Doğu Perinçek: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmemiş revizyon][kontrol edilmemiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
kDeğişiklik özeti yok
k Aksiyon kaynak olamaz. Tarafsızlaştırılmalı. Bir söz daha eklendi.
13. satır:
*Sınıfların, renk ve ırk ayrımlarının, paranın olmadığı bir dünya.
:''(Nasıl bir dünya düşlemiştiniz? sorusuna karşılık)''
*Bir yurttaş bir şeyhin dizinin dibinde el pençe oturmaz. Bu bizim için büyük bir acıdır. Türkiye'nin başbakanlığı koltuğuna getirilmiş adam Hikmetyar'ın dizinin dibine oturmuş bir mürit.
*Tabii ki. Fedaiyim ben. Ben Türk devriminin, 1800'lerin sonlarından gelen Namık Kemal'ler zincirinin, fedailer geleneğinin son temsilcisiyim.<ref>Şebnem İYİNAM/ SABAH Gazetesi/ Pazar eki/ 17.09.2006</ref>
*Türkiye'nin Kıbrıs'ı işgalinden sonra halkların birbirine kırdırılması, görülmedik bir noktaya ulaşmıştır. Türk işgalinin devam etmesi Yunan askerlerinin adada kalmasına neden olmakta, yeni katliam ve cinayetler için gerekli ortam yaratılmaktadır. Katliamların esas sorumlusu, Kıbrıs'ta yangınlar çıkaran iki süper devletle birlikte adadaki yabancı askeri kuvvetlerdir. (''Kıbrıs Meselesi'', s. 32)<ref name=Aksiyon>[http://www.aksiyon.com.tr/aksiyon/detaylar.do?load=detay&link=13874 Perinçek'e göre Kıbrıs Barış Harekatı işgal]</ref>
*Bugün Kıbrıs'ta durum nedir? Yabancı ülkelerin askeri müdahale ve işgalleri sonucunda Kıbrıs'ın bağımsızlığı yok edilmiştir. Kıbrıs topraklarının neredeyse yarıya yakını Türkiye'nin işgali altındadır. Bu bölgelerde egemen olan Türkiye devletinin otoritesidir. Kıbrıs bugün Türkiye'nin altmış sekizinci vilayeti durumundadır. İki gün önce "bağımsız Kıbrıs" sloganının şampiyonluğunu yapan Türkiye hükümeti Kıbrıs'ı işgal ettikten sonra ülkenin bağımsızlığa kavuşmasının önündeki esas engel haline gelmiştir. (''Kıbrıs Meselesi'', s. 33-34)<ref name=Aksiyon/>
*Türkiye hakim sınıfları, Kıbrıs'taki Türk toplumu üzerindeki baskıları ileri sürerek müdahalede bulundu. Yarın sözgelişi Türkiye'deki Kürt milliyetinin ezildiği ileri sürülerek yabancı bir devlet Türkiye'ye silahlı müdahalede bulunsa, bu müdahale haklı mı olacaktır? (''Kıbrıs Meselesi'', s. 46)<ref name=Aksiyon/>
*Kıbrıs'ın işgalinden önce Türkiye ile diğer Üçüncü Dünya ülkeleri arasında gelişen dostluk ilişkileri ağır bir darbe yemiştir. Türkiye'nin ABD emperyalistlerinin işbirlikçisi olarak Ortadoğu'da ikinci bir İsrail rolü oynaması, bölge halklarıyla dostluğu baltalamıştır.(''Kıbrıs Meselesi'', s. 51)<ref name=Aksiyon/>
*Kıbrıs'taki faşist [[Rauf Denktaş|Denktaş]] yönetimi, bu talan ve yağmayı kendi tekeline almak için kanun çıkarmak gereğini dahi duymaktadır. Cumhuriyet gazetesinin yazdığına göre, Türk birliklerinin işgali altındaki bölgede (KKTC'yi kastediyor) bir "Nereden buldun kanunu?" çıkartılacaktır. Bu kanun kişisel olarak yapılan yağmayı yasaklayarak, Rumların terk ettiği mallara, Faşist Denktaş yönetimi tarafından el konulmasını sağlayacaktır. Bütün bunlar Türk Ordusu'nun silahlı bekçiliği altında yapılmaktadır."(''Kıbrıs Meselesi'', s. 65)<ref name=Aksiyon/>
*Bugün özellikle Türkiye, Kıbrıs toplumlarının birlikte yaşayamayacağını ispat etmek için düşmanlığı körüklemekte ve süper devletlerin aleti olmaktadır. Çünkü Türkiye'nin Kıbrıs'la ilgili tezleri ve çözüm teklifleri tamamen düşmanlığı devam ettirmek temeli üzerine kurulmuştur. (''Kıbrıs Meselesi'', s. 31)<ref name=Aksiyon/>
*Ankara hükümeti, Lozan'da, Türkiye halkının büyük fedakarlıklarla kazandığı zaferin semerelerini toplamadı. Bağımsızlığımızı kayıtsız şartsız destekleyen Sovyetlerin dostluğuna sırt çevirdi. Emperyalistlerle uzlaştı. Bu uzlaşma, burjuvazinin karakterinden ileri geliyordu. Çünkü milli burjuvazi hızla zenginleşmek ve büyümek istiyordu, sınıf menfaatlerini Batı emperyalistleriyle uzlaşmada görüyordu. Kemalist burjuvazi, daha 1921 yılının ilk aylarından itibaren emperyalistlerle uzlaşmaya başlamıştı. Lozan emperyalizme karşı mücadelesinde dönüm noktası oldu.<br/>Lozan’da verilen tavizler sebebiyle, emperyalistler adım adım Türkiye’ye yeniden nüfuz ettiler ve sonuç olarak Türkiye yarı-sömürge olmaktan kurtulamadı. ''(Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi (TİİKP) Davası Savunması'' s. 189-191)<ref name=Baykam/>
*İttihatçı komprodorlar, milli azınlıklar üzerinde de baskı ve katliam politikası uyguladı. Doğuda yüz binlerce Ermeni'yi katletti. Geri kalanlarını da yurtlarından sürdü. Arap ve Kürt milliyetçilerine çeşitli baskılar uyguladı. (''TİİKP Savunma'' s.154)<ref name=Baykam/>
*[[II. Abdülhamit|Abdülhamit]] satın aldığı Kürt beylerine kurduğu Hamidiye Alayları'nı Ermenilerin üzerlerine saldırtarak her iki milleti birbirine kırdırdı ve mücadelelerini yok etmeye çalıştı (...) Saltanatı Doğu Anadolu'da katledilen on binlerce emekçinin ve İstanbul sokaklarında öldürülen binlerce Ermeni'nin kanıyla boyandı. (''TİİKP Savunma'', s.146)<ref name=Baykam/>
*Bütün bunlara rağmen [[Kemalizm|Kemalist]] burjuvazi zaferden itibaren hızla zenginleşerek, emperyalistlerle uzlaşan Kemalist burjuvazi, devlet iktidarını kullanarak hızla büyüdü. İşçi ve köylüleri insafsızca sömürdü.<br/>Oysa Kurtuluş Savaşı'nın burjuva önderliği, halk kitleleriyle birleşmedi; tam tersine toprak ağalarıyla ittifak yaparak halkı baskı altına alan bir diktatörlük kurdu. Sovyetler Birliği ve dünya halklarıyla dostluğunu sağlamlaştırmadı; tam tersine emperyalistlerle uzlaştı.<br/>Kemalist iktidar, en tabii hakları için mücadele eden işçilere vahşice saldırdı. Ağır bir baskı rejimi kurdu. Yabancı patronları destekledi. Onların menfaatleri için işçileri katletti. İşçi sınıfının bütün hakları gasp edildi. Grev hakkı ve teşkilatlanması yasaklandı. İşçi sınıfımız boğaz tokluğuna çalıştırılarak, yerli ve yabancı patronların elinde köleliğe mahkum edilmek istendi. Burjuvazi, değişik milliyetlerden işçileri birbirlerine karşı kışkırtarak işçi sınıfını parçalamaya çalıştı. Irkçılığı körükledi. Yabancı kapitalistler de, azınlık işçileri çalıştırarak bu politikayı desteklediler. İşçi sınıfının her mücadelesi şiddetle bastırıldı. Senelerce zindan cezaları verildi. Polis, grev düzenleyebileceğinden şüphe ettiği kimseleri bile tutukladı, baskı altına aldı.<br/>Fiyatların hızla yükselmesi, karaborsa ve vurgunculuğun alıp yürümesi: halkın ağır bir açlık ve sefalete düşmesine neden oldu. İşsizlik had safhaya vardı. Tarım ürünlerinin fiyatlarındaki düşüş, geniş köylü yığınlarının daha da yoksullaşmasına, topraklarını toprak ağalarına kaptırmalarına yol açtı.Buhranın yükünü emekçi halkın sırtına vurmak için vergiler arttırıldı. Yeni vergiler kondu. İşçi sınıfı ve bütün halk üzerindeki sömürü ve zulüm tahammül edilmez bir hal aldı. Halkın her türlü demokratik hakkı gasp edildi. Her türlü teşkilatlanma yasaklandı. Kürt halkı üzerindeki eritme politikası hızlandırıldı.<br/>Fakat biz aynı zamanda, Kemalist diktatörlüğün işçi ve köylüleri ezen burjuva karakterini açıkça ortaya koyar ve onunla mücadele ederiz. Biz, Kemalist diktatörlük tarafından demokrasi isteği ve teşkilatlanması zorbalıkla bastırılan işçi sınıfının ve bütün Türkiye halkının, kurşunlanan işçilerin, insafsızca sömürülen köylülerin, defalarca katledilen Kürt milliyetinden halkın temsilcileriyiz. Bütün bunları uygulayan burjuvazinin sınıf diktatörlüğünün başındaki Atatürk’e karşıyız. Çünkü biz tarihin en ilerici sınıfı olan ve kendisiyle birlikte bütün halkı kurtaracak olan işçi sınıfının ihtilalcileriyiz. (''TİİKP Savunma'', s.193-211])<ref name=Baykam/>
*1938'de [[Atatürk]]'ün ölümüyle İş Bankası grubu en büyük koruyucusunu kaybetti. Büyük burjuvazinin "Milli Şef"i İsmet Paşa Cumhurbaşkanı oldu ve İş Bankası grubunun temsilcisi Celal Bayar iki ay sonra başbakanlıktan uzaklaştırıldı. 1930’lardan itibaren artan bir şekilde faşist tedbirler alan iktidar, savaşı bahane ederek halk üzerindeki baskı ve sömürüsünü yoğunlaştırdı. Savaş yıllarında İngiliz-Fransız emperyalistlerinden uzaklaşan ve Sovyet düşmanlığını temel alan CHP iktidarı faşist bir karakter kazandı. 1942’de kurulan Alman işbirlikçisi Saraçoğlu hükümeti, faşist terörü en yüksek noktaya ulaştırdı.<br/>Milli Şef’in faşist diktatörlüğü bunlarla da yetinmedi. 1944 yılında Milli Korunma Kanunu'na eklenen maddelerle işçi ve köylüler üzerindeki sömürü ve zulüm arttırıldı. Buna göre, "iş mükellefiyetine tabi olan kimseleri işyerlerine sevk için zabıta kuvveti kullanılabilir.”
*"[[İsmet İnönü|Milli Şef]]"in CHP'si savaş yıllarında jandarma dipçiği ve tahsildar zulmüyle faşist bir diktatörlük sürdürdü. İşte 12 Mart’tan sonraki faşist terör rejiminin uygulayıcıları olan [[Nihat Erim|Erim]]'ler, Melen'ler, Satır'lar, bu yıllarda yetiştiler.<br/>Açıkçası Türk yönetimi Antidemokratiktir ve Avrupa'dan gelen demokratik istemler karşısında zaman zaman görülen hırçınlık da aslında özgürlükleri kısıtlamada ısrardan kaynaklanıyor. Bu durumda Avrupa'nın itirazlarına bir yabancı düşmanlığı cereyanı yaratılarak karşı konulmak isteniyor.<br/>Avrupa insan hakları ve demokrasiyi savunan tutumuyla en azından 45 milyon "Türk"ün dostudur. Çıkarları özgürlüklere karşı olan küçük bir azınlık ise kendisini “Türk kavramıyla ne kadar özdeşleştirmeye çalışsa da Türklerin büyük çoğunluğunun karşısındadır. İktidar sahiplerinin Avrupa’dan gelen özgürlükçü telkinlere karşı "bağımsızlık" bayraklarını açmaları sanmıyoruz kimseyi aldatabilsin. Türkiye halkını baskı altına alan politikalar "bağımsızlık" adına savunulmaktadır. (''Osmanlı'dan Bugüne Toplum ve devlet'' s. 216)<ref name=Baykam/>
"https://tr.wikiquote.org/wiki/Doğu_Perinçek" sayfasından alınmıştır