Tahir Musa Ceylan: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmemiş revizyon][kontrol edilmemiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Değişiklik özeti yok
Ayshe17 (mesaj | katkılar)
Değişiklik özeti yok
1. satır:
[[Tahir Musa Ceylan]](d. 1956, Yenice Çanakkale), nöro/psiko-felsefe içerikli, bilgiye dayalı mantıkçı bir felsefenin izini süren, ''ortak benlik'' ve ''dışlaşmak'' düşüncesini geliştiren düşünür.
 
*Acı, çok dağılmış insanın kendini toplama aracıdır, Onu matkap gibi kullanıp ''psikolojik kaya katmanı''na ulaşır ve o temel üzerinde kendini yeniden kurar.
 
*Acı kültür yoksa ağrı düzeyinde kalır.
*Acıya dayanma gücü yetinmenin büyüklüğüyle paralel gider, yetinme de bir acıdır çünkü.
*Açık alan korkusu öldürülmekten, kapalı alan korkusuysa öldürmekten kaçmak için oluşur.
*Açık deniz yolculuklarında içme suyu kurtlanınca, denizciler yanına su yerine alkol almıştı, gemicilerin çoğu o nedenle alkoliktir; bazı şeylerin nedeni sandığımızdan basit olabilir.
*Açıklamak matematikleştirmektir.
*Açlık arayış, doygunluk durgunluk, durgunluk isteksizlik yaratır.
*AIDS ve vebadan koruyan aynı gendir, veba Avrupa’da heladan, AIDS Afrika’da maymundan gelmişken, bedenin kendine verdiği görevi dün yaptığından farklı olarak bugün beyin zihne vermiyor ki Avrupa yaşıyor, Afrika ölüyor.
*Akıl dikkatten gelir.
*Akıl hastalarını toplumun sağlıklı en alt grubu taşır, çünkü ancak o toplumsal katmanda hastaların toplumsal yarar/maliyet oranı makul bir düzeye ulaşır.
*Akıllılar bir gün, deliler bir asır sonra haklı çıkar.
*Aklı bozuk olanın bedeninde şudur diyemeyeceğimiz belli belirsiz bozukluklar vardır.
*Aklın üstüne yük gelirse beden düşünmeye başlar.
*Algı ile hafıza arasında bir yol vardır, bu yol sinirsel döngülerdeki zayıflık ya da taşınacak malzemedeki büyüklük nedeniyle tamamlanamazsa algılananlar yan yola saparak bilinçaltına düşer, dolu bilinçaltı bu nedenle kötü yol demektir; bu yolda algının çok hızlı ya da çok yavaş iletilmesi bildiğimiz bütün nevroz çeşitlerine bir temel verir.
*Alıcı bir organizma kendine karşı verici bir toplum olmadıkça büyüyemez, sosyal her yapı o yüzden alıcıları giderek verici hale döndüren düzenekler olarak iş görür.
*Allah her insana sabah uyanmak için bir neden vermiştir.
*Allah'ın hakikatinin hisedilen tarafı sonsuzluğunun olması, düşündüren tarafı ondan kurtuluşun bulunmamasıdır.
*Alt sosyal gruptan üste çıkanda takıntı, üst gruptan alta inende dağınıklık gözlenir.
*Amacım azalmaya alışa alışa bir gün tamamen sessizliktir.
*Ancak yaşamını öyküleştirebilenin benlik değeri yükselir.
*Anne olarak görülmek hep devam ediyor, bu kadar farklı durumlara girip de hep aynı şekilde görülmeye devam etmek ilgimi çekiyor.
*Annesi terzi, babası berber olanları severim, insanı bir şey yaparak keserler çünkü.
*Anomi anatomiyi yok eder.
*Arkadaşlığın, dostluğun köklerinde basit, somut etmenler rol almış olabilir, soğuk mağaralarda sarılmakla artan ısıyı koklayan derimizdeki ısı algılayıcılar gibi mesela.
*Arzuların engellenmesi düşünceyi doğururken, doyurulması yok eder.
*Asosyalliğin sınırında olup da sosyallik için can atanların sosyal olarak sivri tarafları olur.
*Aşağılık duyguma uygun konum aldığımda, üstünlük duygusu olanların arasında yaşamım pürüzsüz akıyordu; aşağılık duyguma ters konum aldığımdaysa bu sefer de aşağılık duygusu olanların arasında sorunsuz yaşıyordum; her iki durumda da tersini yaptığımda ise felaketlerin kıyısından dönüyordum.
*Aşırı doyum kendini engellemektir.
*Aşk, birinin ruhunun diğerinin yüreğine doğru hızlı metastazı ve hasta bedenin içe doğru yavaş infilakıdır.
*Aşk, kendi ölümünün lezzetidir.
*Aşk, ortak benlikteki eriyik yapıyı, dış dünyada eriyerek bütünleşmek biçiminde taklit ettiği için vazgeçilmezdir.
*Gece içimde hiçbir şey kalmadığı için sabah ölecek gibi kalkarım.
*Artık kendimi savunacak yaşları geçtim, tehlikeye atılmayacak yaşlara geldim.
*Daima başkalarını yücelterek kendimi gizlerim.
*Ayak ne kadar kalkar ve açılırsa saygı o kadar azalır, saygının aslı çünkü, "sen hareket etmeden ben hareket etmiyorum"a dolayısıyla "senin birincil hareketine ikincil olarak katılmayı severek kabulleniyorum"a dayanır.
*Hayallerimiz, toplumun bizden beklediklerinin ötesindeyse utancımız fazladır.
*Ayak sayısı arttıkça yetenek sayısı azalır.
*Travma geçirmiş beden benliğe yabancı gelir.
*Azalmak katılmak içindir.
*En zehirli mahçupluklar sarılarak yok olur.
*Babam gibi olmalıydım, babam gibi olamazdım, ancak ona acıyarak kendimi kurtardım.
*Öğretmen dilsizse çocuklar cezalandırılma korkusu; öğretmen konuşkansa öğrenciler utanma duygusu yaşar.
*Babam insanlara sekizyüz milyon buğday tanesi vermişti, ben de sekizyüz bin sözcük verdim; bu kadarı yeter babama erişemeyeceğim.
*Utançtan kaçmak için en sık başvurulan yol mükemmeliyetçiliktir.
*Başarı ölçüm meselesidir, zamanı, mesafeyi ölçemeyen başaramaz.
*Aklın üstüne yük gelirse beden düşünmeye başlar.
*Başarılı adamlar yaşamlarını bütünüyle kontrol etme hayaline ve gücüne sahiptir.
*Ben sesleri yazabilirim, konuşamam.
*Başarılı her insan, en azından kendi programını yapmaya yetecek kadar dışarıya kapalı olmak zorundadır.
*Evlilikte eşlerden biri iyi olursa öteki olduğundan kötü olur.
*Başat başatlığını, eksiğini yoksama alışkanlığındaki insanlar sayesinde sürdürür.
*Kimliğimiz, kendimizi algılama ile toplumun algılaması arasındaki uzlaşma çabalarının tümüdür.
*Sabahlarla akşamlar ezanlarda bile farklıdır.
*Başkalarına yardım et düzelirsin.
*Başkasının ıstırabını anlamak konusunda engel kendimizdir, gövdesi, böylelikle de kendisi azalmış felçliler ıstıraptan ölür mesela.
*Yaratıcı olmak için kuşatılmamışlık duygusuna sahip olmak gerekir.
*Başkasının incinebilirliğinin farkında olmak kendi incinebilirliğine karşı, kendi incinebilirliğinin farkında olmaksa başkasının incinebilirliğine karşı küntlük gelişmesine neden olur.
*Yeryüzünde söylenmiş her söz doğrudur.
*Bazen çok bildim zannedersin, en büyük hatayı o zaman edersin, Melanie Klein çocuğunu analiz etmiş ve peşinden o çocuk intihar etmişti. Hayat bilgisizlik denizinde yüzenlere şımarmaya yetecek kadar yüzeysel bilgiyi ancak verir, kendisi oysa bütünüyle bilinemeyecek kadar ötededir. Hayatın verdiği anlık bilgiye güvenmeyin, sahtedir; gerçeğe yakın bilgi uzun bir gözlem ve deney sürecinin sonunda belki elde edilebilir.
*İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özellik kendini durdurmasıdır.
*Bazı insanlar yas tutamamaktan muzdariptir.
*“Kuran’ı biz dağlara göklere verdik, ancak onlar almadılar, onun için insana verdik”. Mutlak sadakati çünkü yine de ancak insan gösterebilir.
*Bazı toplumlarda güçsüzlük kültürü var, güçsüzlük güç olmuş oralarda.
*Bileşmenin, birleşmenin olduğu her yerde organizatöre ihtiyaç vardır; insan da bir bileşimse eğer kendini idare edecek bir benliğe ihtiyacı olacaktır.
*Bazılarının suç uydurma suçu vardır, bir suç denizinde böylece suçluluğunu görmezden gelebilir çünkü o.
*Kendini çok sevenin nesnelere sevgisi azdır, nesneleri çok sevenin de kendine ilgisi azdır.
*Bazısı aradaki bağlara değil insanlara dikkat eder ve kafasında insana ilişkin ortaklık örgüsüyle, bütünlük düşüncesi oluşmaz; o yüzden zihinde tek başına taşlar gibi dikilip kalmış insanlar sevgi değil algı sorunudur.
*Bizi yetersizliklerimiz barıştırır.
*Bebeklikte zevk algılayan reseptörler iyi gelişmemiştir; o yüzden bebekler zevki bir erime duygusu olarak algılar; erişkin rüyalarında da cinsel doyum erime tonunda yaşanır. Bebekliğimiz o yüzden, hiç dökemediğimiz üstümüzdeki sıvadır. Sıvayı yalnızca, çaresiz bir hastalıkla, karşılıksız bir aşk kazır.
*AIDS ve vebadan koruyan aynı gendir, veba Avrupa’da heladan, AIDS Afrika’da maymundan gelmişken, bedenin kendine verdiği görevi dün yaptığından farklı olarak bugün beyin zihne vermiyor ki Avrupa yaşıyor, Afrika ölüyor.
*Bebeğin içsel bir dünyadan dışsal olanına geçtiğini gösterir önemli bulgu, hem anne hem bebek rolüne soyunup kendi kendini sallamasıdır.
*Zaman, olmayan ama olması zorunlu olan o yüzden olduğu varsayılandır
*Beden önce tonus sonra üzerinde klonus yaratır ardından da bunları koordine eder, hareket böyle ortaya çıkar böyle sürer; toplumdaki hatta yaşamdaki olaylar da zuhur etmek için benzer bir yol izler; nispeten sert, tok bir zemin ve üzerinde oynak düzenekler...
*Zaman yok ama ben ona uyuyorum
*Bedenin sınırları arzunun sınırlarından dardır.
*Bedenini nesneleştirebilen sağlıklı, benliğini nesneleştirebilen yüce olur.
*Ben sesleri yazabilirim, konuşamam.
*Beni en çok düşündüren şey, bitki “kanı”ndaki klorofille, hayvan kanındaki hemoglobinin birinin ortasında magnezyum, ötekinin ortasında demir bulunmasının dışında tamamen aynı yapılar olmasıdır.
*Beni en çok korkutan şey insan öldüren insanların, ben insana hemen hemen sağlıklı insanlar olarak görünmesi olmuştur.
*Benim aşkım benim ödipalim değildir yalnızca; insanlığın yaşadığı ödipallerin toplamıdır.
*Benim beynim kendini ve bedenini, yanı sıra karşısındakinin beynini ve bedenini kullanıyor ve başkasının beynine kendini ve bedenini kullanma izni veriyor; aramızdaki ortaklık böyle sağlanıyor, sorun bu izin verilmediğinde çıkıyor, bu bir sorun çünkü insanların bizde doğmadan önce dahi hakları/payları var.
*Benim için yazmak tamamlanmaktır.
*Benim sorunum gözlerimin yarattığı boşluğu dilimin doldurmaması, görevini aklıma aktarmasıdır.
*Benliği yoracak kadar nesne düşkünlüğü gösteren, içinde nesneden yana korku doğurarak kendini durdurmak zorunda kalır.
*Beyin kategorik bir yerdir, fonksiyonların fonksiyonunu yaparak basit biçimde çalışır, anlaşılmazlığının nedeni girenin çıkanın ve işlemcinin fazla olmasındandır, insan değil ama iyi bir bilgisayar günün birinde onu anlayacaktır.
*Beynimiz şemalarla işler, hep sabit şemalarla yürürse "tutarlı", değişken olanlarla ilerlerse "kişiliksiz", bazen sabit bazen değişken şemalarla giderse de "aklı başında" oluruz.
*Beynimizde "von Economo" dediğimiz sosyal sinirler var, sayıları gün geçtikçe artıyor, insanın gelişkinliği ortaklığının ve ortaklarının bilincinde olmasıdır.
*Beynimizde başkasının hareketini kendi hareketimizmiş gibi anlayan ayna nöronlar var, karşıda iki el sıkıştığında, bunu kendi elimiz yapıyormuş gibi algılamak bizi ortak bir varoluş düşüncesinden başka nereye götürebilir ki?
*Beynin farklı yerlerini istediğimiz gibi uyarabilseydik, hiçbir deneyim yaşamamış olsalar bile dünün bebeklerinden bugünün erişkinlerini yaratabilirdik.
*Beyninin yapısını düşününce, insanın yeryüzünde yaptıkları az gelir.
*Bile bile tehlikeye giren insanlar vardır, kendini harap etmek acı duyarak kendini farketmek içindir.
*Bileşmenin, birleşmenin olduğu her yerde organizatöre ihtiyaç vardır; insan da bir bileşimse eğer kendini idare edecek bir benliğe ihtiyacı olacaktır.
*Bilgi değil inanç önemlidir, çünkü bilgide faydacılık, inançta fedakarlık vardır.
*Bilgi elde etme çabası hakikate karşı savunmadır.
*Bilim çok az saf olup hemen tamamıyla karmaşıktır, bilimadamıysa çok çok az "saf"tır, ama tutarlı biçimde yanlıştır.
*Binlerce ekmeği olan bazıları hayatını bir fazla ekmeğe harcamıştır.
*Bir bebeğin/çocuğun hayatında ortaya çıkan herhangibir ihtiyaç hangi yaşta karşılanmamaya başlamışsa, o yaşın o ihtiyacı telafi yöntemi sonraki yaşların hastalığı olur.
*Bir gün dünyadan sıtma gibi depresyon da eredike edilirse, hümanizma kalmayacaktır.
*Bir hekimin tedavinin sınırlarını görmesi ve orada durması önemlidir.
*Bir ilişkinin anahtarı göz göze temastır.
*Bir insan kendini izlemezse asosyal kalır, kendini izlemeyi öğrenmek de bebekken anne tarafından izlenmekle başlar.
*Bir insana ilaç yazılması tarihi bir olaydır.
*Bir insanın davranışlarındaki bozulmanın önemli nedeni ödül sistemindeki bozulmadır, ödüle duyarsızlık veya ödüle sürgit açlık bozar bozar ve yok eder.
*Bir kere yenilin, aksi halde yenilmek korkusu sizi zayıf tutar.
*Bir sarmaşığın bile yarım metre ülkesi vardır.
*Bir şey yıkılırsa, çocukların öğreneceği parçalar olur.
*Bir şeyi parmakla işaret etme becerisi kazanmak bile zihinsel gelişme işaretidir.
*Bir toplumda uzun yıllar patolojilerin sürmesi geniş ailelerin, kabilelerin varlığına bağlıdır, onlar patolojiyi dışarı çıkmadan emer ve tıptan farklı olarak toplum onu ancak dışarı çıktığında patoloji olarak kabul eder.
*Bir yapı bencilleştikçe, daha üst bir organizasyon kurar.
*Bir yazarın edebi gücü, bebekliğindeki fantastik materyali hafızaya kaydetme ve ileride geri çağırma yeteneğinden gelir.
*Bir zamanlar Bakırköy'de hiç elbise yoktu.
*Bir zihni muhakeme edebilir durumda tutmak için beyni hangi yaşta ne kadar yorabiliriz; yorgunluğun dağılma yarattığı nokta bunama, yorgunluğun daha büyük yorgunluklar için rezerv topladığı zaman çocukluk yılları mıdır acaba?
*Birbirinize çok benzerseniz gördüğünüz anormalliğin sayısı çok artar.
*Bireysel olarak insanlarında "güçsüzlük" kültürü olan toplumların alt gruplarında güçsüzlük duygusunda ortaklığın yarattığı coşkuyla çocuksu bir "güçlülük" duygusu oluşur.
*Birincil narsizm hayvana, ikincil olansa insana bağlıdır, o yüzden ilki haklı, sonraki hastalıklıdır.
*Biyolüminesans, yani tabiatta ışık veren canlılar var, enerjilerinin % 95'ini buna ayırıyorlar, biz ampullere % 5 ayırıyoruz, demek gelişiyoruz!
*Bebeklikte zevk algılayan reseptörler iyi gelişmemiştir; o yüzden bebekler zevki bir erime duygusu olarak algılar; erişkin rüyalarında da cinsel doyum erime tonunda yaşanır. Bebekliğimiz o yüzden, hiç dökemediğimiz üstümüzdeki sıvadır… Sıvayı yalnızca, çaresiz bir hastalıkla, karşılıksız bir aşk kazır.
*Biz beynimizle yalan söyleriz ve beyin yalanı başkasına söylemeyi beceremez hale gelirse, kendine söylemeye başlar.
*Her canlı aynı şekilde örgütlenir, karıncalar ve köleler, arılar ve köylüler dahil
*Bizi yetersizliklerimiz barıştırır.
*Dikkatte eksiklik kişiyi, en yakınına muhtaç eder, çünkü bu durumda ancak en yakındaki dikkatten kaçmaz
*Boş konuşabilmek gerekir. Boşluk insanları emerek sosyalliğin katalizörü olur.
*En düzenli salınan mevsimlerse en değişken salınan da kadınlardır
*Boyu, posu, saç rengi, öfkesi, sevgisi, mesleği hepsini çevirip çerçeveleyip 'Ahmet' diyoruz.
*İnsanın yaptığı ilk plan, işemesini tutmaktır.
*Bu dünyada içinde kaybolup gidebileceğin en derin iki yapı insan sesi ve insan yüzüdür.
*Uygarlık saldırganlığın dolambaçlı yollardan ifadesidir. İfadede yol ne kadar dolanırsa, yaratıcılık o kadar fazla, yaratılan eser o kadar büyük olur.
*Bugün endişelenmek yarınki endişeleri gidermek içindir.
*İnsan ilk ava çıktıktan sonra sınır çizmeye başlamıştır, çünkü sadece avcı canlılar "egemenlik" alanı belirler.
*Bugünlerde savaşın bilimi, barışın efsanesi var, umarım yarın barışın bilimiyle savaşın efsanesini kurabiliriz.
*İnsanda mahrem alan 0.5 metre, kişisel 1,2, sosyal alansa 3 metredir. Şiddet suçu işleyenlerde kişisel olan dört kat daha geniştir, o yüzden onlara 5 metreden fazla yaklaşmamalı, yoksa tecavüze uğramış hissederler kendilerini.
*Bunalma, uykuda bozulma, karında yağlanma ve beyinde tıkanma... Bunlar beraber gider.
*Göz göze temas uzadıkça algısızlık oluşur, çünkü o zaman karşıdaki nesne olmaktan çıkarak içe girip ikinci bir “ben” olur. Benlik iki "ben"i bir arada tutamayamayacağı için dağılır; benliği dağıtmanın kısa yolu onu nesneye boğmaktır.
*Bütün güzel şeyler ödünçtür, beş ölü doğumun üzerine Tanrı'nın verdiği ve üç tane on yıl sonra geri aldığı Mozart ya da onun konserlerinde saraydan iki üç saatliğine alarak giydiği üzerine bol gelen üç beş parlak giysi gibi...
*İnsanın içinde durdurucu düzenekler zayıfsa, bunların dışarıda kurulması gereklidir. Ahlaki öğretiler ve din sanıldığından lüzumludur
*Bütünlüğü sağlayan bilgeliktir.
*Benim aşkım benim ödipalim değildir yalnızca; insanlığın yaşadığı ödipallerin toplamıdır
*Büyük bir adam biyolojik olarak küçük bir nedenle büyük olabilir; küçük bir adam da felsefi olarak büyük bir nedenle küçük yaratılmış olabilir.
*Beni en çok düşündüren şey, bitki “kanı”ndaki klorofille, hayvan kanındaki hemoglobinin birinin ortasında magnezyum, ötekinin ortasında demir bulunmasının dışında tamamen aynı yapılar olmasıdır
*Büyük bir iş en az bir en çok birkaç kez sahtecilik yapmadan, büyük bir adam en az bir ihanet yaşatmadan ortaya çıkamaz.
*Bedenin sınırları arzunun sınırlarından dardır
*Büyük grup regresyona girerse küçük gruplar agresyona başlar.
*İnsanların organları ve birbirleri arasında eş ritim vardır
*Büyük işler yapmaya koyulduğunda etrafında bir uçurum varmış gibi yalnız kalırsın.
*Ego gücü = iştah + doymayı erteleme gücü.
*Büyük yaratıcılar sıklıkla önceki kuşaklarında kalpazan, sahtekar, düzenbaz ve gözbağcı olan ailelerden çıkar.
*Düş kırıklıklarına direndiğimizi gözlemek kendimizi sevmemize neden olur.
*Her türün üyeleri aynı canlının uzuvları gibi hareket ediyorsa eğer, tek tek her canlı için en önemli beceri diğer üyelerle eşgüdüm sağlamak olmalıdır.
*Başarılı her insan, en azından kendi programını yapmaya yetecek kadar dışarıya kapalı olmak zorundadır.
*Büyük bir adam biyolojik olarak küçük bir nedenle büyük olabilir; küçük bir adam da felsefi olarak büyük bir nedenle küçük yaratılmış olabilir.
*Eksiği küçük olanlar onu kapatıp yıldızlaşır, eksiği büyük olanlar kapatamayıp yalnızlaşır; eksiği çok büyük olanlarsa, eksiği küçük olanların eksiğini kapatmakta kullanılır.
*İçilen sıvının, bedenin her köşesine dağılıp sonunda idrara gitmesi; canlıda olağanüstü bir toplama sistemi olduğunu gösterir.
*Büyüklenmeci/takıntılı benliklerin attıkları nutuk sırasında; sayısı yüzlere varacak kadar geniş kanatlı burunlarına dokunup kaşındığını görüyorum, büyük düşünce beyni kaşıyıp durmaktan mı çıkıyor acaba! Gördüğüm son örnek Slavoj Žižek oldu.
*Büyüklük bataklıkta büyür, Picasso'nun genelev kapılarındaki halini hatırlayın.
*Psikanaliz sırasında analizana analist düşüncelerini, kendine yapay bir hayat kurması için ödünç verir, sonra da onları geri almaz; düşüncelerin geri verilememesi feci bir şeydir.
*Büyüme nesnelerle ilgili bilgi kırıntılarından dünyalar kuran logaritmik bir öğrenmedir.
*Can organiğin bağıl fonksiyonudur.
*Canlı kapalıdır, açıldığında ancak kapalı başka bir canlıya bağlı oldukça hayatta kalır.
*Canlıları hayatta bırakan yiyecek değildir, bağlanacak bir şey bulmalarıdır, hiç bağsız bir can olmamıştır.
*Cesaretini başkasına değil kendine karşı kullananların yapma gücü olur
*Cildindeki elektiriği içsel bir güçle değiştirebilirsen başkasıyla eşduyum yapma yetini de arttırmış olursun, derisi insanın çünkü en az kendisi, en fazla başkası olan yeridir.
*Çalışkanlarla sosyaller haksız, ölçüsüz biçimde öne çıkıyor; duyarlı onca insandan dünya faydalanamıyor.
*Çıngıraklı bir topla körlere futbol oynatmak, dünyanın bugünkü halini analoji ile anlatmakta iyi bir yoldur
*Çin Seddi'ne bak, büyük emeklerin ne kadar boşa gittiğini anlarsın.
*Çocukta sosyalliği arttırmak istiyorsanız ona yüz tanıma eğitimi verin.
*Çok fazla bilgi verenden bilgi alınmaz.
*Dağ baba, ana tarla, gençlik at, bebek denizdir, dere hepimiz, su içimiz, ev cinselliktir
*Daima başkalarını yücelterek kendimi gizlerim.
*Darbe alan kendini paylaşmak ister.
*Deniz ve cinsellik arasında kavramsal bir bağ vardır, bu balıkların suya yumurta bırakmasıyla atılmış, fillerin haremini deniz kenarına toplamasıyla kuvvetlenmiş, su gören her insanın soyunmasıyla kopmaz hale gelmiştir.
*Dışarısının tasallutundan kurtulduktan sonra iç ve dış dünya arasına fark koymadan yaşarsan bambaşka bir doygunluğa ulaşırsın.
*Dünyada herşeyin bilindiği gün felsefe yine olacaktır, insanın en az bir bilinmeyene ihtiyacı vardır çünkü.
*Duygulu olaylar konseri içinde kendini unutmak önemlidir.
*Duygusal uyaranın yaptığı iç ortamımızı değiştirmekse, düşünsel uyaranın yaptığı da dış ortamımızı değiştirmektir.
*Dokunma en çok bir kayboluş duygusuna karşı durabilmek için yapılır.
*Dolaşanları bilmezsen düşünceleri tanımazsın.
*Dünyada başka insanlar olduğu için bir insan sonsuz olur.
*Dişinin yumurtası azdır, o yüzden en iyi erkeğe mecburdur, erkeğin spermi ise çoktur en kötü dişiyle de olsa kaybedeceği yoktur.
*Dünyanın en uzun adamının, kısa boylu Çinlilerin arasından çıktığını öğrendiğimde en büyük gücün çokluk olduğunu anlamıştım.
*Dürtüsellik bağımlılık nedenidir, tehlikeli olanı bağlarlar çünkü
*Dünyanın üstündeyken kendini dünyadan kurtarmanın huzuru vardır, böylece huzur, bir durumdayken başka bir ya da fazlası durumu da elde tutma kapasitesi demek olur.
*Dikkatte eksiklik kişiyi, en yakınına muhtaç eder, çünkü bu durumda ancak en yakındaki dikkatten kaçmaz.
*Dövme sığırlardan sonra denizcilere yaptırılmıştır, boğulanlar ve vurulanlar tanınsın diye.
*Dünyanın aşırı farkında olmak bilim adamı, kendinin aşırı farkında olmaksa hasta yapar.
*Düş kırıklıklarına direndiğimizi gözlemek kendimizi sevmemize neden olur.
*Dil manik bir hastanın eseridir.
*Dürtüsel insanlar; dürtülerini kontrol etmek peşinde algılamasını derinleştirir, hesaplarını detaylandırır, kişiliğini geliştirir. *Dürtüsel olmayanlarsa zamanla tekdüze yapı ve dar bir kişilikte kalır.
*Düşünceler üretiriz ve ürettiğimiz düşüncelerin altında eziliriz.
*Doğruyu tam içine kadar işletmek, kendine karşı saldırganlıktır.
*Düşler geçmişten gürültülerdir, dünden kim gelse çünkü, gürültü ederek kabullenir bugünü.
*Değil Freud bilgisi, "ruh" kelimesinin bile olmadığı ücra köyde ruhumu yararak analiz yapmış gibiyim kendime, vaktiyle ahırda ameliyat yaygındı bu ülkede.
*Dünyanın ne kadar canlı bir yer olduğunu anlamak için buranın taşlarıyla meteor taşlarını karşılaştırmak bile yeter; biz taşımıza kendimize göre cansız diyoruz, çık boşluğa, git bakalım evrende sonsuza doğru cansızlığın ne olduğunu o zaman anlarsın, o yüzden ölünce de canlı kalacağız meraklanmayın!
*Düşünce kendini bastırmanın amacı, dil ise silahıdır.
*Erkekleri durduran çocuklarsa kadınları durduran yine kadınlardır.
*Einstein'i örnek alıp az konuşmak gerekir, koca evren için "E = mc<sup>2</sup>".
*Einstein'ın eski yeni bütün giysileri aynıydı, sadece otistikler çok başka bakarlar.
*Ekonomik zihin basitleştirme ve genelleme yapar, strateji kurar, çıkarsama yapar; sonuçlar yanlış çıksa bile bütün bunlar kişiye düşük enerjiyle yürüme fırsatı sunar, hayatta çünkü doğru ya da yanlış yönde değil bir yönde gitmek önemlidir.
*Eksikliğini fark eden ayrı biri olmaya başlar.
*Elleri kenetli insanlar ya ölümsüzlük hissi ya hayal kırıklığı yaşarlar.
*En sağlamı ödülü kendinden almak başkasına vermektir.
*Erken dönemde hafif bir hastalığı olanlar kendine bakmak denen bir eğitimden geçtikleri için uzun yaşarlar.
*En çok hayat gibi bir dengesi olan adamları ve ahiret gibi karanlığı ve aydınlığı birarada tutan kadınları severim.
*Eğer bir evde uzun etek iki sene sonra kısa etek, dört sene sonra bluz, altı sene sonra şilte, sekiz sene sonra yorgan yüzü olmamışsa, o evin çocuklarında hayata karşı tutumluluk, doğaya ve insana karşı derin bir sorumluluk gelişmesi zordur.
*Ego gücü = iştah + doymayı erteleme gücü.
*Eğer ergenin beceriksizliği toplumun kulağına kaçarsa, gençte yaşam boyu bir çalışma felci gelişir.
*Eksiği küçük olanlar onu kapatıp yıldızlaşır, eksiği büyük olanlar kapatamayıp yalnızlaşır; eksiği çok büyük olanlarsa, eksiği küçük olanların eksiğini kapatmakta kullanılır.
*Bütünlüğü sağlayan bilgeliktir
*En düzenli salınan mevsimlerse en değişken salınan da kadınlardır.
*En işe yarar zamanölçer beyindir
*En işe yarar zamanölçer beyindir.
*Konuşma ancak bazı zamanlar için bir iletişim şeklidir, daha çok bir savunma şeklidir o.
*En köklü mutluluğu derin bir üzüntü duyabilme gücü olanlar yaşar.
*Uygarlık dürtüselliği engelleyerek insanı bozar.
*En zehirli mahçupluklar sarılarak yok olur.
*Kadınlar ilk doğumda tecrübe ettikleri halde, acı içinde kalma pahasına neden sonraki çocuklarını doğurur? Çünkü annelik hormonu oksitosin, ilk doğum sırasında beynin kayıt yapmasını engeller.
*Evlilikte eşlerden biri iyi olursa öteki olduğundan kötü olur.
*Evrenin heryerde görülen temel etkisi birleşme, bütünlenmedir. Patlama, ayrışma, dağılma ancak daha fazla bütünleşmenin olamadığı yerde ortaya çıkar.
*Empati dilsizlikten çıkmıştır. Dil geliştikçe empati azalır. Çünkü dil olunca anlamaya çalışmaz sorarsın.
*Emosyon en çok dikkat yetersizse ortaya çıkar.
*Emosyon konusunda en yanıltıcı kişiler Hintlilerdir. Sanki orada herkesin sadece kendine yönelik bir dili var.
*En sevdiğim kelime "yesari" oldu, içinde birbirini tekrarlamayan, "o", "u", "ö" gibi fonetiği bozuk olanların dışında kalan, ince-kalın-ince olarak ardışık biçimde dizilen sesliler ve onların arasına usulca sokulmuş dili tatlı biçimde tırmalayan "r", ıslık sesi veren "s", söylenişi hançere titreten "y" den oluşan ve başka bir tanesine daha ihtiyaç duyurmayan sessizler bulunmasından ötürü, fonetik bir zenginliği literal bir fazlalığa ihtiyaç duymadan gerçekleştirdiğini hissetmeme ve "solaklık" gibi basit ve somut bir insani özelliği anlam olarak üstüne alıp yüksek bir müzikaliteyle ifade etmekteki sadelik ve yüceliği görmeme bağlı olsa gerek...
*En çok esnek beyinli ve mukavim bedenli adamlar işe yarar.
*En somut haliyle mutluluk dokunduğumuz koktuğumuz tattığımız şeyler üzerinden gelir.
*Ekmeği elbiseyi işçiler yapıyor, ekini köylüler yetiştiriyorlar, sonra yaptıklarını kendi ürünü değilmiş gibi satın alıyorlar.
*En çok dişlerin ve gözlerin katıldığı abartılı olmayan gülüşleri severim.
*Erkekler ihtiyaç duyduğunda, kadınlar ihtiyaç yarattığında harekete geçer.
*Evde cebelleşmeyi öğrenenlerin dışarıda başarı şansı yükselmiştir, demek dünya artık sert bir yerdir.
*Evde insan işte insan, arabayı insanlar yalnız kalmak için kullanır oldu.
*Erkekler her yaşta kendini daha iyi durdurur.
*Gece içimde hiçbir şey kalmadığı için sabah ölecek gibi kalkarım.
*Gelecek ileride değil dışarıdadır, geçmiş geride değil içeridedir.
*Göz göze temas uzadıkça algısızlık oluşur, çünkü o zaman karşıdaki nesne olmaktan çıkarak içe girip ikinci bir “ben” olur. Benlik iki "ben"i bir arada tutamayamayacağı için dağılır; benliği dağıtmanın kısa yolu onu nesneye boğmaktır.
*Gözlediğinde insan, gözlerini gökyüzünden büyük yapar.
*Güçlüler kendini yormadan, zayıflarsa helak olarak güç kullanır.
*Gezegenler küçükse üstünde atmosferi, büyükse içinde suyu tutamaz. İnsanlar da küçükse üzerinde her kişiye karşı onuru, büyükse içinde bir kişiye karşı olan duyguyu tutamaz.
*Zeki bir insan zekasını açık ettiğinde avantajını kaybeder.
*Güneyde büyümek, sahtecilik öğrenmek; kuzeyde büyümek, iç disiplin edinmek demektir.
*Olan ve olması gereken arasındaki mesafe ve zamanı kapatma işlemine çaba denir.
*Geçmiş kabul etmiş olsa da, gelecek bazılarımızı kabul etmeyecektir.
*Korkunun olmadığı yerde cesaret olmaz.
*Gelecek bugüne sokulamazsa şimdide anlam kalmaz.
*Dövme sığırlardan sonra denizcilere yaptırılmıştır, boğulanlar ve vurulanlar tanınsın diye…
*Gizli olan güçlüdür.
*Kuvvetliler tehlike olduğunda, zayıflarsa olacak diye algılar.
*Güvercinlerin ve taksi şoförlerinin hipokampüsleri büyük olur, birisi yiyeceğin, diğeri şehrin haritasını çizer beynine çünkü.
*Akıllılar bir gün, deliler bir asır sonra haklı çıkar.
*Gece garip bir şeydir ve olmaması gerekir, o yüzden ışıkça yeniden ve yeniden yok edilir.
*Tedbirli olmak hafif kontrol gerektiren zayıf dürtülere sahip olmakla, evham kontrolü zor ve tehlikeli istekler taşımakla gelişir.
*Gizlice yapılıp tamamlanan her iş özgüven yükseltir.
*Acıya dayanma gücü yetinmenin büyüklüğüyle paralel gider, yetinme de bir acıdır çünkü
*Gerçeği insan hafızasındakiler kadar yaşar, beyninin daha derinindekiler kadar değil.
*Başarılı adamlar yaşamlarını bütünüyle kontrol etme hayaline ve gücüne sahiptir.
*Günümüz toplumları kum yığını haline gelmiştir; insanların birbirine tutunmadığı, tanelerin yapışıp bütün olmadığı, içinde dostluk, insanlık duygusu gibi mukavim çekirdeklerin, sıkı damarların kalmadığı, derininde sevgi, fedakarlık, inanç gibi yumuşak, kıvıl kıvıl solucanların yaşamadığı bir kum yığını; ortasında da donuk yüzlü elektronik bir göbek taşı, iletileri toplayan, dağıtan, geri yansıtan, bir başka taneyle ancak onun aracılığıyla ilişki kurulan, o ortadan kalktığında ilişkinin kırıntısı bile kalmayan ve hayatı bu kadarla tanımlayan, tamamlayan bir kum yığını... Ve bir kum fırtınası bekliyorum, bu yığını yeryüzünden boşluğa savuracak ve geride elektronik bir çakıl taşı bırakacak...
*Üstün yaratıcılar alt basamakları tek hamlede atlayarak, doğrudan kendini gerçekleştirmeye yönelir
*Gençlerin canlılığı beyinlerinin kendi içinde kolay seçim yapacak farklılıklar yaratamamış olmasındandır, uzmanlığı olmayan telaşı bitirecek doğru kararı alamaz.
*Dünyanın aşırı farkında olmak bilim adamı, kendinin aşırı farkında olmaksa hasta yapar.
*Gözbebekleri küçüldükçe üzüntünün şiddeti artar.
*Psikoterapi kişilik değiştirmez, ona uyum göstermeyi sağlar
*Gerçek kurum kendine toplumsal gereksinimin azalması yönünde, sahte kurumsa artması yönünde çalışır.
*Gelişen organizmanın ayrıntılı bir planı, ölen organizmanınsa bu planın getirdiklerine yetişemeyen bir yanı vardır, yaşamını uzatmak isteyen gereğinden fazla plan yapmasın.
*Gelişme seçenek oluşturmaktır.
*Girişimcilerin ortak özelliği suçluluk duygusu taşımamalarıdır.
*Hastalıkları iyileştirmeye çabalamayın, denetim altında tutmaya çalışın.
*Hayallerimiz, toplumun bizden beklediklerinin ötesindeyse utancımız fazladır.
*Aşırı doyum kendini engellemektir
*Her canlı aynı şekilde örgütlenir, karıncalar ve köleler, arılar ve köylüler dahil.
*Gelecek ileride değil dışarıdadır, geçmiş geride değil içeridedir
*Her türün üyeleri aynı canlının uzuvları gibi hareket ediyorsa eğer, tek tek her canlı için en önemli beceri diğer üyelerle eşgüdüm sağlamak olmalıdır.
*Kimlik kazanmak, değişimin göbeğinde değişmeden kalma becerisi edinmektir.
*Hiç takdir almamak kişiyi ya çok saldırgan ya da çok inat yapar.
*Allah her insana sabah uyanmak için bir neden vermiştir.
*Hindistan en derin, Norveç en sessiz, Japonya tek tip, Hollanda çalışkan, Avustralya rahat ülke, Türkiye ise enerjisi meçhul mucize bir makine...
*Bir yapı bencilleştikçe, daha üst bir organizasyon kurar.
*Her bulduğun pullukta sorunu ya da umudu toprakta arama.
*Açlık arayış, doygunluk durgunluk, durgunluk isteksizlik yaratır.
*Hafızada kalacak son güzel şey rahat bir ölümdür.
*Uyanıklık kendini harcamak, uyku kendini onarmak içindir.
*Hezeyan, kaygan ve belirsiz dünyaya dayanamayan birinin yaptığı sabitleme işlemidir.
*Arzuların engellenmesi düşünceyi doğururken, doyurulması yok eder.
*Hayat bir görevi yerine getirme durumudur, durdurulmadığı sürece cenin gibi kendiliğinden oluşur. Yemek yeme, sevişme, merak etme ve öğrenme seçtiğimiz şeyler değildir, içimize doğmuş görevlerdir.
*En köklü mutluluğu derin bir üzüntü duyabilme gücü olanlar yaşar.
*Her "şey" küçülüp atomize oluyor, ülkeler, aileler, kişiler... Şeylerde artık güç yok.
*Zihin anne ve toplumla rezonansa geldikçe kurulur.
*Her duygunun kendi düşüncesi vardır, buradan her düşüncenin de bir duygusu olacağı fikrini çıkarmayın ama, duygusuz çok düşünce vardır dünyada!
*Mukavim bir mutluluk kendine doğru söylemekle kurulur.
*Haz içinde kalmak değil genel bir tatmin içinde olmak önemlidir.
*Varlığımızı Afrika’daki üç, beş bin kişilik bir kabileye, rönesansı Floransa’daki Medicinlere borçluyuz. Ailelerin ve kabilelerin reisleri vardır; bütün büyük işleri hep bir kişi başlatmış, hatta başından sonuna pratik ve yaklaşık olarak o kişi tamamlamıştır.
*Her insanın işkence devresi bebekliğidir, orada ehlileşir, o yüzden erişkinliğinde kimse asi değildir.
*İnsan karşı koymaya yetecek güç bulmadan saldırganı algılamaz.
*Hayat acele edilecek yer değildir.
*Büyüme nesnelerle ilgili bilgi kırıntılarından dünyalar kuran logaritmik bir öğrenmedir.
*Hastalığımın arkasında bir suç yoktu, cezamın ardında olmadığı gibi.
*Histeri çok beden kullanır belki ama, aslı bedenden öncedir.
*Herkes insana benziyor, tek bir şeye bunca benzerlik şaşırtıcı.
*Huzur sabitlikte, heyecan değişimde, mutluluk küçüklükte, büyüklük aşkta vardır.
*Herkes herşeye katılır, kimyada gözlemciler bile moleküllere katılırken insan birbirine bulaşmadan ne kadar durabilir.
*His bir karşılaşma ürünüdür.
*Her şeyi birkaç defa kontrol etmeden rahat edemeyen insanlar, çocukluklarında arkalarına öngörülebilir ve sürdürülebilir bir anne desteği alamamışlardır, onun için yetişkinliklerinde kendilerine güvenli bir zemin sağlayacak mekan, insan ve olayların sağlamlığını sık sık kontrol etme ihtiyacı duyarlar.
*Hayat tamamlama işlemidir, özellikle de kendini...
*Hayat olayları bir yöne doğru akıtırsa insanları da o yöne doğru döndürmeye başlar.
*Hareketler kendinden hemen önceki hatırayı siler, hiperaktif olan kendine yapılanı unutur o yüzden, iyilik de kötülük de yaramaz onlara.
*Her şey ucuzladığında pahalı kalan tek şey fikirler olur.
*Haset mi öfke mi dersen öfkeyi seçerim, öfke doymasa da geçer, haset doysa da devam eder.
*Işık hapsedilebilirse hiç de depolanabilir.
*Işıkla sabah arasındaki ilişki neyse hücreyle insanlık arasındaki ilişki de odur.
*Irkçılığı başlatan ötekinin yakınlığı tehlikesidir.
*Istırap insan ortaklığın içinden atıldığında başlar ve onda denenen tekil hiçbir işlem bu ıstırabı dindiremez artık, huzurlu da huzursuz da olsa varoluş tek taraflı bir süreç değildir çünkü.
*İnsan olarak sürünenlerin hay huy içinde erken ölmesinin nedeni, sürüngenlerin koşarken nefes alamamasına benzer bir durumdur!
*İnsana ait sistemin tamamen dışında kalmak, yapabilirsen eğer isminle ilgilenmemekle başlar.
*İnsanın tek bir fantezisi bile gerçekleşirse nevrozu iyice yerleşir.
*İnsanın tıbbi araçlarla kendine müdahalesi doğal gelişiminin çok yavaşlamış olmasından ve fakat hala gelişmeye ihtiyaç duymasından kaynaklanır, bir çeşit yapay evrimin içindeyiz yani.
*İnsanları anlamak değil de onlara anlaşıldıklarını hissettirmek önemliyse, anlayanlar ve anlaşılanlar olarak bu çok taraflı bütünlüğün içinde tek taraflı herşey yok hükmündedir.
*İçine ortaklık koymadığınız bir eylem insan için doyurucu değildir, zemininde ortaklık düşüncesi olmayan bir fikir kapsayıcı ve her adımda tamamlanarak doğrulanıcı biçimde açıklayıcı değildir, içine ortaklık güdüsü koymadığınız bir canlı yaşayabilir değildir ve ortak yapısı olmayan madde varolabilir değildir.
*İnsani sosyal ortam insan biyolojisinin kendine uygun psikolojiyi aramasına izin veren ortamdır, zengin sosyal ortamsa o psikolojinin bulunduğu ortamdır.
*İyilik iyi olarak devam edebilmek için iyi olmayandan geçmek zorundadır, çünkü ancak bu durumda iyilik kendi üzerinde bir denetim kazanarak canlılığını sürdürebilir, denetimsiz her şey sonsuz bir enerjiye sahip olmadıkça ölmeye mahkümdur çünkü; buna rağmen hiç vaz geçmeyen iyiler de gördüm dünyada, enerjileri yüksek ve kötülük öğrenmemiş gibiydiler daha çok... Bilmemenin verdiği sonsuz bir tekrar var sanki, o yüzden sonsuzluğa enerjiyle değil bilmeyerek geçecektir insan; insanlığın sonsuz iyiliği bilgi insanın yakasını bıraktığında ya da bilgiye ihtiyaç duyulmayacak bilgeliğe ulaşıldığında kurulacaktır.
*İyinin umursamazlığı kadar delirtici bir şey yoktur.
*İnsanın taştan heykelini yapması ve taşın kendini buna bırakması, benliğin genişleme arzusundan mı yoksa taşın da insan olmaya dönük maddeye içkin tutkusundan mı olduğuna dair fikirlerin ikincisine katılıyorum. O istemedikçe insanın taşa birşey yapabileceğine inanmıyorum çünkü.
*İngiltere'de son 30 yılda 18 yaş altında esrar kullanımı 18 kat, toplam kullanıcı 8 kat, günlük doz 4 kat artmış, dünya artık zehirli bir yerdir; bugün tanışacağınız kişi o yüzden ya zehirlenmiştir ya da zehirlenmiş olandan etkilenmiştir.
*İyilerin sahte kötülerin sahici görünmesinin nedeni dünyanın kötü bir yer olmasındandır.
*İç sesler insana kendinden haberlerdir.
*İlkel bir canlıyla karşılaşıldığında yakınlık, ilkel insanla karşılaşıldığında yabancılık duygusu gelişir.
*İlk sevinci gerilimlerin yerine eylemleri geçirdiğimiz gün yaşarız.
*İlk yoksunluk tanışılan ilk gerçekliktir, bu durumda insana yüklenen gerçek amaç tam doygunluk şeklinde mükemmele ulaşmak olsa bile, onun bizdeki yanılsaması gerçeklerden kurtulmak, yani mutlak özgürlük şeklindedir.
*İnsan ilk ava çıktıktan sonra sınır çizmeye başlamıştır, çünkü sadece avcı canlılar "egemenlik" alanı belirler.
*İnsan tam olarak kendine güvendiğinde sıkıntı yok olduğu kadar zevk de yok olur.
*İnsan daha da gelişecekse birgün, kalbinde beş göz olacaktır, bunca kirlenen kan yüksek bir şey yaratamaz çünkü!
*İnsanın bencilliği alet kullanmasından gelir ve bu özellik çekiçte kürekte bitmez insanı alet olarak kullanmaya kadar gider
*İnsan olmanın, sahip olduğu sadelik, adalet, itidal, sadakat, basiret, merhamet, bağışlama, alçakgönüllülük, hoşgörü, cesaret, saflık ve aşkla pozitif bir sonsuza doğru gideceği yolun bitmeyeceğini varsayarsak, insanlıktan çıkmanın da o nedenle, gösteriş, adaletsizlik, sadakatsizlik, gönlübüyüklük, korkaklık, nefret ve sevgisizlikle negatif sonsuza doğru bitirebileceği bir yolu olmaması gerekir; sanırım bu iki yol birbirine paralel gidecek, çünkü sadakatsizlik, basiretsizlik görenlerin içinden çıkacak bir grup ancak daha sadık ve basiretli olabilecek.
*İki gözlü balık, üç gözlü yılan, dört gözlü insan, kimin kalbinde kaç göz varsa üstün olan odur; sadakat, basiret, minnet, itidal, adalet, merhamet, iyi niyet, saflık, mizah, yaratma tutkusu ve aşk insan kalbini dolu bir peteğe çeviren gözlerdir.
*İnsanın hayatı üzerinde kendisinin olduğu kadar eski kuşaklarının da bir yürüyüşü vardır; onların ve kendisinin biriktirip de yapmadığı mutasyonlar yaşlılıkta peşpeşe gelir çünkü, 40 yaşına kadar 660 defa bölünüp de başına pek bir şey gelmeyen spermatogoidin sonraki birkaç yüz bölünmesinde diz boyu saçmalıkları olur, bu nedenle yaşlı erkek çocuğu ya biraz şehla ya biraz obur ya biraz mecnundur.
*İletişimle toplum arasındaki ilişki neyse sinir ağlarıyla zihin arasındaki ilişki de odur.
*İnsanın büyüklük duygusunu onaylıyorum, ancak ışık dünyaya vurup evrenin derinliklerine doğru gidiyorsa eğer, uzayda çok büyük perdelere ancak sığabilecek sayısız insan görüntüsü dolaşıyor zaten, ek olarak küçücük dünyanın üzerinde gönlübüyüklük yapmaya hacet yok gibi geliyor bana!
*İnsanlar internette bir trilyona varan cevap aramış, mesele şu: önceden bunca cevabı kimden alıyorlarmış.
*İnsanı bazen yetersizlikleri üstün yapar, Paganini mesela 'Ehlers-Danlos Sendromu' denen ve keman çalmak için insanın elini kolunu "kırık" hale getiren bir hastalığa sahipti.
*İnsanda zaman kavramının oluşması için etrafında bazı şeylerin düzenli olarak tekrar etmesi gerekir.
*İnsanoğlu doğduğunda ve öldüğünde birbirine benzeyebilir, güldüğünde ve yürüdüğünde ama çok ayrılır.
*İnsan ölüsünün peşine düşer, o olmazsa benlik eksik kalır çünkü.
*İnsanın saygınlığı da yüceliği de kalmayacaktır. Ne zaman mı? Şu an bilgisayarlar kuş beyni kadar işlem yapıyorlar, insan beyni kadar işlem yaptıklarında saygınlık, insanlık beyni kadar yaptığında da yücelik kalmayacaktır.
*İnsanda iki temel fark vardır: cinsiyet ve kuşak farkı, diğer farklar bu ikisi üzerine bina edilir.
*İnsan gün içinde kısa süreli gerilemeler yaşar, benlik rezervini güçlendirmek, yalnızlık potansiyelini arttırmak ve kendi büyüsüne inanmak için gereklidir bu.
*İnsan alacakaranlık canlısıdır, şüpheci, fırsatçı, avcı...
*İçimizdeki bir gölge dışımızdaki bir nesneye benzemeye başlarsa ikisi derhal ilişki kurar.
*İyilik sonuçtur kötülük sebep, iyilik uzun kötülük kısa sürer, iyilik yavaş gelir yavaş gider, kötülük hızlı gelir hızla kaybolur gider, iyilik yüzeyseldir kötülük derin, iyilik dengeyi bozar kötülük kurar ve dahi iyilikten sonra kayıp kötülükten sonra kazanç gelir; buna rağmen ama her kötü bu kadar kötüyken bile bir iyi bulmak, kötüyken bile düşmeyen kıymetinin algılandığını sınamak için kötüdür.
*İnsan saçmaladıkça hakikate ulaşır.
*İnsanların kendine karşı değil insana karşı cesareti var, halbuki ilki olsaydı, olaylara karşı da cesareti olurdu.
*İnsan kendini konuşarak, başkasını yazarak yener.
*İyi ki analar babalar bizi çok sevmiyor da başkalarına gidiyoruz.
*İnsanlara bak köle gibi çalışıp kazandıklarını sefil gibi harcıyorlar, üstelik harcatanlar çalıştıranlar onları aynı zamanda, köleleştirdiniz mi sefilleştirirsiniz de...
*İnsan gövdesine başkalaşarak kendine "ben" der.
*İçte bir ruh taşıyarak işe gidilmez.
*İnsanın en kolay gösterdiği duygu hainlik, en zor ortaya çıkarttığı davranışsa basirettir.
*İnsan karşı koymaya yetecek güç bulmadan saldırganı algılamaz.
*İnsan olmak en zorudur.
*İnsan tam olarak kendine güvendiğinde sıkıntı yok olduğu kadar zevk de yok olur.
*Kötü insandan kurtulmak mümkün değildir; önemli olan kötü insanı iyi şeyler yapmak zorunda bırakmaktır.
*Gözlediğinde insan, gözlerini gökyüzünden büyük yapar.
*Hiç takdir almamak kişiyi ya çok saldırgan ya da çok inat yapar.
*Açıklamak matematikleştirmektir.
*Matematikle astrofizik arasındaki ilişki neyse nörokimya ile psikoloji arasındaki ilişki de odur
*Rahim içi dönem filogenetik evrimin, bebeklikle çocukluk dönemiyse kültürel evrimin tekrarıdır
*Şimdinin anlamlı olması içinde gelecek olmasındandır
*İnsan vücudu bir kere yenilen tek ordudur.
*İçilen sıvının, bedenin her köşesine dağılıp sonunda idrara gitmesi; canlıda olağanüstü bir toplama sistemi olduğunu gösterir.
*Hindistan en derin, Norveç en sessiz, Japonya tek tip, Hollanda çalışkan, Avustralya rahat ülke, Türkiye ise enerjisi meçhul mucize bir makine...
*İnsanda mahrem alan 0.5 metre, kişisel 1,2, sosyal alansa 3 metredir. Şiddet suçu işleyenlerde kişisel olan dört kat daha geniştir, o yüzden onlara 5 metreden fazla yaklaşmamalı, yoksa tecavüze uğramış hissederler kendilerini.
*Sinüs düğümü aydınlardır, sürekli uyarırlar, ventrikül kasları işçilerdir, çalışırlar, kapaklar bürokratlardır, vergi toplamadıkça geçişe izin vermezler, damarlarsa kadınlardır kesintisiz beslerler; her ülke vakti geldiğinde ölmeyi bilen bir kalptir.
*İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özellik kendini durdurmasıdır.
*Talebeydim ve silgim bir parça araba lastiğiydi, defterleri yırtar kendi eksilmezdi; oradan bilirim, sözü lastikli adam kaybetmeye dayanamayan adamdır
*İnsanın bencilliği alet kullanmasından gelir ve bu özellik çekiçte kürekte bitmez insanı alet olarak kullanmaya kadar gider.
*Kolay mutluluk, insanlar için çalıştığı açık olan insanların mutluluğuysa, hissedilmesi zor mutluluk da insanlar için çalıştığı gizli kalmış olanların mutluluğudur.
*İnsanın içinde durdurucu düzenekler zayıfsa, bunların dışarıda kurulması gereklidir. Ahlaki öğretiler ve din sanıldığından lüzumludur.
*Sevmenin öncesi acımaktır, ilişki çünkü önce duyulması kolay duygularla başlar.
*İnsanın yaptığı ilk plan, işemesini tutmaktır.
*Yaşamda en yüksek bedel, sevginin korunması için ödenir.
*İnsanların organları ve birbirleri arasında eş ritim vardır.
*Öylesine gelen mutlulukla içi ezilen insanlar vardır, onlar babalarının her takdirinden sonra annelerinin ekşi yüzü ya da annelerinin takdirinden sonra babalarının gizli tehdidiyle karşılanmıştır; mutluluk kendinin kendiliğindenliğini, mutsuzluksa başkalarının aktif çabasını gerekitirir.
*Kader bazen senin kaderini iyileştirmek ister ve yine bazen, iyileştirme yapmakta olan kaderden habersiz sen kaderini eline almaya çalışarak, kaderini değiştirmek isteyen kaderine engel olursun.
*Kadınlar ilk doğumda tecrübe ettikleri halde, acı içinde kalma pahasına neden sonraki çocuklarını doğurur? Çünkü annelik hormonu oksitosin, ilk doğum sırasında beynin kayıt yapmasını engeller.
*Dürtüsel insanlar; dürtülerini kontrol etmek peşinde algılamasını derinleştirir, hesaplarını detaylandırır, kişiliğini geliştirir. Dürtüsel olmayanlarsa zamanla tekdüze yapı ve dar bir kişilikte kalır.
*Kendini çok sevenin nesnelere sevgisi azdır, nesneleri çok sevenin de kendine ilgisi azdır.
*Eğer bir evde uzun etek iki sene sonra kısa etek, dört sene sonra bluz, altı sene sonra şilte, sekiz sene sonra yorgan yüzü olmamışsa, o evin çocuklarında hayata karşı tutumluluk, doğaya ve insana karşı derin bir sorumluluk gelişmesi zordur.
*Kimliğimiz, kendimizi algılama ile toplumun algılaması arasındaki uzlaşma çabalarının tümüdür.
*Hezeyan, kaygan ve belirsiz dünyaya dayanamayan birinin yaptığı sabitleme işlemidir.
*Kimlik kazanmak, değişimin göbeğinde değişmeden kalma becerisi edinmektir.
*İnsan olmanın, sahip olduğu sadelik, adalet, itidal, sadakat, basiret, merhamet, bağışlama, alçakgönüllülük, hoşgörü, cesaret, saflık ve aşkla pozitif bir sonsuza doğru gideceği yolun bitmeyeceğini varsayarsak, insanlıktan çıkmanın da o nedenle, gösteriş, adaletsizlik, sadakatsizlik, gönlübüyüklük, korkaklık, nefret ve sevgisizlikle negatif sonsuza doğru bitirebileceği bir yolu olmaması gerekir; sanırım bu iki yol birbirine paralel gidecek, çünkü sadakatsizlik, basiretsizlik görenlerin içinden çıkacak bir grup ancak daha sadık ve basiretli olabilecek.
*Kolay mutluluk, insanlar için çalıştığı açık olan insanların mutluluğuysa, hissedilmesi zor mutluluk da insanlar için çalıştığı gizli kalmış olanların mutluluğudur.
*Işıkla sabah arasındaki ilişki neyse hücreyle insanlık arasındaki ilişki de odur
*Konuşma ancak bazı zamanlar için bir iletişim şeklidir, daha çok bir savunma şeklidir o.
*Kendini keşfettirmek için bile kimi zaman kendi kıymetini düşürmen gerekir!
*Korkunun olmadığı yerde cesaret olmaz.
*Büyük işler yapmaya koyulduğunda etrafında bir uçurum varmış gibi yalnız kalırsın.
*Kötü insandan kurtulmak mümkün değildir; önemli olan kötü insanı iyi şeyler yapmak zorunda bırakmaktır.
*Bilgi değil inanç önemlidir, çünkü bilgide faydacılık, inançta fedakarlık vardır.
*“Kuran’ı biz dağlara göklere verdik, ancak onlar almadılar, onun için insana verdik”. Mutlak sadakati çünkü yine de ancak insan gösterebilir.
*Her bulduğun pullukta sorunu ya da umudu toprakta arama.
*Kuvvetliler tehlike olduğunda, zayıflarsa olacak diye algılar.
*Kendini keşfettirmek için bile kimi zaman kendi kıymetini düşürmen gerekir!
*Kadın dilin de öncesini bilir, o yüzden dile erkek kadar ihtiyacı yoktur onun.
*Kaderin tecellisini en kolay tembeller aksatır.
*İnsan daha da gelişecekse birgün, kalbinde beş göz olacaktır, bunca kirlenen kan yüksek bir şey yaratamaz çünkü!
*Kuş canıyla uçar.
*Nasıl kan şekeriyle açlık, ozmolaliteyle susuzluk, hormon düzeyiyle cinsellik arasında doğrudan bağ varsa, endorfinle ağrı eşiği ve sabır arasında, zayıf kalp kapaklarıyla korku ve panik arasında, derinin elektriği yavaş iletmesiyle dokun(ul)mayı sevme ve sosyallik arasında da benzer bir bağ vardır
*Kişide yanlış bir zaman algısı olmalı ki benlik algısı oluşabilsin.
*Arkadaşlığın, dostluğun köklerinde basit, somut etmenler rol almış olabilir, soğuk mağaralarda sarılmakla artan ısıyı koklayan derimizdeki ısı algılayıcılar gibi mesela
*Kişilikte güç belirsizliğe tolerans demektir.
*Kim yumurtasına sahip çıkarsa o en gelişmiş olandır; balık suda, sürüngen kumda, timsah ağzında, kuş yuvasında, kanguru torbasında, insan karnında saklar onu.
*Kim yumurtasına sahip çıkarsa o en gelişmiş olandır; balık suda, sürüngen kumda, timsah ağzında, kuş yuvasında, kanguru torbasında, insan karnında saklar onu.
*Toprak acı, güneş tatlı olanı verir
*İki gözlü balık, üç gözlü yılan, dört gözlü insan, kimin kalbinde kaç göz varsa üstün olan odur; sadakat, basiret, minnet, itidal, adalet, merhamet, iyi niyet, saflık, mizah, yaratma tutkusu ve aşk insan kalbini dolu bir peteğe çeviren gözlerdir
*Düşünceler üretiriz ve ürettiğimiz düşüncelerin altında eziliriz.
*En sağlamı ödülü kendinden almak başkasına vermektir.
*Optimum sayıda kötü gereklidir.
*İletişimle toplum arasındaki ilişki neyse sinir ağlarıyla zihin arasındaki ilişki de odur
*Kişisel özgürlükler karşıt doğal zorunluluklara yol açar, volonterizmle ilerledikçe deterministik bir sonuçla karşılaşırız. Bütün insanların sınırsız bir özgürlüğe sahip olmasından korkmamamın nedeni budur.
*Kendini hafifçe korkutma ve öylece tutmayla, şiddetle korkarak ondan kurtulmanın verdiği bir mutluluk vardır.
*Akıl dikkatten gelir
*Kişilik serbest kaldıkça bozukluğu ortaya çıkar.
*Hayat bir görevi yerine getirme durumudur, durdurulmadığı sürece cenin gibi kendiliğinden oluşur. Yemek yeme, sevişme, merak etme ve öğrenme seçtiğimiz şeyler değildir, içimize doğmuş görevlerdir.
*Yapamayan açıklar, çoğu teorisyen kötü pratik sahibidir.
*Yeryüzünde insan birlikleri vardır, sorumlu insanlar birliği, saldırgan insanlar birliği, atik insanlar birliği, tembel insanlar birliği gibi. Aile, takım, parti, cemaat gibi insan meclisleri ise farklı birliklerden üyeler bir araya geldiğinde ancak kurulur.
*Yüzer gezer konuşmalar yapamam, çünkü içlerinden hangilerinin katılaşacağını bilemem.
*Kendime acımaya yetecek bir olgunluğa ulaşınca insanlarla barıştım.
*Kötü şey kendine iyi bakar.
*Benliği yoracak kadar nesne düşkünlüğü gösteren, içinde nesneden yana korku doğurarak kendini durdurmak zorunda kalır.
*Kalp her attığında ölür, sonra bir daha canlanır; ölüm milyonlarca defa canlanmış kalbin bir kez daha canlanmamasıdır.
*Dil manik bir hastanın eseridir.
*Kaz Dağları'nı alıp şu taraftan bu tarafa taşıyorum, kimse bir şey demiyor, çünkü ben varolmayan hakikatler yaratıyorum.
*Kendini başkasına bırakmamak büyük sakatlıktır, aslı çünkü onun kendini kendine bırakmamaktır.
*Kaybettiğin hafızanı söyle sana yaşını hesaplayayım.
*Kişi yalnızca etrafındakileri değil, kendini de değişkenlerden biri konumuna sokarsa gerçek bir insan olur.
*Kullanacağından fazla imkan sabit fikirli, potansiyelinden az imkan açık fikirli yapar.
*Karar yararları tepeye, zararları dibe çekmeyi öngören geçiştir.
*Kavga sevgiden daha fazla yakınlık kurar.
*Konuşan değil konuşamayan yazarsa iyi olur, dili olmadan yazısı olmak iyi bir kontrasttır, asimetrisini büyütemeyen gelişemez.
*Kazanç belirsizse dürtü fazladır.
*Kızmışsa, vurup kırıyorsa zaptedilmek yoluyla kendine dokunulmasını arzu ediyor olabilir.
*Keşke fizik ve zihin arasındaki uçurum bu kadar büyük olmasaydı.
*Küçük fazlalık ve azlıklar için "çok", "şahane", "inanılmaz" gibi sözcükleri rahatça kullananların büyük fazlalık ve azlıklara doğru genişleyebilecek zihinleri kalmaz.
*Küsmek, karşıdakinin kendini benimle tamamlamasının önüne geçerek eksik kalan onu bana mecbur bırakmak demektir.
*Kafanda resmini çekemezsen, insanı soluk gibi içine çekmek zorunda kalırsın.
*Kendilik başkalarını dışarıda bırakarak değil, onları da kapsayarak gelişir.
*Metabolizması hızlı olandan düşünce değil, “eylem canlısı” olur; şahin mesela… İnsana yakın olan kurnazlaşır, karga mesela… İnsanın tabiata yetecek metabolizması yoktur, boşluk doldurur, akıl mesela, akıl kurnazlıktır aslında.
*Madde küçüldükçe parçalanmaktan, kütle büyüdükçe çarpışmaktan çıkan enerji büyüyor, iki ucumuz enerji de, ortada bir yerde uyuyor, enerji maddede dinleniyor; biz uykuyuz ona göre, uyandığımızda yeniden enerji oluyoruz, olacağız geleceğe göre.
*Maddenin hem var hem yok olan bir yapıda olduğunu en iyi elektronların yörünge atlaması sırasında görürüz, yörüngeden yörüngeye yok olarak atlar onlar. Aslında çekirdekteki proton ve nötronlar da hem var hem yokturlar, ama onlar çok daha küçük bir alanda hapsoldukları için yokoluşları tespit edilemeyecek kadar kısa sürede olur. Varolan her şeyin neden ikili ve geçici yapısı olduğunu açıklayan zemindeki bilgi budur.
*Manik depresyon ülke geliştikçe artar, kişilikte dürtüsellik ve duygusallık baskıdan kurtulmuş olur çünkü.
*Mayayı keşfettiğinde ekmekten önce şarap yapmış bir soydan geliyoruz; insan hakkında biraz daha düşünmemiz ve duyguyu doymaktan önceye almamız gerekiyor.
*Matematikle astrofizik arasındaki ilişki neyse nörokimya ile psikoloji arasındaki ilişki de odur.
*Mukavim bir mutluluk kendine doğru söylemekle kurulur.
*Modern dönemde "benlik" kendini mekandan kurtarmış durumda, zamandan da kurtarabilirse eğer insan kendini sınırlayan canlılığın dışına çıkmış olur.
*Melankolikler yitirilen nesneyi tamir etmek için onu içlerine almaz, onarımı dışarıdaki bir tezgahta yaparlar, bu tezgah bir kadın, bir erkek, bir ideoloji ya da edebiyat felsefe gibi bir alan olabilir, onarım bittiğinde nesne hırpalanıp tükenmiş olur, amaç da zaten budur.
*Metabolizması hızlı olanlar acımasız ve/veya saldırgandır, yiyecek bulmak peşinde her biri saldırmaya alışmıştır çünkü.
*Milliyetçilik, anarşistlik siyasi özellikler değildir, insan işletim sistemleridir.
*Mutluluk iyi bir şeyle karşılaşarak değil, kötü bir şeyden kurtularak gelir.
*Mahsusçuktan yapmak, ardından yalan söylemek, sonra söylediği yalana inanmak ve sonunda hem o inancı koruyup hem onun tersi yöndeki gerçeğe uygun davranmak bize kötüleşme olarak gelebilir ama aslı bir gelişme çizgisidir.
*Madde yavaşlıkla oluşmuştur, çok hızlı bir şeyin maddeliği ve maddiliği kalmayabilir.
*Mantığı olmayan bir şeyin yaratılması çok üst düzey bir yapı gerektirir.
*Narsisizm dünyaya yapışma sürecinden kalıntıdır, sorun kalıntının yapışma gerekmeyen zamanlara kalmasıdır.
*Nesnelerin aslı öyle değildir, sese ve renge çevirmek, onları anlamak için bizim yaptığımız işlemdir, her canlı öyle yapmak zorunda değil, nesneyi elektromanyetik radyasyona çevirerek "gören" yılan var mesela.
*Nasıl ışık retinaya düşünce bir dizi değişiklik sonunda mucize bir görüntü ortaya çıkarsa, duyu ruha girince de aynısı olur; diyelim açlık ve beraberinde görülen şiddet bir evrilmeden sonra insanlığa karşı intikamcı bir ruh yaratır.
*Narsisistlerin tenleri ince olur, o yüzden tatlı ve incinir yapıdadırlar ve yine o yüzden bencil olurlar.
*Nesne özneyi bozandır.
*Nesneleri anlamak için sadece nesneler yetmez, onların öncesi ve sonrası da gerekir.
*Nüfusu çok az ve çok fazla olan türlerde hayatta kalmak için işbirliği zorunlu olduğundan bencillik görülmez, dokuz milyar insanın yaşayacağı bir dünyada o yüzden bencilleri darağacında görebiliriz.
*Nasıl kan şekeriyle açlık, ozmolaliteyle susuzluk, hormon düzeyiyle cinsellik arasında doğrudan bağ varsa, endorfinle ağrı eşiği ve sabır arasında, zayıf kalp kapaklarıyla korku ve panik arasında, derinin elektriği yavaş iletmesiyle dokun(ul)mayı sevme ve sosyallik arasında da benzer bir bağ vardır.
*Nasıl koleksiyon yapmak sonsuzluk isteğiyse, onu dağıtmak da ölüm isteğidir.
*Nasıl bedene giren besin hemen sindirilir, dünyaya açılan yerel bir kültür de derhal metabolize edilir.
*Obsesif-paranoid dizgede kişilik bozukluğu olanlar en soyut konuyu bile örneklendirerek anlatırlar, somutlaştırma dar kafaya iyi gelir çünkü.
*Olan ve olması gereken arasındaki mesafe ve zamanı kapatma işlemine çaba denir.
*Optimum sayıda kötü gereklidir.
*Organikleşmek, organize olmaksa sonuçta inorganikte tıkanmış bir şey vardır, sakın bu bilgisizlik olmasın.
*Önce sahte birer insan olacağız, sonra insancıllık sahtekarlık olacak ve sonra sahtekarlara gerek olmadığı kararı alınacak.
*Öğretmen dilsizse çocuklar cezalandırılma korkusu; öğretmen konuşkansa öğrenciler utanma duygusu yaşar.
*Öylesine gelen mutlulukla içi ezilen insanlar vardır, onlar babalarının her takdirinden sonra annelerinin ekşi yüzü ya da annelerinin takdirinden sonra babalarının gizli tehdidiyle karşılanmıştır; mutluluk kendinin kendiliğindenliğini, mutsuzluksa başkalarının aktif çabasını gerekitirir.
*Ömür boyu kahramanlık yapan erkeklerde bitmez bir anne sevdası vardır.
*Ölüm, parasını başkasının ödediği sonsuz bir tatil gibi...
*Ölüme külden başka birşey bırakma.
*Kötü şey kendine iyi bakar.
*Bütün güzel şeyler ödünçtür, beş ölü doğumun üzerine Tanrı'nın verdiği ve üç tane on yıl sonra geri aldığı Mozart ya da onun konserlerinde saraydan iki üç saatliğine alarak giydiği üzerine bol gelen üç beş parlak giysi gibi...
*Beni en çok korkutan şey insan öldüren insanların, ben insana hemen hemen sağlıklı insanlar olarak görünmesi olmuştur.
*Yazmak paranoyayı geride bırakmaktır, yazılanlar paranoyayı uygular çünkü
*Paranoya çemberini geceler tamamlar sabahlar kırar, gecenin tamamladığı çemberi kıramayan bir sabah olursa, o gün paranoid paranoyasını uygular.
*Yaşam, üç beş parça şeyin durmadan yer değiştirerek ürettiği sonsuz sayıda aslı olmayan görüntüdür. İki hidrojenden bir helyum, üç helyumdan bir karbon, trilyonlarca karbondan insan, milyonlarca trilyon karbondan dünya... Bu kadar ve başka bir şey yok.
*Ölüme külden başka birşey bırakma
*Beyninin yapısını düşününce, insanın yeryüzünde yaptıkları az gelir.
*Ten temasından hoşlanmayan kişi insan sevemez.
*İnsanoğlu doğduğunda ve öldüğünde birbirine benzeyebilir, güldüğünde ve yürüdüğünde ama çok ayrılır.
*Acı, çok dağılmış insanın kendini toplama aracıdır, Onu matkap gibi kullanıp ''psikolojik kaya katmanı''na ulaşır ve o temel üzerinde kendini yeniden kurar.
*İnsan ölüsünün peşine düşer, o olmazsa benlik eksik kalır çünkü.
*Bazılarının suç uydurma suçu vardır, bir suç denizinde böylece suçluluğunu görmezden gelebilir çünkü o.
*Başarı ölçüm meselesidir, zamanı, mesafeyi ölçemeyen başaramaz
*Şu Afrika'nın güney doğusundaki sıcak mağaralar olmasaydı biz olmayabilirdik, şu Avrupa'nın batısında, Amerika'nın ortasında benzer başka mağaralar olmadığı için hiç olmayanlar, olmadığı bile akılda kalmayanlar olduğu gibi.
*Her duygunun kendi düşüncesi vardır, buradan her düşüncenin de bir duygusu olacağı fikrini çıkarmayın ama, duygusuz çok düşünce vardır dünyada!
*Öğrenirken yüzünde sıkıntı yoksa zekidir.
*Binlerce ekmeği olan bazıları hayatını bir fazla ekmeğe harcamıştır
*Bugünlerde savaşın bilimi, barışın efsanesi var, umarım yarın barışın bilimiyle savaşın efsanesini kurabiliriz
*Artık kendimi savunacak yaşları geçtim, tehlikeye atılmayacak yaşlara geldim.
*Bilim çok az saf olup hemen tamamıyla karmaşıktır, bilimadamıysa çok çok az "saf"tır, ama tutarlı biçimde yanlıştır.
*Amacım azalmaya alışa alışa bir gün tamamen sessizliktir.
*Bir zihni muhakeme edebilir durumda tutmak için beyni hangi yaşta ne kadar yorabiliriz; yorgunluğun dağılma yarattığı nokta bunama, yorgunluğun daha büyük yorgunluklar için rezerv topladığı zaman çocukluk yılları mıdır acaba?
*Annesi terzi, babası berber olanları severim, insanı bir şey yaparak keserler çünkü.
*Erken dönemde hafif bir hastalığı olanlar kendine bakmak denen bir eğitimden geçtikleri için uzun yaşarlar.
*Bir ilişkinin anahtarı göz göze temastır
*Bireysel olarak insanlarında "güçsüzlük" kültürü olan toplumların alt gruplarında güçsüzlük duygusunda ortaklığın yarattığı coşkuyla çocuksu bir "güçlülük" duygusu oluşur.
*En çok hayat gibi bir dengesi olan adamları ve ahiret gibi karanlığı ve aydınlığı birarada tutan kadınları severim.
*Çok fazla bilgi verenden bilgi alınmaz.
*Sağlak insanın soluna göz devirip konuştuğunda hatırlamaya çalıştığını, sağına göz döndürüp konuştuğunda ise bir şeyler kurmaya çalıştığını anlayın
*Hafızada kalacak son güzel şey rahat bir ölümdür
*Zeki bir insanda dünyaya karşı anlayışsızlık ve körlük gelişmesi, hayatın tek bir unsuruna uzun süre bağlı kalmak nedeniyledir.
*Uygarlık zorunlu kılar
*İnsanda zaman kavramının oluşması için etrafında bazı şeylerin düzenli olarak tekrar etmesi gerekir
*Her "şey" küçülüp atomize oluyor, ülkeler, aileler, kişiler... Şeylerde artık güç yok
*Tarih insanı takip eder
*Bir sarmaşığın bile yarım metre ülkesi vardır.
*Süt veren annelerin takıntıları kaybolur, süt verileni beslediği kadar vereni de iyileştirir çünkü.
*Obsesif-paranoid dizgede kişilik bozukluğu olanlar en soyut konuyu bile örneklendirerek anlatırlar, somutlaştırma dar kafaya iyi gelir çünkü.
*Kişilikte güç belirsizliğe tolerans demektir.
*Yalnız kalma potansiyeli zayıf olanlar, masum olaylara felaket senaryosu yazarlar.
*İnsanın büyüklük duygusunu onaylıyorum, ancak ışık dünyaya vurup evrenin derinliklerine doğru gidiyorsa eğer, uzayda çok büyük perdelere ancak sığabilecek sayısız insan görüntüsü dolaşıyor zaten, ek olarak küçücük dünyanın üzerinde gönlübüyüklük yapmaya hacet yok gibi geliyor bana!
*Aşağılık duyguma uygun konum aldığımda, üstünlük duygusu olanların arasında yaşamım pürüzsüz akıyordu; aşağılık duyguma ters konum aldığımdaysa bu sefer de aşağılık duygusu olanların arasında sorunsuz yaşıyordum; her iki durumda da tersini yaptığımda ise felaketlerin kıyısından dönüyordum
*Dolaşanları bilmezsen düşünceleri tanımazsın
*Birbirinize çok benzerseniz gördüğünüz anormalliğin sayısı çok artar
*Sevilenlerin kendi eksiklerini konuşup becerileri için tek laf etmeyenler, sıkıcılarınsa bunun tersini yapanlar olduğunu biliyoruz; bilmediğimiz bu bilgiye sahip olduğu için yanıltıcı davrananlara karşı duyulan duygudur; bu "yavanlık" olabilir mi? Paranoya ve bilgi birlikte yükselirse tatsızlık artar
*Mayayı keşfettiğinde ekmekten önce şarap yapmış bir soydan geliyoruz; insan hakkında biraz daha düşünmemiz ve duyguyu doymaktan önceye almamız gerekiyor
*Bazı insanlar yas tutamamaktan muzdariptir
*Son kaybolanlar bilimadamlarıdır, çoğu meslek değiştirmiş ve apaçık pazarlamacı olmuştur
*Açık deniz yolculuklarında içme suyu kurtlanınca, denizciler yanına su yerine alkol almıştı, gemicilerin çoğu o nedenle alkoliktir; bazı şeylerin nedeni sandığımızdan basit olabilir
*İnsanlar internette bir trilyona varan cevap aramış, mesele şu: önceden bunca cevabı kimden alıyorlarmış
*İnsanı bazen yetersizlikleri üstün yapar, Paganini mesela 'Ehlers-Danlos Sendromu' denen ve keman çalmak için insanın elini kolunu "kırık" hale getiren bir hastalığa sahipti.
*Çin Seddi'ne bak, büyük emeklerin ne kadar boşa gittiğini anlarsın.
*Gezegenler küçükse üstünde atmosferi, büyükse içinde suyu tutamaz. İnsanlar da küçükse üzerinde her kişiye karşı onuru, büyükse içinde bir kişiye karşı olan duyguyu tutamaz.
*Asosyalliğin sınırında olup da sosyallik için can atanların sosyal olarak sivri tarafları olur.
*Dünyanın en uzun adamının, kısa boylu Çinlilerin arasından çıktığını öğrendiğimde en büyük gücün çokluk olduğunu anlamıştım.
*Nasıl bedene giren besin hemen sindirilir, dünyaya açılan yerel bir kültür de derhal metabolize edilir
*İnsanın hayatı üzerinde kendisinin olduğu kadar eski kuşaklarının da bir yürüyüşü vardır; onların ve kendisinin biriktirip de yapmadığı mutasyonlar yaşlılıkta peşpeşe gelir çünkü, 40 yaşına kadar 660 defa bölünüp de başına pek bir şey gelmeyen spermatogoidin sonraki birkaç yüz bölünmesinde diz boyu saçmalıkları olur, bu nedenle yaşlı erkek çocuğu ya biraz şehla ya biraz obur ya biraz mecnundur.
*Serbest çağrışım beyinde fizyolojik haritalarla karşılandığında psikanaliz bilim olacaktır
*Manik depresyon ülke geliştikçe artar, kişilikte dürtüsellik ve duygusallık baskıdan kurtulmuş olur çünkü
*Kişilik serbest kaldıkça bozukluğu ortaya çıkar
*Çocukta sosyalliği arttırmak istiyorsanız ona yüz tanıma eğitimi verin.
*Emosyon en çok dikkat yetersizse ortaya çıkar
*Emosyon konusunda en yanıltıcı kişiler Hintlilerdir. Sanki orada herkesin sadece kendine yönelik bir dili var
*Psikoterapi negatif entropi yapabilme becerisi kazandırır
*Çalışkanlarla sosyaller haksız, ölçüsüz biçimde öne çıkıyor; duyarlı onca insandan dünya faydalanamıyor
*Haz içinde kalmak değil genel bir tatmin içinde olmak önemlidir
*Şimdi olmazsa sen olmazsın, ama sen olmazsan şimdi de olmaz, o zaman sen zaman mısın
*Güneyde büyümek, sahtecilik öğrenmek; kuzeyde büyümek, iç disiplin edinmek demektir.
*Kendini hafifçe korkutma ve öylece tutmayla, şiddetle korkarak ondan kurtulmanın verdiği bir mutluluk vardır.
*Nasıl ışık retinaya düşünce bir dizi değişiklik sonunda mucize bir görüntü ortaya çıkarsa, duyu ruha girince de aynısı olur; diyelim açlık ve beraberinde görülen şiddet bir evrilmeden sonra insanlığa karşı intikamcı bir ruh yaratır
*Büyük bir iş en az bir en çok birkaç kez sahtecilik yapmadan, büyük bir adam en az bir ihanet yaşatmadan ortaya çıkamaz
*Evrenin heryerde görülen temel etkisi birleşme, bütünlenmedir. Patlama, ayrışma, dağılma ancak daha fazla bütünleşmenin olamadığı yerde ortaya çıkar.
*Dünyanın üstündeyken kendini dünyadan kurtarmanın huzuru vardır, böylece huzur, bir durumdayken başka bir ya da fazlası durumu da elde tutma kapasitesi demek olur.
*Empati dilsizlikten çıkmıştır. Dil geliştikçe empati azalır. Çünkü dil olunca anlamaya çalışmaz sorarsın.
*Dürtüsellik bağımlılık nedenidir.
*Acı kültür yoksa ağrı düzeyinde kalır
*Boş konuşabilmek gerekir. Boşluk insanları emerek sosyalliğin katalizörü olur.
*Yemek doyma değil, ilaç gibi tedavi aracıdır, açlıksa insandaki eksiklik değil hastalıktır, o yüzden açlığın giderilmesi toplumun omzundadır.
*Önce ateş edip sonra hedef belirleyen insanlarla yaşamışsa, bir yaradan ölmemeyi öğrenmiştir.
*Önce tepki gösterir sonra düşünürüz, ama önce düşünmüş sonra tepki göstermiş gibi yaparız.
*Psikiyatrik bozukluk enerjinin korunumundan sapma halinde ortaya çıkar, tedavi ise organizmayı psikoenerjinin verimli kullanımına yeniden döndürmekle sağlanır, bunun yolu da kişiye enerji kaybettiği alanları göstermekten geçer.
*Paranoya çemberini geceler tamamlar sabahlar kırar, gecenin tamamladığı çemberi kıramayan bir sabah olursa, o gün paranoid paranoyasını uygular.
*Pısırıkların güçlü tarafı insanların gözünden kaçarak hayatta kalmalarıdır.
*Psikoterapi negatif entropi yapabilme becerisi kazandırır.
*Psikanaliz sırasında analizana analist düşüncelerini, kendine yapay bir hayat kurması için ödünç verir, sonra da onları geri almaz; düşüncelerin geri verilememesi feci bir şeydir.
*Psikoterapi kişilik değiştirmez, ona uyum göstermeyi sağlar.
*Potansiyel sahibi olmak demek eşzamanlılık göstermek demektir.
*Psikolojik bozukluklar çoğunlukla ya suyla oynayarak ya çok su içerek ya da suyunu tutamayarak başlar.
*Pozitif ve negatif uzun süre bir arada kalırsa pozitif yok olur.
*Rahim içi dönem filogenetik evrimin, bebeklikle çocukluk dönemiyse kültürel evrimin tekrarıdır.
*Ruh genleşme kapasitesi en yüksek elementtir. Hiç bulaşmayan soygazların tersine soysuz bir gaz gibi büzülür bulaşır, şişer yapışır, söner zavallılaşır.
*Sağlak insanın soluna göz devirip konuştuğunda hatırlamaya çalıştığını, sağına göz döndürüp konuştuğunda ise bir şeyler kurmaya çalıştığını anlayın.
*Bir kere yenilin, aksi halde yenilmek korkusu sizi zayıf tutar.
*Son kaybolanlar bilimadamlarıdır, çoğu meslek değiştirmiş ve apaçık pazarlamacı olmuştur.
*Süt veren annelerin takıntıları kaybolur, süt verileni beslediği kadar vereni de iyileştirir çünkü.
*Sevilenlerin kendi eksiklerini konuşup becerileri için tek laf etmeyenler, sıkıcılarınsa bunun tersini yapanlar olduğunu biliyoruz; bilmediğimiz bu bilgiye sahip olduğu için yanıltıcı davrananlara karşı duyulan duygudur; bu "yavanlık" olabilir mi? Paranoya ve bilgi birlikte yükselirse tatsızlık artar.
*Serbest çağrışım beyinde fizyolojik haritalarla karşılandığında psikanaliz bilim olacaktır.
*Sıradanlığa yönelerek kendi gerisinde kalanlar vardır.
*Sosyal bir insan sahici bir insan olamaz.
*Sakin ve devamlı, ilerleme böyle olmalı.
*Saatsiz herkes zamanı en çok yarım saatlik bir yanılmayla doğru tahmin edebilmelidir, bunu yapamayan muhakemesinin derin katlarında bir bozulmadan ya da güneşi gördüğünden şüphe etsin.
*Sürece hakim değilsen sıkıntı duyarsın, sıkıntı ya seni süreçten geri alır ya da ona hakimiyet için çalışmak zorunda bırakır.
*Sıkıntı ergenliği erkene alır.
*Suçluluk kişinin yaptığı davranışların etrafındaki olayların akışına ters olduğunu anlamasından, saldırganlıksa olayların akışını kendi davranışları istikametine çekme çabasından kaynaklanır.
*Sefahat hastalık değildir, hastalıktan bir öncesidir.
*Sabahlarla akşamlar ezanlarda bile farklıdır.
*Söylediklerim kendimedir, sizlere boşluk bırakıyorum.
*Sevgi ve inanç insanlığın varlığını sürdürmesi için bedelsiz kullanılabilecek yegane iki şeydir.
*Suçluluk ve adalet duygumuz, tek başına ve kopuk değil, bütüne ait, bütünün diğer parçalarını da kendimiz bildiğimiz bir varoluşumuz olduğuna dair somut kanıttır.
*Sorularla cevaplar birbiriyle dansediyorsa konuşmada zevk vardır.
*Sevmenin öncesi acımaktır, ilişki çünkü önce duyulması kolay duygularla başlar.
*Sinüs düğümü aydınlardır, sürekli uyarırlar, ventrikül kasları işçilerdir, çalışırlar, kapaklar bürokratlardır, vergi toplamadıkça geçişe izin vermezler, damarlarsa kadınlardır kesintisiz beslerler; her ülke vakti geldiğinde ölmeyi bilen bir kalptir.
*Sosyallikte sembol kullanma, çarpıtma, acımasızlık ve kırılganlık, yalnızlıkta ise kabullenme, işaret kullanma, merhamet, meşru müdafa ve dayanıklılık vardır.
*Sıradan başarılar sokakta dikilmekle sağlanır.
*Seni yetiştiren hem iyi hem kötüyse sen kendine, "iyi" + "kötü"/2 = "şöyle böyle" dersin.
*Süt, sevgi, bilgi... Bebek her şeyi içine alarak büyür. Hareket, besleme, sevme, düşünme... Aldıklarını bedenine, zihnine yayarak olgunlaşır. Altından, ağzından, elinden kaçırma... Aldıklarını tutamayarak ölür.
*Şehirde erkek büyümez.
*Şizofreni aklın algıya yetmediği durumdur.
*Şehirleşme, halk en lüzumsuz şeyleri tutkuyla istemeye başladığında ancak tamamlanır.
*Şizofren kafasındakileri kovamayan demektir, evinize sürekli misafir geldiğini ve hiçbirinin gitmediğini düşünün.
*Şimdinin anlamlı olması içinde gelecek olmasındandır.
*Şu Afrika'nın güney doğusundaki sıcak mağaralar olmasaydı biz olmayabilirdik, şu Avrupa'nın batısında, Amerika'nın ortasında benzer başka mağaralar olmadığı için hiç olmayanlar, olmadığı bile akılda kalmayanlar olduğu gibi.
*Şimdi olmazsa sen olmazsın, ama sen olmazsan şimdi de olmaz, o zaman sen zaman mısın?
*Şunu söyleyeceğim ama siz yaşamdan soğumayın yine de: Yılları yağ edinmek için geçiriyoruz!
*Talebeydim ve silgim bir parça araba lastiğiydi, defterleri yırtar kendi eksilmezdi; oradan bilirim, sözü lastikli adam kaybetmeye dayanamayan adamdır.
*Tedbirli olmak hafif kontrol gerektiren zayıf dürtülere sahip olmakla, evham kontrolü zor ve tehlikeli istekler taşımakla gelişir.
*Toprak acı, güneş tatlı olanı verir.
*Taklit, taklit edilenle bütünleşme yanılsaması yaratarak, taklit edenin varolmama korkusunu giderir .
*Tarih insanı takip eder.
*Ten temasından hoşlanmayan kişi insan sevemez.
*Tchaikovsky, Hemingway, Gaugin ve Zola depresyon yönünden tedavi edilmiş olsalardı, bugün kendilerini tanıtan o eserleri vermemiş olacaklardı.
*Toplum dağılırsa kelimelerin arkadaki anlamlarla bağı kalmıyor, "kötüyüm" diyene "ben de kötüyüm" diye cevap veriliyor, "neden kötüsün" diye sorulmuyor.
*Topluluk önünde yapılan tartışmanın ana hedefi, kişinin başkasına karşı yaptığı haksızlığı topluma, kendine yapılmış haksızlık olarak algılatmaktır.
*Terapistin kendi bilincinin dışında gezinme becerisi kazanması hastasının bilinçdışına sokulma gücünü arttırır.
*Travma geçirmiş beden benliğe yabancı gelir.
*Türklerin saksı için yoğurt kabı toplamak, otoparkı varken sokağa araba bırakmak, evin içini boyayıp dışını bırakmak gibi halleri, yürüyen bir kavmin dinlenmeye geçtiğinde gazelden çanak, avucundan bardak yapmak, çadırın, kazığına at bağlamak, içine kilim atıp dışını olduk kadar bırakmak gibi davranışlarının türevidir.
*Utançtan kaçmak için en sık başvurulan yol mükemmeliyetçiliktir.
*Uyanıklık kendini harcamak, uyku kendini onarmak içindir.
*Uygarlık dürtüselliği engelleyerek insanı bozar.
*Uygarlık saldırganlığın dolambaçlı yollardan ifadesidir. İfadede yol ne kadar dolanırsa, yaratıcılık o kadar fazla, yaratılan eser o kadar büyük olur.
*Uygarlık, elde başparmağın diğer parmaklara karşılık tutma becerisi kazanmasının sonucudur ki, bunun için el ayasının ve diğer parmakların kısalması, başparmağın da uzaması gerekmiştir.
*Uygarlık zorunlu kılar.
*Uzun süreli işe girişende kendine pozitif bakışta patolojik bir fazlalık vardır.
*Üyeleri birbirini yaralamadan savaşan türler ortaklık içgüdüsüne sahiptirler ve her biri karşıdakini kendi parçası kabul eder.
*Üstün yaratıcılar alt basamakları tek hamlede atlayarak, doğrudan kendini gerçekleştirmeye yönelir.
*Varlığımızı Afrika’daki üç, beş bin kişilik bir kabileye, rönesansı Floransa’daki Medicinlere borçluyuz. Ailelerin ve kabilelerin reisleri vardır; bütün büyük işleri hep bir kişi başlatmış, hatta başından sonuna pratik ve yaklaşık olarak o kişi tamamlamıştır.
*Varlığını boyutlarının ötesine taşımışlar bazen hayranlık bazen öfke, gerisinde bırakmışlarsa bazen saygı, bazen acıma duygusu uyandırır.
*Yalnızlık bir yalnız kalmama stratejisidir.
*Yas sindirimdir.
*Yaşadıklarımıza birer ad verirsek biyografimizi, onlardan birer öykü çıkarırsak benliğimizi oluştururuz.
*Yapamayan açıklar, çoğu teorisyen kötü pratik sahibidir.
*Yaratıcı olmak için kuşatılmamışlık duygusuna sahip olmak gerekir.
*Yaşam, üç beş parça şeyin durmadan yer değiştirerek ürettiği sonsuz sayıda aslı olmayan görüntüdür. İki hidrojenden bir helyum, üç helyumdan bir karbon, trilyonlarca karbondan insan, milyonlarca trilyon karbondan dünya... Bu kadar ve başka bir şey yok.
*Yaşamda en yüksek bedel, sevginin korunması için ödenir.
*Yazmak paranoyayı geride bırakmaktır, yazılanlar paranoyayı uygular çünkü.
*Yeryüzünde insan birlikleri vardır, sorumlu insanlar birliği, saldırgan insanlar birliği, atik insanlar birliği, tembel insanlar birliği gibi. Aile, takım, parti, cemaat gibi insan meclisleri ise farklı birliklerden üyeler bir araya geldiğinde ancak kurulur.
*Yeryüzünde söylenmiş her söz doğrudur.
*Yüzer gezer konuşmalar yapamam, çünkü içlerinden hangilerinin katılaşacağını bilemem.
*Yalnız kalma potansiyeli zayıf olanlar, masum olaylara felaket senaryosu yazarlar.
*Yetersiz insanın ihaneti çok zarar verir. Zayıflığı en iyi o bildiğinden ihaneti insanın zayıf zamanına denk getirir çünkü.
*Bir insana ilaç yazılması tarihi bir olaydır.
*Yıllardır gözümde çingeneler hayali bir ahali.
*Yalanların çoğu değer kaybetmemek içindir.
*Bir şey yıkılırsa, çocukların öğreneceği parçalar olur.
*Yemek doyma değil, ilaç gibi tedavi aracıdır, açlıksa insandaki eksiklik değil hastalıktır, o yüzden açlığın giderilmesi toplumun omzundadır.
*Kuş canıyla uçar
*Yaşamı açıklamak isteyenlerin içinde dünyayı kontrol etme arzusu gördüm.
*İnsanın saygınlığı da yüceliği de kalmayacaktır. Ne zaman mı? Şu an bilgisayarlar kuş beyni kadar işlem yapıyorlar, insan beyni kadar işlem yaptıklarında saygınlık, insanlık beyni kadar yaptığında da yücelik kalmayacaktır
*Yaşamım içimdeki ham duyguları sıralanmış sözcüklere, işlenmiş düşüncelere döndürmekle geçti.
*Boyu, posu, saç rengi, öfkesi, sevgisi, mesleği hepsini çevirip çerçeveleyip 'Ahmet' diyoruz.
*Yeryüzünde herşey nasılsa doğru olan da odur.
*Pısırıkların güçlü tarafı insanların gözünden kaçarak hayatta kalmalarıdır.
*Yüzünde toprak kokusu olanın alnında çakıl izi bulunması doğaldır.
*Geçmiş kabul etmiş olsa da, gelecek bazılarımızı kabul etmeyecektir.
*Yapıcı olmak için yansızlaşmak gerekir.
*Biz beynimizle yalan söyleriz ve beyin yalanı başkasına söylemeyi beceremez hale gelirse, kendine söylemeye başlar
*Yazgını sev, yargını savun, yankını duy, yaşamını kıskan, yalanına inan.
*Önce tepki gösterir sonra düşünürüz, ama önce düşünmüş sonra tepki göstermiş gibi yaparız
*Yeryüzünde biyolojik temelli belirgin, psikolojik temelli belirsiz bir adalet vardır, ikisini de hissedemiyorsan sosyal temelli bir adaleti gözeterek davran.
*Duygusal uyaranın yaptığı iç ortamımızı değiştirmekse, düşünsel uyaranın yaptığı da dış ortamımızı değiştirmektir
*Yaşam, sonunda mağlup olacakların zafer dolu yürüyüşüdür.
*Psikiyatrik bozukluk enerjinin korunumundan sapma halinde ortaya çıkar, tedavi ise organizmayı psikoenerjinin verimli kullanımına yeniden döndürmekle sağlanır, bunun yolu da kişiye enerji kaybettiği alanları göstermekten geçer
*Yeni bilgi gelirse, onu içe alıp üstünü kapatır gibi göz kırparız.
*Gelecek bugüne sokulamazsa şimdide anlam kalmaz
*Yük aldığında değil, insan yük alma ihtimali bulunduğunda bunaltı çeker.
*Narsisistlerin tenleri ince olur, o yüzden tatlı ve incinir yapıdadırlar ve yine o yüzden bencil olurlar
*Yaratma depresyondan çıkma sürecinde gerçekleşir, en dibe gider, hızlanarak döner, tepeye sıçrarsın; dipten gelenler dibi görmeyenlerden bir baş yukarıdadır.
*Nesne özneyi bozandır
*Yaşamın her yerinde irili ufaklı döngüler vardır, birinin üstüne biner, bindiğin noktaya ama kısa ama uzun sürede geri dönersin; kötü yaşam döngü üstüne döngüdür, iyi yaşamsa en büyük döngüyü bularak ve üzerinde tek sefer dolanarak sağlanır.
*Yeryüzünde herşey nasılsa doğru olan da odur
*Yankesiciler en çok parti mitinginde cepçilik yapar, alkış için eller kalktığında ceketteki cepler ve ortak bir ruha yamandığında zihindeki düşünceler korumasız kalır.
*Kişide yanlış bir zaman algısı olmalı ki benlik algısı oluşabilsin
*Yaşamdaki her tek tecrübeye karşılık gelen bir sinirsel aktivite varsa, her tekrar eden tecrübeye karşılık gelen de sönen bir beyin vardır.
*Büyüklük bataklıkta büyür, Picasso'nun genelev kapılarındaki halini hatırlayın
*Yiyiliyor, tüketiliyor olmanın da zevki vardır.
*İnsanlara bak köle gibi çalışıp kazandıklarını sefil gibi harcıyorlar, üstelik harcatanlar çalıştıranlar onları aynı zamanda, köleleştirdiniz mi sefilleştirirsiniz de...
*Zaman, olmayan ama olması zorunlu olan o yüzden olduğu varsayılandır.
*Her insanın işkence devresi bebekliğidir, orada ehlileşir, o yüzden erişkinliğinde kimse asi değildir
*Zaman yok ama ben ona uyuyorum.
*Modern dönemde "benlik" kendini mekandan kurtarmış durumda, zamandan da kurtarabilirse eğer insan kendini sınırlayan canlılığın dışına çıkmış olur
*Zeki bir insan zekasını açık ettiğinde avantajını kaybeder.
*Melankolikler yitirilen nesneyi tamir etmek için onu içlerine almaz, onarımı dışarıdaki bir tezgahta yaparlar, bu tezgah bir kadın, bir erkek, bir ideoloji ya da edebiyat felsefe gibi bir alan olabilir, onarım bittiğinde nesne hırpalanıp tükenmiş olur, amaç da zaten budur
*Zihin anne ve toplumla rezonansa geldikçe kurulur.
*Sakin ve devamlı, ilerleme böyle olmalı
*Zeki bir insanda dünyaya karşı anlayışsızlık ve körlük gelişmesi, hayatın tek bir unsuruna uzun süre bağlı kalmak nedeniyledir.
*Bazı toplumlarda güçsüzlük kültürü var, güçsüzlük güç olmuş oralarda
*Zekan yaptığın işe yetmezse farkı kurnazlıkla, fazla gelirse soylulukla kapatırsın.
*Saatsiz herkes zamanı en çok yarım saatlik bir yanılmayla doğru tahmin edebilmelidir, bunu yapamayan muhakemesinin derin katlarında bir bozulmadan ya da güneşi gördüğünden şüphe etsin
*Zıt gitme huyu, kontrole girmekten korkanlara hastır.
*Sefahat hastalık değildir, hastalıktan bir öncesidir
*Zehirin rengi sarı, açlığınki karadır.
*Bir insanın davranışlarındaki bozulmanın önemli nedeni ödül sistemindeki bozulmadır, ödüle duyarsızlık veya ödüle sürgit açlık bozar bozar ve yok eder
*Zihnimde nesnelerle gövdeler parçalanabilir ama yüzler asla, yüzü parçalayan henüz insan olmamıştır.
*Duygulu olaylar konseri içinde kendini unutmak önemlidir
*Zamanla canlılarla birlikte hastalıklar da gelişir.
*En sevdiğim kelime "yesari" oldu, içinde birbirini tekrarlamayan, "o", "u", "ö" gibi fonetiği bozuk olanların dışında kalan, ince-kalın-ince olarak ardışık biçimde dizilen sesliler ve onların arasına usulca sokulmuş dili tatlı biçimde tırmalayan "r", ıslık sesi veren "s", söylenişi hançere titreten "y" den oluşan ve başka bir tanesine daha ihtiyaç duyurmayan sessizler bulunmasından ötürü, fonetik bir zenginliği literal bir fazlalığa ihtiyaç duymadan gerçekleştirdiğini hissetmeme ve "solaklık" gibi basit ve somut bir insani özelliği anlam olarak üstüne alıp yüksek bir müzikaliteyle ifade etmekteki sadelik ve yüceliği görmeme bağlı olsa gerek...
*Zihinsel bir ekonomi kuramayan kaybolur.
*Yüzünde toprak kokusu olanın alnında çakıl izi bulunması doğaldır
*Zıt gitme huyu, kontrole girmekten korkanlara hastır
*İnsan gövdesine başkalaşarak kendine "ben" der
*İçte bir ruh taşıyarak işe gidilmez
*Sosyal bir insan sahici bir insan olamaz
*Işık hapsedilebilirse hiç de depolanabilir
*Kaderin tecellisini en kolay tembeller aksatır
*Azalmak katılmak içindir
*Dünyada başka insanlar olduğu için bir insan sonsuz olur
*Nüfusu çok az ve çok fazla olan türlerde hayatta kalmak için işbirliği zorunlu olduğundan bencillik görülmez, dokuz milyar insanın yaşayacağı bir dünyada o yüzden bencilleri darağacında görebiliriz
*Milliyetçilik, anarşistlik siyasi özellikler değildir, insan işletim sistemleridir
*Gizli olan güçlüdür
*Tchaikovsky, Hemingway, Gaugin ve Zola depresyon yönünden tedavi edilmiş olsalardı, bugün kendilerini tanıtan o eserleri vermemiş olacaklardı
*Bir gün dünyadan sıtma gibi depresyon da eredike edilirse, hümanizma kalmayacaktır
*İnsanın en kolay gösterdiği duygu hainlik, en zor ortaya çıkarttığı davranışsa basirettir
*Metabolizması hızlı olanlar acımasız ve/veya saldırgandır, yiyecek bulmak peşinde her biri saldırmaya alışmıştır çünkü
*Üyeleri birbirini yaralamadan savaşan türler ortaklık içgüdüsüne sahiptirler ve her biri karşıdakini kendi parçası kabul eder
*İyilik sonuçtur kötülük sebep, iyilik uzun kötülük kısa sürer, iyilik yavaş gelir yavaş gider, kötülük hızlı gelir hızla kaybolur gider, iyilik yüzeyseldir kötülük derin, iyilik dengeyi bozar kötülük kurar ve dahi iyilikten sonra kayıp kötülükten sonra kazanç gelir; buna rağmen ama her kötü bu kadar kötüyken bile bir iyi bulmak, kötüyken bile düşmeyen kıymetinin algılandığını sınamak için kötüdür
*Şunu söyleyeceğim ama siz yaşamdan soğumayın yine de: Yılları yağ edinmek için geçiriyoruz!
*Doğruyu tam içine kadar işletmek, kendine karşı saldırganlıktır
*Yaşamı açıklamak isteyenlerin içinde dünyayı kontrol etme arzusu gördüm
*Yaşamım içimdeki ham duyguları sıralanmış sözcüklere, işlenmiş düşüncelere döndürmekle geçti
*Erkekleri durduran çocuklarsa kadınları durduran yine kadınlardır
*Hastalığımın arkasında bir suç yoktu, cezamın ardında olmadığı gibi
*Cesaretini başkasına değil kendine karşı kullananların yapma gücü olur
*Güvercinlerin ve taksi şoförlerinin hipokampüsleri büyük olur, birisi yiyeceğin, diğeri şehrin haritasını çizer beynine çünkü
*Sıkıntı ergenliği erkene alır
*Uzun süreli işe girişende kendine pozitif bakışta patolojik bir fazlalık vardır
*Bir yazarın edebi gücü, bebekliğindeki fantastik materyali hafızaya kaydetme ve ileride geri çağırma yeteneğinden gelir.
*Bir insan kendini izlemezse asosyal kalır, kendini izlemeyi öğrenmek de bebekken anne tarafından izlenmekle başlar
*İnsan gün içinde kısa süreli gerilemeler yaşar, benlik rezervini güçlendirmek, yalnızlık potansiyelini arttırmak ve kendi büyüsüne inanmak için gereklidir bu
*Sürece hakim değilsen sıkıntı duyarsın, sıkıntı ya seni süreçten geri alır ya da ona hakimiyet için çalışmak zorunda bırakır
*İnsan alacakaranlık canlısıdır, şüpheci, fırsatçı, avcı...
*Eksikliğini fark eden ayrı biri olmaya başlar
*Zekan yaptığın işe yetmezse farkı kurnazlıkla, fazla gelirse soylulukla kapatırsın
*Histeri çok beden kullanır belki ama, aslı bedenden öncedir
*İnsanda iki temel fark vardır: cinsiyet ve kuşak farkı, diğer farklar bu ikisi üzerine bina edilir
*Büyük grup regresyona girerse küçük gruplar agresyona başlar
*Toplum dağılırsa kelimelerin arkadaki anlamlarla bağı kalmıyor, "kötüyüm" diyene "ben de kötüyüm" diye cevap veriliyor, "neden kötüsün" diye sorulmuyor
*Kalp her attığında ölür, sonra bir daha canlanır; ölüm milyonlarca defa canlanmış kalbin bir kez daha canlanmamasıdır
*Ancak yaşamını öyküleştirebilenin benlik değeri yükselir
*Huzur sabitlikte, heyecan değişimde, mutluluk küçüklükte, büyüklük aşkta vardır
*Suçluluk kişinin yaptığı davranışların etrafındaki olayların akışına ters olduğunu anlamasından, saldırganlıksa olayların akışını kendi davranışları istikametine çekme çabasından kaynaklanır
*Düşler geçmişten gürültülerdir, dünden kim gelse çünkü, gürültü ederek kabullenir bugünü
*İnsan saçmaladıkça hakikate ulaşır
*Elleri kenetli insanlar ya ölümsüzlük hissi ya hayal kırıklığı yaşarlar
*Ömür boyu kahramanlık yapan erkeklerde bitmez bir anne sevdası vardır
*Değil Freud bilgisi, "ruh" kelimesinin bile olmadığı ücra köyde ruhumu yararak analiz yapmış gibiyim kendime, vaktiyle ahırda ameliyat yaygındı bu ülkede
*Gece garip bir şeydir ve olmaması gerekir, o yüzden ışıkça yeniden ve yeniden yok edilir
*Hayat acele edilecek yer değildir
*Yalanların çoğu değer kaybetmemek içindir
*Başkasının ıstırabını anlamak konusunda engel kendimizdir, gövdesi, böylelikle de kendisi azalmış felçliler ıstıraptan ölür mesela
*Allah'ın hakikatinin hisedilen tarafı sonsuzluğunun olması, düşündüren tarafı ondan kurtuluşun bulunmamasıdır
*Ayak ne kadar kalkar ve açılırsa saygı o kadar azalır, saygının aslı çünkü, "sen hareket etmeden ben hareket etmiyorum"a dolayısıyla "senin birincil hareketine ikincil olarak katılmayı severek kabulleniyorum"a dayanır
*Babam gibi olmalıydım, babam gibi olamazdım, ancak ona acıyarak kendimi kurtardım
*Topluluk önünde yapılan tartışmanın ana hedefi, kişinin başkasına karşı yaptığı haksızlığı topluma, kendine yapılmış haksızlık olarak algılatmaktır
*Gerçeği insan hafızasındakiler kadar yaşar, beyninin daha derinindekiler kadar değil
*Nesneleri anlamak için sadece nesneler yetmez, onların öncesi ve sonrası da gerekir
*Zihnimde nesnelerle gövdeler parçalanabilir ama yüzler asla, yüzü parçalayan henüz insan olmamıştır
*Aşk, birinin ruhunun diğerinin yüreğine doğru hızlı metastazı ve hasta bedenin içe doğru yavaş infilakıdır
*Yeni bilgi gelirse, onu içe alıp üstünü kapatır gibi göz kırparız
*Herkes insana benziyor, tek bir şeye bunca benzerlik şaşırtıcı
*İçimizdeki bir gölge dışımızdaki bir nesneye benzemeye başlarsa ikisi derhal ilişki kurar
*Zehirin rengi sarı, açlığınki karadır
*Yapıcı olmak için yansızlaşmak gerekir
*Taklit, taklit edilenle bütünleşme yanılsaması yaratarak, taklit edenin varolmama korkusunu giderir
*Aşk, ortak benlikteki eriyik yapıyı, dış dünyada eriyerek bütünleşmek biçiminde taklit ettiği için vazgeçilmezdir
*Düşünce kendini bastırmanın amacı, dil ise silahıdır
*İnsan kendini konuşarak, başkasını yazarak yener
*Söylediklerim kendimedir, sizlere boşluk bırakıyorum
*Dürtüsellik bağımlılık nedenidir, tehlikeli olanı bağlarlar çünkü
*Çıngıraklı bir topla körlere futbol oynatmak, dünyanın bugünkü halini analoji ile anlatmakta iyi bir yoldur
*Kaz Dağları'nı alıp şu taraftan bu tarafa taşıyorum, kimse bir şey demiyor, çünkü ben varolmayan hakikatler yaratıyorum
*En çok esnek beyinli ve mukavim bedenli adamlar işe yarar
*Anomi anatomiyi yok eder
*Yiyiliyor, tüketiliyor olmanın da zevki vardır
*Gizlice yapılıp tamamlanan her iş özgüven yükseltir
*Dağ baba, ana tarla, gençlik at, bebek denizdir, dere hepimiz, su içimiz, ev cinselliktir
*Kendini başkasına bırakmamak büyük sakatlıktır, aslı çünkü onun kendini kendine bırakmamaktır
*Benim beynim kendini ve bedenini, yanı sıra karşısındakinin beynini ve bedenini kullanıyor ve başkasının beynine kendini ve bedenini kullanma izni veriyor; aramızdaki ortaklık böyle sağlanıyor, sorun bu izin verilmediğinde çıkıyor, bu bir sorun çünkü insanların bizde doğmadan önce dahi hakları/payları var
*İyi ki analar babalar bizi çok sevmiyor da başkalarına gidiyoruz
*Yankesiciler en çok parti mitinginde cepçilik yapar, alkış için eller kalktığında ceketteki cepler ve ortak bir ruha yamandığında zihindeki düşünceler korumasız kalır
*İnsanların kendine karşı değil insana karşı cesareti var, halbuki ilki olsaydı, olaylara karşı da cesareti olurdu
*Metabolizması hızlı olandan düşünce değil, “eylem canlısı” olur; şahin mesela… İnsana yakın olan kurnazlaşır, karga mesela… İnsanın tabiata yetecek metabolizması yoktur, boşluk doldurur, akıl mesela, akıl kurnazlıktır aslında
*Madde küçüldükçe parçalanmaktan, kütle büyüdükçe çarpışmaktan çıkan enerji büyüyor, iki ucumuz enerji de, ortada bir yerde uyuyor, enerji maddede dinleniyor; biz uykuyuz ona göre, uyandığımızda yeniden enerji oluyoruz, olacağız geleceğe göre
*Maddenin hem var hem yok olan bir yapıda olduğunu en iyi elektronların yörünge atlaması sırasında görürüz, yörüngeden yörüngeye yok olarak atlar onlar. Aslında çekirdekteki proton ve nötronlar da hem var hem yokturlar, ama onlar çok daha küçük bir alanda hapsoldukları için yokoluşları tespit edilemeyecek kadar kısa sürede olur. Varolan her şeyin neden ikili ve geçici yapısı olduğunu açıklayan zemindeki bilgi budur
*Suçluluk ve adalet duygumuz, tek başına ve kopuk değil, bütüne ait, bütünün diğer parçalarını da kendimiz bildiğimiz bir varoluşumuz olduğuna dair somut kanıttır
*Herşeyi birkaç defa kontrol etmeden rahat edemeyen insanlar, çocukluklarında arkalarına öngörülebilir ve sürdürülebilir bir anne desteği alamamışlardır, onun için yetişkinliklerinde kendilerine güvenli bir zemin sağlayacak mekan, insan ve olayların sağlamlığını sık sık kontrol etme ihtiyacı duyarlar
*Bir bebeğin/çocuğun hayatında ortaya çıkan herhangibir ihtiyaç hangi yaşta karşılanmamaya başlamışsa, o yaşın o ihtiyacı telafi yöntemi sonraki yaşların hastalığı olur
*Büyük yaratıcılar sıklıkla önceki kuşaklarında kalpazan, sahtekar, düzenbaz ve gözbağcı olan ailelerden çıkar
*Bazen çok bildim zannedersin, en büyük hatayı o zaman edersin, Melanie Klein çocuğunu analiz etmiş ve peşinden o çocuk intihar etmişti. Hayat bilgisizlik denizinde yüzenlere şımarmaya yetecek kadar yüzeysel bilgiyi ancak verir, kendisi oysa bütünüyle bilinemeyecek kadar ötededir. Hayatın verdiği anlık bilgiye güvenmeyin, sahtedir; gerçeğe yakın bilgi uzun bir gözlem ve deney sürecinin sonunda belki elde edilebilir
*Hayat tamamlama işlemidir, özellikle de kendini...
*Algı ile hafıza arasında bir yol vardır, bu yol sinirsel döngülerdeki zayıflık ya da taşınacak malzemedeki büyüklük nedeniyle tamamlanamazsa algılananlar yan yola saparak bilinçaltına düşer, dolu bilinçaltı bu nedenle kötü yol demektir; bu yolda algının çok hızlı ya da çok yavaş iletilmesi bildiğimiz bütün nevroz çeşitlerine bir temel verir
*Günümüz toplumları kum yığını haline gelmiştir; insanların birbirine tutunmadığı, tanelerin yapışıp bütün olmadığı, içinde dostluk, insanlık duygusu gibi mukavim çekirdeklerin, sıkı damarların kalmadığı, derininde sevgi, fedakarlık, inanç gibi yumuşak, kıvıl kıvıl solucanların yaşamadığı bir kum yığını; ortasında da donuk yüzlü elektronik bir göbek taşı, iletileri toplayan, dağıtan, geri yansıtan, bir başka taneyle ancak onun aracılığıyla ilişki kurulan, o ortadan kalktığında ilişkinin kırıntısı bile kalmayan ve hayatı bu kadarla tanımlayan, tamamlayan bir kum yığını... Ve bir kum fırtınası bekliyorum, bu yığını yeryüzünden boşluğa savuracak ve geride elektronik bir çakıl taşı bırakacak...
*Yaşam, sonunda mağlup olacakların zafer dolu yürüyüşüdür
*Gerçek kurum kendine toplumsal gereksinimin azalması yönünde, sahte kurumsa artması yönünde çalışır
*Kişi yalnızca etrafındakileri değil, kendini de değişkenlerden biri konumuna sokarsa gerçek bir insan olur
*Bedenini nesneleştirebilen sağlıklı, benliğini nesneleştirebilen yüce olur
*Sevgi ve inanç insanlığın varlığını sürdürmesi için bedelsiz kullanılabilecek yegane iki şeydir
*Her şey ucuzladığında pahalı kalan tek şey fikirler olur
*En somut haliyle mutluluk dokunduğumuz koktuğumuz tattığımız şeyler üzerinden gelir
*Sorularla cevaplar birbiriyle dansediyorsa konuşmada zevk vardır
*En çok dişlerin ve gözlerin katıldığı abartılı olmayan gülüşleri severim
*Erkekler ihtiyaç duyduğunda, kadınlar ihtiyaç yarattığında harekete geçer
*İnsan en çok anne karnındayken büyür, sonrası büyümek değildir, mezara gidecek hale gelmektir
*Bugün endişelenmek yarınki endişeleri gidermek içindir
*Yeryüzünde biyolojik temelli belirgin, psikolojik temelli belirsiz bir adalet vardır, ikisini de hissedemiyorsan sosyal temelli bir adaleti gözeterek davran
*İnsani sosyal ortam insan biyolojisinin kendine uygun psikolojiyi aramasına izin veren ortamdır, zengin sosyal ortamsa o psikolojinin bulunduğu ortamdır.
*Terapistin kendi bilincinin dışında gezinme becerisi kazanması hastasının bilinçdışına sokulma gücünü arttırır
*Uygarlık, elde başparmağın diğer parmaklara karşılık tutma becerisi kazanmasının sonucudur ki, bunun için el ayasının ve diğer parmakların kısalması, başparmağın da uzaması gerekmiştir
*İyilik iyi olarak devam edebilmek için iyi olmayandan geçmek zorundadır, çünkü ancak bu durumda iyilik kendi üzerinde bir denetim kazanarak canlılığını sürdürebilir, denetimsiz her şey sonsuz bir enerjiye sahip olmadıkça ölmeye mahkümdur çünkü; buna rağmen hiç vaz geçmeyen iyiler de gördüm dünyada, enerjileri yüksek ve kötülük öğrenmemiş gibiydiler daha çok... Bilmemenin verdiği sonsuz bir tekrar var sanki, o yüzden sonsuzluğa enerjiyle değil bilmeyerek geçecektir insan; insanlığın sonsuz iyiliği bilgi insanın yakasını bıraktığında ya da bilgiye ihtiyaç duyulmayacak bilgeliğe ulaşıldığında kurulacaktır
*Yazgını sev, yargını savun, yankını duy, yaşamını kıskan, yalanına inan
*Babam insanlara sekizyüz milyon buğday tanesi vermişti, ben de sekizyüz bin sözcük verdim; bu kadarı yeter babama erişemeyeceğim
*Ekmeği elbiseyi işçiler yapıyor, ekini köylüler yetiştiriyorlar, sonra yaptıklarını kendi ürünü değilmiş gibi satın alıyorlar
*Benim sorunum gözlerimin yarattığı boşluğu dilimin doldurmaması, görevini aklıma aktarmasıdır
*Canlı kapalıdır, açıldığında ancak kapalı başka bir canlıya bağlı oldukça hayatta kalır
*Yük aldığında değil, insan yük alma ihtimali bulunduğunda bunaltı çeker
*Bir zamanlar Bakırköy'de hiç elbise yoktu
*Sıradan başarılar sokakta dikilmekle sağlanır
*Şehirleşme, halk en lüzumsuz şeyleri tutkuyla istemeye başladığında ancak tamamlanır
*Evde cebelleşmeyi öğrenenlerin dışarıda başarı şansı yükselmiştir, demek dünya artık sert bir yerdir
*Evde insan işte insan, arabayı insanlar yalnız kalmak için kullanır oldu
*Yaratma depresyondan çıkma sürecinde gerçekleşir, en dibe gider, hızlanarak döner, tepeye sıçrarsın; dipten gelenler dibi görmeyenlerden bir baş yukarıdadır
*Kullanacağından fazla imkan sabit fikirli, potansiyelinden az imkan açık fikirli yapar
*İnsanın taştan heykelini yapması ve taşın kendini buna bırakması, benliğin genişleme arzusundan mı yoksa taşın da insan olmaya dönük maddeye içkin tutkusundan mı olduğuna dair fikirlerin ikincisine katılıyorum. O istemedikçe insanın taşa birşey yapabileceğine inanmıyorum çünkü.
*Organikleşmek, organize olmaksa sonuçta inorganikte tıkanmış bir şey vardır, sakın bu bilgisizlik olmasın
*Dünyanın ne kadar canlı bir yer olduğunu anlamak için buranın taşlarıyla meteor taşlarını karşılaştırmak bile yeter; biz taşımıza kendimize göre cansız diyoruz, çık boşluğa, git bakalım evrende sonsuza doğru cansızlığın ne olduğunu o zaman anlarsın, o yüzden ölünce de canlı kalacağız meraklanmayın!
*Nesnelerin aslı öyle değildir, sese ve renge çevirmek, onları anlamak için bizim yaptığımız işlemdir, her canlı öyle yapmak zorunda değil, nesneyi elektromanyetik radyasyona çevirerek "gören" yılan var mesela
*Can organiğin bağıl fonksiyonudur
*Biyolüminesans, yani tabiatta ışık veren canlılar var, enerjilerinin % 95'ini buna ayırıyorlar, biz ampullere % 5 ayırıyoruz, demek gelişiyoruz!
*Şizofren kafasındakileri kovamayan demektir, evinize sürekli misafir geldiğini ve hiçbirinin gitmediğini düşünün
*Mahsusçuktan yapmak, ardından yalan söylemek, sonra söylediği yalana inanmak ve sonunda hem o inancı koruyup hem onun tersi yöndeki gerçeğe uygun davranmak bize kötüleşme olarak gelebilir ama aslı bir gelişme çizgisidir
*Yaşamın her yerinde irili ufaklı döngüler vardır, birinin üstüne biner, bindiğin noktaya ama kısa ama uzun sürede geri dönersin; kötü yaşam döngü üstüne döngüdür, iyi yaşamsa en büyük döngüyü bularak ve üzerinde tek sefer dolanarak sağlanır
*Kaybettiğin hafızanı söyle sana yaşını hesaplayayım
*Mutluluk iyi bir şeyle karşılaşarak değil, kötü bir şeyden kurtularak gelir
*Bunalma, uykuda bozulma, karında yağlanma ve beyinde tıkanma... Bunlar beraber gider
*Aklı bozuk olanın bedeninde şudur diyemeyeceğimiz belli belirsiz bozukluklar vardır
*Psikolojik bozukluklar çoğunlukla ya suyla oynayarak ya çok su içerek ya da suyunu tutamayarak başlar
*Alt sosyal gruptan üste çıkanda takıntı, üst gruptan alta inende dağınıklık gözlenir
*İngiltere'de son 30 yılda 18 yaş altında esrar kullanımı 18 kat, toplam kullanıcı 8 kat, günlük doz 4 kat artmış, dünya artık zehirli bir yerdir; bugün tanışacağınız kişi o yüzden ya zehirlenmiştir ya da zehirlenmiş olandan etkilenmiştir
*Karar yararları tepeye, zararları dibe çekmeyi öngören geçiştir
*Kazanç belirsizse dürtü fazladır
*İç sesler insana kendinden haberlerdir
*Hareketler kendinden hemen önceki hatırayı siler, hiperaktif olan kendine yapılanı unutur o yüzden, iyilik de kötülük de yaramaz onlara
*Yaşamdaki her tek tecrübeye karşılık gelen bir sinirsel aktivite varsa, her tekrar eden tecrübeye karşılık gelen de sönen bir beyin vardır
*Beyin kategorik bir yerdir, fonksiyonların fonksiyonunu yaparak basit biçimde çalışır, anlaşılmazlığının nedeni girenin çıkanın ve işlemcinin fazla olmasındandır, insan değil ama iyi bir bilgisayar günün birinde onu anlayacaktır
*Konuşan değil konuşamayan yazarsa iyi olur, dili olmadan yazısı olmak iyi bir kontrasttır, asimetrisini büyütemeyen gelişemez
*Erkekler her yaşta kendini daha iyi durdurur
*Gençlerin canlılığı beyinlerinin kendi içinde kolay seçim yapacak farklılıklar yaratamamış olmasındandır, uzmanlığı olmayan telaşı bitirecek doğru kararı alamaz
*Potansiyel sahibi olmak demek eşzamanlılık göstermek demektir
*İyinin umursamazlığı kadar delirtici bir şey yoktur
*Beynimizde "von Economo" dediğimiz sosyal sinirler var, sayıları gün geçtikçe artıyor, insanın gelişkinliği ortaklığının ve ortaklarının bilincinde olmasıdır
*Canlıları hayatta bırakan yiyecek değildir, bağlanacak bir şey bulmalarıdır, hiç bağsız bir can olmamıştır
*Dişinin yumurtası azdır, o yüzden en iyi erkeğe mecburdur, erkeğin spermi ise çoktur en kötü dişiyle de olsa kaybedeceği yoktur
*Bile bile tehlikeye giren insanlar vardır, kendini harap etmek acı duyarak kendini farketmek içindir
*Kavga sevgiden daha fazla yakınlık kurar
*İyilerin sahte kötülerin sahici görünmesinin nedeni dünyanın kötü bir yer olmasındandır
*Zamanla canlılarla birlikte hastalıklar da gelişir
*Anne olarak görülmek hep devam ediyor, bu kadar farklı durumlara girip de hep aynı şekilde görülmeye devam etmek ilgimi çekiyor
*Haset mi öfke mi dersen öfkeyi seçerim, öfke doymasa da geçer, haset doysa da devam eder
*İçine ortaklık koymadığınız bir eylem insan için doyurucu değildir, zemininde ortaklık düşüncesi olmayan bir fikir kapsayıcı ve her adımda tamamlanarak doğrulanıcı biçimde açıklayıcı değildir, içine ortaklık güdüsü koymadığınız bir canlı yaşayabilir değildir ve ortak yapısı olmayan madde varolabilir değildir.
*Madde yavaşlıkla oluşmuştur, çok hızlı bir şeyin maddeliği ve maddiliği kalmayabilir
*Türklerin saksı için yoğurt kabı toplamak, otoparkı varken sokağa araba bırakmak, evin içini boyayıp dışını bırakmak gibi halleri, yürüyen bir kavmin dinlenmeye geçtiğinde gazelden çanak, avucundan bardak yapmak, çadırın, kazığına at bağlamak, içine kilim atıp dışını olduk kadar bırakmak gibi davranışlarının türevidir
*Dokunma en çok bir kayboluş duygusuna karşı durabilmek için yapılır
*Başkasının incinebilirliğinin farkında olmak kendi incinebilirliğine karşı, kendi incinebilirliğinin farkında olmaksa başkasının incinebilirliğine karşı küntlük gelişmesine neden olur
*Kızmışsa, vurup kırıyorsa zaptedilmek yoluyla kendine dokunulmasını arzu ediyor olabilir
*Darbe alan kendini paylaşmak ister
*Önce sahte birer insan olacağız, sonra insancıllık sahtekarlık olacak ve sonra sahtekarlara gerek olmadığı kararı alınacak
*Irkçılığı başlatan ötekinin yakınlığı tehlikesidir
*Sosyallikte sembol kullanma, çarpıtma, acımasızlık ve kırılganlık, yalnızlıkta ise kabullenme, işaret kullanma, merhamet, meşru müdafa ve dayanıklılık vardır
*Bilgi elde etme çabası hakikate karşı savunmadır
*Gözbebekleri küçüldükçe üzüntünün şiddeti artar
*Cildindeki elektiriği içsel bir güçle değiştirebilirsen başkasıyla eşduyum yapma yetini de arttırmış olursun, derisi insanın çünkü en az kendisi, en fazla başkası olan yeridir
*Hayat olayları bir yöne doğru akıtırsa insanları da o yöne doğru döndürmeye başlar
*Kendilik başkalarını dışarıda bırakarak değil, onları da kapsayarak gelişir
*İlkel bir canlıyla karşılaşıldığında yakınlık, ilkel insanla karşılaşıldığında yabancılık duygusu gelişir
*Başat başatlığını, eksiğini yoksama alışkanlığındaki insanlar sayesinde sürdürür
*Bir toplumda uzun yıllar patolojilerin sürmesi geniş ailelerin, kabilelerin varlığına bağlıdır, onlar patolojiyi dışarı çıkmadan emer ve tıptan farklı olarak toplum onu ancak dışarı çıktığında patoloji olarak kabul eder
*Pozitif ve negatif uzun süre bir arada kalırsa pozitif yok olur
*Kafanda resmini çekemezsen, insanı soluk gibi içine çekmek zorunda kalırsın
*Seni yetiştiren hem iyi hem kötüyse sen kendine, "iyi" + "kötü"/2 = "şöyle böyle" dersin
*Einstein'i örnek alıp az konuşmak gerekir, koca evren için "E = mc<sup>2</sup>"
*Mantığı olmayan bir şeyin yaratılması çok üst düzey bir yapı gerektirir
*Küçük fazlalık ve azlıklar için "çok", "şahane", "inanılmaz" gibi sözcükleri rahatça kullananların büyük fazlalık ve azlıklara doğru genişleyebilecek zihinleri kalmaz
*Keşke fizik ve zihin arasındaki uçurum bu kadar büyük olmasaydı
*Açık alan korkusu öldürülmekten, kapalı alan korkusuysa öldürmekten kaçmak için oluşur
*İnsanın tek bir fantezisi bile gerçekleşirse nevrozu iyice yerleşir
*Yas sindirimdir
*Girişimcilerin ortak özelliği suçluluk duygusu taşımamalarıdır
*Gelişen organizmanın ayrıntılı bir planı, ölen organizmanınsa bu planın getirdiklerine yetişemeyen bir yanı vardır, yaşamını uzatmak isteyen gereğinden fazla plan yapmasın
*Süt, sevgi, bilgi... Bebek her şeyi içine alarak büyür. Hareket, besleme, sevme, düşünme... Aldıklarını bedenine, zihnine yayarak olgunlaşır. Altından, ağzından, elinden kaçırma... Aldıklarını tutamayarak ölür
*Alıcı bir organizma kendine karşı verici bir toplum olmadıkça büyüyemez, sosyal her yapı o yüzden alıcıları giderek verici hale döndüren düzenekler olarak iş görür
*Akıl hastalarını toplumun sağlıklı en alt grubu taşır, çünkü ancak o toplumsal katmanda hastaların toplumsal yarar/maliyet oranı makul bir düzeye ulaşır
*İnsan olarak sürünenlerin hay huy içinde erken ölmesinin nedeni, sürüngenlerin koşarken nefes alamamasına benzer bir durumdur!
*Deniz ve cinsellik arasında kavramsal bir bağ vardır, bu balıkların suya yumurta bırakmasıyla atılmış, fillerin haremini deniz kenarına toplamasıyla kuvvetlenmiş, su gören her insanın soyunmasıyla kopmaz hale gelmiştir
*İnsanın tıbbi araçlarla kendine müdahalesi doğal gelişiminin çok yavaşlamış olmasından ve fakat hala gelişmeye ihtiyaç duymasından kaynaklanır, bir çeşit yapay evrimin içindeyiz yani
*Ayak sayısı arttıkça yetenek sayısı azalır
*Bazısı aradaki bağlara değil insanlara dikkat eder ve kafasında insana ilişkin ortaklık örgüsüyle, bütünlük düşüncesi oluşmaz; o yüzden zihinde tek başına taşlar gibi dikilip kalmış insanlar sevgi değil algı sorunudur
*Bu dünyada içinde kaybolup gidebileceğin en derin iki yapı insan sesi ve insan yüzüdür
*İnsana ait sistemin tamamen dışında kalmak, yapabilirsen eğer isminle ilgilenmemekle başlar
*Bir şeyi parmakla işaret etme becerisi kazanmak bile zihinsel gelişme işaretidir
*Şizofreni aklın algıya yetmediği durumdur
*Zihinsel bir ekonomi kuramayan kaybolur
*Ekonomik zihin basitleştirme ve genelleme yapar, strateji kurar, çıkarsama yapar; sonuçlar yanlış çıksa bile bütün bunlar kişiye düşük enerjiyle yürüme fırsatı sunar, hayatta çünkü doğru ya da yanlış yönde değil bir yönde gitmek önemlidir
*Gelişme seçenek oluşturmaktır
*Dışarısının tasallutundan kurtulduktan sonra iç ve dış dünya arasına fark koymadan yaşarsan bambaşka bir doygunluğa ulaşırsın
*Einstein'ın eski yeni bütün giysileri aynıydı, sadece otistikler çok başka bakarlar
*Beynimiz şemalarla işler, hep sabit şemalarla yürürse "tutarlı", değişken olanlarla ilerlerse "kişiliksiz", bazen sabit bazen değişken şemalarla giderse de "aklı başında" oluruz
*Narsisizm dünyaya yapışma sürecinden kalıntıdır, sorun kalıntının yapışma gerekmeyen zamanlara kalmasıdır
*Bebeğin içsel bir dünyadan dışsal olanına geçtiğini gösterir önemli bulgu, hem anne hem bebek rolüne soyunup kendi kendini sallamasıdır
*Yaşadıklarımıza birer ad verirsek biyografimizi, onlardan birer öykü çıkarırsak benliğimizi oluştururuz
*Varlığını boyutlarının ötesine taşımışlar bazen hayranlık bazen öfke, gerisinde bırakmışlarsa bazen saygı, bazen acıma duygusu uyandırır
*Benim için yazmak tamamlanmaktır
*Beynimizde başkasının hareketini kendi hareketimizmiş gibi anlayan ayna nöronlar var, karşıda iki el sıkıştığında, bunu kendi elimiz yapıyormuş gibi algılamak bizi ortak bir varoluş düşüncesinden başka nereye götürebilir ki?
*Istırap insan ortaklığın içinden atıldığında başlar ve onda denenen tekil hiçbir işlem bu ıstırabı dindiremez artık, huzurlu da huzursuz da olsa varoluş tek taraflı bir süreç değildir çünkü
*Dünyada herşeyin bilindiği gün felsefe yine olacaktır, insanın en az bir bilinmeyene ihtiyacı vardır çünkü
*Şehirde erkek büyümez
*İnsanları anlamak değil de onlara anlaşıldıklarını hissettirmek önemliyse, anlayanlar ve anlaşılanlar olarak bu çok taraflı bütünlüğün içinde tek taraflı herşey yok hükmündedir
*Yalnızlık bir yalnız kalmama stratejisidir
*Herkes herşeye katılır, kimyada gözlemciler bile moleküllere katılırken insan birbirine bulaşmadan ne kadar durabilir
*Küsmek, karşıdakinin kendini benimle tamamlamasının önüne geçerek eksik kalan onu bana mecbur bırakmak demektir
*Bir hekimin tedavinin sınırlarını görmesi ve orada durması önemlidir
*His bir karşılaşma ürünüdür
*Beynin farklı yerlerini istediğimiz gibi uyarabilseydik, hiçbir deneyim yaşamamış olsalar bile dünün bebeklerinden bugünün erişkinlerini yaratabilirdik
*Beden önce tonus sonra üzerinde klonus yaratır ardından da bunları koordine eder, hareket böyle ortaya çıkar böyle sürer; toplumdaki hatta yaşamdaki olaylar da zuhur etmek için benzer bir yol izler; nispeten sert, tok bir zemin ve üzerinde oynak düzenekler...
 
<ref>Ceylan Tahir M. Fotoğraf estetik ve görüntü üzerine denemeler, IFSAK yayınları, İstanbul, 1988.</ref><ref>Ceylan Tahir M., Aylak Bilgi, Bileşim Yayınevi İstanbul 2004</ref><ref>Ceylan Tahir M. Aylak Yazılar, Çatı Yayınları, İstanbul 2004</ref><ref>Ceylan Tahir M. Aylak Düşünceler Erko Yayıncılık İstanbul 2007</ref><ref>Ceylan Tahir M. Aylak Fikirler Arcan Prodüksiyon İstanbul 2010</ref><ref>http://bilgesozleri.com/t-musa-ceylan-sozleri.html</ref><ref>http://guzelsozlerburada.com/sozler.php?id=446</ref><ref>http://guzelsozlerburada.com/sozler.php?id=765</ref><ref>http://www.guzelsozlerburada.com/sozler.php?id=571</ref><ref>https://docs.google.com/document/d/1WHv0OtmA7Se3yzlw6EIsbo4yg26JWigYBTwletkRyS8/edit?hl=tr#</ref><ref>https://docs.google.com/document/pub?id=1RF7j539omZJ21MBxjCj6x6DlzIYHgXhGkZtzuUe3TTI</ref><ref>https://docs.google.com/document/d/1hOHecrLBoA1-Mz19KspfwWSayeYtv-thYgFWIn1Ljvk/edit?hl=tr#</ref><ref>https://docs.google.com/document/d/1SumeKC1q3BAOGIrnam_m8NLjmm0XI1Pr0xKxq5OPkMU/edit?hl=tr#</ref>.