Falih Rıfkı Atay: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmemiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Türkolog1984 (mesaj | katkılar)
Türkolog1984 (mesaj | katkılar)
Birkaç yeni söz eklendi. Bazı alıntıların eksik kısımları eklendi. Eserler basım yılına göre sıralandı.
3. satır:
|resim_adı=Dinliçoğlu Mustafa Rıfkı Bey.jpg
|resim_başlığı=
|doğum_tarihi=26 Aralık 1894
|doğum_yeri=İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu
|ölüm_tarihi=20 Mart 1971
|ölüm_yeri=İstanbul, Türkiye
}}
'''Falih Rıfkı Atay''', Türk gazeteci, yazar ve yazarmilletvekili. Osmanlı'nın son yılları ve Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki tanıklıklarıyla tanınmıştır.
 
==Sözleri==
* Her zaman bir aşiretten cihangirane bir devlet çıkaramayız ya. Ama ilhamımıza sınır yoktur: '''Bu defa da banka soyguncusu hayduttan bir kahraman çıkardık.''' Solların dilinde, eski Çakırcalı gibi destan kahramanı olmuştur. Ama Çakırcalı sonunda bacaklarından baş aşağı asılmıştır. Kanlı eşkıyaların el üstünde tutulduğunu da görecekmişiz! Yazık üniversiteler için harcadığımız on milyonlarca liraya! Eşkıya yetiştirmek için üniversite kurmaya ne lüzum var? Onları dağ da yetiştirir!<ref>5 Mart 1971, Politika, Dünya gazetesi, Falih Rıfkı Atay</ref>
: (Deniz Gezmiş hakkında)
* Atatürk’ün şapkasından Erbakan’ın takunyasına gelinceye kadar kırk dört yıl geçti. Atatürk’ün amacı bir başlık değiştirmek değildi. Kafanın içinde bir şey değiştirmekti. Türk kafasını kara inançlardan kurtarmaktı. '''Erbakan’ın kafası ayaklarındadır.'''<ref>Atay, 44, 1969</ref>
* Türkiye'de tek yabancı ajanlığı yapan, çoktan beri binbir vesikası ile bilindiği üzere aşırı solculuktur.<ref>Atay, Bir Masal, 1964</ref>
* En iyisi çalışmak, unutabilecek kadar çalışabilmek... '''Bedbahtlar ölümü düşünmeye vakit bulanlardır.''' Ömrü kısaltan en büyük hastalık; hayatta vazifesiz kalmak, yaşamayı bitirmiş olduğu hissi içinde kendi üstüne çökmek değil midir?<ref>Atay, 50 Yaşım, 1943</ref>
* Atatürk’ün şapkasından Erbakan’ın takunyasına gelinceye kadar kırk dört yıl geçti. Atatürk’ün amacı bir başlık değiştirmek değildi. Kafanın içinde bir şey değiştirmekti. Türk kafasını kara inançlardan kurtarmaktı. Erbakan’ın kafası ayaklarındadır.<ref>Falih Rıfkı Atay, 44, 1969</ref>
* Bir padişah ki budalaca kuruntu yüzünden, yirminci yüzyılda, İstanbul'a elektrik sokmaz. Telefon getirtmez. Askere manevra fişeği ile de ateş talimi yaptırmaz. Donanmayı, eğer denize açılırsa toplarını Yıldız'a çevirip vurabilir diye ön köprü ile bağlı Haliç'te çürütür. Bir padişah ki okullarda edebiyat dersi okutmaz. Kuru övme dışında tarih dersi verdirmez. Aşk şiirini, romanını bile yasak eder. Kendi adıdır diye bir sabah uyanıp bütün kısa "a"lı Hamidleri uzun "a"lı Hâmid'e ve veliahtının adıdır diye bütün Reşad adlarını Neşet'e değiştirtir. '''Otuz üç yıl böyle bir padişahın hükmü altında çöküp giden bu memlekette 1965'te onu "Ulu Hakan" diye ananları deneme tavşanı gibi kullanılmak üzere akıl hastanesine yollamaz da ne yaparsınız?'''<ref>Atay, Ulu, 1965</ref>
* En iyisi çalışmak, unutabilecek kadar çalışabilmek... Bedbahtlar ölümü düşünmeye vakit bulanlardır. Ömrü kısaltan en büyük hastalık; hayatta vazifesiz kalmak, yaşamayı bitirmiş olduğu hissi içinde kendi üstüne çökmek değil midir?<ref>Atay, 50 Yaşım, 1943</ref>
: ''50. yaş gününde yazdığı yazıdan''
* Takılma, sevimli kılar. Bunu yalnız somurtkan Şark ve çatık kaşlı diktatörler anlamaz. Rusya'da mizah ve karikatür yoktur. Hitler'in ne kendisi ne de Almanya'sı gülmüştür. Mustafa Kemal alaycı idi. Kendi kendisiyle de alay etmesini biliyordu. Çünkü zekâsı, hissi, ruhu ince idi.<ref>Atay, Gülmek, 1954</ref>
* Bir padişah ki budalaca kuruntu yüzünden, yirminci yüzyılda, İstanbul'a elektrik sokmaz. Telefon getirtmez. Askere manevra fişeği ile de ateş talimi yaptırmaz. Donanmayı, eğer denize açılırsa toplarını Yıldız'a çevirip vurabilir diye ön köprü ile bağlı Haliç'te çürütür. Bir padişah ki okullarda edebiyat dersi okutmaz. Kuru övme dışında tarih dersi verdirmez. Aşk şiirini, romanını bile yasak eder. Kendi adıdır diye bir sabah uyanıp bütün kısa "a"lı Hamidleri uzun "a"lı Hâmid'e ve veliahtının adıdır diye bütün Reşad adlarını Neşet'e değiştirtir. Otuz üç yıl böyle bir padişahın hükmü altında çöküp giden bu memlekette 1965'te onu "Ulu Hakan" diye ananları deneme tavşanı gibi kullanılmak üzere akıl hastanesine yollamaz da ne yaparsınız?<ref>Atay, Ulu, 1965</ref>
: (II. Abdülhamid hakkında)
* Sonra nasıl tarih okumuş bu? Osmanlı padişahlığı devri yalancı şahitli, rüşvetçi kadı mahkemeleri ile dolup taşardı. Her mahkemenin kapısı karşısında bir yalancı şahit kahvesi vardı. O devrin şeyhülislamları ve müftüleri değil midir ki İngilizlere kulluk ederek Anadolu'da vatanı kurtarmak için savaşan cihatçıları fetva ile "tekfir" etmişlerdir. '''Nasıl cumhuriyet memurudur bu ki cumhuriyete karşı padişahlık devrini ileri sürer?''' Nasıl cumhuriyet memurudur bu ki anayasa korurluğu altındaki Medeni Kanun'un erkekle eşit kıldığı, açtığı ve her mesleğe serbest bıraktığı Türk kadınına hakaret eder? Nasıl din adamıdır bu ki dini, en kötü politikacılık yolunda "kirletmeye" cesaret eder?<ref>Atay, İki Bin Kişiye Bir Konferans</ref>
* Sizin küçük saadetinizi kıskanmadan benimseyen hangi dostunuz var? Sizin bir küçük şerefinizi, ananız bile hiç olmazsa kendi için bir nümayiş yapmaksızın sevebilir mi?<ref>Atay, Bugün İçliyim, 1923</ref>
: (Dönemin Konya müftüsü hakkında)
* Sonra nasıl tarih okumuş bu Konya müftüsü? Osmanlı padişahlığı devri yalancı şahitli, rüşvetçi kadı mahkemeleri ile dolup taşardı. Her mahkemenin karşısında bir yalancı şahit kahvesi vardı. O devrin şeyhülislamları ve müftüleri değil midir ki İngilizlere kulluk ederek Anadolu'da vatanı kurtarmak için savaşanları fetva ile "tekfir" etmişlerdir. Nasıl cumhuriyet memurudur bu ki cumhuriyete karşı padişahlık devrini ileri sürer? Nasıl din adamıdır bu ki dini, en kötü politikacılık yolunda "kirletmeye" cesaret eder?<ref>Atay, İki Bin Kişiye Bir Konferans</ref>
* En mesut Türkler, Atatürk yaşarken ölmüş olanlardır.<ref name="otomatik oluşturuldu1">Atatürk'ten sonra Atatürk, Gür yayınları, s. 33</ref>
* Bırakınız, son damlasına kadar, gözyaşlarınızı onun yasında tüketiniz; '''Atatürk'ün ölümünü görmüş olanlar, bir daha kime ağlayacaksınız?'''<ref name="otomatik oluşturuldu1" />
* En mesut Türkler, '''Atatürk yaşarken ölmüş olanlardır.'''<ref name="otomatik oluşturuldu1">Atatürk'ten sonra Atatürk, Gür yayınları, s. 33</ref>
* Atatürk'ün en büyük gururu '''Türk milletinin evladı olmaktı.'''<ref>Atatürk'ten sonra Atatürk, Gür yayınları, s. 70</ref>
* Batı Batı'dır, Doğu ise Doğu... Ne uğursuz günde söylemiş bu sözü söyleyen. '''Sarıklı, şalvarlı ne isek fesli, redingotlu veya silindirli, fraklı yine oyuz.'''<ref>Atay, Üslûp, 1954</ref>
* ODTÜ, burası, tam Bolşeviklik ocağı idi.<ref>Atay, Üniversite Komünistlerinin Azgınlığı, 1969</ref>
* Batı Batı'dır, Doğu ise Doğu... Ne uğursuz günde söylemiş bu sözü söyleyen. Sarıklı, şalvarlı ne isek fesli, redingotlu veya silindirli, fraklı yine oyuz.<ref>Atay, Üslûp, 1954</ref>
 
==Eserleri==
[[Dosya:MtolivesviewC.jpg|thumb|right|144px|Falih Rıfkı Atay'ın kitabına ismini verdiği ünlü [[w:Zeytindağı (tepe)|Zeytindağı]].]]
===[[w:Zeytindağı (kitap)|Zeytindağı (1932)]]===
* Gözyaşının hiçbir faydası olmadığını anlamak için Yahudilerin Kudüs'te yüzlerce yıldan beri her cumartesi günü başlarını dayayıp ağladıkları taşı ziyaret ediniz: '''Yüzlerce yıllık gözyaşı, bu ağlama duvarını bir santim aşındırmamıştır.'''
* Zeytindağı'nda [[tarih]]in hakkını tarihe, [[Cemal Paşa]]'nın hakkını Cemal Paşa'ya verdim. Eserimde Cemal Paşa'nın, sırası geldikçe, büyüyüp parladığı görülür. Zaten doğrusunu isterseniz [[w:Meşrutiyet|Meşrutiyet]] şahsiyetlerinde eser yazılmak değeri görenlerden değilim: Fakat Meşrutiyetin kendisini anlatmak lazımdır. [[w:Zeytindağı (kitap)|Zeytindağı]]'nı bu maksatla yazdım. [[Cemal Paşa]]'dan çok bahsedişim, başka türlü yazmaya imkân olmamaktandır.
* Ziya Gökalp parti için itikatlaştırmak istediği esas fikirleri on emre benzer bir şiir kitabında toplamıştı. Rahmetli bu kitabında Allah'tan, Peygamber'den, Talat'tan ve Enver'den bahseder ve partinin yalnız bu iki şahsiyetini putlaştırır. Ona göre Cemal Paşa da fertçi idi.
* Bir Türk Kudüs'ü yoktu. Bir Arap Kudüs'ü var mıydı? Hayır. Ne Katolik ne Ortodoks ne de Yahudi Kudüs'ü! Kudüs; haçlı alemli, Davud mühürlü sancaklar arasında göze görünmez orduların sessizce alıp verdikleri bir yer. Bu defa o şehrin bu yakasında Süleyman'ın olduğu kadar Yahudi olan Kudüs'ü görüyorum.
* Bana göre bizim gençliğin aradığı hürriyetleri; kadın, tefekkür ve hayat hürriyetini ancak [[Cemal Paşa]]'dan ve eğer varsa onun kafasında olanlardan beklemek gerekti. [[İsmail Enver|Enver]]’le Müslüman Orta Çağ'ı bütün yeşilliği ile devam edecekti.
* Gözyaşının hiçbir faydası olmadığını anlamak için Yahudilerin Kudüs'te yüzlerce yıldan beri her cumartesi günü başlarını dayayıp ağladıkları taşı ziyaret ediniz: Yüzlerce yıllık gözyaşı, bu ağlama duvarını bir santim aşındırmamıştır.
* İki hikâye işittim. Masal olmadığı için nakledeyim:
: Cemal Paşa artık ordu kumandanı değildir, mütareke yakındır. Artık harbe niçin girdiğimiz münakaşa edilebilir, büyük adamların küçük adamları adam yerine saymak ve onlarla görüşmek sırası gelmiştir. Arkadaşım Y. K. ([[Yakup Kadri Karaosmanoğlu|Yakup Kadri]]), bahriye çatanası içinde Büyükada'ya giderken sordu:
Satır 51 ⟶ 47:
:Mustafa Kemal'in kararı bu değildi, vatan ve istiklal idi. Ve en iyi kanunu arayıp buldu: "Milletin nesi var nesi yoksa yüzde kırkını vatan müdafaası için verecektir."
:Sakarya, Dumlupınar, İzmir ve Lozan; hepsini böyle ödedik.
[[Dosya:Anıtkabir'de Çanakkale'nin 100. yılı anması (4).jpg|144px|thumb|İşte size bütün kitabın özü: İlim ve vatan adamı olunuz. <br>~ [[w:Zeytindağı|Zeytindağı]]]]
:'''[[Mustafa Kemal Atatürk|Mustafa]] Kemal, Büyük Harb'e girmek aleyhinde idi: Kafa ve [[sanat]] adamı olduğu için!
:'''Mustafa Kemal, Kurtuluş Harbi'ni bırakmak fikrinde asla bulunmadı: [[Vatan]] adamı olduğu için!'''
Satır 56 ⟶ 53:
 
===[[w:Eski Saat (kitap)|Eski Saat (1933)]]===
* Mustafa Kemal Yunanlarla boğuşurken Birinci Büyük Millet Meclisinin maarif vekili Anadolu'da 400'e yakın medrese açtı. Resim dersini yasak etti. Birinci Büyük Millet Meclisi, Şef'in dışındaki ekseriyet havasına bakılırsa bir ümmet meclisi idi: Müslümanlığı Türklüğünden üstündü. '''Eğer ihtilal şefi bir Şarklı olsaydı Türkiye zaferden sonra yeşil sarıklı bir Asya devleti olacaktı ve şüphesiz gene batacaktı.'''
* Anadolu'dan Mustafa Kemal'in sesi geldiği zaman, o zaman, kalbim doğrulup kalktı. Kuru dala yeniden öz su yürüdü, tomurcuk kurusu üzerinde kırmızı gül açtı. Akşam'ın üçüncü sayfasının başsütununu siper gibi kazıp içine yerleştim. Hainlik, tehlike, ıstırap, korku; orada göğüs göğüse bir kavganın bütün acılarını tattım. Yalnız bir acı nedir bilmem: Ümitsizlik duymadım. Günün fıkraları onlardır. Sonra ne geliyor? Zafer ve sevinç... 1917'de ihtiyardım, 1922'de ilk gençliğe kavuştum.
* Sizin küçük saadetinizi kıskanmadan benimseyen hangi dostunuz var? Sizin bir küçük şerefinizi, ananız bile hiç olmazsa kendi için bir nümayiş yapmaksızın sevebilir mi?
 
===[[w:Niçin Kurtulmamak? (kitap, Falih Rıfkı Atay)|Niçin Kurtulmamak? (1953)]]===
* Bir Osmanlı prensini ilk defa 1910 sularında Fenerbahçe yolunda görmüştüm. Açık körüklü, tekerleği yaldızlı, mavi atlas döşemeli bir fayton içinde; kostümü hemen hemen sarı, kozmetikli bıyıklarının iki ucu dimdik, genççe bir kadın görünce yarı beline kadar dışarı doğru sarkan, arabacısının yanında harem ağası ve peşinde uzun fesli hafiyeleri ile salnamelerde sadece isimlerini okuduğumuz şehzadelerden biri idi. Osmanlı tarihinde kurucu ve savaşçı padişahların destana benzer hikâyelerini ezberliyorduk. Bir Osmanoğlu'nun bu ilk görünüşünü bir türlü hayalime yedirememiştim. Yaşım hayli küçük olmakla beraber, onda bir piyasa züppesinin gülünçlüğünü sezindim. '''Çirkin dahi övünülecek hatta sevilecek bir şey verir. Gülünç yalnız düşürür.'''
* İki buçuk asırdan beri varlığı tehlikeye giren Türklüğün henüz tam kurtuluşa erdiğine inananlardan değilim. İleri Batı dünyası toplulukları içinde zekâmızın, kabiliyetlerimizin, irade ve cesaretimizin bize hak kazandırdığı şerefli yerimizi alıncaya kadar savaşımız en başta bir medeniyetçilik savaşı olmak kaderindedir.
 
===[[w:Baş Veren Bir İnkılâpçı (kitap, Falih Rıfkı Atay)|Baş Veren Bir İnkılâpçı (1954)]]===
* '''Bizden öncekiler Osmanlı veya Müslümandırlar. Türklüğü kimse üstüne kondurmaz.''' Frenklerin ve onlara uyan Osmanlı alafrangalarının edebiyatı hepimizin ruhunda onulmaz bir aşağılık duygusu yaratmıştır. Yavaş yavaş kendimizi bulmak istiyorduk. Edebiyat-ı cedide romancılarından birinin hikâyesinde "Türk" kelimesini görünce âdeta sevinirdik. Bir Osmanlı efendisinin yazısında ırkımızın adı geçmesinden şeref duyardık. Bu aşağılık duygusu Mustafa Kemal'in tarih ve dil üzerine çalıştığı günlere kadar sürdü.
 
===[[w:Babanız Atatürk (kitap, Falih Rıfkı Atay)|Babanız Atatürk (1955)]]===
* Eğer Atatürk milletinin ve ordularının başında Anadolu savaşlarını kazanmasaydı bu dünyada vatansız ve hürriyetsiz kalırdınız. Asıl öksüzlük budur. Onun için kitaba "Babanız Atatürk" adını koydum. '''Hayatınızı ana babanıza; hür, şanlı ve şerefli Türklüğünüzü Atatürk'e borçlusunuz.'''
* 30 Ağustos 1922 sabahı. Başkomutan Mustafa Kemal, ölmüş olanların cesetleri önünde:
: — Bu acıklı manzara bütün insanlık için utandırıcıdır. Ama meşru vatan savunmasının tabii neticesi. Fakat Türkler başka milletlerin vatanlarında aynı şeyi yapmayacaklar, demişti. Sonra yerde yatan bir Yunan bayrağının kaldırılmasını emretti:
: — Bayrak bir milletin hürriyet sembolüdür. Düşmanın da olsa ona saygı göstermek lazımdır.
* Padişah ki aynı zamanda halifedir. [[Mustafa Kemal Atatürk|Mustafa Kemal]]'in arkasından giden Müslüman değildir, diye hocalara fetva çıkartmıştır. Harp divanı [[Mustafa Kemal Atatürk|Mustafa Kemal]]'i ve arkadaşlarını idama mahkûm etmiştir.
[[Dosya:Signature of Mustafa Kemal Atatürk.svg|144px|thumb|Türk çocukları Sèvres Antlaşması ile ne olacağımızı ve Lausanne Antlaşması ile ne olduğumuzu iyice bilmelidirler.]]
* '''Türk çocukları Sèvres Antlaşması ile ne olacağımızı ve Lausanne Antlaşması ile ne olduğumuzu iyice bilmelidirler.'''
* [[Akıl]] hürdür, dilediği gibi düşünür, serbestçe arar ve bulur.
 
===[[w:Çile (kitap, Falih Rıfkı Atay)|Çile (1955)]]===
* '''Takılma, sevimli kılar. Bunu yalnız somurtkan Şark ve çatık kaşlı diktatörler anlamaz.''' Rusya'da mizah ve karikatür yoktur. Hitler'in ne kendisi ne de Almanya'sı gülmüştür.
 
===[[w:Mustafa Kemal'in Mütareke Defteri (kitap, Falih Rıfkı Atay)|Mustafa Kemal'in Mütareke Defteri (1955)]]===
* O gün yandık. Günlerce, haftalarca, üstümüze memleket yıkılmış gibi, bir can bunaltısı içinde kıvrandık. Atatürk, şimdi bu satırlar üzerinde yaş döken gözlerim kapanıncaya kadar, senin hatıralarını bekleyen nöbetçi neferin olmak şerefini ömrümün son vazifesi sayacağıma emin ol! '''Senden önce ölmek ne bahtiyarlıkmış.'''
* Biz tuhaf insanlarız. Birinci Dünya Harbi'ne girmemiş olsak ne olurduk, onu muhakeme ediyoruz. Çünkü girdiğimiz için batmış olduğumuzu biliyoruz. Fakat İkinci Dünya Harbi'ne girmemiş olmanın bahtiyarlığını ölçemiyoruz. Çünkü girip de batmamışız.
 
===[[w:Çankaya: Atatürk Devri Hatıraları|Çankaya (1961)]]===
Satır 65 ⟶ 87:
 
[[Dosya:Anit Kabir (6526103103).jpg|thumb|right|144px|Ömürlerini yeniden yaşamak isteyenler çoktur. Bizim kuşaktan ömürlerini tekrarlamaya cesaret edenler bulunabileceğini pek sanmıyorum.<br>~ [[w:Batış Yılları|Batış Yılları]]]]
 
===[[w:Batış Yılları|Batış Yılları (1963)]]===
* Ömürlerini yeniden yaşamak isteyenler çoktur. '''Bizim kuşaktan ömürlerini tekrarlamaya cesaret edenler bulunabileceğini pek sanmıyorum.'''
*Kapitülasyonları henüz bilmezdik. Fakat Osmanlı polisinin ve hafiyelerinin ne Pera Palas ne de Anadolu Demiryolları İdaresi kapısından içeriye giremeyeceğini bilirdik.
*Ahirette bizim cennete, onların cehenneme gideceklerini ilmihal hocalarından öğreniyorduk ama neden bütün [[dünya]] nimetleri hep Müslüman olmayanlarda idi?
Satır 75 ⟶ 96:
*Ben bir gazeteye "Hindular ineklerini ahıra sokmadıkça ve Müslümanlar kadınlarını çuvaldan çıkarmadıkça gerçek hürriyete kavuşamazsınız." dediğimde gençler trene kadar arkamdan gelmişler, "Bize bir Çanakkale Beyannamesi bıraktınız." diye teşekkür etmişlerdi.
*Halkevleri neydi? Birer kültür kulübü!
[[Dosya:Anıtkabir'de Çanakkale'nin 100. yılı anması (4).jpg|144px|thumb|İşte size bütün kitabın özü: İlim ve vatan adamı olunuz. <br>~ [[w:Zeytindağı|Zeytindağı]]]]
*Bütün kârlı gelir kaynaklarımız Düyûn-ı Umûmiye İdaresinin elinde idi. Dolmabahçe, Çırağan, Beylerbeyi ve bunlara benzer saraylara harcanan milyonlarca altın borcu ve yığılmış faizlerini, Rusya'ya yenilmek yüzünden vermeye mahkûm olduğumuz galiba doksan milyon altını ve faizlerini ödemek zorunda idik.
*1908'den önceki rüştiye ve idadiye okullarından Osmanlı tarihini ilmihal gibi okurduk. Nerede ise padişahlarla peygamberleri birbirine karıştıracaktık. Hükümdarlardan hiçbirinin suçu ve günahı yoktu.
Satır 85 ⟶ 105:
*Bir de şeriat bahanesi demokrasi bahanesi ile değişti. Eskiden şeriata aykırı ne varsa istemezükçülere göre şimdi demokrasiye aykırı!
*Demokrasinin ne gibi hürriyetler rejimi demek olduğunu Heriot bilir: O çeşit hürriyetler rejimine kavuşabilmek için vicdan ve tefekkürün bütün zincirlerini kırıp atmak lazımdır.
 
===[[w:Bayrak (kitap, Falih Rıfkı Atay)|Bayrak (1970)]]===
* Namaz mitingcilerine göre ben de komünistim. Nasıl ki haydut yüzlü komünistlere göre gerici isem! Doğru yol bu ikisinin ortasındadır.
* Politikacılık kanserine tutulan Türk partilerinin bir büyük eksiği var: vatanseverlik! Vatanı her türlü hırsların üstünde tutmak!
* Bir yazar, Rusya'da kalemi ile yaşayabilmek için Kremlin diktalarının kopyacısı olmalıdır. Rusya, tek biçim kalıptan dökülme kafalar ülkesidir.
* Hiçbir gençlik; halk yığınları ile, ülke gerçekleri ile bu kadar ilgisini kesmemiştir. Hiçbir hareket son otomobil olayı kadar tiksinti uyandırmamıştır. Şirretliği bu kadar ileri götürdüler. Ve sağı kuvvetlendirdiler. "Şiddet şiddeti getirir." derler. Demek ki solcular şiddetçi. Ya komando sopalarından yakınmaları neden? İmam hatip okullarının saldırışlarından niçin şikâyetçidirler? Yarın halk TİP merkezlerini basarsa, öbür gün komandolar solcuların kafalarını kırarlarsa ne demeye hakları var? Meydan okuyan meydanın her cilvesine katlanmalı değil midir?
: (ABD Büyükelçisi Komer'in arabasının yakılması hakkında)
* CHP, Atatürk'ün mirasçısı değildir. Atatürk, İş Bankasındaki parasını dil ve tarih gibi kültür işlerine vakfetmiştir ve CHP'ye de vasilik görevini vermiştir. Bu para CHP solcuları tarafından "gasp" kışkırtmaları ve "küfür" seferlerinde yolluk olarak harcanamaz.
* İdealsiz bir millet cansız düşer. Geriye doğru ideal de olmaz.
* Yahudilikte de şeriatçılık vardır. Tevrat da dünya işlerini düzenler. Fakat İsrail, Tevrat çağına dönmediği için iki buçuk milyonla, yedinci Hicaz asrından ayrılamayan altmış milyon Müslümanı dövmüştür.
* Bizde komünistlik de bayağılaşarak itliğe döndü. ODTÜ'nün işgal kaldırıldıktan sonraki hâlini gördünüz. Gecekondularda oturan vatandaşlarımızın çocuklarını parasız yediren, içiren, barındıran, okutan kültür sarayını ahıra çevirenlere itten başka ne ad takabilirsiniz?
* Aydınlar azınlığı kara kalabalık içinde ne yapacağını şaşırır. [[Ahlak|Ahlak]]ını bozmadıkça [[politika]]da [[başarı]] kazanamaz.
* 1908 Meşrutiyeti'ne kadar İstanbul'da elektrik yasaktı. Sultan Abdülhamid'in vehmi yüzünden. 19 Ağustos'ta cülus donanmasını yağ kandilleri ve havai fişeklerle yapardık. Ertesi günden başlayarak bütün gazetelerde vezir ve paşa konaklarının donanma haberlerini görmeli idiniz. Sütünlarca. Ufacık mumlu fenerlerin adı "Kandil-i Süreyya - mesil" idi.
* Osmanlı [[tarih]]inin bir "taleb-i ulûm" devri vardır. Medreselerinde artık ders okunmaz. Sokaklar ikide bir sarıklı delikanlı kalabalığı ile dolup taşar. Her bahane ayaklanmak için bir fırsattır. Bizim de bildiğimiz son zamanlarında medreseler asker kaçağı sığınağı idi. Otuzla kırk arasında yıllanmış yobaz takımına sık sık rastlardık. Bunlar ayaklanmalarda elebaşları idiler.
* Tanzimat'tan beri okullarımıza yabancı dil dersi konmuştur. Fakat öğretim metodu o kadar kötüdür ki okuldan çıkanların yüzde ikisi-üçü ancak biraz faydalanmıştır.
** s. 25
*Erbakan laisizmi anayasadan kaldıracakmış. Ne kendisinin ne babasının ne dedesinin haddidir bu.
** s. 9
* Atatürk Türkiye’­yi daha bir asır heyecan üstünde tutacak bir millî ihtiras yaratmıştır: Batı medeniyetinin bir parçası olmak!
** s. 15
* Atatürk’ün ölümünden beri gittikçe küçülüyoruz... Rabat’­ta Nâsır’ın altında kaldık. Dünyanın en geri toplumları arası­na katıldık. Batı basınında adımız geçmedi bile. Atatürk’ün devrimci Türkiye’si bütün Müslüman ilericilerinin çırağı idi. Hepsini Batı medeniyetçiliğine doğru çekiyorduk.
** s. 18
 
===[[w:Atatürk Ne İdi? (kitap, Falih Rıfkı Atay)|Atatürk Ne İdi? (1968)]]===
* Ayasofya doğrudan doğruya Atatürk'ün emri üzerine müzeye çevrilmiştir. Atatürk, Batı medeniyet toplumları arasına katılan Türkiye Türklüğünün eski din ayrışıklığı geleneklerini geride bıraktığını göstermek ve asırlarca kapalı duran eşsiz sanat eserlerini devamlı olarak ziyaretçilere açık bulundurmak için Türk şerefini ve itibarını artırıcı bu büyük kararı vermiştir.
* Politikanın bir vatan hizmeti karakteri edinmesini istiyoruz. Atatürk sonrası bozgunculuğu suçu, başta sözde onun olmakla övünen parti olmak üzere bütün partilerindir. Politikacılarındır. Politikacılığı ikbal ve çıkar mesleği olarak seçenlerindir.
* Pek genç yaşımda devamlı olarak yanında idim. Hiçbir fikrimi saklamak ihtiyacını duyduğumu hatırlamıyorum. Dalkavukluğu meslek edinmeyenlerin hepsi de öyle idi. Atatürk'le tartışmak için yiğitliğe lüzum yoktu.
* Kuvayımilliye günlerinde yeşil ve kızıl Mustafa Kemal'e karşı el ele vermişlerdi. Bugün de Atatürkçülüğe karşı el eledirler. Lenin, geriyi ayaklandırmıştı. Geri ve gerici, bir ülkede düzeni yıkmak isteyenlerin kolayca sömürdüğü en verimli kaynaktır.
* Yalnız bozuk dil değil, bir de bozuk ağız meselemiz var. Argo ve küfür, bizim çocukluk ve gençliğimizde aşağı katın ve arka sokağın bir ayıbı idi. Şimdi bir çeşit züppe süsü olmuştur. Bu çeşit züppe; giyinişinde, yürüyüş ve oturuşunda, tıraş ve konuşmasında tabiiden uzaklaşmayı nedense marifet sanıyor. Kalabalıklarda çok defa kulağınızı tıkamaktan kendinizi güç tutarsınız.
[[Dosya:Turkish coffee in Istanbul.jpg|144px|thumb|Yalnız bozuk dil değil, bir de bozuk ağız meselemiz var.]]
 
===[[w:İnanç (kitap, Falih Rıfkı Atay)|İnanç (1965)]]===
* '''"Zira ki ziyan ortada bilmem ne kazandık?"''' Sakın bu soruyu politika ödenekçileri ile resmî araba ve konaklara kurulmuş olanlara sormaya kalkışmayın.: "Kör müsün?" deyiverirler.
* Atatürk şu Türkiye kelimesi başından "zavallı" sözünü kaldırdı idi. Ondan sonraki tek marifetimiz; o kaldırılmış, unutulmuş sıfatı da medrese gibi, tekke gibi, şeriat ilk eğitimi ve nikâhı gibi yerine koymak olmuştur.
* SivilLiselerde okuyan sivil gençlik ve Harp Okulu öğretimi gören subay..; Batı'yı da Doğu'yu da gören ve görecek, sosyal adaletçilikle komünistliğin farkını anlayan ve anlayacak, Batı'daki sosyal adalet cennetleri ile Doğu'daki komünist cehennemleri arasında seçmeli kalınca hangisine kavuşmak için çalışılması doğru olduğuna karar veren ve verecek kültürdedir. Öyle bir kargaşa gününde büyük şehir çevrelerindeki gecekondu yüz binlerinin yağma akınlarına pek bel bağlayan Türk komünistlerinin, karşılarında nasıl çetin ve düzenci bir dayatış cephesi bulacaklarına da şüphe etmiyoruz.
* Türkiye'de Amerika ve NATO aleyhtarlığı tamamıyla, yüzde yüz kızıl enternasyonal tertibi ile onun yeraltı "kışkırtma ve propaganda" mekanizmasını ustaca işletmesi ile olmuştur. Türkiye'de Batı'ya karşı davranış Çinlidir, Rus'tur, Türk değildir.
* Ne çare ki vatanın kaderi vatanseverlerin değil, kendilerinden başkasını sevmeyen politikacıların elinde!
* Hemen Tanrı bu yurdu bereli, sakallı sağ ile Demirperde arkası slogancısı soldan korusun!
* Türkiye'de tek yabancı ajanlığı yapan, çoktan beri binbir vesikası ile bilindiği üzere aşırı solculuktur.
 
===[[w:Babanız Atatürk (kitap, Falih Rıfkı Atay)|Babanız Atatürk (1955)]]===
* Eğer Atatürk milletinin ve ordularının başında Anadolu savaşlarını kazanmasaydı bu dünyada vatansız ve hürriyetsiz kalırdınız. Asıl öksüzlük budur. Onun için kitaba "Babanız Atatürk" adını koydum. Hayatınızı ana babanıza; hür, şanlı ve şerefli Türklüğünüzü Atatürk'e borçlusunuz.
* 30 Ağustos 1922 sabahı. Başkomutan Mustafa Kemal, ölmüş olanların cesetleri önünde:
: — Bu acıklı manzara bütün insanlık için utandırıcıdır. Ama meşru vatan savunmasının tabii neticesi. Fakat Türkler başka milletlerin vatanlarında aynı şeyi yapmayacaklar, demişti. Sonra yerde yatan bir Yunan bayrağının kaldırılmasını emretti:
: — Bayrak bir milletin hürriyet sembolüdür. Düşmanın da olsa ona saygı göstermek lazımdır.
* Padişah ki aynı zamanda halifedir. [[Mustafa Kemal Atatürk|Mustafa Kemal]]'in arkasından giden Müslüman değildir, diye hocalara fetva çıkartmıştır. Harp divanı [[Mustafa Kemal Atatürk|Mustafa Kemal]]'i ve arkadaşlarını idama mahkûm etmiştir.
[[Dosya:Signature of Mustafa Kemal Atatürk.svg|144px|thumb|Türk çocukları Sèvres Antlaşması ile ne olacağımızı ve Lausanne Antlaşması ile ne olduğumuzu iyice bilmelidirler.]]
* '''Türk çocukları Sèvres Antlaşması ile ne olacağımızı ve Lausanne Antlaşması ile ne olduğumuzu iyice bilmelidirler.'''
* [[Akıl]] hürdür, dilediği gibi düşünür, serbestçe arar ve bulur.
 
===[[w:Niçin Kurtulmamak? (kitap, Falih Rıfkı Atay)|Niçin Kurtulmamak? (1953)]]===
* Bir Osmanlı prensini ilk defa 1910 sularında Fenerbahçe yolunda görmüştüm. Açık körüklü, tekerleği yaldızlı, mavi atlas döşemeli bir fayton içinde; kostümü hemen hemen sarı, kozmetikli bıyıklarının iki ucu dimdik, genççe bir kadın görünce yarı beline kadar dışarı doğru sarkan, arabacısının yanında harem ağası ve peşinde uzun fesli hafiyeleri ile salnamelerde sadece isimlerini okuduğumuz şehzadelerden biri idi. Osmanlı tarihinde kurucu ve savaşçı padişahların destana benzer hikâyelerini ezberliyorduk. Bir Osmanoğlu'nun bu ilk görünüşünü bir türlü hayalime yedirememiştim. Yaşım hayli küçük olmakla beraber, onda bir piyasa züppesinin gülünçlüğünü sezindim. Çirkin dahi övünülecek hatta sevilecek bir şey verir. Gülünç yalnız düşürür.
 
===[[w:Baş Veren Bir İnkılâpçı (kitap, Falih Rıfkı Atay)|Baş Veren Bir İnkılâpçı (1954)]]===
* Bizden öncekiler Osmanlı veya Müslümandırlar. Türklüğü kimse üstüne kondurmaz. Frenklerin ve onlara uyan Osmanlı alafrangalarının edebiyatı hepimizin ruhunda onulmaz bir aşağılık duygusu yaratmıştır. Yavaş yavaş kendimizi bulmak istiyorduk. Edebiyat-ı cedide romancılarından birinin hikâyesinde "Türk" kelimesini görünce âdeta sevinirdik. Bir Osmanlı efendisinin yazısında ırkımızın adı geçmesinden şeref duyardık. Bu aşağılık duygusu Mustafa Kemal'in tarih ve dil üzerine çalıştığı günlere kadar sürdü.
===[[w:Mustafa Kemal'in Mütareke Defteri (kitap, Falih Rıfkı Atay)|Mustafa Kemal'in Mütareke Defteri (1955)]]===
* O gün yandık. Günlerce, haftalarca, üstümüze memleket yıkılmış gibi, bir can bunaltısı içinde kıvrandık. Atatürk, şimdi bu satırlar üzerinde yaş döken gözlerim kapanıncaya kadar, senin hatıralarını bekleyen nöbetçi neferin olmak şerefini ömrümün son vazifesi sayacağıma emin ol! Senden önce ölmek ne bahtiyarlıkmış.
* Biz tuhaf insanlarız. Birinci Dünya Harbi'ne girmemiş olsak ne olurduk, onu muhakeme ediyoruz. Çünkü girdiğimiz için batmış olduğumuzu biliyoruz. Fakat İkinci Dünya Harbi'ne girmemiş olmanın bahtiyarlığını ölçemiyoruz. Çünkü girip de batmamışız.
 
===[[w:Atatürkçülük Nedir?|Atatürkçülük Nedir? (1966)]]===
* Ben 1932'de Antep'te bir ramazan günü Türk hanımları ile öğle yemeği yemiştim. Yan bakan olmamıştı. '''Bu ramazan ilacımı alabilmek için Bursa yolundaki bir kasabada bir bardak su bulamadım.''' Turistler, Müslüman bile değilken, hepsi aç kalmışlardı. Anayasanın 19. maddesi her gün ayaklar altındadır.
* Anayasaya ve Medeni Kanun'a göre kadın ve erkek eşittir. Bir kadın nasıl iki koca alamazsa bir erkek de iki kadın alamaz.
* Laisizmin manasını iyi anlayalım: Dumlupınar Zaferi vatan bütünlüğünü kurtarmıştır. Millet bütünlüğünü kurtaran, eğitim birliği ve laiklik devrimleridir.
Satır 160 ⟶ 132:
 
===[[w:Kurtuluş (kitap)|Kurtuluş (1966)]]===
* '''Bir türlü şu irticayı rahmetli diye anamadık gitti.''' İnşallah milletçe ve devletçe rahmet-i rahmana kavuşmadan son "hüvelbakiyi onun kitabe-i seng-i mezarı" üstünde görür ve altına yaldızlı yaldızlı, "Ne kendi eyledi rahat ne halka huzur - Yıkıldı gitti cihandan, dayansın ehl-i kubûr" beytini kazdırırız.
* İmkân var mıydı, Atatürk'e bağlı olmak fakat şapkaya, peçesizliğe gâvurluk demek; Atatürk'e tapmak fakat padişahlığı, halifeliği özlemek? CHP'de bile Atatürkçü medrese ve tekkeciler çıktı.
 
===[[w:Atatürk Ne İdi? (kitap, Falih Rıfkı Atay)|Atatürk Ne İdi? (1968)]]===
* NOT — Bana Ankara'dan mektup yollayan okuruma:
: 1 — '''Ayasofya doğrudan doğruya Atatürk'ün emri üzerine müzeye çevrilmiştir.'''
: 2 — Müzeye çevrilişin Türkiye-Yunanistan ilişkileri ile hiçbir ilgisi yoktur. Atatürk, Batı medeniyet toplumları arasına katılan Türkiye Türklüğünün
: eski din ayrışıklığı geleneklerini geride bıraktığını göstermek ve asırlarca kapalı duran eşsiz sanat eserlerini devamlı olarak ziyaretçilere açık
: bulundurmak için Türk şerefini ve itibarını artırıcı bu büyük kararı vermiştir.
* Politikanın bir vatan hizmeti karakteri edinmesini istiyoruz. Atatürk sonrası bozgunculuğu suçu, başta sözde onun olmakla övünen parti olmak üzere bütün partilerindir. Politikacılarındır. Politikacılığı ikbal ve çıkar mesleği olarak seçenlerindir.
* Pek genç yaşımda devamlı olarak yanında idim. Hiçbir fikrimi saklamak ihtiyacını duyduğumu hatırlamıyorum. Dalkavukluğu meslek edinmeyenlerin hepsi de öyle idi. Atatürk'le tartışmak için yiğitliğe lüzum yoktu.
* Kuvayımilliye günlerinde yeşil ve kızıl Mustafa Kemal'e karşı el ele vermişlerdi. Bugün de Atatürkçülüğe karşı el eledirler. Lenin, geriyi ayaklandırmıştı. Geri ve gerici, bir ülkede düzeni yıkmak isteyenlerin kolayca sömürdüğü en verimli kaynaktır.
* Yalnız bozuk dil değil, bir de bozuk ağız meselemiz var. Argo ve küfür, bizim çocukluk ve gençliğimizde aşağı katın ve arka sokağın bir ayıbı idi. Şimdi bir çeşit züppe süsü olmuştur. Bu çeşit züppe; giyinişinde, yürüyüş ve oturuşunda, tıraş ve konuşmasında tabiiden uzaklaşmayı nedense marifet sanıyor. Kalabalıklarda çok defa kulağınızı tıkamaktan kendinizi güç tutarsınız.
[[Dosya:Turkish coffee in Istanbul.jpg|144px|thumb|Yalnız bozuk dil değil, bir de bozuk ağız meselemiz var.]]
 
===[[w:Bayrak (kitap, Falih Rıfkı Atay)|Bayrak (1970)]]===
* '''Namaz mitingcilerine göre ben de komünistim. Nasıl ki haydut yüzlü komünistlere göre gerici isem! Doğru yol bu ikisinin ortasındadır.'''
* Politikacılık kanserine tutulan Türk partilerinin bir büyük eksiği var: vatanseverlik! Vatanı her türlü hırsların üstünde tutmak!
* Bir yazar, Rusya'da kalemi ile yaşayabilmek için Kremlin diktalarının kopyacısı olmalıdır. Rusya, tek biçim kalıptan dökülme kafalar ülkesidir.
* Şirretliği bu kadar ileri götürdüler. Ve sağı kuvvetlendirdiler. Şiddet şiddeti getirir, derler. Demek ki solcular şiddetçi. Ya komando sopalarından yakınmaları neden? Ya imam hatip okullarının saldırışlarından niçin şikâyetçidirler? Yarın halk TİP merkezlerini basarsa, öbür gün komandolar solcuların kafalarını kırarlarsa ne demeye hakları var? Meydan okuyan meydanın her cilvesine katlanmalı değil midir?
: (ABD Büyükelçisi Komer'in arabasını yakanlara tepkisi)
* CHP, Atatürk'ün mirasçısı değildir. Atatürk, İş Bankasındaki parasını dil ve tarih gibi kültür işlerine vakfetmiştir ve CHP'ye de vasilik görevini vermiştir. Bu para CHP solcuları tarafından "gasp" kışkırtmaları ve "küfür" seferlerinde yolluk olarak harcanamaz.
* İdealsiz bir millet cansız düşer. Geriye doğru ideal de olmaz.
* Yahudilikte de şeriatçılık vardır. Tevrat da dünya işlerini düzenler. Fakat İsrail, Tevrat çağına dönmediği için iki buçuk milyonla, yedinci Hicaz asrından ayrılamayan altmış milyon Müslümanı dövmüştür.
* Bizde komünistlik de bayağılaşarak itliğe döndü. Orta Doğu Üniversitesinin işgal kaldırıldıktan sonraki hâlini gördünüz. Bu itler, eşine ancak Amerika'da rastlanabilecek o kültür sarayına layık mıdırlar? Gecekondularda oturan vatandaşlarımızın çocuklarını parasız yediren, içiren, barındıran, okutan kültür sarayını ahıra çevirenlere itten başka ne ad takabilirsiniz?
* Aydınlar azınlığı kara kalabalık içinde ne yapacağını şaşırır. [[Ahlak|Ahlak]]ını bozmadıkça [[politika]]da [[başarı]] kazanamaz.
* 1908 Meşrutiyeti'ne kadar İstanbul'da elektrik yasaktı. Sultan Abdülhamid'in vehmi yüzünden. 19 Ağustos'ta cülus donanmasını yağ kandilleri ve havai fişeklerle yapardık. Ertesi günden başlayarak bütün gazetelerde vezir ve paşa konaklarının donanma haberlerini görmeli idiniz. Sütünlarca. Ufacık mumlu fenerlerin adı "Kandil-i Süreyya - mesil" idi.
* Osmanlı [[tarih]]inin bir "taleb-i ulûm" devri vardır. Medreselerinde artık ders okunmaz. Sokaklar ikide bir sarıklı delikanlı kalabalığı ile dolup taşar. Her bahane ayaklanmak için bir fırsattır. Bizim de bildiğimiz son zamanlarında medreseler asker kaçağı sığınağı idi. Otuzla kırk arasında yıllanmış yobaz takımına sık sık rastlardık. Bunlar ayaklanmalarda elebaşları idiler.
* Tanzimat'tan beri okullarımıza yabancı dil dersi konmuştur. Fakat öğretim metodu o kadar kötüdür ki okuldan çıkanların yüzde ikisi-üçü ancak biraz faydalanmıştır.
* Erbakan laisizmi anayasadan kaldıracakmış. Ne kendisinin ne babasının ne dedesinin haddidir bu.
* Atatürk Türkiye’­yi daha bir asır heyecan üstünde tutacak bir millî ihtiras yaratmıştır: Batı medeniyetinin bir parçası olmak! Kadını kurtarmak. Kafayı Arap kafasından kurtarmak. Kendini kendini bulmak.
* Atatürk’ün ölümünden beri gittikçe küçülüyoruz... Rabat’­ta Nâsır’ın altında kaldık. Dünyanın en geri toplumları arası­na katıldık. Batı basınında adımız geçmedi bile. Atatürk’ün devrimci Türkiye’si bütün Müslüman ilericilerinin çırağı idi. Hepsini Batı medeniyetçiliğine doğru çekiyorduk.
* Şeriatçı, Batılı Türk'e Batılıdan fazla düşmandı. Mütareke günlerinde bir gazetede şöyle bir fıkra çıkmıştı. Sözde bir Türk'e sormuşlar:
: — Türkiye'yi ittihatçıların mı idare etmesini istersin, Yunanların mı?
: — Yunanların! diye cevap vermiş.
* Üniversitedeki sol parti ajanlarının okumakla ilgileri yok. Geçimlerini partileri sağlamıştır. Görevleri anarşi ortamını ayakta tutmak! Okumak isteyen öğrencilerin önlerini kesmek; bıçakla, tabanca ile, molotofkokteylleri ile kapıları tutmak. Elebaşları da solcu profesör, doçent ve asistanlar.
 
==Kaynakça==