Ana (roman, Maksim Gorki): Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmemiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Hazan (mesaj | katkılar)
Etiketler: Mobil değişiklik Mobil ağ değişikliği
Hazan (mesaj | katkılar)
→‎Alıntılar: İç bağlantı
Etiketler: Mobil değişiklik Mobil ağ değişikliği
2. satır:
 
== Alıntılar ==
* Fabrika bir gün daha yutmuştu. Makineler, insan  kaslarındaki bütün gücü  kendi ihtiyaçları için  emmişti. O gün de geçip  gitmişti hiç iz bırakmadan.  [[İnsan]] bir adım daha atmıştı mezarına[[mezar]]ına doğru. Fakat  dinlenmek tatlı şeydi,  dumanlı meyhane zevkliydi,  ve insan seviniyordu  işgününün son bulmasına.
* Yeryüzünde küçük  düşürülmemiş, aşağılanmamış kimse var  mı? Beni o kadar çok küçük  düşürmüşlerdir ki, artık  kızmıyorum. Ne yapacaksın,  insanlar başka türlü  kavranamıyorlar işte. İnsan  her şeye incinirse iş  göremez, üzerinde durmakla  zaman yitirir. Yaşam böyle!  Eskiden, insanlara kızdığım  olurdu. Sonra düşündüm,  gördüm ki kızmaya değmiyor. Herkes komşusundan dayak  yemekten korkuyor, bu  nedenle ondan önce  davranıp ilk darbeyi kendisi  vurmak için elini çabuk tutuyor. Yaşam böyle işte, küçükanne.
* İnsanların ruhunu[[ruh]]unu öldürüyorlar anne. İşte asıl [[cinayet]] bu… Utanılacak bir cinayet… Bir takım silahlar çıkartıyorlar, insanları öldürüyorlar ve bunu yapanlara [[devlet]] diyorlar. Evlerine, sosyal statülerine, paralarına[[para]]larına hiçbir zarar gelmesin diye garip insanları harcıyorlar. Anlıyorsun beni değil mi anne? Halkın[[Halk]]ın ruhunu kurutuyorlar ve hiç bir şey anlamaz hale getiriyorlar.
* Küçükken herkesten [[korku|korkardım]], büyüdükçe bu korku nefrete[[nefret]]e dönüştü. Herkesten farklı farklı, birçoğundan bilmediğim nedenlerle nefret ediyordum, bu kadar basitti. Şimdi ise hepsi gözüme çok farklı görünmeye başladı. Şimdi sanki onlara acıyor gibiyim. Ne olduğunu tam anlayamıyorum, ama içinde yüzdüğümüz pislikten hepsinin sorumlu olmayacağını anladıktan sonra yüreğim yumuşadı...
* Hepimiz alışkınız güçlüklere, acılara[[acı]]lara. Çile  çekmek bizim doğal  ortamımız. Elbise gibi  giyeriz onu, onunla soluk  alırız. Bunda böbürlenecek bir şey yok. Herkesin  gözü  kapalı olmaz. Kimileri gözlerini kendi istekleriyle  yumarlar. Ama insan [[aptallık|aptal]]  oldu mu, sabretmekten başka çıkaryolu yok!..
* Azıcık [[mutluluk]]... Herkes için iyi olur. Ama hiç kimse azıcık mutluluk istemez. Ve mutluluk fazla büyük oldu mu, değeri azalır.
* Yaşamın bizim için niçin bunca zor, ağır ve üzüntülü[[üzüntü]]lü olduğunu bilip, öğrenip, anlamamız gerekiyor.
* Belki duygularımızı[[duygu]]larımızı açıklamakta çok [[cimrilik|cimri]] davranıyoruz, yaşantımızda kafaya fazla yer veriyoruz ve bu bizi bozuyor, duygulanacağımız yerde akıl yürütüyoruz çoğu kez.
* Yaşamın güzelliği kadar ölümün[[ölüm]]ün kaçınılmazlığı da bir gerçek...
* İnsan ne şekilde yaşarsa o şekilde düşünür.
* İyi bir insan için yaşamak zor, ölmek kolay.
* Uzun bir kuraklıktan sonra [[toprak|toprağa]] düşen seyrek [[yağmur]] damlaları gibi, kendi sözlerinin de bu insanlarda hiç bir iz bırakmadan silinip gittiğini düşünüyordu.
* İnsanların kuru laflara  karınları toktur. Acı çekmek ve lafları kana bulamak gerek...
* Önce kafaları silahlandırmalıyız, sonra elleri.
* İnsan, anasını fikren de sevebildiği zaman, az bulunur bir mutluluğa kavuşmuş olur.
* Bir bebeğin mamasına azar azar bakır katarsınız, kemiklerin gelişmesi durur ve çocuk cüce kalır. Aynı şekilde, bir insanı altınla[[altın]]la zehirlerseniz, o adamın ruhu küçülür, solar, renksizleşir, on paralık lastik top gibi...
* Kadınlar[[Kadın]]lar [[ağlamak|ağlamasını]] severler, [[neşe|sevinçten]] de ağlarlar, üzüntüden de...
* Hiçbir işe yaramam  ben! Düşünürüm, düşünürüm hep benim yerim nerde diye. Kendime uygun bir yer bulamam. İnsanlarla konuşmak gerek, bense konuşmasını bilmem! Her şeyi görürüm, insanlara edilen işkenceleri, hepsini duyarım, ama sıra söylemeye geldi mi beceremem. Benim ruhum dilsiz.
* Kararlaştırılmış bir iş  üzerine [[konuşmak]], o işi  karıştırmaktan başka işe  yaramaz.
* Arkadaşlar! Yeryüzünde türlü türlü halklar bulunduğunu söylerler: Yahudiler[[Yahudi]]ler, Almanlar, İngilizler, Tatarlar. Ben buna inanmıyorum! Yalnızca iki halk vardır, iki bağdaşmaz halk: zenginler ve yoksullar! Ülkeden ülkeye giyinişler değişir, diller de değişir. Ama zenginlerin yoksullara karşı davranışları değişmez. Halkın sefil yaşantısı da değişmez.
* Her yeri dolaşıp çok şey görmek ne iyi! Yaşamın ne olduğunu anlıyor insan. Halk bir kıyıya itilmiş, küçültülmüş, çürümeye bırakılmış. Gelgelelim kabul etmiyor bu durumu. Beni niye bir köşeye atıyorlar? diye düşünüyor. Soruyor kendi kendine. Her şeyden bol bol varken niye açım? Her yerde bunca akıl varken niye aptal ve cahilim ben? Zengin yoksul ayırımı yapmaksızın tüm insanları seven, koruyan [[Tanrı]] hani nerede? Evet, soruyor, soruyor ve sürdüğü hayata başkaldırıyor. Kendi kendini düşünmezse haksızlığın kendisini boğacağını duyuyor.
* Dünyanın bahtsızlığı, yeryüzünde pek az [[özgürlük|özgür ]] insan bulunmasında!
* Tedavi, reform demektir. Bense devrimciyimdir, reformlardan nefret ederim...
* Öldü mü! Anlamı ne bu sözcüğün: öldü! Ne öldü? Yegor’a karşı beslediğim saygı mı? Ona, arkadaşıma olan sevgim mi? Düşüncelerinin, eserinin anısı mı, yoksa bu eser mi? Bende uyandırmış olduğu duygular mı söndü, yoksa yürekli, namuslu bir insanın kafamda canlandırdığım görüntüsü mü silindi? Bütün bunlar mı öldü? Benim için, bunlar asla ölmeyecektir, biliyorum ölmeyeceğini. Bir insan için öldü derken biraz fazla acele ediyoruz gibime geliyor. Dudaklar ölür, ama  sözler yaşar, ve sağ kalanların yüreğinde  sonsuza dek yaşayacaktır da!
* Öyle durumlar vardır  ki, cahili bilmişinden daha iyi anlar, hele bilmişin karnı toksa.
* Az buçuk aklı erdi mi, çok üzüntü duyar insan!
* İnsanlar kötü olmaktan çok aptaldırlar. Ancak burunları dibinde bulunanı görebilirler. Oysa yakın olan her şey bayağıdır; değerli şeyler uzaktakilerdir. Yaşam değişse, kolay yaşansa, insanlar daha akıllansa, çok hoş olur, ve herkes yararlanır bundan. Ama bu hedefe varmak için rahatlıktan el çekmek gerek...
* Yaşamda bütün insanlar için yeterli ışık bulunduğunu, bir gün o ışığı herkesin göreceğini, onu bütün şenlikleriyle kucaklayacaklarını bilmek ne güzel şey! Yeni bir [[İsa|Mesih]] gibi. Her şey herkes için, herkes her şey için! Sizi böyle görüyorum ben. Gerçekte, hepiniz arkadaşsınız, arkabasınız, hepiniz aynı ananın, gerçeğin çocuklarısınız.<ref>{{kitap kaynağı|son= Gorki |ilk= Maksim |başlık= Ana |tarih= 1999 |yayımcı= Yar Yayınları|dil= Türkçe |diğerleri= Çeviren: Nadiye R. Çobanoğlu |isbn= 978-975-7530-60-2}}</ref>
 
== Kaynakça ==