Ahmet Hamdi Tanpınar: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmemiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Mereyü (mesaj | katkılar)
Biraz söz ekledim. Daha da ekleyeceğim.
Mereyü (mesaj | katkılar)
Eklemeye devam
11. satır:
== Eserleri ==
=== ''Beş Şehir'' (1946) ===
* Mazi daima mevcuttur. Kendimiz olarak yaşayabilmek için, onunla her an hesaplaşmaya ve anlaşmaya mecburuz.
* Beş Şehir'in asıl konusu hayatımızda kaybolan şeylerin ardından duyulan üzüntü ile yeniye karşı beslenen iştiyaktır<ref>TANPINAR, Ahmet Hamdi, Beş Şehir, Dergah Yayınları, Arka Kapak</ref>.
====Ankara====
* [[Sanat]] da [[aşk]] gibidir; kandırmaz, susatır.<ref name="ReferenceA">TANPINAR, Ahmet Hamdi, Beş Şehir, Dergah Yayınları, s.</ref>
* Ankara Kalesi bu akşam saatinde bana bir milletin, tarihinin ne kadar uzun olursa olsun, birkaç vak'anın etrafında dönüp dolaştığı, birkaç büyük ve mübarek rüyaya, yaratıcı hamlenin ta kendisi olan bir imanın devamına bağlı olduğunu bir kere daha öğretti.
====Erzurum====
* Bu kapalı kış aylarının beslediği sohbet yüzünden hemen her Erzurumlu biraz nükteci, biraz hicivcidir.
* Tiyatroda nasıl boş sahnede dekorun oyaladığı seyirci, söz başlar başlamaz bütün o teferruatı görmez olursa, ben de öylece insan ıstırabı karşısında tabiat güzelliğine kayıtsızdım, yabancıydım.
* İnsan kaderinin büyük taraflarından biri de, bugün attığı adımın kendisini nereye götüreceğini bilmemesidir. Bakî’nin Fatih Camii’nde fakir bir müezzin olan babası, oğlunun Türkçeyi kendi adına fethedeceğini, sözün ebedî saltanatını kuracağını; Nedim’in anası Türkçenin ikliminde oğlunun bir bahar rüzgârı gibi güleceğini, onun geçtiği yerlerde bülbül şakımasının kesilmeyeceğini, ağzından çıkan her sözün ebedîliğin bir köşesinde bir erguvan gibi kanacağını biliyorlar mıydı?
* Hemen herkesin yalnız kendisinin anlatabileceği bir hikâyesi vardı. Hemen herkes birkaç kişiye ağlıyor ve âkıbetini hâlâ bilmediği bir sevdiğini bekliyordu.
* Hiçbir şey kendi alın teri kadar bir insanı tatmin edemez. Çalışan insan, kendi varlığında hüküm süren bir âhengi bütün kainata nakleder. Hayatın biricik nizamı bu ahengin kendisi olmalıdır.
====Konya====
* [[Konya]] bozkırın tam çocuğudur. Onun gibi kendini gizleyen bir güzelliği vardır. Bozkır kendine bir serap çeşnisi vermekten hoşlanır. Konya’ya hangi yoldan girerseniz girin sizi bu serap vehmi karşılar. Çok arızalı bir arazinin arasından ufka daima bir ışık oyunu, bir rüya gibi takılır. Serin gölgeleri ve çeşmeleri susuzluğunuza uzaktan gülen bu rüya, yolun her dirseğinde siline kaybola büyür, genişler ve sonunda kendinizi Selçuk sultanlarının şehrinde bulursunuz.<ref name="ReferenceA"/>
====Bursa====
* Gördüğüm şehirler içinde [[Bursa]] kadar muayyen bir devrin malı olan bir başkasını hatırlamıyorum. Fetihten 1453 senesine kadar geçen 130 sene, sade baştan başa ve iliklerine kadar bir Türk şehri olmasına yetmemiş, aynı zamanda onun manevi çehresini gelecek zaman için hiç değişmeyecek şekilde tespit etmiştir. Bursa, Türk ruhunun en halis ölçülerine kendiliğinden sahiptir, denebilir.<ref name="ReferenceA"/>
* [[İslam]] ulemasının ve şeyhlerinin tarihteki rolü kadar tezatlı hiçbir şey yoktur. Bir taraftan fitneyi ortadan kaldırmak veya ona yol vermemek için en çetin istibdatlara razı olurlar. Diğer taraftan da cezbeleri tutunca en olmayacak zamanda hakikatleri söyleyerek sözün ayağa düşmesine ve fitne kapılarının ardına kadar açılmasına sebep olurlar.
* Ben hayatın susan ve değişmeyen kardeşiyim. Vazifesini hakkıyla yapan fâninin alnına bir sükûn ve sükûnet çelengi gibi uzanırım.
* Türkçede Ş ve L harfleri daima en güzel terkipler yapar. Yeşil dediğimiz zaman adeta bir çimen tazeliğini, bir palet üzerinde ezilmiş bir renk gibi, günün ve saatin bir tarafında bir bahar müjdesiyle toplanmış buluruz.
* Bütün hilkat, geniş ve eşsiz kudretinde canı sıkılan bir tanrının kendi kendini eğlendirmek için icat ettiği bir oyundur.
====İstanbul====
* İstanbul sadece abide ve abidemsi eserlerin bol olduğu bir şehir değildir. Şehrin tabiatı bu eserlerin görünmesine ayrıca yardım eder. İstanbul her süsün, her kumaşın kendisine yaraştığı, ayrı ayrı hususiyetlerini açtığı o cömert yaratılışlı güzellere benzer.
* [[I. Süleyman|Kanunî’nin]] tahta çıktığı senelerde [[İstanbul]], camiî, han, hamam, medrese, büyük saray, evliya türbeleri ve çeşmeleriyle tam bir Türk şehri idi. Yalnız bize ait olan bu manzaranın şimdi deha ile tamamlanması, bu gelişmeyi bir infilâk hâline getirmesi lâzımdı. İşte Sinan bunu yapar.<ref name="ReferenceA"/>
* [[İstanbul]], ya hiç sevilmez; yahut çok sevilmiş bir kadın gibi sevilir; yani her haline, her hususiyetine ayrı bir dikkatle, çıldırarak.
* Çalışan insan, kendi varlığında hüküm süren bir âhengi bütün kainata nakleder.
* Her İstanbullu Boğaziçi'nde sabahın başka semtlerinden büsbütün ayrı bir lezzet olduğunu, Çamlıca tepelerinden akşam saatlerinde İstanbul'da ışıkların yanmasını seyretmenin insanın içini başka türlü bir hüzünle doldurduğunu bilir.
* [[İstanbul]], ya hiç sevilmez; yahut çok sevilmiş bir kadın gibi sevilir; yani her haline, her hususiyetine ayrı bir dikkatle, çıldırarak.
* Çünkü [[Sanatsanat]] da [[aşk]] gibidir; kandırmaz, susatır.<ref name="ReferenceA">TANPINAR, Ahmet Hamdi, Beş Şehir, Dergah Yayınları, s.</ref>
* Mazi daima mevcuttur. Kendimiz olarak yaşayabilmek için, onunla her an hesaplaşmaya ve anlaşmaya mecburuz.
* En büyük meselemiz budur; mazi ile nerede ve nasıl bağlanacağız, hepimiz bir şuur ve benlik buhranının çocuklarıyız, hepimiz Hamlet'ten daha keskin bir "olmak veya olmamak" davası içinde yaşıyoruz. Onu benimsedikçe hayatımıza ve eserimize daha yakından sahip olacağız. Belki de sadece aramak ve bütün kapıları çalmak kafidir.
* Tiyatroda nasıl boş sahnede dekorun oyaladığı seyirci, söz başlar başlamaz bütün o teferruatı görmez olursa, ben de öylece insan ıstırabı karşısında tabiat güzelliğine kayıtsızdım, yabancıydım.
* Unutmayalım ki Bursa ve İstanbul, eskiler için Mekke ve Medine kadar mübarek şehirlerdir.
* Ankara Kalesi bu akşam saatinde bana bir milletin, tarihinin ne kadar uzun olursa olsun, birkaç vak'anın etrafında dönüp dolaştığı, birkaç büyük ve mübarek rüyaya, yaratıcı hamlenin ta kendisi olan bir imanın devamına bağlı olduğunu bir kere daha öğretti.
* İstanbul daima fakiri bol bir memleketti.
* Üstüne eğildikleri Kur'an sayfalarının aydınlığını benimseyen ve ferdî çizgilerini böylece onda erittikleri yüzleri, bize artık bir insan yerine iyi tezhip edilmiş bir Fatiha gibi ilhamlı ve rahmanî görünen bu insanlar, eski medeniyetimizin belki en güzel ve en iyi taraflarıydı.
* "Riyakâr insanların bazı iyilikleri bulunduğunu şimdi anladım." ... "Halk riyayı seviyor, mürâi olmayandan ne korkuyor, ne de utanıyor. Onun için başlangıçta yüz vermediğimiz bazı mürâileri sonunda yüksek vazifelere getirmeye mecbur kıldık."
* Bir ağacın ölümü, büyük bir mimarî eserin kaybı gibi bir şeydir.
 
=== ''Huzur'' (1949) ===
Satır 76 ⟶ 96:
=== ''Mahur Beste'' (1975) ===
* Cahilsin; okur, öğrenirsin. Gerisin; ilerlersin. Adam yok; yetiştirirsin, günün birinde meydana çıkıverir. Paran yok; kazanırsın. Her şeyin bir çaresi vardır. Fakat insan bozuldu mu, bunun çaresi yoktur.<ref>TANPINAR, Ahmet Hamdi, Mahur Beste, Dergah Yayınları</ref>
* Hayat kimsenin etra­fında dönmez, herkesle beraber yürür.
* Fikirlerimiz onları taşıyacak kudrette olduğumuz nispette bizimdirler.
* Hâlbuki kitaplar, sevginin birleştirici bir şey olduğunu yazıyorlardı.
* Kitap unutulmaya razıdır, fakat kadın razı olmaz..
* Açık havada ölmek, cam arkasında boğulmaktan daha iyidir.
* Kendi kendinizi tanımağa başladıktan sonra beğenmemeniz kadar tabii ne olabilir?
* Kendi eliyle çalışmak ruhu tasfiye eder, insanı Allah’a yaklaştırır. Dikkatini elindeki işe verirsen temiz kalırsın.
* "Olduğumuz gibi" ile "olmak istediğimiz gibi" terazinin iki kefesidir.
* Bu tek adam otuz milyona göz açtırmıyor. Bütün hayat hakkını gasp etmiş. Hepimiz onun bu memleketi nasıl yıktığını biliyoruz.
 
=== Günlüklerinden ===