Uğur Mumcu: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmemiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Ekleme
Ekleme
18. satır:
* PKK, "şiddet yoluyla" sonuç almak isteyen bir Kürt milliyetçisi terör örgütüdür.<ref>Cumhuriyet, 25 Ağustos 1992</ref>
* İnsan hakları PKK için var, PKK'nın kurşuna dizdiği insanlar için yok! Nasıl bir "insanlık" anlayışıdır bu?<ref>Cumhuriyet, 15 Haziran 1992</ref>
* [[Deniz Gezmiş]] ve arkadaşlarının eylemleri elbette suçtu. ... bu suç, anayasayı ihlal suçu değil silahlı çete kurmak ve bu çeteyi yönetmek suçlarıydı.<ref>Cumhuriyet, 8 Mayıs 1992</ref>
* [[Bülent Ecevit]] değişmemiş, açıkça başkalaşmıştır.
: Gerçeği artık açık açık görmek gerekiyor:
: Ecevit artık eski Ecevit değildir. "ANAP'ın umudu"dur; eski Ülkücülerin alkışladıkları, tarikatların bağırlarına bastıkları Ecevit'tir.<ref>Cumhuriyet, 6 Ekim 1991</ref>
* Kürtler ve İngilizler, Kurtuluş Savaşı yıllarında hep işbirliği içindeydiler.<ref>Cumhuriyet, 5 Nisan 1991</ref>
* "Döneklik" yalnızca bizim topluma özgü bir olgu değildir, tersine evrensel bir aydın hastalığıdır.<ref>Cumhuriyet, 30 Mart 1986</ref>
* Ermeni ve Kürt terörizmi, iki kanlı örgütü, PKK ve ASALA'yı bir araya getirmişken bir Türk aydınının, Türk devrimcinin görevi, bu terörü destekleyen, dolaylı veya dolaysız biçimde bu örgütlere arka çıkan bütün kişi ve kuruluşlara karşı açık savaşa girmektir.<ref>Cumhuriyet, 22 Şubat 1985</ref>
* 12 Eylül, "yağmurun yağması gibi" doğal bir olaydı; parlamento tıkanmış, partiler işlevlerini yitirmiş, devlet, sağlı sollu terör karşısında çaresiz kalmıştı. Olayların önü 12 Eylül Harekâtı ile alınmasaydı hiç kuşkusuz ülke adım adım bir iç savaşa sürüklenecekti.<ref>Cumhuriyet, 9 Ekim 1984</ref>
* Yönetim bu konularda gerçekten duyarlı davranıyor. Geçmiş dönemlerde Bakanlarla ilgili yolsuzluk dosyalarını hemen komisyonlara gönderdiği gibi, kendi yönetimindeki bir eski Bakan hakkında kovuşturmaya geçmekte hiç duraksamıyor. Bu anlayışın gelecek yönetimler tarafından da benimsenmesi en içten dileğimizdir. Demek oluyor ki, haklarında yolsuzluk, rüşvet ya da Kocatopçu gibi «görevi kötüye kullanma» iddiaları bulunanlar, Devlet Başkanı [[Kenan Evren]]'in Bursa konuşmasında değindiği gibi «kim olurlarsa olsunlar» kovuşturulacaklardır.<ref>Cumhuriyet, 2 Mayıs 1982</ref>
* Terör, öncelikle demokrasinin düşmanıdır. Bu açıdan bakarsak, «12 Eylül 1980 öncesinde Türkiye'de düşünce özgürlüğü vardır, Anayasa yürürlüktedir, demokrasi tastamam işlemektedir» diyemeyiz, dersek: inandırıcı olamayız.<ref>Cumhuriyet, 23 Mart 1982</ref>
* 12 Eylül 1980 harekâtı, gerek 27 Mayıs, gerek 12 Mart müdahalelerinden daha değişik nedenlere dayanmaktadır. 12 Eylül, toplumu bir iç savaş eşiğinde devir almıştır. Bu yüzden sorunlar, güçlükler, 27 Mayıs ve 12 Mart ile kıyaslanmayacak kadar ağır ve değişiktir.<ref>Cumhuriyet, 25 Şubat 1982</ref>
* Silahı eline alan suç işlemiş olur, tetiği çeken suç işlemiş olur, anayasal düzeni devirmek için «silahlı çete» oluşturan suç işlemiş olur. Silahlı eylemleri ve örgütleri «düşünce özgürlüğü» içinde görmeye olanak yoktur.<ref>Cumhuriyet, 23 Ekim 1981</ref>
* [[Mustafa Kemal]], Bolşevik değildi. Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın Marksizm'le, Leninizm'le bir ilgisi yoktu.<ref>Cumhuriyet, 2 Mayıs 1981</ref>
* Bir ülkede terör varsa, bir ülkede günde yirmiyi aşkın kişi siyasal nedenlerle öldürülüyorsa; iller, ilçeler, mahalle ve köyler silahlı zorbaların egemenliklerine terk ediliyorsa o ülkede demokrasi yoktur. Anayasa düzeni yoktur, yaşam güvencesi yoktur. Yaşam güvencesinin olmadığı yerde de devletin kendisi yok olmuş demektir. 12 Eylül öncesi yaşadığımız ortam, böyle bir ortamdı, geçmişi unutmadık! Bu korkunç ortamı duygu, düşünce ve vicdanlarımızda yeniden canlandırıp düşünmek zorundayız...<ref>Cumhuriyet, 27 Mart 1981</ref>
* Bir parlamento, anarşi ve teröre karşı çaresiz kalmışsa kendi kendini "tasfiye" etmiş demektir! Ülkemizde 12 Eylül öncesi durum buydu. Bu yüzden 12 Eylül öncesi Türkiye'sinde anayasal düzenden, temel hak ve özgürlüklerden ve de insan haklarından söz etmenin olanağı yoktu.<ref>Cumhuriyet, 26 Şubat 1981</ref>
* Devlet Başkanı Orgeneral Sayın [[Kenan Evren]]'in Kahramanmaraş'ta mezhep ayrılığı konularına değinmesi, bu ayrımcılığın yarattığı ve yaratacağı sonuçları vurgulaması son derece yararlı olmuştur.<ref>Cumhuriyet, 20 Ocak 1981</ref>
* Atatürk sosyalist değildi, doğru... Kemalizm ve Marksizm çok ayrı kavramlardır, bu da doğru...<ref>Cumhuriyet, 3 Ekim 1980</ref>
Satır 34 ⟶ 41:
* Bunun adı solculuk mu? Yoksul erlerin üstüne kurşun yağdıran, banka soyan eşkıyalık mıdır solculuk? Böyleyse yerin dibine batsın böyle solculuk...
: Bunun adı milliyetçilik mi? Savcıları, yargıçları, üniversite öğretim üyelerini, emniyet müdürlerini öldüren; yurttaş kanı içen canavarlık mıdır milliyetçilik? Böyleyse yerin dibine batsın böyle milliyetçilik...<ref>Cumhuriyet, 7 Mart 1980</ref>
* Bugün 10 Kasım. Ülkeyi yokluğa ve karanlığa sürükleyen uğursuz politikacılar yine demeçler verecekler:
: — Atatürk izindeyiz...<ref>Cumhuriyet, 10 Kasım 1979</ref>
* ODTÜ'nün açılışında kendilerine "devrimci" adını takan "zıpır sosyalistler"in bir kısmının İstiklal Marşı söylenirken yerlerinden kalkmamaları, gerçekten şiddetle kınanmalıdır.<ref>Cumhuriyet, 11 Ağustos 1979</ref>
* "Bu ülke bizim, bu topraklar bizim, göklerimizde uçacak uçaklara ancak biz izin veririz." diyen gür ses, Kurtuluş Savaşı'mızın onurlu anılarıyla yankılanmıştır. Çoktandır özlenen davranış, bu davranıştır. Orgeneral [[Kenan Evren]], bu açıklamasıyla, unutturulan ve türlü gerekçelerle savunulması neredeyse suç sayılan tam bağımsızlık inancını, "Kuvayımilliye ruhu"nu tazelemiştir. Orgeneral Evren'i inançla, kıvançla, onurla kutluyor ve selamlıyoruz.<ref>Cumhuriyet, 25 Haziran 1979</ref>
"https://tr.wikiquote.org/wiki/Uğur_Mumcu" sayfasından alınmıştır