Falih Rıfkı Atay: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmemiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Türkolog1984 (mesaj | katkılar)
Türkolog1984 (mesaj | katkılar)
Ekleme.
14. satır:
: (Deniz Gezmiş hakkında)
* Atatürk’ün şapkasından Erbakan’ın takunyasına gelinceye kadar kırk dört yıl geçti. Atatürk’ün amacı bir başlık değiştirmek değildi. Kafanın içinde bir şey değiştirmekti. Türk kafasını kara inançlardan kurtarmaktı. '''Erbakan’ın kafası ayaklarındadır.'''<ref>Atay, 44, 1969</ref>
: (Necmettin Erbakan hakkında)
* En iyisi çalışmak, unutabilecek kadar çalışabilmek... '''Bedbahtlar ölümü düşünmeye vakit bulanlardır.''' Ömrü kısaltan en büyük hastalık; hayatta vazifesiz kalmak, yaşamayı bitirmiş olduğu hissi içinde kendi üstüne çökmek değil midir?<ref>Atay, 50 Yaşım, 1943</ref>
* Bir padişah ki budalaca kuruntu yüzünden, yirminci yüzyılda, İstanbul'a elektrik sokmaz. Telefon getirtmez. Askere manevra fişeği ile de ateş talimi yaptırmaz. Donanmayı, eğer denize açılırsa toplarını Yıldız'a çevirip vurabilir diye ön köprü ile bağlı Haliç'te çürütür. Bir padişah ki okullarda edebiyat dersi okutmaz. Kuru övme dışında tarih dersi verdirmez. Aşk şiirini, romanını bile yasak eder. Kendi adıdır diye bir sabah uyanıp bütün kısa "a"lı Hamidleri uzun "a"lı Hâmid'e ve veliahtının adıdır diye bütün Reşad adlarını Neşet'e değiştirtir. '''Otuz üç yıl böyle bir padişahın hükmü altında çöküp giden bu memlekette 1965'te onu "Ulu Hakan" diye ananları deneme tavşanı gibi kullanılmak üzere akıl hastanesine yollamaz da ne yaparsınız?'''<ref>Atay, Ulu, 1965</ref>
: (II. Abdülhamid hakkında)
* Sonra nasıl tarih okumuş bu? Osmanlı padişahlığı devri yalancı şahitli, rüşvetçi kadı mahkemeleri ile dolup taşardı. Her mahkemenin kapısı karşısında bir yalancı şahit kahvesi vardı. O devrin şeyhülislamları ve müftüleri değil midir ki İngilizlere kulluk ederek Anadolu'da vatanı kurtarmak için savaşan cihatçıları fetva ile "tekfir" etmişlerdir. '''Nasıl cumhuriyet memurudur bu ki cumhuriyete karşı padişahlık devrini ileri sürer?''' Nasıl cumhuriyet memurudur bu ki anayasa korurluğu altındaki Medeni Kanun'un erkekle eşit kıldığı, açtığı ve her mesleğe serbest bıraktığı Türk kadınına hakaret eder? Nasıl din adamıdır bu ki dini, en kötü politikacılık yolunda "kirletmeye" cesaret eder?<ref>Atay, İki Bin Kişiye Bir Konferans, 1969 (?)</ref>
: (Dönemin Konya müftüsü hakkında)
* Bırakınız, son damlasına kadar, gözyaşlarınızı onun yasında tüketiniz; '''Atatürk'ün ölümünü görmüş olanlar, bir daha kime ağlayacaksınız?'''<ref name="otomatik oluşturuldu1" />
Satır 23 ⟶ 24:
* Atatürk'ün en büyük gururu '''Türk milletinin evladı olmaktı.'''<ref>Atatürk'ten sonra Atatürk, Gür yayınları, s. 70</ref>
* Batı Batı'dır, Doğu ise Doğu... Ne uğursuz günde söylemiş bu sözü söyleyen. '''Sarıklı, şalvarlı ne isek fesli, redingotlu veya silindirli, fraklı yine oyuz.'''<ref>Atay, Üslûp, 1954</ref>
* '''Tesalyalı bir Rum niçin Uşak'ın bağlarını yaktı?''' Giritli bir haydut niçin Uşak kadınlarını ateşe attı? Atina barlarında caka eden pudralı zabit ne hakla Uşak köylülerinin halılarını götürdü ve Atina orospularının ayağı altına serdi?<ref>Atay, Burası Garbî Anadolu, 1922</ref>
* Anadolu'da bir tek milletin evlatları oturmaktadırlar. '''Kan birdir, ihtiyaç birdir, dava birdir, tarih birdir.''' Bu som birliğin herhangi bir köşesinde en küçük bir aksa ve gedik bırakmak cumhuriyet için affedilmez bir suç olur.<ref>Atay, Tunceli, 1935</ref>
* Kadın, hanımlığa çıkınca ve toplantılara karışınca cemiyet de yavaş yavaş eski katılığını ve kabalığını kaybetti. '''Nezaket denen şey, kadının hanımlaşması ile beraber doğdu.'''<ref>Atay, Kadın, 1951</ref>
* 26 Aralık'ta doğmuşum. Takvim, 25 Aralık için uzun gecelerin sonu der. Keşke öyle olsaydı... '''Ben şu hayli uzun ömrümde güneşe doyamadım.''' En parlağı, Atatürk kadar sürdü.<ref>Atay, Yaş Üzerine, 1964</ref>
 
==Eserleri==
Satır 60 ⟶ 65:
* Bir Osmanlı prensini ilk defa 1910 sularında Fenerbahçe yolunda görmüştüm. Açık körüklü, tekerleği yaldızlı, mavi atlas döşemeli bir fayton içinde; kostümü hemen hemen sarı, kozmetikli bıyıklarının iki ucu dimdik, genççe bir kadın görünce yarı beline kadar dışarı doğru sarkan, arabacısının yanında harem ağası ve peşinde uzun fesli hafiyeleri ile salnamelerde sadece isimlerini okuduğumuz şehzadelerden biri idi. Osmanlı tarihinde kurucu ve savaşçı padişahların destana benzer hikâyelerini ezberliyorduk. Bir Osmanoğlu'nun bu ilk görünüşünü bir türlü hayalime yedirememiştim. Yaşım hayli küçük olmakla beraber, onda bir piyasa züppesinin gülünçlüğünü sezindim. '''Çirkin dahi övünülecek hatta sevilecek bir şey verir. Gülünç yalnız düşürür.'''
* İki buçuk asırdan beri varlığı tehlikeye giren Türklüğün henüz tam kurtuluşa erdiğine inananlardan değilim. İleri Batı dünyası toplulukları içinde zekâmızın, kabiliyetlerimizin, irade ve cesaretimizin bize hak kazandırdığı şerefli yerimizi alıncaya kadar savaşımız en başta bir medeniyetçilik savaşı olmak kaderindedir.
* Cumhuriyet devrinin ikinci kusuru, müspet bilgiye dayanan ilk eğitim terbiyesini kasaba ve köye sokmakta geç kalması ve binlerce köye de hiç sokamamış olmasıdır. Japonlar eciş bücüş yazılarıyla dahi ilk eğitim görenler nispetini İsveç'ten sonra Garp dünyasında rekor derecesine çıkarmışlardır.
 
===[[w:Baş Veren Bir İnkılâpçı (kitap, Falih Rıfkı Atay)|Baş Veren Bir İnkılâpçı (1954)]]===
Satır 76 ⟶ 82:
===[[w:Çile (kitap, Falih Rıfkı Atay)|Çile (1955)]]===
* '''Takılma, sevimli kılar. Bunu yalnız somurtkan Şark ve çatık kaşlı diktatörler anlamaz.''' Rusya'da mizah ve karikatür yoktur. Hitler'in ne kendisi ne de Almanya'sı gülmüştür.
* Alafrangaya göre Türk değil, Osmanlı idik. Alaturkaya göre Türk değil, Müslümandık. Biz kendimize ilk defa Türk diyen, soyumuzun da Müslümanlığımızın da varlığını ve şerefini ancak Türk milliyetçiliği ve Batı medeniyetçiliğinde gören bir avuç delikanlı idik.
 
===[[w:Mustafa Kemal'in Ağzından Vahdettin (kitap, Falih Rıfkı Atay)|Mustafa Kemal'in Ağzından Vahdettin (1955)]]===
* (Atatürk anlatıyor:) '''Çok iyi anladığım; veliahtlığında, padişahlığında bütün his ve fikirlerini, temayüllerini, sahtekârlıklarını tanıdığım adamdan nasıl yüksek ve asil bir hareket bekleyebilirdim?''' "Memleketi kurtarmak lazımdır, istersem bunu yapabilirmişim." Kısaca hemen hükmümü verdim. Vahdettin demek istiyordu ki: Hiçbir kuvvetimiz yoktur. Tek dayanağımız İstanbul'a hâkim olanların siyasetine uymaktır. Benim memuriyetim, onların şikâyet ettikleri meseleleri hâlletmektir. Eğer onları memnun edebilirsem, memleketi ve halkı bu siyasetin doğru olduğuna inandırabilirsem ve bu siyasete karşı gelen Türkleri yatıştırırsam Vahdettin'in arzularını yerine getirmiş olacaktım.
* (Atatürk anlatıyor:) Vahdettin kabinelerinde benim için iki zıt fikir olduğunu yukarıda söylemiştim: Biri, beni lehlerinde kazanmak isteyenler; diğeri, hiçbir suretle güvenilmemem gerektiğini iddia edenler! Aylarca münakaşalardan sonra hangi fikir hak kazanmış, bilir misiniz? "Mustafa Kemal'e güvenilemez! Mustafa Kemal, İstanbul'da birtakım olumsuz telkinler, belki hazırlıklar yapıyor. Bu adamı İstanbul'dan uzaklaştırmak lazımdır. Mustafa Kemal'i Anadolu dağlarına atmalı ve orada çürütmeli!" Nihayet bu karar üzerinde mutabık kalmışlar. Bunu işiten yakın arkadaşlarım beni tebrik ettiler.
* (Atatürk anlatıyor:) Zavallı Talât Paşa! Kendisinin bir çapkın Ermeni kurşunuyla Berlin sokaklarında yere serildiğini işittiğim zaman ne kadar üzülmüştüm.
 
===[[w:Mustafa Kemal'in Mütareke Defteri (kitap, Falih Rıfkı Atay)|Mustafa Kemal'in Mütareke Defteri (1955)]]===
Satır 89 ⟶ 97:
* Hepsi inkılap uğruna ölmekten söz ederken Mustafa Kemal:
: — Mesele ölmekte değil, ölmeden idealimizi gerçekleştirmektedir, diyordu.
* Menfaat karşısında küçülenlerden büyük yetişmez.
* ... Atatürk yüzüme baktı: "Sen benim tarihimi yazacak olanlardansın. İşin gerçeği, kendisinin benimle gelmesini istemeye gitmiştim.
: — Yeni evlendim. Beni biraz rahat bırak, dedi. Gelmek istemedi."
: (1919'da Samsun'a davete İsmet İnönü'nün ret cevabı)
* Kadın anlayışında pek Garplı olduğu söylenemez. Hatta hanımların tırnaklarını boyamasını bile istemezdi. Son derece kıskançtı. Denebilir ki harem eğiliminde idi. Bu onun hissi, mizacı ve alışkanlığıdır. Kafasına göre kadın, hür ve erkekle eşit olmalı idi. Batı medeniyeti dünyasının kadını ile Türk kadını bütün aşağılık duygularından kurtarılmalı idi. Medeni Kanun'la Türk kadınına Garp kadınının bütün haklarını veren Atatürk, kendi münasebetlerinde, bırakınız ecnebi erkekle evlenen Türk kadınını, ecnebi kadınla evlenen Türk erkeğine bile tahammül etmezdi. Devrimlerin büyük ve eşsiz kahramanı, kendi koyduğu kanunun sonuçları ile karşılaşmak lazım gelince, "Bize göre değil ha çocuklar..." dedi.
 
[[Dosya:Anit Kabir (6526103103).jpg|thumb|right|144px|Ömürlerini yeniden yaşamak isteyenler çoktur. Bizim kuşaktan ömürlerini tekrarlamaya cesaret edenler bulunabileceğini pek sanmıyorum.<br>~ [[w:Batış Yılları|Batış Yılları]]]]
Satır 95 ⟶ 108:
*Kapitülasyonları henüz bilmezdik. Fakat Osmanlı polisinin ve hafiyelerinin ne Pera Palas ne de Anadolu Demiryolları İdaresi kapısından içeriye giremeyeceğini bilirdik.
*Ahirette bizim cennete, onların cehenneme gideceklerini ilmihal hocalarından öğreniyorduk ama neden bütün [[dünya]] nimetleri hep Müslüman olmayanlarda idi?
* Başbakan kadınlarımıza da erkeklerle savaşmalarını tavsiye etti. Eğer Atatürk'ün onlara verdiği hakları onlar bu türlü savaşma ile almaya kalksalardı şimdi henüz vapurların perdeli harem tarafında oturuyorlardı.
* Hayat Müslüman semtlerinde göze çarpıcı bir yavaşlık gösterir. Buluşmalar şu veya bu saatte değil, "ikindi sularında..." gibi ölçülere bağlanmıştır. Ben "dakika" denen bir zaman ölçüsü olduğunu 1906 veya 1907'de Yakacık'ta iken Hügnen'in trenlerine yetişmek için koşarken öğrendim.
*Ama İslamcılık da yalnız biz Türklerde idi. Filistin ve Irak cephelerinde ordumuza Hint Müslüman askerleri saldırıyordu. Peygamberin torunları İngilizlerle birleşerek Hicaz'da isyan etmişlerdi. [[T. E. Lawrence|Lavrens]]'in emri altında Medine'ye hücum eden [[w:Faysal bin Hüseyin|Emir Faysal]]'a karşı dedesi [[Muhammed bin Abdullah|Muhammed]]'in kabrini biz Türkler savunuyorduk.
Satır 112 ⟶ 126:
 
===[[w:İnanç (kitap, Falih Rıfkı Atay)|İnanç (1965)]]===
* '''Hemen Tanrı bu yurdu bereli, sakallı sağ ile Demirperde arkası slogancısı soldan korusun!'''
* '''"Zira ki ziyan ortada bilmem ne kazandık?"''' Sakın bu soruyu politika ödenekçileri ile resmî araba ve konaklara kurulmuş olanlara sormaya kalkışmayın: "Kör müsün?" deyiverirler.
* Atatürk şu Türkiye kelimesi başından "zavallı" sözünü kaldırdı idi. Ondan sonraki tek marifetimiz; o kaldırılmış, unutulmuş sıfatı da medrese gibi, tekke gibi, şeriat ilk eğitimi ve nikâhı gibi yerine koymak olmuştur.
* Liselerde okuyan sivil gençlik ve Harp Okulu öğretimi gören subay; Batı'yı da Doğu'yu da gören ve görecek, sosyal adaletçilikle komünistliğin farkını anlayan ve anlayacak, Batı'daki sosyal adalet cennetleri ile Doğu'daki komünist cehennemleri arasında seçmeli kalınca hangisine kavuşmak için çalışılması doğru olduğuna karar veren ve verecek kültürdedir. Öyle bir kargaşa gününde büyük şehir çevrelerindeki gecekondu yüz binlerinin yağma akınlarına pek bel bağlayan Türk komünistlerinin, karşılarında nasıl çetin ve düzenci bir dayatış cephesi bulacaklarına da şüphe etmiyoruz.
* Türkiye'de Amerika ve NATO aleyhtarlığı tamamıyla, yüzde yüz kızıl enternasyonal tertibi ile onun yeraltı "kışkırtma ve propaganda" mekanizmasını ustaca işletmesi ile olmuştur. Türkiye'de Batı'ya karşı davranış Çinlidir, Rus'tur, Türk değildir.
* Ne çare ki vatanın kaderi vatanseverlerin değil, kendilerinden başkasını sevmeyen politikacıların elinde!
* Hemen Tanrı bu yurdu bereli, sakallı sağ ile Demirperde arkası slogancısı soldan korusun!
* Türkiye'de tek yabancı ajanlığı yapan, çoktan beri binbir vesikası ile bilindiği üzere aşırı solculuktur.
* Maskeliler Atatürk'ün düşmanıdırlar ama şimdi bunu açığa vuramazlar. Sokaklardan kan selleri akıp diledikleri kızıl iktidar kurulursa sollar Atatürk için ne düşünmektedirler, o zaman anlarsınız.
* Böyle giderse bu memleketi, Yunanlardan kurtarır gibi, politikacılardan kurtarma davası alıp yürüyecek. En çok tutulan fikir akımı da o olacak!
 
===[[w:Atatürkçülük Nedir?|Atatürkçülük Nedir? (1966)]]===
* ... bir vesika üzerine "Partim..." sözünü yazınca rahmetli Recep Peker:
* Ben 1932'de Antep'te bir ramazan günü Türk hanımları ile öğle yemeği yemiştim. Yan bakan olmamıştı. '''Bu ramazan ilacımı alabilmek için Bursa yolundaki bir kasabada bir bardak su bulamadım.''' Turistler, Müslüman bile değilken, hepsi aç kalmışlardı. Anayasanın 19. maddesi her gün ayaklar altındadır.
: — Paşam niçin Cumhuriyet Halk Partisi yazmıyorsunuz? diye sormuştu. Atatürk:
: '''— Ne bileyim sonuna kadar Cumhuriyet Halk Partisinin benim partim olarak kalacağını?''' demişti.
: Ne kadar da ilerisini görücü imiş.
* Ben 1932'de Antep'te bir ramazan günü Türk hanımları ile öğle yemeği yemiştim. Yan bakan olmamıştı. '''Bu ramazan ilacımı alabilmek için Bursa yolundaki bir kasabada bir bardak su bulamadım.''' Turistler, Müslüman bile değilken, hepsi aç kalmışlardı. Anayasanın 19. maddesi her gün ayaklar altındadır.
* Anayasaya ve Medeni Kanun'a göre kadın ve erkek eşittir. Bir kadın nasıl iki koca alamazsa bir erkek de iki kadın alamaz.
* Laisizmin manasını iyi anlayalım: Dumlupınar Zaferi vatan bütünlüğünü kurtarmıştır. Millet bütünlüğünü kurtaran, eğitim birliği ve laiklik devrimleridir.
[[Dosya:Ataturk at Cankaya Library 16 July 1929.jpg|144px|thumb|[[Mustafa Kemal Atatürk|Atatürk]] devrimlerinin iki temel taşı, [[laiklik|laisizm]] ve eğitim birliğidir.<br>~ [[w:Atatürkçülük Nedir?|Atatürkçülük Nedir?]]]]
* '''[[Mustafa Kemal Atatürk|Atatürk]] devrimlerinin iki temel taşı, [[laiklik|laisizm]] ve eğitim birliğidir.''' Millet bütün [[dünya]] işlerinde ne şeriat ne de herhangi bir ideolojinin baskısı altında olmayarak yalnız günün şartları içinde kendisi için en yararlıyı düşünerek karar verir: [[Atatürkçülük|Öz Atatürkçülük]] budur.
[[Dosya:Cumhuriyet Aniti.JPG|144px|thumb|Ne Tanzimat ne Birinci ne de İkinci Meşrutiyet; Osmanlı İmparatorluğu'nu kurtarmanın yolu [[din]] ve [[dünya]] işlerini ayırmak, Arap medresesi yerine Batı üniversitesi kurmak, akıl hürriyetini sağlamak olduğu üstünde durup onun şartlarını hazırlamamıştır.]]
* Ne Tanzimat ne Birinci ne de İkinci Meşrutiyet; Osmanlı İmparatorluğu'nu kurtarmanın yolu [[din]] ve [[dünya]] işlerini ayırmak, Arap medresesi yerine Batı üniversitesi kurmak, [[akıl]] [[özgürlük|hürriyet]]inihürriyetini sağlamak olduğu üstünde durup onun şartlarını hazırlamamıştır.
* '''[[Din]] ile şeriatı bugün bile birbirine karıştıran üniversite diplomalı kimseler var.''' [[Tanrı]]'ya inanırsınız. Ona karşı güvenlerinizi yerine getirirsiniz. Din burada biter, ötesi şeriattır. Şeriatçılık demek, Müslüman toplumlarını yedinci yüzyıl Hicaz aşiretleri şartlarına doğru geri sürüklemek demektir.
* Bence hiç olmazsa [[Ahmet Cevdet Paşa|Cevdet Tarihi]] ile Vakanüvis Lütfi'yi okumamak aydın takımı için büyük bir eksikliktir. [[Tarih|Geçmiş]] denen bir şey vardır ya, onun yüzyıllardan beri geçmeyen bir yanı da var ki ikide bir karşılaşmaktan veya geri tepmesinden bir türlü tam kurtuluşa eremiyoruz.
* '''Bugünkü Batı uygarlığının mayası, eski Yunan [[ilim]] ve [[felsefe]]sidir.''' Temeli nedir bu ilim ve felsefenin? [[İnsan]] [[akıl|aklını]]; aramak, sormakla bilmek; anlamak, açıklamak ve yorumlamakla [[özgürlük|hür]] kılmak!
* 18. yüzyılın sonlarında medreseye müspet [[bilim]]leriilimleri sokmayı bırakınız, "Talim gâvur işidir." diye Nizam-ı Cedit ordusunun ortadan kaldırıldığını görüyoruz ki kışkırtma elebaşlarından biri Şeyhülislam Ataullah Efendi idi.
* Bence hiç olmazsa [[Ahmet Cevdet Paşa|Cevdet Tarihi]] ile Vakanüvis Lütfi'yi okumamak aydın takımı için büyük bir eksikliktir. [[Tarih|Geçmiş]] denen bir şey vardır ya, onun yüzyıllardan beri geçmeyen bir yanı da var ki ikide bir karşılaşmaktan veya geri tepmesinden bir türlü tam kurtuluşa eremiyoruz.
* Birinci Dünya Savaşı'nda ordumuz için "Muzaffer olmasın ya Rab!" redifli bir gazel yazan hoca İstanbul'a dönmüş, halifenin şeyhülislamı olmuştu. Bir sarıklı hoca, Sait Molla, İngiliz karargâh kapılarında jurnal verme nöbeti bekliyordu. Medrese, [[Mustafa Kemal Atatürk|Mustafa Kemal]]'in ve onunla çarpışanların "katli vacip" olduğuna fetva vermişti.
* 18. yüzyılın sonlarında medreseye müspet [[bilim]]leri sokmayı bırakınız, "Talim gâvur işidir." diye Nizam-ı Cedit ordusunun ortadan kaldırıldığını görüyoruz ki kışkırtma elebaşlarından biri Şeyhülislam Ataullah Efendi idi.
* Bütün Müslümanlık dünyasının gerileme ve çökme sebebi "gâvur" değil, "softa"dır.<ref name=Ataturkculuk>Atatürkçülük Nedir? Falih Rıfkı Atay, Bateş, s. 18, s. 41</ref>
* Birinci Dünya Savaşı'nda ordumuz için "Muzaffer olmasın ya Rab!" redifli bir gazel yazan hoca İstanbul'a dönmüş, halifenin şeyhülislamı olmuştu. Bir sarıklı hoca, Sait Molla, İngiliz karargâh kapılarında jurnal verme nöbeti bekliyordu. Medrese, [[Mustafa Kemal Atatürk|Mustafa Kemal]]'in ve onunla çarpışanların "katli vacip" olduğuna fetva vermişti.
* Yalnız [[akıl]] [[özgürlük|hürriyet]]inihürriyetini sınırlayıcı, [[eğitim]] ve [[hukuk]] birliği ile [[laiklik|laisizm]]ilaisizmi sarsıcı her şey [[Atatürkçülük|Atatürkçülüğe]] hıyanet etmektir.<ref name=Ataturkculuk/>
* Bütün Müslümanlık dünyasının gerileme ve çökme sebebi "gâvur" değil, "softa"dır.<ref name=Ataturkculuk>Atatürkçülük Nedir? Falih Rıfkı Atay, Bateş, s. 18, s. 41</ref>
* Yalnız [[akıl]] [[özgürlük|hürriyet]]ini sınırlayıcı, [[eğitim]] ve [[hukuk]] birliği ile [[laiklik|laisizm]]i sarsıcı her şey [[Atatürkçülük|Atatürkçülüğe]] hıyanet etmektir.<ref name=Ataturkculuk/>
 
===[[w:Kurtuluş (kitap)|Kurtuluş (1966)]]===
Satır 141 ⟶ 159:
* İmkân var mıydı, Atatürk'e bağlı olmak fakat şapkaya, peçesizliğe gâvurluk demek; Atatürk'e tapmak fakat padişahlığı, halifeliği özlemek? CHP'de bile Atatürkçü medrese ve tekkeciler çıktı.
* Bizim ordumuz ihtilalleri millî kurtuluş için yapmıştır. Hiçbir zaman iktidarı ele almak ve iktidarda kalmak için yapmamıştır. Bu arka niyette olanları da yola getirmiştir.
 
===[[w:Pazar Konuşmaları (kitap, Falih Rıfkı Atay)|Pazar Konuşmaları (1966)]]===
* '''Bir Türk'e Türklüğün aşkı, bir Osmanlı'ya Araplık sevdasından daha az bağışlanmamalıdır.'''
* Bir Türk, Türklüğüne inanabilmek için en başta Türkçesine inanabilmelidir.
 
===[[w:Atatürk Ne İdi? (kitap, Falih Rıfkı Atay)|Atatürk Ne İdi? (1968)]]===
Satır 154 ⟶ 176:
[[Dosya:Turkish coffee in Istanbul.jpg|144px|thumb|Yalnız bozuk dil değil, bir de bozuk ağız meselemiz var.]]
* Atatürk devrim prensiplerini ilgilendiren meseleler dışında Millet Meclisi çalışmalarına karışmamıştır. Tartışmalar serbestti. Hele salı günkü parti toplantılarında yapılmadık tenkit kalmazdı. Atatürk devrinde birçok bakanlar, onun yakınları da içinde olmak üzere, grup toplantılarında yıpranarak düşmüşlerdir.
* Biz yalnız kendimize hak veren, başımıza gelenlerden bizden olmayanları sorumlu tutan pek tuhaf bir milliyetçilik "peyda ettik." Bu milliyetçiliğin mayası "gâvur düşmanlığı"dır.
* Şu 46'ncı 23 Nisan'daki hâlimize bakın: Sokağın solunda Rusyacı "Go home" çığırtkanları, sağında Ayasofyacı 31 Mart 1909 hortlakları... Nasıl bir daha o beyti hatırlamazsın: "Öyle bir nehr-i muazzam gibi cûş etmişsin - Fakat eyvah çorak yerde akıp gitmişsin!"
* İstanbul'u alana ne kötülük etti Atatürk? Onun tahtından indirdiği adam, ki adı Mehmet Vahdettin'dir, İstanbul'u Sèvres'de düşmanlarımıza teslim etti idi. İstanbul'u alan da Mehmet, veren de Mehmet. Kurtaran, iki defa kurtaran Mustafa Kemal!
* Hemen derslerimizi alalım: Bizim sol akım geridir. Geçen asır sloganları ile kıskançlık gibi, yağmacılık gibi ilkel insan zaaflarını işleyerek tutunmaya uğraşıp durur.
 
===[[w:Bayrak (kitap, Falih Rıfkı Atay)|Bayrak (1970)]]===
Satır 165 ⟶ 189:
* CHP, Atatürk'ün mirasçısı değildir. Atatürk, İş Bankasındaki parasını dil ve tarih gibi kültür işlerine vakfetmiştir ve CHP'ye de vasilik görevini vermiştir. Bu para CHP solcuları tarafından "gasp" kışkırtmaları ve "küfür" seferlerinde yolluk olarak harcanamaz.
* İdealsiz bir millet cansız düşer. Geriye doğru ideal de olmaz.
* Yerine geçen bir "ikinci adam"dı. Kendini tutturabilmek için çevresini eski devir gericileri ve Atatürk düşmanları ile donattı. Paradan, puldan Atatürk resimlerini çıkarttı. Sonunda demokrasiye geçiş devrinde medreseleri açarak şeriatçılığı yeniden diriltmiştir.
: (İsmet İnönü hakkında)
* Yahudilikte de şeriatçılık vardır. Tevrat da dünya işlerini düzenler. Fakat İsrail, Tevrat çağına dönmediği için iki buçuk milyonla, yedinci Hicaz asrından ayrılamayan altmış milyon Müslümanı dövmüştür.
* Bizde komünistlik de bayağılaşarak itliğe döndü. Orta Doğu Üniversitesinin işgal kaldırıldıktan sonraki hâlini gördünüz. Bu itler, eşine ancak Amerika'da rastlanabilecek o kültür sarayına layık mıdırlar? Gecekondularda oturan vatandaşlarımızın çocuklarını parasız yediren, içiren, barındıran, okutan kültür sarayını ahıra çevirenlere itten başka ne ad takabilirsiniz?
* Aydınlar azınlığı kara kalabalık içinde ne yapacağını şaşırır. [[Ahlak|Ahlak]]ınıAhlakını bozmadıkça [[politika]]dapolitikada [[başarı]] kazanamaz.
* 1908 Meşrutiyeti'ne kadar İstanbul'da elektrik yasaktı. Sultan Abdülhamid'in vehmi yüzünden. 19 Ağustos'ta cülus donanmasını yağ kandilleri ve havai fişeklerle yapardık. Ertesi günden başlayarak bütün gazetelerde vezir ve paşa konaklarının donanma haberlerini görmeli idiniz. Sütünlarca. Ufacık mumlu fenerlerin adı "Kandil-i Süreyya - mesil" idi.
* Osmanlı [[tarih]]inintarihinin bir "taleb-i ulûm" devri vardır. Medreselerinde artık ders okunmaz. Sokaklar ikide bir sarıklı delikanlı kalabalığı ile dolup taşar. Her bahane ayaklanmak için bir fırsattır. Bizim de bildiğimiz son zamanlarında medreseler asker kaçağı sığınağı idi. Otuzla kırk arasında yıllanmış yobaz takımına sık sık rastlardık. Bunlar ayaklanmalarda elebaşları idiler.
* Tanzimat'tan beri okullarımıza yabancı dil dersi konmuştur. Fakat öğretim metodu o kadar kötüdür ki okuldan çıkanların yüzde ikisi-üçü ancak biraz faydalanmıştır.
* Ne demekmiş gelenekçilik? Osmanlı şartlarına dönmekten başka! Yere bağdaş kurup sinide elle yemek, kadını çuvala tıkmak, kızları satmaktan başka! Bir Erbakan 1909'da asılan Vahdeti’nin istediklerini isteyerek Konya’dan milletvekili seçilmiştir. O da başı takkeli gelenekçi!
* Erbakan laisizmi anayasadan kaldıracakmış. Ne kendisinin ne babasının ne dedesinin haddidir bu.
* Atatürk Türkiye’­yi daha bir asır heyecan üstünde tutacak bir millî ihtiras yaratmıştır: Batı medeniyetinin bir parçası olmak! Kadını kurtarmak. Kafayı Arap kafasından kurtarmak. Kendini kendini bulmak.
* İçleri boşaltılarak molotofkokteylleri hâline getirilen yangın söndürme cihazları. Benzin bidonları ile bez sarılmış sivri uçlu sopalar. Bir yazı daha: "Senin malın benim malım. Benim malım gene senin malın. (Mao)" Orak çekiçli ... afişler, kulüp duvarında Ho Chi Minh'in resmi. Yerde Türk bayrağı, kokteyl kovası, telsiz verici anteni ve atılacak taşlar. İşte solcu gençliğin reformculuğu!
* Atatürk’ün ölümünden beri gittikçe küçülüyoruz... Rabat’­ta Nâsır’ın altında kaldık. Dünyanın en geri toplumları arası­na katıldık. Batı basınında adımız geçmedi bile. Atatürk’ün devrimci Türkiye’si bütün Müslüman ilericilerinin çırağı idi. Hepsini Batı medeniyetçiliğine doğru çekiyorduk.
* Şeriatçı, Batılı Türk'e Batılıdan fazla düşmandı. Mütareke günlerinde bir gazetede şöyle bir fıkra çıkmıştı. Sözde bir Türk'e sormuşlar:
Satır 179 ⟶ 207:
* Üniversitedeki sol parti ajanlarının okumakla ilgileri yok. Geçimlerini partileri sağlamıştır. Görevleri anarşi ortamını ayakta tutmak! Okumak isteyen öğrencilerin önlerini kesmek; bıçakla, tabanca ile, molotofkokteylleri ile kapıları tutmak. Elebaşları da solcu profesör, doçent ve asistanlar.
* Marksistler Atatürk'e maskelik ettirecekler ya, anıtına koydukları çelenge "Bize emanet ettiğin bu topraklar..." diye yazmışlar. Atatürk Marksistlere hiçbir şey emanet etmemiştir. Onun devrinde bütün Marksistler hapiste idi.
* Erbakan şeriatçı sağdan. Nizam-ı Cedit'i yıkan bu sağ. Abdülhamid despotluğunu tutan bu sağ. 1909'da 31 Mart'ı yapan bu sağ. Kuvayımilliye devrinde Bolu, Yozgat, Biga ve daha birçok ayaklanmalara önayaklık eden bu sağ. Mektepli subayları öldüren bu sağ. Kurtuluş Savaşı'nı baltalamak isteyen bu sağ. Şeyh Said hareketinin arkasında buçbu sağ. Menemen'de Subay Kubilay'ın başını kesen bu sağ. Ordunun işte asıl bu sağa karşı alerjisi vardır. Ne zaman baş gösterse üstüne yürür.
* 1945'ten bu yana:
: Bütün siyasi partiler ve hükûmetleri,
: 27 Mayıs İhtilali ve Millî Birlik,
: Büyük Millet Meclisleri ve Senato,
: Ordu ve Donanma,
: Cumhurbaşkanları,
: Bağımsızlık nedir, bilmezlermiş de TİP'li üniversite öğrencilerinden öğrenecekler. Gülünç...
* Bir defa şurası bilinmelidir ki her silahlı vurur da vurulur da! Sen okulun kapısını tut. Derse girmek isteyenleri yoldan çevir. Zoru gördün mü tabancanı çek, gelenlere ateş et, bu sırada vurul! Millî yas! Bizde bir komünist icadı da bu!
* Alman üniversitelerinde de Maocular var. Onlar da bizimkiler gibi türlü edepsizlikler etmektedirler. Boykota zorlama, işgal, molotofkokteyli ve bunun gibi şeyler... Bu defa Alman üniversitelerinden birinin profesörleri:
: — Biz bu edepsizlere hocalık etmeyiz! diye grev yapmışlar.
: Öğretim üyeleri arasında bizim kızıl asistan ve doçentler gibi Maocu öğrencilerin suç ortakları yokmuş demek. Çünkü bizim üniversitelerde kışkırtıcıların çoğu asistan, doçent hatta profesör!
 
==Ölümünün ardından==