime, eğer martıya dönüşmesini emredersem ve general de bu emrime uymazsa bu generalin değil benim hatamdır," diyordu.
 
*En zoru da budur. Kendini yargılamak başkasını yargılamaya benzemez. Eğer kendini yargılamayı başarabilirsen, o zaman gerçek bilgeliğe ulaşmışsın demektir.
 
*İkinci gezegende kendini beğenmiş bir adam yaşıyordu. "Ah işte, bir hayranım geliyor!" diye sevinçle haykırdı küçük prensi görünce. Kendini beğenmiş bir insan herkesin kendisine hayran olduğunu düşünür çünkü.
 
*Tabii, örneğin sahipsiz bir elmas buldun diyelim, o senindir. Sahipsiz bir ada keşfettin, senindir. Aklına daha önce kimsenin aklına gelmeyen bir fikir geldi, hemen patentini alırsın, senin olur. İşte tıpkı bunun gibi, yıldızların sahibi de benim; çünkü onlara sahip çıkmayı ilk ben akıl ettim.
 
*"Bir ipek atkım olsa," dedi, "boynuma sarıp götürebilirim. Bir çiçeğim olsa, koparıp onu da götürebilirim. Ama yıldızları gökyüzünden koparıp alamazsınız ki..."
 
*"Çiçeğim gelip geçici," dedi küçük prens kendi kendine. "Kendini her şeye karşı savunmak için yalnızca dört dikeni var ve ben onu gezegenimde yapayalnız bıraktım!"
 
*Küçük prens çölü geçerken yalnızca tek bir çiçeğe rastladı. Üç taç yapraklı önemsiz bir çiçekti bu.<br>"Günaydın," dedi küçük prens.<br>"Günaydın," dedi çiçek.<br>küçük prens, "İnsanlar nerede?" diye nazikçe sordu. Çiçek bir kez bir kervanın geçtiğini görmüştü. "İnsanlar mı?" dedi. "Sanırım onlardan altı ya da yedi tane var. Birkaç yıl önce görmüştüm. Ama nerede olduklarını kimse bilemez. Rüzgar sürüklüyor onları. Kökleri yok, bu yüzden de yaşam onlar için güç."
 
*"Ne tuhaf bir gezegen!" diye düşündü küçük prens. "Kupkuru ve sipsivri; ürkütücü ve sert. İnsanlarında da hayal gücü yok. Ne söylerseniz aynısını yineliyorlar. Benim gezegenimde bir çiçeğim vardı. Önce o söze başlardı..."
 
*"İnsanların artık anlamaya zamanları yok. Dükkânlardan her istediklerini satın alıyorlar. Ama dostluk satılan bir dükkân olmadığı için dostları yok artık. Eğer dost istiyorsan beni evcilleştir."
 
*"Aynı saatte gelmen daha iyi olur," dedi tilki. "Örneğin sen öğleden sonra dörtte geleceksen, ben saat üçte mutlu olmaya başlarım. Mutluluğum her dakika artar. Saat dörtte artık sevinçten ve meraktan deli gibi olurum. Ne kadar mutlu olduğumu görmüş olursun. Ama herhangi bir zamanda gelirsen yüreğim saat kaçta senin için çarpacağını bilemez. İnsanın belli alışkanlıkları olmalı..."
 
*Küçük prens gidip güllere baktı."Siz benim gülüme benzemiyorsunuz," dedi. "Hatta hiçbir şeysiniz şu anda. Çünkü ne bir kimse sizi evcilleştirdi, ne de siz bir kimseyi. İlk gördüğüm zamanki tilkim gibisiniz. O zaman yüz bin başka tilkiden herhangi biriydi. Ama şimdi dostum oldu ve benim için eşi benzeri yok."<br>Güller çok utanmışlardı. "Çok güzelsiniz, ama boşsunuz benim için," diye sürdürdü sözlerini küçük prens. "İnsan sizin için ölemez. Doğru, gelip geçen biri için benim çiçeğimin sizden hiçbir farkı yok. Ama o benim için yüzlercenizden daha önemli; çünkü suladığım, cam bir fanusun altına koyduğum, önüne siperlik yerleştirdiğim çiçek o. Çünkü tırtılları ben onun için öldürdüm. (Birkaç tanesini bıraktık, sonradan kelebek oldular.) Çünkü yakındığı, ya da övündüğü, ya da hiçbir şey söylemediği zamanlarda dinlediğim çiçeğim o benim. Çünkü o benim çiçeğim."
 
*Gülünü senin için önemli kılan, onun için harcamış olduğun zamandır.
 
*"Yalnızca çocuklar neyin peşinde olduklarını biliyorlar," dedi küçük prens. "Paçavradan bir bebekle saatlerce oynarlar ve o bebek çok önemli olur onlar için ve eğer birisi onu ellerinden almaya kalkarsa ağlarlar..."
 
*"Çöl güzel," diye ekledi küçük prens.<br>Doğruydu. Çölü her zaman severdim. İnsan çölde bir kum tepesine oturduğunda hiçbir şey görmez, hiçbir şey duymaz. Ama yine de o sessizliğin içinde bir şeyler soluk alıp veriyor, bir şeyler parıldıyor gibidir...<br>"Çölü güzel yapan," dedi küçük prens, "bir yerlerde bir kuyuyu gizliyor olması..."
 
*"Yaşadığın yerdeki insanlar," dedi küçük prens, "bir bahçede beş bin gül yetiştiriyorlar, ama asıl aradıklarını bulamıyorlar yine de."<br>"Bulamıyorlar," diye yanıtladım.<br>"Ve aradıklarını tek bir gülde, ya da birazcık suda bulabilirler."
 
*Bir yıldızda yaşayan bir çiçeği seviyorsanız, geceleyin yıldızlara bakmak hoştur. Bütün yıldızlar çiçek açmış gibidir.
 
*Ve geceleri gökyüzüne bakarsın. Her şeyin çok küçük olduğu gezegenimin yerini gösteremem sana. Belki böylesi daha iyi. Yıldızım senin için herhangi bir yıldız olsun. Böylece gökyüzündeki bütün yıldızlara bakmayı seveceksin... Hepsi senin dostların olacak.
 
*Yıldızlar bütün insanların," diye yanıtladı. "Ama her insan için aynı değiller. Yolcular için, yıldızlar yol gösterici. Ötekiler için yalnızca gökyüzündeki pırıltılar. Bilim adamları için hepsi birer problem. İş adamı için zenginlik. Ama bütün yıldızlar sessiz. Sen... Yalnızca sen yıldızlara herkesten farklı sahip olacaksın...
 
*Yıldızlardan birinde ben yaşıyor olacağım. Ben gülüyor olacağım bir tanesinde. Ve geceleyin gökyüzüne baktığında bütün yıldızlar gülüyor gibi olacak... Yalnızca senin gülen yıldızların olacak!
 
*Çiçeğim... Ondan ben sorumluyum. Ve o çok güçsüz! Çok saf! Kendini savunmak için dört işe yaramaz dikeni var...
 
Satır 109 ⟶ 76:
m= |
}}
 
 
{{DISPLAYTITLE:''Küçük Prens''}}
"https://tr.wikiquote.org/wiki/Küçük_Prens" sayfasından alınmıştır