Mustafa Kemal Atatürk/Türk Milleti: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmemiş revizyon][kontrol edilmemiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Sae1962 (mesaj | katkılar)
k Alfabetik olarak sıralandı.
Sae1962 (mesaj | katkılar)
Söz eklendi.
15. satır:
* Biz daima hakikat arayan, onu bulunca ve bulduğuna kani olunca açıkça söylemekten kaçınmayan insanlar olmalıyız. {{gününsözü|17. 02. 2007}}
* Biz milliyet fikirlerini tatbikte çok gecikmiş ve çok ilgisizlik göstermiş bir milletiz. Bunun zararlarını fazla faaliyetle gidermeye çalışmalıyız… Osmanlı İmparatorluğu içindeki çok çeşitli topluluklar, hep millî inançlarına sarılarak, milliyetçilik idealinin gücü ile kendilerini kurtardılar. Kuvvetimizin zayıfladığı anda bizi hor ve hakir gördüler. Anladık ki, kabahatimiz kendimizi unutmuş olduğu-muzmuş. Dünyanın bize saygı göstermesini istiyorsak, ilk önce biz kendi benliğimize ve milliyetimize bu saygıyı, hissî, fikrî ve fiilî olarak, bütün davranış ve hareketlerimizle gösterelim. <ref>[http://www.atam.gov.tr/index.php?Page=DergiIcerik&IcerikNo=7]Atatürk Araştırma Merkezi, ''Milli Mücadele ve Sonrasında Türklük Şuuru'', Prof. Dr. Zeynep Korkmaz; Atatürk Araştırma Merkezi dergisi, Sayı 10, Cilt IV, Kasım 1987. </ref>
* "Biz ne Bolşevikiz, ne de Komünist: Ne biri, ne diğeri olamayız. Türkler milliyetperver ve dinlerine hürmetkâr bir millettir. Bizim hükümet şeklimiz tam bir demokrat hükümetidir."
* Biz öyle milliyetçileriz ki, bizimle iş birliği yapan bütün milletlere saygı duyar ve riayet ederiz.
* Biz Türkler, bütün tarihimiz boyunca hürriyet ve istiklale timsal olmuş bir milletiz.
Satır 77 ⟶ 78:
* Türk'ün haysiyeti, onuru ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür.
* Türkler, demokrat, hür ve sorumluluklarını bilen vatandaşlardır; Türk Cumhuriyeti'nin kurucuları ve sahipleri bizzat kendileridir.
 
[[Resim:Türkler Arapların dinini kabul etmeden evvel de büyük millet idi.jpg|thumb|300px|1|Türkler Arapların dînini kabul etmeden evvel de büyük millet idi.]]
* ''Türkler'' Arapların dinini kabul etmeden evvel de büyük millet idi. ''Arap dinini kabul ettikten'' sonra bu din, ne Arapların, ne aynı dinde bulunan Acemlerin ve ne de Mısırlıların ve sâirenin Türklerle birleşip bir millet teşkil etmelerine hiçbir tesir etmedi. Bilakis, ''Türk milletinin milli rabıtalarını gevşetti; milli hislerini, milli heyecanlarını uyuşturdu''. Bu pek tabii idi. Çünkü, Muhammed'in kurduğu dinin gayesi, bütün milliyetlerin fevkinde şamil bir Arap milliyeti siyasetine müncer oluyordu. Bu Arap fikri, Ümmet kelimesi ile ifade olundu. Muhammed’in dinini kabul edenler, kendilerini unutmağa, hayatlarını Allah kelimesinin, her yerde yükseltilmesine hasretmeğe mecburdular. Bununla beraber, Allah’a kendi milli lisanında değil, Allah’ın Arap kavmine gönderdiği Arapça kitapla ibadet ve münacatta bunacaktı. Arapça öğrenmedikçe Allah’a ne dediğini bilmeyecekti. Bu vaziyet karşısında ''Türk milleti bir çok asırlar ne yaptığını, ne yapacağını bilmeksizin adeta bir kelimesinin manasını bilmediği halde Kur'ân'ı ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndüler.'' Başlarına geçebilmiş olan haris serdarlar, Türk milletince karışık, cahil hocalar ağzıyla ateş ve azap ile müthiş bir muamma halinde kalan dinî hırs ve siyasetlerine âlet ittihaz ettiler. Bir taraftan Arapları zorla emirleri altına aldılar, bir taraftan Avrupa'da Allah kelimesinin îlâsı (yüceltilmesi) parolası altında Hıristiyan milletlerini idareleri altına geçirdiler, fakat onların dinlerine ve milliyetlerine ilişmeyi düşünmediler.
:Ne onları ümmet yaptılar, ne onlarla birleşerek kuvvetli bir millet yaptılar. Mısır'da belirsiz bir adamı 'Halifedir' diye yok ettiler, hırkasıdır diye bir palas pâreyi hilâfet alâmeti ve imtiyazı olarak altın sandıklara koydular, halife oldular. Gâh şarka, gâh garba veya her tarafa birden saldıra saldıra Türk milletini, topraklarını, menfaatlerini, benliğini unutturacak, Allah’a mütevekkil kılacak derin bir gaflet ve yorgunluk beşiğinde uyuttular. Millî duyguyu boğan, fânî Dünya'ya kıymet verdirmeyen, sefaletler, zaruretler, felaketler his olunmaya başlayınca, asıl hakiki saadete öldükten sonra Âhiret'te kavuşacağını vaat ve temin eden dinî akîde ve dinî his, millet uyandığı zaman onun şu acı hakikati görmesine mânî olamadı. Bu feci manzara karşısında kalanlara kendilerinden evvel ölenlerin Ahiret'teki saadetlerini düşünerek veya bir an evvel ölüm niyaz ederek Âhiret hayatına kavuşmak telkin eden din hissi, Dünya'nın acısı duyulan tokadıyla derhal Türk milletinin vicdanındaki çadırını yıktı. Davetlileri Türk düşmanları olan Arap çöllerine gitti. Türk vicdan-ı umûmîsi, derhal, yüzlerce asırlık kudret ve küşayişiyle (açıklıkla, ferahlıkla), büyük heyecanlarla çarpıyordu. Ne oldu? ''Türkün millî hissi, artık ocağında ateşlenmişti. Artık Türk, Cennet'i değil, eski, hakîkî büyük Türk cedlerinin mukaddes miraslarının son Türk ellerinin müdafaa ve muhafazasını düşünüyordu.'' İşte din hissinin Türk milletinde bıraktığı hatıra.
:Türk milleti, millî hissi dînî hisle değil, fakat insanî hisle yan yana düşünmekten zevk alır, vicdanında millî hissin yanında insanî hissin şerefli yerini daima muhafaza etmekle müftehirdir (öğünür). Çünkü Türk milleti bilir ki bugün medeniyetin şahrahında (büyük yolunda) müstakil ve fakat kendilerine muvâzî yürüdüğü umum medenî milletlerle keşifleri mütekabil insânî ve medenî münasebet, elbette inkişafımızda devam için lazımdır. Ve yine malumdur ki Türk milleti, her medenî millet gibi mâzînin bütün devirlerinde keşifleriyle, ihtiralarıyla medeniyet âlemine hizmet etmiş insanların, milletlerin kıymetini takdir ve hatıralarını hürmetle muhafaza eder. Türk milleti, insaniyet âleminin samimi bir ailesidir.
:Türk milleti en eski tarihlerde meşhur kurultaylarıyla, bu kurultaylarında devlet reislerini intihap etmeleriyle demokrasi fikrine ne kadar merbut olduklarını göstermişlerdir. Son tarih devirlerinde Türklerin teşkil ettikleri devletlerde başlarına geçen padişahlar, bu usulden ayrılarak müstebit olmuşlardır."<ref>{{İnternet kaynağı
| autor=Şüpheci Melek
| hrsg=Wordpress.com
| url=http://suphecimelek.wordpress.com
| format=html
| sprache=Türkçe
| başlık=Atatürk’ün dini görüşleri
| datum=1931
| archiv-url=http://suphecimelek.wordpress.com/2009/03/09/ataturkun-dini-gorusleri/
| archiv-datum=2009-03-09
| zugriff=2011-12-03
| quote=Atatürk’ün Âfet İnan’a dikte ettirdiği “Yurttaş için medeni bilgiler” ders kitabında Din’in rolü üzerine söylediği. Bu ifadeler, 1930'larda basılan kitabının 364-370, 402-3. sayfalarında bulunurken, sonraki senelerde yapılan baskılarda bu ifadeler çıkarılmış yani sansürlenmiş.
}}</ref><ref>{{İnternet kaynağı
| autor=Can Dündar
| hrsg=Can Dündar
| url=http://www.candundar.com.tr/
| format=html
| sprache=Türkçe
| başlık=Atatürk'ün sansürlenen görüşleri
| datum=2006
| archiv-url=http://www.candundar.com.tr/_v3/#Did=3664
| archiv-datum=2006-10-30
| zugriff=2011-12-03
| quote=
}}</ref>
* Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, bundan sonraki gelişmesi ile geleceğin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir Güneş gibi doğacaktır.
* Türklük esastır. Bu mevcudiyeti tarih içinde araştırmak, birbirini izleyen bir tarih zinciri içinde tespit edilecek Türk medeniyeti ile övünmek yerinde olur. Fakat, bu övünmeye layık olmak için bugün çalışmak lazımdır.