Sâdık Hidâyet: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Değişiklik özeti yok
II. Niveles (mesaj | katkılar)
k →‎top: düzenleme, yazış şekli: hikaye → hikâye AWB ile
2. satır:
 
*Et yeme gereksinimi ya da lezzetinin her gün binlerce hayvanın öldürülmesine neden olduğunu biliyor musunuz acaba? Avlaklarda, balıkçılarda, tavukçularda her gün kurban edilmeye mahkum biçare ve sayısız hayvan ordusunu sayacak olursak, bu hassas varlıkların sayısı milyonları aşar. Bunlar her yıl insanoğlunun fasitleşmiş tat alma duygusu ve mide düşkünlüğü uğruna öldürülmektedirler.<ref>Sadık Hidayet, Vejetaryenliğin Yararları, Yapı Kredi Yayınları, s. 13.</ref>
*Yüreğimizden gelen doğal, yapmacıksız duyguları zorla bas­tırmadığımız sürece insanın içinde diğer canlıları öldürme ve canını yakmaktan nefret etme duygusunun var olacağı açıktır. Ve yine hiç kuşku yok ki, insanlar yedikleri [[hayvanlar]]ı bizzat kesmek zorunda kalsalardı, çoğu et yemekten vazgeçerdi. <ref name="ReferenceA">Sadık Hidayet, Vejetaryenliğin Yararları</ref>
 
*Yargıç, imam, öğretmen, şair, edip, ressam, yazar ve hayatta para ve boğaz düşkünlü­ğünden daha yüce emellerin olduğunu sanan herkesin midesi, düşünmek istedikleri vakit, bu canlıların leş ve pıhtılaşmış kanlarıyla dolu. Bu hal, [[hayvanlar]]a işkence etmek bir yana, hiç gerek yokken insanın acıma duygularını ve doğadaki varlıklarla birleşmesini kendi içinde zorla bastırması nedeniyle çok korkunçtur. <ref>Sadık Hidayet, Vejetaryenliğin Yararları<name="ReferenceA"/ref>
*Yüreğimizden gelen doğal, yapmacıksız duyguları zorla bas­tırmadığımız sürece insanın içinde diğer canlıları öldürme ve canını yakmaktan nefret etme duygusunun var olacağı açıktır. Ve yine hiç kuşku yok ki, insanlar yedikleri [[hayvanlar]]ı bizzat kesmek zorunda kalsalardı, çoğu et yemekten vazgeçerdi. <ref>Sadık Hidayet, Vejetaryenliğin Yararları</ref>
*Ah! Vücudum acıdan titriyor. Bu acımasız, zalim iki ayaklı hayvana verdiğim bütün hizmetlerin karşılığı bu işte. Bugün son günüm, bu da benim son tesellim! Sıkıntı, acı ve dert dolu bir hayattan sonra, taşınmaz yüklere, üst üste inen sopalara, yoldan geçenlerin zincirlerine, lanetlerine katlandıktan sonra, Allah'a şükür bu berbat hayata veda ediyorum. (...) Bu iki ayaklı yaratığın köleleştirdiği dilsiz bir [[hayvan]]ın hayatının berbat sonucu bu. <ref>Sadık Hidayet, Hidayetname: Bir Eşeğin Ölüm Vakti Hal Diliyle Söyledikleri</ref>
 
*Allahtan, işledikleri toplu kıyım cinayetleri gözden uzak olsun diye mezbahaları şehir dışında kuruyorlar. Mezbaha, iki ayaklı hayvanın icadıdır. Hiçbir yırtıcı ve kan dökücü canlı, yemini bu denli rezilce yemez! İnsan, kurtların ve yeryüzündeki kan dökücü canlıların yüzünü ağartmıştır. <ref>Sâdık Hidâyet , Vejetaryenliğin Yararları, çev. Mehmet Kanar, Yapı Kredi Yayınları, 1997.</ref>
*Yargıç, imam, öğretmen, şair, edip, ressam, yazar ve hayatta para ve boğaz düşkünlü­ğünden daha yüce emellerin olduğunu sanan herkesin midesi, düşünmek istedikleri vakit, bu canlıların leş ve pıhtılaşmış kanlarıyla dolu. Bu hal, [[hayvanlar]]a işkence etmek bir yana, hiç gerek yokken insanın acıma duygularını ve doğadaki varlıklarla birleşmesini kendi içinde zorla bastırması nedeniyle çok korkunçtur. <ref>Sadık Hidayet, Vejetaryenliğin Yararları</ref>
*İnsanların yediği et, kendilerini savunamayan günahsız ve zararsız varlıkların çektiği acı ve işkencedir. Dökülmüş kanları intikam çığlığı atar, insana ve üstünde yaşadığımız gezegene lanet okur. <ref>Sadık Hidayet, Vejetaryenliğin Yararları<name="ReferenceA"/ref>
 
*Ah! Vücudum acıdan titriyor. Bu acımasız, zalim iki ayaklı hayvana verdiğim bütün hizmetlerin karşılığı bu işte. Bugün son günüm, bu da benim son tesellim! Sıkıntı, acı ve dert dolu bir hayattan sonra, taşınmaz yüklere, üst üste inen sopalara, yoldan geçenlerin zincirlerine, lanetlerine katlandıktan sonra, Allah'a şükür bu berbat hayata veda ediyorum. (...) Bu iki ayaklı yaratığın köleleştirdiği dilsiz bir [[hayvan]]ın hayatının berbat sonucu bu. <ref>Sadık Hidayet, Hidayetname: Bir Eşeğin Ölüm Vakti Hal Diliyle Söyledikleri</ref>
 
*Allahtan, işledikleri toplu kıyım cinayetleri gözden uzak olsun diye mezbahaları şehir dışında kuruyorlar. Mezbaha, iki ayaklı hayvanın icadıdır. Hiçbir yırtıcı ve kan dökücü canlı, yemini bu denli rezilce yemez! İnsan, kurtların ve yeryüzündeki kan dökücü canlıların yüzünü ağartmıştır. <ref>Sâdık Hidâyet , Vejetaryenliğin Yararları, çev. Mehmet Kanar, Yapı Kredi Yayınları, 1997.</ref>
 
*İnsanların yediği et, kendilerini savunamayan günahsız ve zararsız varlıkların çektiği acı ve işkencedir. Dökülmüş kanları intikam çığlığı atar, insana ve üstünde yaşadığımız gezegene lanet okur. <ref>Sadık Hidayet, Vejetaryenliğin Yararları</ref>
 
[[Dosya:Hedayat2.jpg|çerçevesiz|sağ]]
 
*Çıplak tenimi soğuğa teslim etmiş, kendi kendime dolanıyordum. İşte bu sırada delirdiğim düşüncesi aklıma geldi. Kendime, bu yaşama gülüyordum. Biliyordum ki dünyanın bu büyük tiyatrosunda, herkes, ölüm gelip çatana dek bir tür oyun oynar. Ben de bu oyunu önüme almış, oynuyordum.<ref>Sâdık Hidâyet, Diri Gömülen, Yapı Kredi Yayınları, s. 12.</ref>
*Ben, yaşamı sürekli alaya aldım. Dünya, tüm insanlar, gözümde bir oyuncak, bir rezillik, boş ve anlamsız bir şeydir. Uyumak, bir daha uyanmamak istiyorum, rüya görmek de istemiyorum. <ref>Sâdık Hidâyet, Diri Gömülen, Yapı Kredi Yayınları, s. 15.</ref>
 
*Ben, yaşamı sürekli alaya aldım. Dünya, tüm insanlar, gözümde bir oyuncak, bir rezillik, boş ve anlamsız bir şeydir. Uyumak, bir daha uyanmamak istiyorum, rüya görmek de istemiyorum. <ref>Sâdık Hidâyet, Diri Gömülen, Yapı Kredi Yayınları, s. 15.</ref>
 
*Bazen deliliğim başlıyor. Uzağa, çok uzağa, kendimi unutacağım bir yere gitmek, unutulmak, kaybolmak, yok olmak istiyorum.<ref>Sâdık Hidâyet, Diri Gömülen, Yapı Kredi Yayınları, s. 16.</ref>
*Hayat tecrübelerimle şu yargıya vardım ki, başkalarıyla benim aramda korkunç bir uçurum var, anladım, elden geldiğince susmam gerek, elden geldiğince düşüncelerimi kendime saklamalıyım. Ve şimdi yazmaya karar vermişsem, bunun tek nedeni, kendimi gölgeme tanıtmak isteğidir. Duvardan doğru eğilmiş, yazdıklarımı oburca yutmak, yok etmek isteyen gölgeme. İşte onun için denemek istiyorum: Birbirimizi ola ki daha iyi tanırız. Uzun zamandır başkalarıyla bütün bağlarımı koparmışım, kendimi daha iyi tanımak istiyorum. Ne boş düşünce!<ref>Sâdık Hidâyet, Kör Baykuş, Yapı Kredi Yanıtları, s. 15-16</ref>
 
*Hayat tecrübelerimle şu yargıya vardım ki, başkalarıyla benim aramda korkunç bir uçurum var, anladım, elden geldiğince susmam gerek, elden geldiğince düşüncelerimi kendime saklamalıyım. Ve şimdi yazmaya karar vermişsem, bunun tek nedeni, kendimi gölgeme tanıtmak isteğidir. Duvardan doğru eğilmiş, yazdıklarımı oburca yutmak, yok etmek isteyen gölgeme. İşte onun için denemek istiyorum: Birbirimizi ola ki daha iyi tanırız. Uzun zamandır başkalarıyla bütün bağlarımı koparmışım, kendimi daha iyi tanımak istiyorum. Ne boş düşünce!<ref>Sâdık Hidâyet, Kör Baykuş, Yapı Kredi Yanıtları, s. 15-16</ref>
 
*Hayat bana tek ve değişmez bir mevsim oldu hep. Bu hayat bir soğuk bölgede ve sonsuz bir karanlıkta geçti adeta, öyle ki bağrımda hep aynı alev vardı ve o beni bir mum gibi eritti.<ref>Sâdık Hidâyet, Kör Baykuş, Yapı Kredi Yanıtları, s. 41.</ref>
 
*Birkaç gün önce bana bir dua kitabı getirdi, üzeri bir karış tozla kaplı. Ama ne bu kitap, ne de o aşağılık adamların elinden kafasından çıkmış başka kitaplar, yazılar, düşünceler giderdi derdimi. Onların o yalanlarına, o saçmalıklarına ne ihtiyacım vardı? Ben kendim geçmiş nesillerin bir toplamı değil miydim, onların tecrübeleri bana miras kalmamış mıydı? Geçmiş, bende benimle yaşamıyor mu? Ama hiçbir vakit ne mescit, ne ezan, ne abdest, ne ağız çalkalamalar, ne de kendisiyle Arapça konuşmamız gerekli tek kudretli, yüce ve mutlak varlık karşısında dürüst ya da hilekar olmak beni etkilemedi.<ref>Sâdık Hidâyet, Kör Baykuş, Yapı Kredi Yanıtları, s. 62.</ref>
 
*Düşündüm: "Gökte herkesin bir yıldızı olduğu doğruysa, benimki çok uzakta, karanlık ve pek önemsiz bir şey olmalıdır. Belki de benim hiç yıldızım yok!"<ref>Sâdık Hidâyet, Kör Baykuş, Yapı Kredi Yanıtları, s. 64.</ref>
*Istırap, korku, dehşet ve yaşama arzusu, hepsi bitmişti bende. Bana telkin ettikleri dini inançlardan kurtulmuş, huzura ermiştim. Tek tesellim, ölümden sonra hiçlik ümidiydi; orada tekrar yaşamak düşüncesi içime korku salıyor, beni hasta ediyordu. Ben ki henüz yaşadığım dünyaya bile alışamamışım, bir başka dünya neyime yarardı benim? Bana göre değildi bu dünya; bir avuç yüzsüz, dilenci, bilgiç, kabadayı, vicdansız, açgözlü içindi; onlar için kurulmuştu bu dünya. Yeryüzünün, gökyüzünün güçlülerine avuç açanlar, yaltaklanmasını bilenler için.<ref>Sâdık Hidâyet, Kör Baykuş, Yapı Kredi Yanıtları, s. 68-69.</ref>
 
*Istırap, korku, dehşet ve yaşama arzusu, hepsi bitmişti bende. Bana telkin ettikleri dini inançlardan kurtulmuş, huzura ermiştim. Tek tesellim, ölümden sonra hiçlik ümidiydi; orada tekrar yaşamak düşüncesi içime korku salıyor, beni hasta ediyordu. Ben ki henüz yaşadığım dünyaya bile alışamamışım, bir başka dünya neyime yarardı benim? Bana göre değildi bu dünya; bir avuç yüzsüz, dilenci, bilgiç, kabadayı, vicdansız, açgözlü içindi; onlar için kurulmuştu bu dünya. Yeryüzünün, gökyüzünün güçlülerine avuç açanlar, yaltaklanmasını bilenler için.<ref>Sâdık Hidâyet, Kör Baykuş, Yapı Kredi Yanıtları, s. 68-69.</ref>
 
*Ölümün varlığı bütün vehim ve hayalleri yok eder. Bizler ölümün çocuklarıyız, hayatın aldatmacalarından bizi o kurtarır. Hayatın derinlerinden seslenir, yanına çağırır bizi. Ve biz, henüz insanların dilini bile anlamadığımız yaşlarda, ara sıra oyunlarımızı yarıda kesiyorsak, bunun nedeni, ölümün seslenişini duymuş olmamızdır.<ref>Sâdık Hidâyet, Kör Baykuş, Yapı Kredi Yanıtları, s. 69.</ref>
*Hayat hikayemdehikâyemde önemli bir şey yok, başımdan ilginç olaylar geçmedi. Ne yüksek bir mevki sahibiyim, ne de sağlam bir diplomam var. Okulda hiçbir zaman örnek bir öğrenci olamadım, başarısızlıklar her yerde buldu beni. Nerede çalışırsam çalışayım silik, unutulmuş bir memurdum; şefleri memnun edemedim. istifa ettim mi seviniyorlardı... Bırak gitsin, yaramaz! Çevrem böyle görüyordu beni, haklıydılar belki de.<ref>Sâdık Hidâyet, Kör Baykuş, Yapı Kredi Yanıtları, s. 87</ref>
 
*Hayat hikayemde önemli bir şey yok, başımdan ilginç olaylar geçmedi. Ne yüksek bir mevki sahibiyim, ne de sağlam bir diplomam var. Okulda hiçbir zaman örnek bir öğrenci olamadım, başarısızlıklar her yerde buldu beni. Nerede çalışırsam çalışayım silik, unutulmuş bir memurdum; şefleri memnun edemedim. istifa ettim mi seviniyorlardı... Bırak gitsin, yaramaz! Çevrem böyle görüyordu beni, haklıydılar belki de.<ref>Sâdık Hidâyet, Kör Baykuş, Yapı Kredi Yanıtları, s. 87</ref>
 
*Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar. Kimseye anlatılamaz bu dertler, çünkü herkes bunlara nadir ve acayip şeyler gözüyle bakarlar. Biri çıkar da bunları söyler ya da yazarsa, insanlar, yürürlükteki inançlara ve kendi akıllarına göre hem saygılı hem de alaycı bir gülüşle dinlerler bunları. Çünkü henüz çaresi de, devası da yok bu dertlerin.<ref>Sâdık Hidâyet, Kör Baykuş, Yapı Kredi Yanıtları, s. 15</ref>
*Annesi "Salgı salamaz ol!" diye beddua eder yavru örümceğe. Küçük örümcek ağ yapamayınca ölüme kurban gider.<ref>Sâdık Hidâyet, Kör Baykuş, Yapı Kredi Yanıtları, s. 95</ref>
 
*Annesi "Salgı salamaz ol!" diye beddua eder yavru örümceğe. Küçük örümcek ağ yapamayınca ölüme kurban gider.<ref>Sâdık Hidâyet, Kör Baykuş, Yapı Kredi Yanıtları, s. 95</ref>
 
==Kaynaklar==