İlhan Arsel: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
kDeğişiklik özeti yok
Kibele (mesaj | katkılar)
ilgisiz görseller
1. satır:
[[Dosya:Nicolas Poussin - The Adoration of the Golden Calf - WGA18293.jpg|250px|thumb|right|Del Vechio'nun dediği gibi 'Sınırsız şekilde gelişmeye müsait bir insan beyni olduğu sürece, gericilik daima ezilecektir.']]
*...Ama hiç kuşku edilmemelidir ki şeriâtçının bu sahte saltanatı sönecek ve şeriât'ın insan beynini eriten tılsımı sona erecektir. Yüzyıl da geçse, binyıl da geçse, ve hattâ Türk'ün eceli de gelse insan aklına meydan okuyan şeriât mikrobunun sonu gelecektir. '''Del Vechio'nun dediği gibi 'Sınırsız şekilde gelişmeye müsait bir insan beyni olduğu sürece, gericilik daima ezilecektir.''''<ref>İlhan Arsel, Arap Milliyetçiliği ve Türkler, İnkılâp Kitabevi, 4. Basım, s. 449-450.</ref>
*'''Batı dünyası "[[din]]i duygularını rencide etme" endişesini yenebildiği ve dini, peygamberleri eleştirip yerebildiği içindir ki [[akıl]] çağına yönelmiş ve İslam dünyası bunu yapamadığı içindir ki geriliklere, ilkelliklere gömülmüştür.'''<ref>İlhan Arsel, Şeriat ve Kadın, Kaynak Yayınları, 19. Basım, s. 17.</ref>
Satır 6 ⟶ 5:
*Eğer siz Türk yavrusunu, o küçücük yaşlardan itibaren şeriât eğitimine tabi tutar ve yoğurursanız ve örneğin şeriât hükümlerini kafasına ve ruhuna sokacak olursanız, sonuç sizi şaşırtmamalıdır. Bu eğitimden geçireceğiniz yavrularımızdan yakın bir gelecekte, sayısız Mustafa Sabri'ler ve Ahmed Naim'ler ve Abdülhamid'ler çıkacağı muhakkaktır. Şeriât'ın bir yandan 'Araplık ruhu' aşılayan ve diğer yandan insan kafasını işlemez hale sokan ve insanlığa düşman kılan eğitimine tabi tuttuğunuz Türk yavrusuna siz bir de Arapçayı öğretiniz ve bakınız nasıl bir insan tipi oluşturursunuz. Bu dile vakıf olarak o, eline geçireceği Arapça kitapları, yani Türk'ü hem Arap'a ve hem de dış aleme ve özellikle Batı'ya karşı 'uygarlık düşmanı' ya da 'Ayağını bastığı yeri kurutan' ya da 'İslâm'ı uygarlıktan uzaklaştıran' ya da buna benzer olumsuz tanımlamalarla dolu kitapları okusun ve bu kitaplardaki yalanlara karşı çıkabilecek bilgilerden yoksun kalsın da, görünüz bakınız nasıl bir kuşak yetiştirmiş olursunuz. Şeriât eğitimine 'paydos' diyebilen Atatürk'ün büyüklüğünü biz bugün inkâr ededuralım. Fakat şunu bilelim ki yakın bir geleceğe kalmayacak, şeriâtçının ellerine terk ettiğimiz yavrularımız, çağdaş uygarlık anlayışından, akılcılıktan ve millî benlik duygusundan yoksun olarak karşımıza dikilecek ve bizlere Atatürk ilkelerine bağlılığın suç olduğunu haykıracaklardır.<ref>İlhan Arsel, Arap Milliyetçiliği ve Türkler, Kaynak Yayınları, 7. Basım, Şubat 2011, s. 646.</ref>
 
[[Dosya:Fest im Harem.jpg|150px|thumb|right|Bizim azametli padişahlarımız saray havuzlarında cariyelere göbek attırırlarken Batı'da Büyük Frederik'ler, en ünlü Batılı düşünürlerden, Leibniz'den veya Thomasius'tan, Voltaire'den, Diderot'tan feyiz almakta, bu bilginlerin kültürü ile hal ve hamur olmakta idi.]]
*'''...Bizim azametli padişahlarımız saray havuzlarında cariyelere göbek attırırlarken Batı'da Büyük Frederik'ler, en ünlü Batılı düşünürlerden, Leibniz'den veya Thomasius'tan, Voltaire'den, Diderot'tan feyiz almakta, bu bilginlerin kültürü ile hal ve hamur olmakta idi...'''
 
Satır 20 ⟶ 18:
:Hemen belirtmek isterim ki, bu savaşımımda bana en az destek güç..., kendi öz çevrem sayılan Üniversite olmuştur. Üniversite dışından ve özellikle Anadolu'nun çeşitli köşelerinden, çeşitli kentlerinden ve halk sınıflarından gelen umutvari yazılar, mutluluğumu ve şevkimi ne kez artırdı ise; gerici mihrakların Üniversite çevreleriyle, profesör unvanını taşıyan kişilerle işbirliği yaparcasına karşıma dikilmeleri, yalan ve iftira yöntemleriyle saldırıya geçmeleri beni o ölçüde üzmüştür...<ref>İlhan Arsel, Biz Profesörler, Kaynak Yayınları, 4. Baskı 1997, s. 117-118, (1. Baskı: Doğan Basımevi, Aralık 1979)</ref>
 
[[Dosya:Taliban beating woman in public RAWA.jpg|150px|thumb|right|İslâm ülkeleri içinde Kur'an'a en fazla ve en sadık şekilde bağlı olanlar, en ziyade geri kalmış olanlardır.]]
*Her ne kadar çok kısa bir dönemi içine alan 'İslâm uygarlığı'ndan söz edilirse, bu uygarlık Kur'an'dan doğma bir şey değildir; Kur'an'ın kaynak olarak kabul edilmesiyle ortaya çıkmış değildir. 'İslâm uygarlığı' Eski Yunan'ın bilim kaynaklarının etkisiyle oluşmuş bir şeydir. Miladi 8. ile 10. ya da 11. yüzyıllar arasındaki iki yüz yıllık bir süreyi kapsayan bu gelişme, Eski Yunan kaynaklarından yararlanan İslâm bilginlerinin 'zındık', 'dinsiz' diye ilan edilmeleri, Eski Yunan bilimlerinin terk edilmesi ve bunlar yerine Kur'an'ın yeniden kaynak edinilmesi sonucu olarak sönüp gitmiştir. O tarihten bu yana da bir daha canlanamamıştır; çünkü İslâm ülkelerine, her ilmin Kur'an'da olup tüm gerçeklere ancak Kur'an yolu ile gidilebileceği zihniyeti egemen olmuştur. İlginç olan şudur ki, '''İslâm ülkeleri içinde Kur'an'a en fazla ve en sadık şekilde bağlı olanlar, en ziyade geri kalmış olanlardır. Bunun böyle olduğunu anlayabilmek için, günümüzde İslâm şeriâtının en yoğun ve öz'üne en sadık şekilde uygulandığı ülkelere, örneğin Afganistan, Suudi Arabistan, İran, Pakistan, Sudan vs. gibi ülkelere şöyle bir göz atmak yeterlidir. Buna karşılık Kur'an'ı, yol gösterici rehber ve kaynak olmaktan çıkaran Atatürk Türkiyesi, yirmi otuz yıl gibi çok kısa bir zaman içerisinde uygarlaşma sürecine girmiş ve tüm İslâm ülkelerinin önüne geçmiştir.'''<ref>İlhan Arsel, Kur'an'ın Eleştirisi 3, Kaynak Yayınları, 1. Basım, Eylül 2001, s. 425-426.</ref>
*İnsan aklı, Kur'an gibi tutarsızlıklarla ve aklı dışlamalarla dolu bir kitabın Tanrı'dan gelmiş olamayacağını anlayacak güçtedir.<ref>İlhan Arsel, Kur'an'daki Tanrı - Muhammed'in Tanrı Anlayışı, Kaynak Yayınları, 2. Basım, Aralık 2007, s. 507.</ref>
Satır 28 ⟶ 25:
*'''Şeriatçılar [[Mustafa Kemal Atatürk|Atatürk]] heykellerini put niteliğinde kabul edip kırıp atmak isterler.''' Oysaki Atatürk heykelleri, [[tarih]]ten silinmek üzere bulunan ve ilkellikler içerisinde çırpınan Türk milletini kurtarıp [[medeniyet|uygarlık]] rayına yerleştiren, çok kısa bir süre içerisinde İslam ülkelerinin en önüne geçiren bir insanı minnet ve saygı ile anmak için dikilmiş şeylerdir. '''Hiçbirimiz Atatürk heykelinin karşısına geçip kader dilenciliği yapmayı aklımızdan geçirmeyiz; ya da 'Bizi şeytanların şerrinden koru' filan diye dua etmeyiz.''' Çünkü onun heykellerini 'ilah', 'put' niteliğinde görmeyiz. Oysaki bir taş parçasına ya da benzeri şeylere (putlara, ilahlara vs.) tapanlar 'felah' bulmak ve ilahi ihsanlara kavuşmak için yalvar yakar olurlar. '''Nitekim Kabe'deki 'Kara Taş'a (Hacer El Esved e.n.) dokunmak, onu öpüp okşamak, Arapların eski putperestlik döneminden kalma ve batıl inanç niteliğinde olan gelenekleridir.'''<ref>İlhan Arsel, Toplumsal Geriliklerimizin Sorumluları Din Adamları, Kaynak Yayınları, Aralık 1996, s. 206.</ref>
 
[[Dosya:Kurma Avatara.jpg|150px|thumb|right|Oysa ki son iki yüzyıllık [[tarih]]i kazıların ve [[bilim]]sel araştırmaların ortaya vurduğu gerçek şudur ki, İbrahim hikâyesi eski Babilonya'da '''Abarama''' adıyla bilinen bir çiftçinin ya da Hint efsanesinde '''Brahma''' adıyla anılan Yaratıcı'nın [[yaşam]]larından alınmış masaldan başka bir şey değildir.]]
*Tevrat'a göre İbrahim, Nuh'un torunu olan Terah'ın oğullarından biridir. İbrahim'in iki oğlu olup bunlardan biri İsmail'dir ki Hacer adındaki cariyesinden doğmuştur. Diğeri ise İshak olup Sara adındaki eşinden olmuştur. Yahudiler kendilerini İbrahim'in ve onun oğlu İshak'ın ve onun oğlu Yakup'un soyundan bilirler. [[Tanrı]] güya İshak'ın oğullarından olan Yakup'un adını İsrail olarak değiştirmiş ve bunun sonucu olarak Yahudiler İsrailoğulları olarak bilinegelmişlerdir.
:Tevrat'ın Tekvin adlı kitabında bütün bu olaylar [[Tanrı]]'nın ağzından çıkmış gibi anlatılır. Oysa ki son iki yüzyıllık [[tarih]]i kazıların ve [[bilim]]sel araştırmaların ortaya vurduğu gerçek şudur ki, İbrahim hikayesi eski Babilonya'da '''Abarama''' adıyla bilinen bir çiftçinin ya da Hint efsanesinde '''Brahma''' adıyla anılan Yaratıcı'nın [[yaşam]]larından alınmış masaldan başka bir şey değildir.<ref>Şeriattan Kıssalar, Arsel, İlhan, Kaynak, 1996, s. 25.</ref>
"https://tr.wikiquote.org/wiki/İlhan_Arsel" sayfasından alınmıştır