Yahya Kemal Beyatlı: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmemiş revizyon][kontrol edilmemiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Nosferatü (mesaj | katkılar)
88.245.76.24 (k | t | e)değişiklikleri geri alınıyor.
15. satır:
Bir çare yok mudur buna ya Rabbe’l alemin
* Güçlü olan, yenilmeyen yalnız azimdir.
 
 
 
 
YAHYA KEMAL BEYATLI
 
A) Hayatı :
 
Asıl adı Ahmet Agah olan Yahya Kemal, 2 Aralık 1884’te Üsküp’te doğmuştur. Üsküp belediye başkanı Nişli İbrahim Naci Bey ve şair Leskofçalı Galib’in yeğeni Nakiye Hanım’ın oğludur. Yahya Kemal’in çocukluk yılları, şiirine de yansımış olan Rakofça çiftliğinde geçti. Mekteb-i Edeb’de ilköğrenimini tamamlayan Yahya Kemal, öğrenimine Üsküp İdadisinde devam etmiştir. Okulunun yanı sıra Arapça ve Farsça dersleri almıştır. Daha sonraları annesinin ölümü ve ailede çıkan bazı sorunlardan dolayı İstanbul’a gönderilen Yahya Kemal öğrenimine Vefa Lisesi’nde devam etmiştir. Mühendislik mezunu olmasına rağmen ilerici ve saltanat karşıtı düşüncelerden ötürü, Jön Türk olma hevesiyle 1904’te Paris’e kaçtı. Yatılı olarak okuduğu Meaux Okulu’nda Fransızcasını ilerlettikten sonra 1904’te Siyasal Bilgiler Yüksek Okulu’na girer. 1912’de İstanbul’a dönen Yahya Kemal burada tarih ve edebiyat öğretmenliği yapar. (1913) Medresetü’l-Vaizin’de uygarlık tarihi dersleri verir.(1914) Darülfünun’da (bugün İstanbul Üniversitesi) uygarlık tarihi,beti edebiyatı tarihi ve Türk edebiyatı tarihi dersleri okutur. (1916-19) Mütareke’den sonra bir çok gazetede ve arkadaşlarıyla birlikte kurduğu Dergah dergisinde yazdığı yazılarıyla Milli Mücadele’yi açıkça desteklediğini belirtmiştir. 1922’de Lozan Barış Konferansı’na giden heyette de danışman olarak yer alan Yahya Kemal, 1923’te de Urfa milletvekili seçilmiştir. Cumhuriyetin ilanından sonra Varşova (1926), Madrid (1929) orta elçisi olarak görev yapmıştır. Madrid’deyken ek görev olarak Lizbon elçiliğini de üstlenen Yahya Kemal, daha sonra da Yozgat (1934-35), Tekirdağ (1935-43) ve İstanbul (1943-46) milletvekili seçilmiştir. Ayrıca halkevlerinde sanat danışmanlığı da yapan Yahya Kemal, son olarak Pakistan büyükelçiliğini üstlenmiş ve daha sonra emekli olmuştur. (1949)
 
Ömrü boyunca evlenmeyen Yahya Kemal son yıllarını İstanbul’daki Park Otel’de geçirmiştir. Bağırsak kanseri teşhisiyle 1957’de Paris’te tedavi görmesine rağmen bir yıl sonra aynı hastalıktan dolayı Cerrahpaşa Hastanesi’nde vefat etmiştir. Vasiyeti üzerine mezar taşına “Rindlerin Ölümü” adlı şiirin bir dörtlüğü yazılmıştır:
 
Ölüm asude bahar ülkesidir bir rinde;
 
Gönlü her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter.
 
Ve serin serviler altında kalan kabrinde
 
Her seher bir gül açar, her gece bir bülbül öter.
 
Ölümünden sonra İstanbul’da Yahya Kemal’i Sevenler Derneği ve Yahya Kemal Enstitüsü kurulur (1958), Yahya Kemal Müzesi açılır (1961) ve Beşiktaş’taki Barbaros Serencebey Parkı’na heykeli dikilir.
 
B) Eserleri :
 
Henüz Selanik İdadi’si yıllarında Esrar takma adıyla şiirler yazan Yahya Kemal, ilk şiirlerini Agah Kemal adıyla İrtika ve Malumat adlı dergilerde yayımladı. 1918’de Yeni Mecmua’da çıkan ürünleriyle büyük ilgi uyandıran Yahya Kemal, daha sonra Edebi Mecmua, Şair, Büyük Mecmua, Şair Nedim, Yarın , İnci, Dergah (1921) gibi dergilerde yayımlanan şiirlerle kısa bir sürede edebiyat dünyasında adını duyurmuş ve kendini ispatlamıştır. Yahya Kemal’in ölümünden sonra yayımlanan kitapları iki bölümde değerlendirilir: Kendi Gök Kubbemiz (1961-1994) ve Eski Şiirin Rüzgarıyle (1962-1993). Rubai türünü de deneyen Yahya Kemal Rubailer ve Hayyam Rubailerini Türkçe Söyleyiş adlı bir esere de sahiptir. Şiirlerinin bir bölümü 1976’da Bitmemiş Şiirler başlığıyla yayımlanmıştır.
 
Aynı zamanda bir düzyazı ustası da olan Yahya Kemal’in bu alandaki fıkra, makale ve siyasi yazıları Peyam Gazetesi’nde yayımlanmış ayrıca “Çamlar Altında Sohbetler “ adı altında basılmıştır. Bu yazılardan bazıları imzasız olmakla beraber, bazıları Süleyman Sadi ya da S.S. imzalarını taşır. İleri adlı gazetesinde (1920) imzasız siyasal yazıları da yayımlanan Yahya Kemal, bu yazılarını Hakimiyet-i Milliye’de de sürdürmüştür. Başlıca düzyazı eserleri Aziz İstanbul (1964,1995), Eğil Dağlar (1966,1993), Siyasi Hikayeler (1968), Siyasi ve Edebi Portreler (1968,1987), Edebiyata Dair (1971,1990), Çocukluğum, Gençliğim, Siyasi Edebi Hatıralarım (1973,1987), Tarih Münasebetleri (1975,1991), Mektuplar ve Makaleler’dir (1977,1990).
 
C) Sanat Anlayışı :
 
Yahya Kemal’in şiir ve sanat anlayışının oluşumunda, eserlerini okuyup incelediği Fransız sanatçıların etkisi oldukça büyüktür. Baudelaire, Verlaine’nin yapıtlarını büyük bir titizlikle inceleyen yazar, Heredia’nın şiirine özel bir ilgi duymuştur. Bir yandan “öz şiir” arayışında olan Yahya Kemal, bir yandan da tarih tutkusuyla Albert Sorel’in derslerini hiç kaçırmamıştır. Bu iki temel eğilim, Yahya Kemal’in sanat ve düşünce gelişimini etkileyen iki önemli unsur olmuştur. Fransız şiiriyle ilgilenip ünlü Fransız yazarlardan etkilenmesi, yazara Türkçe’ye daha farklı bir gözle bakma olanağı verip, yazarın Türk şiirini ve Türkçe söz sanatlarını daha ayrıntılı olarak incelemesini sağlamıştır. Aruzun önemini ve şiire farklı bir ahenk verdiğini savunan yazar bunu “mısra haysiyetimdir” sözleriyle anlatmaya çalışmıştır. Bu sözlerle şair dizenin bir iç uyumla, iç sesle “musikicümlesi” halinde kusursuzlaştırılması gerektiğini anlatmak istiyor.
 
Büyük şair Yahya Kemal, çok eski bir geçmişi olan Türk şiirini batıdan öğrendikleriyle birleştirerek yeni bir sentez oluşturmuş, bir bakıma Divan Şiiri’yle yeni şiir arasında bir köprü kurmuştur. Şiirlerinde kullandığı tarzlar : kuralsız nazım biçimleri ve 20.yy Türkçesiyle söylenmiş şiirler; Divan Edebiyatı nazım biçimleriyle ve o şiirin diliyle söylenmiş şiirler ve rubailerdir. Fakat Yahya Kemal’in sürekli aradığı “öz şiir” bu üç tarzın birleşmesiyle meydana gelmiştir. Bu sentez, onun yıllarca okunacak ve okurken şairin dehasına hayran bırakacak şiirlerini yazmasına yardımcı olmuştur.
 
Yahya Kemal’e göre divan şiiri bir yığma şiirdir. Ona göre, içeriği düşünce mi, duygu mu, gözlem mi ya da imge mi olduğu anlaşılmayan divan şiirinin bu özelliği onu belirsizliğe ve parçacılığa götürmüştür. Tanzimat’ın divan şiiri üzerindeki bileşim çabaları da sonuçsuz kalmıştır.
 
Yahya Kemal açısından dil, bir ülkenin egemenliği için önemli olduğu kadar sanatı ve bilhasa şiiri için de önemlidir. Yazar, sanatçının kendi ulusunun dilini bulmasının gerekliliğini savunmuştur. “Bir milletin dilini ifade edecek olan sanatkarın, o milletin bütün tarihinde geçirmiş olduğu safhaları, sadece bilmesi değil, benimsemesi lazımdır.” sözü, onun sanat diline verdiği önemi kanıtlar niteliktedir.
 
Şiirlerinin konusunu genellikle tarih, İstanbul, aşk, ölüm, tabiat, sonsuzluk, deniz, musiki gibi kavramlar olmuştur. İçindeki İstanbul aşkından dolayı bu kentle ilgili yazdığı şiirler sonucunda bazıları onu en iyi İstanbul şiirlerine sahip yazar olarak nitelemiştir. ayrıca deniz teması şiirlerinde oldukça fazla yer almıştır. Ayrıca cami ve ezan Yahya Kemal’in şiirlerinde kullandığı en önemli öğelerdendir.
 
Yahya Kemal’e göre şiir “tadılan bir şey” olmalıydı, bu görüşten yola çıkarak şiirlerinde ahenge ve musikiye vermiş, çok düşünüp az yazmıştır. Onun şiirleri üzerindeki titiz tavrı, bazen bir kelimeyi doğru kullanmak için günlerce düşünmesi, bazı çevreler tarafından eleştirilmiştir. Eleştirenler onu eser yaratamamakla suçlamışlardır ve yaşadığı sürece hiç kitap yayınlamaması bu görüşü pekiştirmiştir. Fakat o asla düşünmeden şiir yazmamış ve bütün şiirlerini sıkı bir özeleştiri süzgecinden geçirerek yayımlatmıştır. Bu nedenle şiirlerinde ilk göze çarpan şey muhteşem bir estetik boyuttur
 
BY Esad Şamil Göktaş