Mustafa Kemal Atatürk/Komünizm: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Değişiklik özeti yok
Değişiklik özeti yok
1. satır:
Mustafa Kemal Atatürk, komünizm ile ilgili söylediği sözlerde bu ideolojiyi reddetmiştir.
 
6 Şubat 1921'de,
 
Satır 5 ⟶ 7:
2 Kasım 1922'de,
 
{{Cquote| Şurası unutulmamalı ki, bu tarz-ı idare (''demokratik cumhuriyet''), bir bolşevik sistemi değildir. Çünkü, biz ne bolşevizim ne de komünist; ne biri ne diğeri olamayız. Çünkü, biz milliyetperver ve dinimize hürmetkarız. Hülasa, bizim şekl-i hükümetimiz tam bir demokrat hükümetidir ve lisanımızda bu hükümet halk hükümeti diye yad edilir.<ref>A.g.e, c .3, 2. Baskı, s. 20</ref>}}
 
21 Haziran 1935'te,
Satır 11 ⟶ 13:
{{Cquote| Türkiye'de bolşeviklik olmayacaktır. Çünkü, Türk Hükümeti'nin ilk gayesi halka hürriyet ve saadet verme, askerlerimize olduğu kadar, sivil halkımıza da iyi bakmaktır.<ref>A.g.e., c. 3, 2. Baskı, s. 99</ref>}}
 
BütünRusya'daki bukomünist olaylarıbolşevik iktidarını yakından izlemiş olan [[Atatürk]], 1932 yılında Amerikalı subay [[Douglas MacArthur]] ile yaptığı bir konuşmada [[komünizm]]lekomünizmle ilgili düşüncelerini bütün açıklığıyla şöyle ifade etmiştir:
 
{{Cquote| Bugün Avrupa'nın doğusunda bütün uygarlıkları ve hatta bütün insanlığı tehdit eden yeni bir güç belirmiştir. Bütün maddi ve manevi imkanlarını top yekün bir şekilde, dünya ihtilali gayesi uğruna, seferber eden bu korkunç kuvvet, üstelik Avrupalılar ve Amerikalılarca henüz malum olmayan, yepyeni siyasal metodlar tatbik etmekte ve rakiplerinin en küçük hatalarından bile mükemmelen istifade etmesini bilmektedir. Avrupa'da çıkacak bir savaşın başlıca galibi ne İngiltere, ne Fransa, ne de Almanya'dır. Sadece bolşevizmdir. Rusya'nın yakın komşusu ve bu memleketle en çok savaşmış bir millet olarak biz Türkler, orada cereyan eden olayları yakından izliyor ve tehlikeyi bütün çıplaklığıyla görüyoruz. Uyanan Doğu milletlerinin düşünce yapılarını mükemmelen sömüren, onların milli ihtiraslarını okşayan ve kinleri tahrik etmesini bilen bolşevikler, yalnız Avrupa'yı değil, Asya'yı da tehdit eden başlıca kuvvet halini almışlardır.<ref>Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, c. 3, s. 94-95</ref>}}
 
[[Komünizm]]inKomünizmin [[Atatürk Devrimleri|Türk Devrimi]] için sakıncalı ve tehlikeli olduğunu, [[Mustafa Kemal Atatürk]] çeşitli vesilelerle değişik zamanlarda ifade etmiştir. [[Sivas Kongresi]]'nden hemen sonra, Amerikalı General Harbord'a verilen 27 Eylül 1919 tarihli muhtırada Mustafa Kemal Paşa, Milli Harekat'ın amacını anlatmış ve komünizmle ilgili görüşlerini dile getirmiştir. [[Atatürk]], [[komünizm]]'dekikomünizmdeki devlet yapısı hakkındaki görüşlerini şu şekilde açıklamıştır:
 
{{Cquote| Devlet bireyin yerini alamaz, fakat, bireyin gelişme ve kalkınması için genel koşulları göz önünde bulundurmalıdır. Devlet eliyle yapılacak işler, bireyin büyük kar getirmediğinden dolayı yapmayacağı işler veya milli çıkarlar için gerekli olan ekonomik işleri kapsar. Özgürlüklerin ve yurt bağımsızlığının sağlanması ve korunması ile iç işlerinin düzenlenmesi nasıl devletin görevi ise, devlet vatandaşların öğretimi, eğitimi, sağlığıyla ilgilenmek zorundadır. Devlet, memleketin asayiş ve savunması için yollarla, demir yolları ile, telgrafla, telefonla, memleketin hayvanlarıyla, her türlü taşıtlarıyla, milletin genel servetiyle yakından ilgilidir. Memleket yönetiminde ve savunmasında, bu saydıklarımız, toptan, tüfekten, her türlü silahtan daha önemlidir. ... Özel çıkarlar çoğunlukla, genel çıkarlarla tezat halinde bulunur. Bir de, özel çıkarlar, en nihayet rekabete dayanır. Oysa, yalnız bununla ekonomik düzen kurulamaz. Bu kanıda olanlar kendilerini, bir serap karşısında, aldatılmaya terk edenlerdir. ...Bir de, ferdin kişisel çalışmaları, ekonomik kalkınmanın esas kaynağı olarak kalmalıdır. Ferdin inkişafına (gelişme) mani olmamak bilhassa iktisadi sahadaki özgürlük ve teşebbüsler önünde devletin kendi faaliyeti ile bir engel yaratmaması demokrasi prensibinin önemli esasıdır.<ref>Medeni Bilgiler ve M. K. Atatürk'ün El Yazıları, Afet İnan, s. 46-47</ref>}}