Ruşen Eşref Ünaydın: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Türkolog1984 (mesaj | katkılar)
Türkolog1984 (mesaj | katkılar)
Yeni sözler eklendi. Alfabetik sıralama yapıldı.
4. satır:
==Eserleri==
===[[w:Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal ile Mülâkat (kitap)|Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal ile Mülâkat (1918)]]===
* Bana Kanije müdafii Tiryaki Hasan Paşa ile yahut Plevne aslanı Gazi Osman Paşa ile görüşmek mukadder olsaydı bugünkü muhavereden daha fazla mı bir heyecan duyacaktım?
* Yazıhanesi üzerinde bir Çerkez kamasının yanı başında Balzac'ın Colonel Chabert'i, Maupassant'ın Boule de Suif'i, Lavedan'ın Servir'i duruyordu. Şüphe yok ki Paşa, sükûnetli dakikalarının boşluğunu edebiyatla dolduruyor.
* Zira harp sahasında kalın paltolarla kaba çizmelerin içinde uykusuz üç dört gece geçiren bu zat, salonlarda pek mahirane vals edermiş; tanıyanlar Mustafa Kemal Paşa'yı yalnız gözü yılmaz bir kumandan diye değil, aynı zamanda salonlarda pek lezzetle aranan nazik, terbiyeli ve zeki bir kavalye diye anıyorlar.
* Genç bir simada bu kadar engin bir mana gördüğümü hatırlamıyorum: Işıklarla gölgelerin dalgaları arasında sebat, tevekkül, tevazu, vakar, mülâyemet, huşunet, saffet, zekâ... Bütün bu zıt şeylerin toplandığı sarışın ve gayet sevimli bir yüz.
* Ve askerlik hayatına İstanbul'dan Yafa'ya sürülmekle başlayan; Hareket Ordusu gibi, Trablusgarp ve Balkan Muharebeleri gibi memleketin en tehlikeli zamanlarında can verircesine vazife başına atılan bu kahramanın elini sıktım. İçimde ona karşı derin bir hürmet, bir İstanbul çocuğu ruhu ile derin bir şükran olduğu hâlde yanından ayrıldım.
* Yazıhanesi üzerinde bir Çerkez kamasının yanı başında Balzac'ın Colonel Chabert'i, Maupassant'ın Boule de Suif'i, Lavedan'ın Servir'i duruyordu. Şüphe yok ki Paşa, sükûnetli dakikalarının boşluğunu edebiyatla dolduruyor.
* Bana Kanije müdafii Tiryaki Hasan Paşa ile yahut Plevne aslanı Gazi Osman Paşa ile görüşmek mukadder olsaydı bugünkü muhavereden daha fazla mı bir heyecan duyacaktım?
* Zira harp sahasında kalın paltolarla kaba çizmelerin içinde uykusuz üç dört gece geçiren bu zat, salonlarda pek mahirane vals edermiş; tanıyanlar Mustafa Kemal Paşa'yı yalnız gözü yılmaz bir kumandan diye değil, aynı zamanda salonlarda pek lezzetle aranan nazik, terbiyeli ve zeki bir kavalye diye anıyorlar.
 
===[[w:Çanakkale'de Savaşanlar Dediler ki (kitap)|Çanakkale'de Savaşanlar Dediler ki (1918)]]===
* — Derler ki muharebede bizim askerlerin gözüne yeşil sarıklı askerler görünürmüş, siz de gördünüz mü onlardan?
: — Hayır efendim, biz görmedik. Yalnız kuşlar vardı. Yeşil yeşil. Ateşin arasında gezerlerdi. Sonra zeytin ağaçlarına konarlardı. Başka bir şey görmedik.
: (Hüseyin Oğlu Mustafa Onbaşı)''
 
===[[w:Damla Damla (kitap)|Damla Damla (1928)]]===
Satır 19 ⟶ 24:
: ki hayat nedir: Şefkattir o, muhabbettir o. Hayat budur. Ötesi ölümdür, onu ben bilmem. Hayat isterim, hayat..."
: Dinledi ve beğendi.
* Gel, vakitler vaktimizken saçının örgüsüne benzeyelim! Yarın aynı toprağın altında ayrı kalırız.
* Gözler kamaştıran ne varsa müebbeden sende imiş, müebbeden seninmiş gibi gönlümü çiğneye çiğneye geçtin güzelim...
 
===[[w:Atatürk ve Millî Tesanüt (kitap)|Atatürk ve Millî Tesanüt (1954)]]===
Satır 25 ⟶ 31:
 
===[[w:Atatürk'ü Özleyiş (kitap)|Atatürk'ü Özleyiş (1957)]]===
* Çünkü sen, acımayı gerçi bilirdin;, insan ve cömert ruhun vardı; fakat acınmaktan tiksinirdin. Mazlum diye anılmaktan zalim diye adlandırılmak kadar iğrenirdin... Sence kuvvet ve aciz diye iki gerçek vardır. Milletine ve arkadaşlarına bunlardan sadece kuvveti yaraştırırdın.
* Onlar işitmemişler miydi ki Sakarya Savaşı subay savaşı olmuştur. Subay savaşı! Yani şuur ve ülkü savaşı, aydınların savaşı... Bu savaşta üç bin subayımız şehit olmuştur! Yalnız bu bilgi bile insanın gözleri önüne ne olağanüstü manzaralar ve hatıralar getiriyordu.
 
===[[w:Galatasaray ve Futbol (kitap)|Galatasaray ve Futbol (1957)]]===
* Ne şereftir Galatasaraylı şair Emin Bülend'e ki Atatürk onun "Kin" başlıklı şiirini her fırsatta beğenerek okurdu. Hele o şiirin şu:
: Garbın cebîn-i zâlimi affetmedim seni
: Türk'üm ve düşmanım sana kalsam da bir kişi
: beytini ezberinden söylerdi; Çanakkale'ye saldıranlara karşı korken bu mısraları ikide bir bağıra bağıra tekrar ettiğini duygulanarak anlatırdı.
 
==Gazete yazıları==
* Kimi evladını, kimi ıyalini, kimi anasını düşünüyor... Fakat onlara teselli, neşe, faaliyet ve samimiyet veren şey bir millet fikrine hizmet etmek, o uğurda her türlü fedakârlığa hiç tereddütsüz katlanmak gayesidir. Hepsi de "Bunu post kapmak, fırkacılık etmek için yapmıyoruz!" diyorlar. Allah versin, öyle olsun.<ref>Ünaydın, Sivas'ta Kongre Binası ve İçindeki Hayat, 1919</ref>
: (Sivas Kongresi'ne katılanlar için)
* Ey Türk müncîsi ve hak eri, senin gününde yaşadığım için fânilerin en bahtiyarlarından biriyim.<ref>Ünaydın, Müncînin Huzurunda Esir Generaller, 1922 </ref>
: (Mustafa Kemal Paşa'ya)
* Dokuz süngü yiyen bir Mehmetçiğin, önüne üç Yunan askeri katıp yaralarına rağmen vücudunu da bu canlı ganimetleri de kendi karargâhına teslim ettiğini hepimiz biliyoruz... Falih Rıfkı'nın "Ateş ve Güneş"te dediği gibi: "Her zaman düşman bizden çok, biz düşmandan kaviyiz."<ref>Ünaydın, Manevî Kuvvetimiz, 1921</ref>
* Gazi Mustafa Kemal Paşa'yı daima kuvvetleri kuvvetinden üstün sayılan çetin varlıklarla didişmekten haz duyar cidalci bir kudret olarak tanıdım. Harbiye'den neş'etiyle beraber Sultan Hamid istibdadına karşı mücadele, Otuz Bir Mart İsyanı'na karşı Hareket Ordusu'na iştirak, Trablus'ta İtalyan tecavüzüne mukabele; Çanakkale'de İngiliz, Muş ve Bitlis'te Çar gururunu kırışı... Bir zamanlar her hükûmet adamının saydığı Alman nüfuzuna karşı duran, mütarekeden sonra içli dışlı bir sürü düşman kuvvetine karşı millî hareketi ikame ve idame...<ref>Ünaydın, Büyük Hitabeye Dair-I, 1922</ref>
* Etrafında İsmetler, Refetler, Kâzım Karabekirler, Fevziler gibi her biri bir ordu sağlamlığında kudretli ve namuslu kumandanlardan, her biri bir ateş parçası subaylardan halesi olan inanınız bu mülkün ışığıdır... Ve bu son zafer dünyaya gösterdi ki Anadolu'da Yunan istilası küstah bir hayaldir. Hakikat olan Türk varlığıdır...<ref>Ünaydın, Gazasını Tebrik/Gazi Mustafa Kemal Paşa'ya, 1921
</ref>
: (Sakarya Zaferi'nin ardından)
* Dün kendisine millet tarafından başkumandanlık verilen Mustafa Kemal, bugün her zamandan ziyade Türk azmini, Türk imanını şahsında topluyor. O, milletin hizmetindedir; millet de onun hizmetindedir. O biziz, biz oyuz!<ref>Ünaydın, Azim ve İman, 1921</ref>
* Bugün hepimizin kalbindeki bu duyguyu büyük bir ölü, vaktiyle oğluna şöyle anlatmıştı:
: Ümidimiz bu: Ölürsek de biz, yaşar mutlak
: Vatan sizinle şu zindan karanlığından uzak.
: Şimdiki hür Türkiye halkının yarınki hür Türkiye halkına vasiyeti işte ancak budur!..<ref>Ünaydın, Ümit, 1921</ref>
* Çocukluğumuzdaki o ihtiyar nesil çekildikten sonra dünyamız gene gülümsemeyle dolu kalacak sanırdık! Meğer ne yanılmışız! Şimdi bizim neslin daha gençliğinde çektiği acılar ölen ihtiyarların yüz yıla yakın zamanda gördükleri cefanın yekûnunu da aştı.<ref>Ünaydın, Hicret, 1921</ref>
* Dokuz süngü yiyen bir Mehmetçiğin, önüne üç Yunan askeri katıp yaralarına rağmen vücudunu da bu canlı ganimetleri de kendi karargâhına teslim ettiğini hepimiz biliyoruz... Falih Rıfkı'nın "Ateş ve Güneş"te dediği gibi: "Her zaman düşman bizden çok, biz düşmandan kaviyiz."<ref>Ünaydın, Manevî Kuvvetimiz, 1921</ref>
* Dün kendisine millet tarafından başkumandanlık verilen Mustafa Kemal, bugün her zamandan ziyade Türk azmini, Türk imanını şahsında topluyor. O, milletin hizmetindedir; millet de onun hizmetindedir. O biziz, biz oyuz!<ref>Ünaydın, Azim ve İman, 1921</ref>
* Etrafında İsmetler, Refetler, Kâzım Karabekirler, Fevziler gibi her biri bir ordu sağlamlığında kudretli ve namuslu kumandanlardan, her biri bir ateş parçası subaylardan halesi olan inanınız bu mülkün ışığıdır... Ve bu son zafer dünyaya gösterdi ki Anadolu'da Yunan istilası küstah bir hayaldir. Hakikat olan Türk varlığıdır...<ref>Ünaydın, Gazasını Tebrik/Gazi Mustafa Kemal Paşa'ya, 1921
</ref>
: (''Sakarya Zaferi'nin ardından)için''
* Ey gürültüsü yüzlerce yıldır dünyayı tutan Türk askeri! Yüzlerce yıldır alnının yazısı bu iken, şu cefalar yekûnu içinde hâlâ dimdik, hâlâ kaskatı, hâlâ bıkmamış, yılmamış, hâlâ coşkunsun, hâlâ ateş gibisin! Seni yeryüzünün tanıdığı en sürekli kuvvet, hayat ve cefa denen güçlerin bile kıramadığı kuvvet diye seyrettim!..<ref>Ünaydın, Asker Geçerken, 1922</ref>
* Ey Türk müncîsi ve hak eri, senin gününde yaşadığım için fânilerin en bahtiyarlarından biriyim.<ref>Ünaydın, Müncînin Huzurunda Esir Generaller, 1922 </ref>
: (''Mustafa Kemal Paşa için''ya)
* Gazi Mustafa Kemal Paşa'yı daima kuvvetleri kuvvetinden üstün sayılan çetin varlıklarla didişmekten haz duyar cidalci bir kudret olarak tanıdım. Harbiye'den neş'etiyle beraber Sultan Hamid istibdadına karşı mücadele, Otuz Bir Mart İsyanı'na karşı Hareket Ordusu'na iştirak, Trablus'ta İtalyan tecavüzüne mukabele; Çanakkale'de İngiliz, Muş ve Bitlis'te Çar gururunu kırışı... Bir zamanlar her hükûmet adamının saydığı Alman nüfuzuna karşı duran, mütarekeden sonra içli dışlı bir sürü düşman kuvvetine karşı millî hareketi ikame ve idame...<ref>Ünaydın, Büyük Hitabeye Dair-I, 1922</ref>
* Kimi evladını, kimi ıyalini, kimi anasını düşünüyor... Fakat onlara teselli, neşe, faaliyet ve samimiyet veren şey bir millet fikrine hizmet etmek, o uğurda her türlü fedakârlığa hiç tereddütsüz katlanmak gayesidir. Hepsi de "Bunu post kapmak, fırkacılık etmek için yapmıyoruz!" diyorlar. Allah versin, öyle olsun.<ref>Ünaydın, Sivas'ta Kongre Binası ve İçindeki Hayat, 1919</ref>
: (''Sivas Kongresi'ne katılanlar için)''
* Mustafa Kemal Paşa, Anafartalar'daki hizmeti üzerine dahi kendini mirlivalığa terfi ettirmemiş olmalarını mülakat günlerinden sonralardaki hususi konuşmalarında ara sıra bir nevi sitem ve ibretle söylerdi. Ancak Muş'u, Bitlis'i geri aldıktan sonra mirliva olmuştu. Fakat Paşa, Çanakkale kazancından sonra Edirnelilerin kendisini bir fatih gibi karşılamış olmalarını, o cephe gerisi halkının kendisine olanca coşkunluğu ile kadirbilir, hizmetinin değerini vicdan şevkiyle mükâfatlandırır bir kutlayıcı kucak açmış olmasını daima duygulanarak ve Edirnelilere içten sevgi besleyerek anardı.<ref>Ünaydın, Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal ile Mülâkat (1918) Üzerine, 1956</ref>
 
==Konuşmaları==
* Bizleri bağımsızlaştırana bağlanalım! Şair gibi bizler de diyelim ki:
* Türkçe: Analarımızın dili, ana dili, diller güzeli... Yerine göre kılıçtan keskin, çelikten sert, kayadan sarp, boradan hızlı, bürümcükten ince, kelebekten uçucu, çiçekten renkli, kokudan tatlı, altından parlak, sudan duru Türkçe...<ref>Ünaydın, Birinci Türk Dili Kurultayı Kapanış Söylevi, 1932</ref>
: "Esîr-i aşkın olduk, gerçi kurtulduk esaretten!"
* O gün ondan ayrılamıyordum. "Zaman geçmese olmaz mı?" diye düşünüyordum ve ne gariptir, kendimi tutamayıp ona hastalığını hissettirecek bir zayıflıkta bulunacağım diye de her an iğneler üstünde gibi idim. Biliyordum ki o, acınacak durumda görünmekten son derece iğrenir...<ref>Ünaydın, Yedinci Türk Dili Kurultayında Anlattığı Hatıraları, 1954</ref>
: Böylece ona hayranlığımızı bir daha belirtelim. Çünkü o bir yeni adamdı: Hürriyetin, istiklalin âşığı, savaşçısı, davacısı ve timsali adam!<ref>Ünaydın, Yedinci Türk Dili Kurultayında Anlattığı Hatıraları, 1954</ref>
: (Atatürk'ü son görüş)
: (''Mustafa Kemal Atatürk için)''
* Çarşaf eteğinin boyunu aşık kemiği ile ölçer merkez kumandanlığından dünya güzeli Keriman'ı iftiharla, saygı ile karşılayacak, ona "Ece" adı verecek Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal'e varan mesafeyi aşmayı kime borçluyuz arkadaşlar? Kime borçluyuz, Türk kadınını Amerikan, İngiliz, Fransız, Alman kadın kardeşlerinden farksız hür ve medeni bir Türk aile ve hazine kaynağı olarak kabul etme ve kabul ettirme çabasını? Hem de "süfrajet"siz, "grev"siz, zorlayışsız...<ref>Ünaydın, Yedinci Türk Dili Kurultayında YaptığıAnlattığı KonuşmadanHatıraları, 1954</ref>
* "Kemalizm" dedikleri kuru etiket değildir, diri isabettir!<ref>Ünaydın, Yedinci Türk Dili Kurultayında Anlattığı Hatıraları, 1954</ref>
* BizleriO bağımsızlaştıranagün bağlanalım!ondan Şairayrılamıyordum. gibi"Zaman bizlergeçmese de diyelim ki:olmaz mı?"Esîr-i aşkındiye olduk,düşünüyordum gerçive kurtuldukne esaretten!"gariptir, Böylecekendimi tutamayıp ona hayranlığımızıhastalığını hissettirecek bir dahazayıflıkta belirtelim.bulunacağım Çünküdiye ode birher yenian adamdı:iğneler Hürriyetin,üstünde istiklalingibi âşığı,idim. savaşçısıBiliyordum ki o, davacısıacınacak vedurumda timsaligörünmekten adam!son derece iğrenir...<ref>Ünaydın, Yedinci Türk Dili Kurultayında Anlattığı Hatıraları, 1954</ref>
: (''Atatürk'ü son görüş)''
: (Mustafa Kemal Atatürk için)
* Türkçe: Analarımızın dili, ana dili, diller güzeli... Yerine göre kılıçtan keskin, çelikten sert, kayadan sarp, boradan hızlı, bürümcükten ince, kelebekten uçucu, çiçekten renkli, kokudan tatlı, altından parlak, sudan duru Türkçe...<ref>Ünaydın, Birinci Türk Dili Kurultayı Kapanış Söylevi, 1932</ref>
* Vasiyetiyle bağışıyla onların yaşamasını ve yaşatılmasını "nura doğru yürümemizin" en önemli esaslarından ikisi saydığını belirtmiş oldu. Türk Tarih Kurumunu yaratmakla "Kendinizi tanıyın." ve Türk Dil Kurumunu yaratmakla "Özünüzü unutmayın, yabancılıklardan arının." demiş oldu.<ref>Ünaydın, Yedinci Türk Dili Kurultayında Anlattığı Hatıraları, 1954</ref>
: (''Atatürk'ün tarih ve dile verdiği önemi anlatırken)''
 
* Çarşaf eteğinin boyunu aşık kemiği ile ölçer merkez kumandanlığından dünya güzeli Keriman'ı iftiharla, saygı ile karşılayacak, ona "Ece" adı verecek Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal'e varan mesafeyi aşmayı kime borçluyuz arkadaşlar? Kime borçluyuz, Türk kadınını Amerikan, İngiliz, Fransız, Alman kadın kardeşlerinden farksız hür ve medeni bir Türk aile ve hazine kaynağı olarak kabul etme ve kabul ettirme çabasını? Hem de "süfrajet"siz, "grev"siz, zorlayışsız...<ref>Ünaydın, Yedinci Türk Dili Kurultayında Yaptığı Konuşmadan, 1954</ref>
 
==Kaynakça==