Bin Dokuz Yüz Seksen Dört: Revizyonlar arasındaki fark

George Orwell'in kaleme aldığı politik roman
İçerik silindi İçerik eklendi
Pinar (mesaj | katkılar)
yeni
(Fark yok)

09.11, 19 Ocak 2013 tarihindeki hâli

Bin Dokuz Yüz Seksen Dört, George Orwell'in 1949 yılında yayınlanan distopik romanıdır.

  • 'Önemli olan şapkalar değil,' dedi Winston sabırla. 'Asıl önemli olan, kapitalistler, onlar ve onların gölgesinde yaşayan hukukçular ve din adamları; yeryüzünün sahipleri onlarmış. Her şey onların yararına işlermiş. Sizler, sıradan insanlar, işçiler, onların kölesiymişsiniz. Size istediklerini yapabilirlermiş. Sizi bir gemiye yükleyip sığır gibi Kanada'ya yollayabilirlermiş. Canları isterse kızlarınızla yatabilirlermiş. Sizi dokuz kuyruklu kırbaç denilen nesneyle dövebilirlermiş. Onlar geçerken şapkanızı çıkarmak zorundaymışsınız. Her kapitalist yanında uşaklarıyla dolaşırmış'
  • Parti'nin iki amacı vardı: yeryüzünü tümüyle ele geçirmek ve bağımsız düşünme olanağını sonsuza dek ortadan kaldırmak. Bu nedenle, çözmeye çalıştığı iki sorun vardır. Biri, insanın aklından geçenleri okumak, ikincisi de, bir-iki saniye içinde yüz milyonlarca insanı öldürmek. Bilimsel araştırmaların hepsi bu amaçlara yöneltilmiştir.
  • En üst sınıf, uzun dönemler süresince, yönetimde kalmış, ama iktidar yetilerinin ve kendilerine olan inancın yittiği dönemler de olmuştur. Böyle zamanlarda, orta sınıf özgürlük ve adalet için çarpıştıklarını öne sürerek alt sınıfı kendi saflarına alarak üst sınıfı devirmişlerdir. Orta sınıf amacına ulaşır ulaşmaz, alt sınıfı eski yerine indirip kendisi üst sınıfı oluşturur. Çok geçmeden bu iki gruptan birinden ya da her ikisinden ayrılanlar, yeni bir orta sınıf oluşturur ve savaşım yeniden başlar. Bu üç grup arasında amacına, geçici bile olsa, ulaşamayan, alt sınıftır.
  • Kitleler asla, yalnızca ezildikleri için, kendiliklerinden başkaldırmazlar. Kendilerine karşılaştırma yapabilecekleri ölçüler verilmedikçe, ezildiklerinin bilincine varmazlar.
  • 'Anlaman gereken ilk şey, burada şehit diye bir olay olmadığıdır. Geçmişteki dinsel kıyımları okumuşsundur. Ortaçağlarda Engizisyon vardı, ama başarılı olamadı. Doğru yoldan ayrılanları yok etmek amacıyla işe başladı. Ama sonunda yok olan kendisi oldu. Çünkü kazığa bağlayıp yaktığı her adamın yerine binlercesi çıktı. Neden böyle oldu? Çünkü Engizisyon, düşmanlarını herkesin önünde tövbe etmeden öldürüyordu. Öldürme nedeni de zaten suçluların tövbe etmemeleriydi. İnsanlar gerçek inançlarından vazgeçmedikleri için ölüyorlardı. Aslında tüm onur suçlunun, tüm utançsa onu yakan Engizisyonun oluyordu. Daha sonraları, yirminci yüzyılda totaliterler vardı. Alman Nazileri ve Rus Komünistleri. Ruslar doğru yoldan ayrılanları, Engizisyondan daha şiddetli cezalandırdılar. Geçmişteki yanlışlardan öğrenmişlerdi; şehitler yaratılmamalıydı. Kurbanlarını mahkeme önüne çıkarmadan önce insanlık onurlarını öldürüyor, aç bırakarak, işkence ederek, tüm dirençlerini kırıyorlardı. Sonuçta kendilerine ne söylenirse kabul ediyorlar, birbirlerini ele veriyor, birbirlerinin ardına gizleniyorlar, acıma dileniyorlardı. Ama birkaç yıl sonraaynı şeyler yinelendi. Ölenler şehit oldular; alçaldıkları unutulmuştu. Neden böyle olmuştu? Çünkü, itiraflarının düzmece olduğu ve işkence yoluyla elde edildiği anlaşılmıştı. Biz bu tür yanlışlar yapmıyoruz. Buradaki tüm itiraflar doğrudur. Onları biz doğru yapıyoruz. En önemlisi ölülerin bize karşı çıkmak için dirilmelerini önlüyoruz. Sonraki kuşakların seni savunacağını sakın düşünme Winston. Sonrakiler senin adını bilmeyecek, seni tarih zincirinden söküp atacağız. Seni gaz haline sokup atmosfere salacağız. Senden geriye hiçbir şey kalmayacak; ne bir ad, ne bir kayıt, ne de beyinlerde bir anı. Geçmişten olduğu gibi, gelecekten de silineceksin. Sen hiç yaşamamış olacaksın.'
  • Eğer umut varsa proleterlerdedir.
  • Bilinçleninceyedek başkaldıramayacaklar, başkaldırmazlarsa da hiçbir zaman bilinçlenemeyecekler.
  • Olumluyu olumsuza yeğlerim. Oynadığımız oyunda kazanmak söz konusu değil. Ama bazı yenilgiler ötekilerden daha iyidir.