Mustafa Kemal Atatürk: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Değişiklik özeti yok
Değişiklik özeti yok
19. satır:
[[Dosya:Atatürk, Resim ve Heykel Müzesi'nde.JPG|165px|küçükresim|Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ebediyen yaşayacaktır. Ve Türk milleti güven ve mutluluğun kefili olan ilkelerle uygarlık yolunda tereddütsüz yürümeye devam edecektir.<ref name=":17">Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri Cilt III, s. 80.</ref>]]
[[Dosya:Atatürk vatandaşları dinlerken.jpg|165px|küçükresim|Bir kelime ile ifade etmek gerekirse, diyebiliriz ki yeni Türkiye Devleti bir halk devletidir; halkın devletidir. Mazi kurumları ise bir şahıs devleti idi, şahıslar devleti idi.<ref name="halk">Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, Cilt I, s. 309</ref>]]
[[Dosya:10th Anniversary Speech.jpg|165px|küçükresim|Cumhuriyetçilik ve toplumsal inkılâp, lâiklik ve yenilikseverlik, Türk'ün öz malı ve özelliği hâline geldiğini görmek, benim için büyük bir bahtiyarlık olacaktır.<ref name=":12">Kılıç Ali, Atatürk ve Cumhuriyet, Milliyet gazetesi, 2. XI11. 1970</ref>]]
[[Dosya:Atatürk İstanbul'da.jpg|165px|küçükresim|Çocukken fakirdim. İki kuruş elime geçince bunun bir kuruşunu kitaba verirdim. Eğer böyle olmasaydı, bu yaptıklarımın hiç birinihiçbirini yapamazdım.<ref name=":22">Cemal Granda, Atatürkʼün Uşağı İdim, Hürriyet Yayınları, 1973, s. 267.</ref>]]
[[Dosya:Atatürk şapkasıyla selam verirken.jpg|165px|küçükresim|Dünyada her şey için, maddiyat için, maneviyat için, hayat için, başarı için en hakikî yol gösterici ilimdir, fendir. İlim ve fennin dışında yol gösterici aramak gaflettir, cahilliktir, doğru yoldan sapmaktır. Yalnız ilmin ve fennin yaşadığımız her dakikadaki safhalarının gelişimini anlamak ve ilerlemeleri zamanında takip etmek şarttır.<ref name=":15">Atatürkçülük, I. Cilt, Genelkurmay Başkanlığı, Millî Eğitim Basımevi, 1984, s. 283.</ref>]]
[[Dosya:Atatürk Tokat'ta bir vatandaşı dinliyor (1930).jpg|165px|küçükresim|Efendiler, bizim milletimiz vatanı için, hürriyeti ve hakimiyeti için fedakâr bir halktır; bunu ispat etti.<ref>30 Ağustos Hatıraları, Cumhuriyet, s. 17. (Nurer Uğurlu başkanlığında bir kurul tarafından hazırlanmıştır.)</ref><ref name=":2">Atatürk'ün Bütün Eserleri, 16. cilt, Kaynak Yayınları, s. 288.</ref>]]
[[Dosya:Atatürk Samsun Lisesi'nde ders dinlerken.jpg|165px|küçükresim|Gençliği yetiştiriniz. Onlara ilim ve irfanın müspet fikirlerini veriniz. Geleceğin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız. Hür fikirler uygulamaya geçtiği vakit Türk milleti yükselecektir.<ref name=":14">Prof. Dr. Utkan Kocatürk, Atatürk, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, s. 161.</ref>]]
[[Dosya:Ataturk opens Ankara Museum of Fine Arts and Sculpture.png|165px|küçükresim|Güzel sanatlarda başarı, bütün inkılapların başarıldığının en kesin delilidir. Bunda başarılı olamayan milletlere ne yazıktır. Onlar, bütün başarılarına rağmen uygarlık alanında yüksek insanlık sıfatıyla tanınmaktan daima mahrum kalacaklardır.<ref name=":11">Cevat Abbas Gürer. Cumhuriyet gazetesi, 10. Xl11. 1941.</ref>]]
[[Dosya:Atatürk at the Ankara High School for Girls with Prime Minister İnönü and Afet İnan.jpg|165px|küçükresim|Her şeyden evvel bilgisizliği ortadan kaldırmak lâzımdır. Bu sebeple maarif programımızın, maarif siyasetimizin temel taşı, bilgisizliğin giderilmesidir. Bu giderilmedikçe yerimizdeyiz. Yerinde duran bir şey ise geriye gidiyor demektir.<ref name=":3">Prof. Dr. Utkan Kocatürk, Atatürk, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, s. 141.</ref>]]
[[Dosya:Ataturk visits a school.jpg|165px|küçükresim|Hürriyet olmayan bir memlekette ölüm ve çöküntü vardır. Her ilerlemenin ve kurtuluşun anası hürriyettir.<ref>M. Sunullah Arısoy, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ten Bize, Hürriyet Vakfı Yayınları, s. 229.</ref>]]
47. satır:
 
*Anadolu, en büyük hazinedir.<ref>Sırrı Kardeş, Heyeti Temsiliye ve Mustafa Kemal Paşa Kırşehir'de, 1950, s. 30</ref>
 
*Arkadaşlarımız ve milletin bütün bireyleri gibi, millî davamızda benim de emeğim geçmiş ise, bu çalışmada iş yapma kuvveti ve başarı varsa, bunu bana mal etmeyiniz. Ancak ve ancak bütün milletin manevî kişiliğine mal ediniz. Ben milletin bu yüksek manevî kişiliği içinde bir önemsiz birey olmakla mutluyum. Efendiler, millet bütünüyle manevî bir kişilik halinde ve bir birleşmiş kitle şeklinde belirdi ve bu yüce birliği koruyarak ona düşman olanları ortadan kaldırdı.<ref>(Atatürk’ün S.D.II, s. 115)</ref> (1923)
 
*Artık Türkiye, din ve şeriat oyunlarına sahne olmaktan çok yüksektir. Bu gibi oyuncular varsa, kendilerine başka taraflarda sahne arasınlar.<ref>Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, Cilt III, s. 76</ref>
Satır 57 ⟶ 59:
 
*Ben manevî miras olarak hiçbir nas-ı katı, hiçbir dogma, hiçbir donmuş, kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevî mirasım ilim ve akıldır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel mihver üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse manevî mirasçılarım olurlar.<ref name=":1">İsmet Giritli, Kemalist Devrim ve İdeolojisi, İstanbul Üniversitesi Yayınları, 1980, s. 13.</ref>
 
*Ben onları affederim, çünkü kalbim vardır; onlar beni affetmezler, çünkü kalpsizdirler.<ref>Falih Rıfkı Atay, Çankaya, 1969, s. 532</ref> ''(Düşmanları için söylemiştir.)''
 
*Ben, sadece evlenmek için evlenmek istemiyorum. Vatanımızda yeni bir aile yaşamı yaratmak için önce kendim örnek olmalıyım. Kadın böyle umacı gibi kalır mı?<ref>İsmail Habib Sevük, Atatürk İçin, s. 25</ref> (1923)
 
*Ben, savaşlarda dahi düşmanın üzerinde bir kin duymam; yalnız askerlik kurallarının uygulanmasını düşünürüm.<ref>İzzettin Çalışlar, Tan gazetesi, 31.8.1937</ref> (1937)
 
*Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kafidir.<ref name=":4" />
 
*Benim bir dinim yok ve bazen bütün dinlerin denizin dibini boylamasını istiyorum. Hükûmetini ayakta tutmak için dini kullanmaya gerek duyanlar zayıf yöneticilerdir. Âdetâ halkı bir kapana kıstırırlar. Benim halkım demokrasi ilkelerini, gerçeğin emirlerini ve bilimin öğretilerini öğrenecektir. Batıl inançlardan vazgeçilmelidir. İsteyen istediği gibi ibadet edebilir. Herkes kendi vicdanının sesini dinler. Ama bu davranış ne sağduyulu mantıkla çelişmeli ne de başkalarının özgürlüğüne karşı çıkmasına yol açmalıdır.<ref>{{cite web|url=http://news.bbc.co.uk/2/hi/programmes/from_our_own_correspondent/9510135.stm|başlık=Modern Turkey, a delicate balance of East and West|erişimtarihi=23 Ekim 2011}}</ref><ref>{{web kaynağı|başlık=Google Books üzerinden Turkey Today|url=http://books.google.com.tr/books?ei=7TyBU6TQIsGGOK2sgKgK&hl=tr&id=_kdpAAAAMAAJ&dq=inauthor%3A%22Grace+Ellison%22&focus=searchwithinvolume&q=%22+I+have+no+religion%22|eser=Turkey Today|erişimtarihi=25 Mayıs 2014}}</ref> <small>''(1926-27 yılları arasında Atatürk ile röportaj yapan Grace Ellison'ın 1928 yılında yayımlanan Turkey Today adlı kitabının 24. sayfasında İngilizce olarak yazıyor.)''</small>
 
*Benim gözümde hiçbir şey yoktur; ben yalnız liyakat âşığıyım.<ref>Yusuf Ziya Özer, TTK. Belleten, Sayı: 10, 1939, s. 286</ref>
 
*Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır fakat Türkiye Cumhuriyeti sonsuza dek yaşayacaktır. Ve Türk milleti güven ve mutluluğun kefili olan ilkelerle, uygarlık yolunda, tereddütsüz yürümeye devam edecektir.<ref name=":17" />
Satır 114 ⟶ 124:
 
*Bütün dünya bilsin ki benim için bir taraflılık vardır: Cumhuriyet taraftarlığı, fikri ve sosyal inkılap taraftarlığı. Bu noktada, yeni Türkiye topluluğunda bir ferdi, hariç düşünmek istemiyorum.<ref>Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, Cilt II, s. 189</ref>
 
*Bütün görevlerin üstünde bizim de bir vicdanî görevimiz vardı; o da, herkesin sudan birtakım görevler yaptığı sırada yaşamımızı, varlığımızı bu milletin bağrına sokarak, onlarla beraber düşman karşısında uğraşmak olmuştur!<ref>Atatürk’ün S.D.I, s. 106</ref> (1920)
 
*Bütün ilerlemeler, insan fikrinin eseridir. Fikri harekete getirmek, birinci işimiz olmalıdır. Bir kere millet benliğine hakim olsun ve düşünebilsin, yeter! Başlangıçta hatalı düşünse de, az zaman sonra bu hatayı düzeltebilir. Fikir bir kere faaliyete başladı mı, her şey yavaş yavaş düzene girer ve düzelir. Fikrin serbest hareketi ise, ancak bireyin düşündüğünü serbest olarak söylemek, yazmak ve verdiği karara göre her türlü girişimde bulunmak serbestisine sahip olmakla mümkündür.<ref>Kılıç Ali, Atatürk’ün Hususiyetleri, Sel Yayınları, 1955, s. 64</ref>
Satır 135 ⟶ 147:
*Çağdaş bir cumhuriyet kurmak demek, milletin insanca yaşamasını bilmesi, insanca yaşamanın neye bağlı olduğunu öğrenmesi demektir.<ref>Anıl Çeçen, Atatürk ve Cumhuriyet, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, s. 76.</ref>
 
*Çocukken fakirdim. İki kuruş elime geçince bunun bir kuruşunu kitaba verirdim. Eğer böyle olmasaydı bu yaptıklarımın hiç birinihiçbirini yapamazdım.<ref name=":22" />
 
*Çocukluğumdan beri bir huyum vardır. Oturduğum evde ne kız kardeş, ne de ahbap ile beraber bulunmaktan hoşlanmazdım. Ben, yalnız ve bağımsız bulunmayı çocukluktan çıktığım zamandan itibaren daima tercih etmiş ve sürekli olarak öyle yaşamışımdır. Tuhaf bir halim daha var; ne ana -babam çok erken ölmüş-, ne kardeş, ne de en yakın akrabamın kendi düşünüş biçimi ve görüşlerine göre bana şu veya bu öğütte bulunmasına katlanmazdım. Aile arasında yaşayanlar çok iyi bilirler ki sağdan soldan, pek saf ve samimî uyarmalardan korunamazlar. Bu durum karşısında iki davranış şeklinden birini seçmek zorunludur; ya uymak yahut bütün bu uyarma ve öğütleri hiçe saymak. Bence ikisi de doğru değildir. Uymak nasıl olur, en aşağı benimle yirmi, yirmi beş yaş farkı olan anamızın uyarmalarına uyma geçmişe dönme demek değil midir? İsyan etmek, erdemine, iyi niyetine, yüksek kadınlığına inandığım anamın kalbini, görüşlerini alt üst etmektir. Bunu da doğru bulmam.<ref>Atatürk’ün S.D.V, s. 113</ref> (1926)
 
*Çocukluk ne güzel… Çocuklar ne sevimli, ne tatlı yaratıklar değil mi? En çok hoşuma giden halleri nedir bilir misiniz? İkiyüzlülük bilmemeleri, bütün istek ve duygularını, içlerinden geldiği gibi açıklamaları…<ref>Hasan Rıza Soyak, Fotoğraflarla Atatürk ve Atatürk’ün Hususiyetleri, 1965, s. 78-79</ref>
 
*Çoğu ailelerde öteden beri çok kötü bir alışkanlık var; çocuklarını söyletmez ve dinlemezler. Zavallılar söze karışınca "Sen büyüklerin konuşmasına karışma!" der, sustururlar. Ne kadar yanlış, hatta zararlı bir hareket! Halbuki tam tersine, çocukları serbestçe konuşmaya, düşündüklerini, duyduklarını olduğu gibi ifade etmeye özendirmelidir; böylece hem hatalarını düzeltmeye imkân bulunur, hem de ileride yalancı ve ikiyüzlü olmalarının önüne geçilmiş
olur. Kısacası çocuklarımızı artık, düşüncelerini hiç çekinmeden açıkça ifade etmeye, içten inandıklarını savunmaya, buna karşılık da başkalarının samimî düşüncelerine saygı beslemeye alıştırmalıyız. Aynı zamanda onların temiz yüreklerinde yurt, ulus, aile ve yurttaş sevgisiyle beraber doğruya, iyiye ve güzel şeylere karşı sevgi ve ilgi uyandırmaya çalışmalıdır. Bence bunlar, çocuk eğitiminde, ana kucağından en yüksek eğitim ocaklarına kadar her yerde, her zaman üzerinde durulacak önemli noktalardır. Ancak bu yolladır ki, çocuklarımız memlekete yararlı birer vatandaş ve eksiksiz birer insan olurlar.<ref>Hasan Rıza Soyak, Fotoğraflarla Atatürk ve Atatürk’ün Hususiyetleri, 1965, s. 79</ref>
 
*Demokrasi ilkesi, egemenliğin millette olduğunu, başka yerde olamayacağını gerektirir. Bu suretle demokrasi ilkesi, siyasi kuvvetin, egemenliğin kaynağına ve meşruiyetine temas etmektedir. Demokrasinin tam ve en belirgin hükûmet şekli Cumhuriyettir.<ref>Prof. Dr. Utkan Kocatürk, Atatürk, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, s. 112</ref>
Satır 141 ⟶ 160:
*Devlet idaresinde bütün kanunlar, nizamlar, ilmin muasır medeniyete temin ettiği esas ve şekillere, dünya ihtiyaçlarına göre yapılır ve tatbik edilir. Din telakkisi vicdani olduğundan cumhuriyet, din fikirlerini devlet ve dünya işlerinden ve siyasetten ayrı tutmayı milletimizin muasır terakkisinde başlıca muvaffakiyet görür.<ref name=":25">''Türk Tarih Kurumu: Belleten Dergisi, Kasım 1988, Cilt LII, Sayı 204''</ref>
 
*Devrimin ereğini (hedefini) kavramış olanlar, onu daima koruyup gözetme gücünde olacaklardır. <ref>Nilüfer Kurtuluş, Atatürk, Kurtuluş Ofset Basımevi, s. 114.</ref>
 
*Diktatör, insanların iradesini baskı altına alan ve onları itaate mecbur bırakan kimsedir. Ben, kalpleri kırmak değil, kalpleri kazanmak isterim.<ref>Gladye Baker'a verdiği demeç, 21 Haziran 1935.</ref>
Satır 230 ⟶ 249:
 
*Kültür sınavımızı, yeni ve modern esaslara göre, teşkilatlandırmaya durmadan devam ediyoruz. Türk Tarih ve Dil çalışmaları büyük inanla beklenilen ışıklı verimlerini şimdiden göstermektedir.<ref name=":0" /> (Kasım 1936)
 
*Majeste Kral'ın söylediklerini dikkatle dinledim. Benden, bir devlet başkanına kendi ülkesinden bir parçayı Almanlara terk etmesini tavsiye etmekliğimi mi istiyorlar? Benim gibi, bütün ömrü boyunca yurdunun bağımsızlığı ve bir karış toprağını başkasına vermemek için savaşan bir adam, inançlarına aykırı bir şeye nasıl aracı olur? Görüyorum ki Majeste Kral, beni ve karakterimi iyi tanımıyorlar!<ref>Nejat Saner, Atatürk ve Sonrası, Cumhuriyet gazetesi, 13.11.1970</ref> <small>''(1938. Savarona yatında kabul ettiği Romanya Kralı [[w:II. Carol|II. Carol]]'un, görüşme sırasında Almanya ile Çekoslovakya arasındaki [[w:Südet Krizi|Südet sorununa]] değinmesi ve Atatürk'ten Çekoslovakya Cumhurbaşkanı [[w:Edvard Beneš|Edvard Beneš]]'e bazı telkinlerde bulunmasını rica etmesi üzerine, görüşmeyi dinlemekte olan zamanın Dışişleri Bakanı [[w:Tevfik Rüştü Aras|Tevfik Rüştü Aras]]'a söyledikleri.)''</small>
 
*Mal ve mülk, bana ağırlık veriyor. Bunları, soylu milletime geri vermekle büyük ferahlık duyuyorum. Zenginlikten ne çıkar; insanın serveti, kendi manevî kişiliğinde olmalıdır!<ref>Rükneddin Fethi Olcaytuğ, Atatürk Hakkında Düşünce ve Tahliller, 1943, s. 44</ref> (1937)
 
*Medenî olmayan insanlar, medenî olanların ayakları altında kalmaya mahkûmdurlar.<ref>Atatürkçülük, Cilt I, Genelkurmay Başkanlığı, Millî Eğitim Basımevi, 1984, s. 354.</ref>
 
*Memleket işlerinde, millet işlerinde, gerçek işlerde duyguya, hatıra, kardeşliğe ve dostluğa bakılmaz.<ref>Atatürkçülük, cilt I, Millî Eğitim Basımevi, s. 121</ref>
 
*Memleket ve milletin kurtuluşu ve mutluluğu için çalışmaktan başka bir amacım yoktur. Bu, bir insan için yeterli bir sevinç ve zevk sağlar. Benimle beraber olan arkadaşlarım, bütün vatandaşlarım da aynı amacı izlemektedirler. Kişisel ve ailevî huzur ve mutluluğun, milletin huzur ve mutluluğuyla ayakta durduğunu, memleketin güvenlik ve dokunulmazlığıyla mümkün olduğunu gerçek ve ciddî bir şekilde anlamışlardır. Ben ve benimle beraber olanlar, hedefimizin yüceliğine, yolumuzun doğruluğuna eminiz. Bunda asla şüphe ve tereddüdümüz yoktur. Milletimizin, Türk milletinin yakın, uzak tarihine gereği kadar bilgimiz vardır. Geçmişin derslerini, bugünün ve geleceğin yaşamı için göz önünde tutmak dikkatinden mahrum değiliz. Yaptığımız hizmetlerle övünmüyoruz. Yapacağımız hizmetlerin, övünç sebebi olabileceği ümidiyle avunuyoruz.<ref>Atatürk’ün S.D.V, s. 209</ref> (1925)
 
*Memleketimizi bir çember içine alıp dünya ile alakasız yaşayamayız. Aksine yükselmiş, ilerlemiş, medenî bir millet olarak medeniyet düzeyinin üzerinde yaşayacağız. Bu hayat ancak ilim ve fen ile olur. İlim ve fen nerede ise oradan olacağız ve her millet ferdinin kafasına koyacağız. İlim ve fen için kayıt ve şart yoktur.<ref name=":21">Seha L. Meray, Su Başlarını Devler Tutmuş: Denemeler, Söyleşiler, Çağdaş Yayınları, s. 103</ref>
Satır 322 ⟶ 347:
 
*Yaptıklarımızı asla kâfi görmeyiz. Çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz. Yurdumuzu dünyanın en mamur ve en medenî memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi en geniş refah vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Millî kültürümüzü, muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız.<ref name=":20" />
 
*Yaşam kısadır. Bunu kutlama ve taçlandırma için, insanların genellikle uygun gördükleri yol evliliktir. Bu genel kurala uymayanlar, pek sınırlı ve benzerleri azdır. Bu kural dışını oluşturanlar da, esas kuralın fenalığından değil ve fakat tersine bu güzel kurala inanmadan kendilerini alıkoyan sebeplerin etkisinde kaldıklarından, belki evlenmiş olmaktan korktuklarından fazla mutsuz olanlardır. İnkâr edilmez bir gerçektir ki insanlar, yaşam, kadınsız olamaz. Evli olanlar, yaşamın vazgeçilmezini temin etmiş ve bütün düşünce ve isteklerini bir maksat, bir meslek, bir amaca yöneltmiş olur. Ancak talih, eşlerin ruh ve kalplerini iyi geçindirsin!<ref>Salih Bozok-Cemil S. Bozok, Hep Atatürk’ün Yanında, s. 172)</ref> (1914)
*Yeni evlenen bir kişinin gönlü yaşam, aşk ve mutluluk duygularıyla doludur. Bu, en değerli bir zamandır. İnsanlar, yaşamında bu parlak ve sevinçli dakikaları, ölünceye kadar hep aynı şekilde duygulanarak pek önemli ve yaşamı için tarihsel bir olay olarak anar. Ben, bunu denemedim; fakat, az çok yaşamı ve insanları incelediğim için bu sonucu buldum. Yaşamın çeşitli yönlerinden birkaçını görenler, evlendikten sonra keşfedilmemiş yönlerini de ister istemez gözlemlerler. Bu gözlemleme, pek tatlı olabildiği gibi pek acı da olabilir.<ref>Salih Bozok-Cemil S. Bozok, Hep Atatürk’ün Yanında, s. 171</ref> (1914)
 
*Yoksul kadın, hiçbir şeyi olmayan kadın anlamında alınmıştır. Halbuki kadın denilen varlık, bizatihi yüksek bir varlıktır. Onun yoksulluğu olamaz. Kadına yoksul demek, onun bağrından kopup gelen bütün insanlığın yoksulluğu demektir.<ref name=":26">Sadi Borak, Atatürk'ün Resmi Yayınlara Girmemiş Söylev Demeç Yazışma ve Söyleşileri, Kaynak Yayınları, s. 328.</ref>