Adolf Hitler: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
DrArdeN (mesaj | katkılar)
Şablonsuz kaynaklar vardı.
Etiketler: Görsel düzenleme Mobil değişiklik Mobil ağ değişikliği
kDeğişiklik özeti yok
24. satır:
*Aşk, saygıya nazaran daha az değişir. Kin, sevmekten daha çok kalıcıdır.
*Avrupa kıtası üzerinde akla uygun bir şekilde “toprak politikası” takip edilecek yerde, nedendir bilinmez, bir “sömürgecilik” ve “ticaret” politikasına saplanıp kalındı. Böylece silâh elde ederek anlaşma yapma zorunlu­luğundan kurtulabilineceği yolunda hatalı bir fikir beslendi. Bunun sonucu ise politikaya bütün bütün beceriksiz bir hal verdi. Aslında bu girişimin sonucu önceden kolayca tahmin edilebilirdi. En so­nunda çamura oturuldu. Dünya Savaşı, Almanya’nın kargaları gül­düren dış politikasının imzaladığı borçları ödemek için bir “masraf pusulası” oldu. En iyi çare, Avrupa kıtası üzerinde topraklar almaktı. Böylece Almanya’nın Avrupa’nın nazarında cesaret ve değeri artırılırdı. Daha sonra sömürge topraklarının elde edilmesi ile yeni bir sahada da ge­nişleme yoluna girilirdi. Bunun için Almanya’nın İngiltere ile bir an­laşma yapması gerekirdi. Yahut Almanya askeri kuvvetini geliştir­mek için 40-50 yıllık kültüre ait bütün masraflarından vazgeçip bütçeyi bu tarafa aktarmalıydı. Bu sorumluluk pekâlâ omuzlanabilirdi.
*Babam fikrimi çelmek için kendi hayatından hikayeler anlatarak boş yere duruyordu. Kaldı ki, babamın anlattıkları beklediği tesirin tam akisini yapıyordu. Memurluk denince bende çok olumsuz duygular uyandırıyordu: Günün birinde bir evrak odasında hapsedilebileceğim, zamanımı istediğim gibi değerlendiremeyeceğim, hatta bir ömür boyu birtakım evrakları doldurmakla geçireceğim yılları düşündükçe hafakanlar basıyordu.<ref>Adolf Hitler, Kavgam., s. 27.</ref>
*:(''Gençlik yıllarında söyledikleri.'')
*Basın, Dünya Savaşı yıllarında tamamen art niyetli birtakım karanlık güçlerin elindeydi. Gençlik yıllarımda Viyana’dayken halkı eğitmeye yönelik bu gücün sahiplerini tanıma fırsatım olmuştu. Beni ilk hayret ve dehşete düşüren, toplumun en kutsal değerlerine ve eğilimlerine ters düşse bile basının belli bir fikri empoze etme başarısının çok kısa bir zamanda gerçekleştirilmesiydi. Basın, birkaç gün içinde, oldukça önemsiz hatta komik bir olayı kısa bir sürede çok önemli bir devlet meselesi haline getirerek aslında en önemli bir meseleyi kamuoyunun dikkatinden kaçırıp unutturma gücüne sahip oluşuydu. Bu fikir ve düşünce çetesinin, tespit ettikleri hedeflere ulaşmak için yapmayacakları şey yoktur. Bunlar, ev aile ilişkilerini gündeme getirecek kadar ileri giderler. İçlerinde sansasyon yaratmaya yönelik ihtirası olanlara kurban seçtikleri talihsiz kişiye son öldürücü darbe vurma imkanı sağlayacak bir olay buluncaya kadar domuzlar gibi her tarafı eşelerler. Eğer kurbanlarına ait resim ve şahsi bir açık bulamazlarsa seçecekleri tek yol vardır, basit bir yoldan iftira atmak. Art arda tekziplere rağmen, bu iftiralardan iz kalmasının yanında yüz ağızdan birden çıkan iftiralar diğer suç ortağı gazetelerde de yazılmış olduğundan, kurbanın bütün tekzip ve isyanlarının hiçbir şey ifade etmeyeceğini zaten bilmektedirler. Bir gazetenin sorumlu olduğu kamu vicdanından ve görevinin ne olduğuna dair açıklamalarla açık açık yalan söylerler. Bu belanın kendini gösterdiği miting ve kurultaylarda daha da ileri giden bu reziller; aralarda “gazetecilik şeref ve haysiyetinden” uzun uzun bahsederek bulunduğu topluluğun tasdikini alırlar.
73. satır:
* Biz halkımız için dünyayı karşımıza aldık!
* Biz halkımızın refahından başka bir şey düşünmüyoruz.
* Biz, her şeyin son basamağa ulaştığı bir devreyi başaracağımıza inanacak kadar saf değiliz. Fakat bu görüşümüz bizi varolduğunu gördüğümüz faydasız düşüncelere karşı mücadele etmek, zaaflarımıza galip gelmek ve ideale doğru yürümek inancından asla vazgeçirmez.<ref>Adolf Hitler, Kavgam., s. 412.</ref>
* Biz, millete hiçbir korunma olanağı sağlamayan bir devleti savunmak için değil, tam tersine, milleti ve devleti yok etmek isteyenlere karşı, milletin savunmasını üstlenmek amacıyla hareket ediyoruz.
*Biz, Rus bolşevizmini yirminci asırda Yahudilerin dünya hâkimiyetini ele geçirmek için bir teşebbüsleri saymalıyız. Başka dönemlerde de Yahudiler aynı amaca ulaşmaya giriştiler. Bu eğilim Yahudilerin benliklerine pek derin biçimde kök salmıştır. Başka milletler kendi cinslerini ve güçlerini geliştiren içgüdüyü izlemekten, kendi istekleri ile vazgeçmezler. Ancak milletleri dış şartlar böyle bir şeyle karşı karşıya bırakır. Yahudi dünya diktatörlüğüne yürüyüşünü ihtiyari bir feragat ile veya ebedi emelini kendi içine atmak suretiyle kesmez. O da ancak dış kuvvetlerle yolundan döner. Çünkü, ondaki dünya tahakkümü içgüdüsü, ancak kendisi ile birlikte sönecektir. Fakat ırkların âcizlerinin ihtiyarlık yüzünden ölmeleri, ancak kanların balistiğinden vazgeçtikleri zaman vukua gelir. Yahudi ise bu temizliği muhafaza etmek yolunu dünyada her ırktan daha iyi bilir. Demek ki, Yahudi kendi yolunda sürekli biçimde ilerleyecektir. Ta ki, karşısına başka bir kuvvet çıkıp da, gökleri kuşatmaya girişmiş olan Yahudi'yi pek büyük bir çarpışma sonunda cehenneme yollayıncaya kadar...
164. satır:
* Her şeyde, doğa en iyi öğretmendir.
* Her şeyin mücadeleden ibaret olduğu bu dünyada, armağanı bizim kendi samimiyetimizden ibaret olan bir mücadelede eğer kuvvet bulunmazsa, yaşama hakkımızı da kaybetmişiz demektir. Çünkü dünya, tamamıyla kesin çözüm yollarını uygulayan güçlülerin malıdır, yarım önlemler alanların değil.
* Her uğraşın değeri, genel anlamıyla ikidir. Bunlardan biri ''maddi'', diğeri ise ''ideal''dir.<ref>Adolf Hitler, Kavgam., s. 408.</ref>
* Hiçbir devlet barışsever bir ekonomiyle kurtulmamıştır.
* Hiç kimse, çaresizlikten dolayı her yıl kendini öldüren on binlerce insan hakkında konuşmuyor.
192. satır:
 
* İşgal altındaki topraklarımız anavatana ateşli protestolarla değil, kılıcın indirdiği zafer darbeleriyle katılabilir.
* İş bulmak benim için hiçbir zaman sorun olmadı. Çünkü ekmeğimi kalifiye bir işçi olarak değil, sıradan bir amele gibi çalışarak kazanıyordum.<ref>Adolf Hitler, Kavgam., s. 48.</ref>
: (''Gençlik yıllarından bahsederken.'')
* Kadının da savaş meydanı var. Ulusu için dünyaya getirdiği her çocuk ile ulusunun davasında savaşır.
291. satır:
* Volga'ya ulaşmak istiyordum. Belli bir yerine, belli bir şehrine. Tesadüf eseri düşmanımın adını taşıyor ama sanmayın ki sırf bu yüzden oralara kadar gittim. Bambaşka bir isim de olabilirdi. Ne de olsa mütevazıyız. O şehri aldık biz, birkaç tane ufacık yer kaldı. Artık tek bir gemi bile Volga'dan geçemeyecek, işte önemli olan bu!<ref>[http://der-fuehrer.org/reden/english/42-11-08.htm Hitler Speech Stalingrad, 08.11.1942] </ref>
 
: (''Hitler,'in Stalingrad'ın Alman kontrolüne geçerken söyledikleri, 1942.'')
* Ya bir sonuca varmalı ya da yok olmalıyım.
* Yahudi gazetelerin saldırısına uğramayan, onlar tarafından kötülenmeyen ve rezil edilmeyen kişi ne iyi bir Almandır, ne hakiki bir Nasyonal Sosyalisttir. Gerçek bir Nasyonal Sosyalist Alman'ın zihniyeti inancının mertliği, iradesinin kuvveti tam ve en doğru şekilde milletimizin can düşmanının kendisine karşı gösterdiği düşmanlıkla ölçülebilir. <ref>Adolf Hitler, Kavgam., s. 348.</ref>
* Yahudi, hisseleri ayırmasını iyi bilir. Yahudi'nin yaptığı iyilik, bir tarlaya istemeden dökülen gübre gibidir. Amacı bundan da ayrıca menfaat elde etmektir. Dolayısıyla Yahudi kendini memnuniyetle feda ederken bile bundan dolayı bir kayba uğramaz. Ne enteresandır ki buna rağmen bütün dünyada, çok kısa bir zamanda Yahudi, bir velinimet gibi algılanır.
* Yahudi kaynağından çıkmış her iftira, bizim adamlarımızda onurlu bir yara açar. Yahudilerin en çok kötülediği kimse, bize daha çok yakındır veya daha çok bizdendir. Onların öldürücü bir nefrete hedef tuttukları kimse bizim en iyi dostumuzdur. Sabahleyin bir Yahudi gazetesini okuyup da, onda kendisinin iftiraya uğramadığını gören bir kimse, bir önceki yirmi dört saatinin boşa gitmiş olduğunu anlamalıdır. Çünkü vaktini iyi kullanmış olsaydı, Yahudi onun peşini bırakmayacak, onu kötüleyecek, kirletecek, ona iftira edecekti. Milletimizin, bütün insanlığın ve üstün uygarlığın bu öldürücü düşmanına karşı olan kimse, bu ırkın iftira ve düşmanlıklarına hedef olacağını bilmelidir. Bu prensipler, bizim taraftarlarımızın kanına ve iliklerine iyice işleyince, hareketimiz sarsılmaz ve durdurulamaz bir duruma gelecektir. Hareketimiz her araca başvurarak şahsiyete saygı duygusunu geliştirmelidir. İnsanî olan şeylerin hepsinin değerlerinin, şahsî değerde ve her iki fikir ve hareketin bir kimsenin yaratıcı kuvvetinin ürünü olduğunu hiçbir zaman unutmamak gerekir. Keza şu ayrıntı da unutulmamalıdır: Büyük olan bir şeye duyulan hayranlık, yalnız onun büyüklüğüne karşı bir minnettarlık borcunu temsil etmez, bu minnettarlığı duyanların hepsini birleştirip satan bir ilişki uzantısı olur.
"https://tr.wikiquote.org/wiki/Adolf_Hitler" sayfasından alınmıştır