Matrix Revolutions

Matrix serisinin üçüncü filmi (2003)

Matrix Revolutions (Özgün adı: The Matrix Revolutions), Matrix serisinin üçüncü filmidir.

Ajan Smith değiştir

  • Yaşamın amacı son bulmaktır.
  • Dur biraz bunu görmüştüm. İşte bu beklenen son evet orada öyle yatıyordun. Tıpkı böyle ve ben, ben tam burada duruyordum, burada duruyordum ve bir şeyler söylemem gerekiyor. Diyorum ki: Başlangıcı olan her şeyin bir de sonu vardır Neo.(Neo'yu yendiğini sanınca)

Kâhin değiştir

  • Başlangıcı olan her şeyin bir sonu vardır.

Diyaloglar değiştir

[Neo tren istasyonunda kendine geldiğinde karşısında küçük bir kız görür.]
Sati: Günaydın.
Neo: Kimsin sen?
Sati: Benim adım Sati. Senin adın da Neo. Babam burada olmaman gerektiğini söylüyor. Kaybolmuş olmalısın. Kaybolduğun doğru mu Neo?
Neo: Neredeyim ben?
Sati: Burası tren istasyonu.
Neo: Matrix'te değil miyiz?
Sati: Orası trenin gittiği yer biz oraya gidiyoruz.Ama sen gelemezsin.
Neo: Peki neden?
Sati: O izin vermez.
Neo: Kim?
Sati: Tabii ki trenci. Onu sevmiyorum. Ama babam trencinin dediklerini yapmamızı söylüyor. Eğer dediklerini yapmazsak sonsuza kadar burada kalırmışız.

[Morpheus ve Trinity Kahin'in isteği üzerine onun yanına gider.]
Kahin: Morpheus, Trinity hoş geldiniz. Ömrüm boyunca öğrendiğim tek şey olayların asla tam istediğiniz yönde gerçekleşmediğidir.
Trinity: Kimsin sen? (Eski kahin ile yeni kahin birbirinden farklı gözükmektedir.)
Kahin: Ben kahinim. [Morpheus ve Trinity birbirlerine bakarlar.] Keşke bunu anlatabilmenin kolay bir yolu olsaydı ama yok. Bunun için çok üzgünüm. Hatırlıyormuşsun gibi yapıp öyle olmadığı içinde ama böyle olmalıydı.
Trinity: Ne olmalıydı?
Kahin: Bir seçim yaptım ve buna istediğimden çok daha fazlasına mal oldu.
Morpheus: Ne seçimi?
Kahin: Neo'ya yol gösterip size yardım etme. Ama neye mal olacağını bile bile bütün seçimlerimizi sınayan aynı seçimi yeniden yapmamızdır.Ben yaptığım seçimden gayet memnunum. Çünkü yine Neo'ya yardım ediyorum.
Trinity: Neo'ya ne olduğunu biliyor musun?
Kahin: Neo bu dünya ile makine dünyası arasında bir yerde hapsoldu aradaki bağlantıyı trenci adı verilen bir program denetliyor. Matrix'e kaçak programların giriş çıkışını sağlayan bir program. Eğer Neo'nun yerini sizden önce o bulursa korkarım o zaman yapacağımız seçimler zorlaşacak.
Trinity: Neden?
Kahin: Trencinin emrinde çalıştığı kişi yüzünden.
Morpheus: Merovingian.
Kahin: Evet, sizin başınıza ödül koydu. Bu yüzden çok dikkatli olmalısınız. Seraph trencinin nasıl bulunacağını iyi biliyor, size yardım edecek. Yıllarca beni ondan korudu umarım sizin içinde aynını yapar.

Sati: Sen Matrix'ten misin?
Neo: Evet, hayır... Yani öyleydim.
Sati: Neden ayrıldın?
Neo: Mecbur kaldım.
Sati: Ben de evimden ayrılma zorunda kaldım.
Rama-Kandra: Sati buraya gel hayatım, zavallı adamı rahat bırak.
Sati: Peki baba.

Rama-Kandra: Kusura bakmayın hala çok meraklı bir çocuk.
Neo: Seni tanıyorum.
Rama-Kandra: Evet, evet... Fransız'ın restoranından. Adım Rama Kandra. Bu hanım benim karım Kamala bu da kızım Sati. Karşılaşmaktan onur duyduk.
Neo: Sizler birer programsınız.
Rama-Kandra: Ah, evet. Ben geri dönüşüm operasyonlarından sorumlu güç kaynaklarının müdürüyüm. Karımsa etkileşimli yazılım programcısıdır, çok yaratıcıdır.
Kamala: Burda ne işin var? Buraya ait değilsin.
Rama-Kandra: Karım adına özür dilerim, biraz açık sözlüdür de.
Neo: Önemli değil. Bir cevabım yok. Buranın nerede olduğunu bile bilmiyorum.
Rama-Kandra: Burası hiçbir yer. Sizin ve bizim dünyamızın arasında kalıyor.
Neo: Peki kim bu trenci?
Rama-Kandra: O da Fransız için çalışıyor.
Neo: Nedense bunu söyleyeceğini biliyordum.
Rama-Kandra: Fransız asla unutmaz ve asla affetmez.
Neo: Onu tanıyor musun?
Rama-Kandra: Bilmem gerektiği kadarını biliyorum ve bildiğim başka bir şey de sana ait olmayan bir şeyi bizim dünyamızdan alıp sizinkine götürmek istiyorsan bunun için Fransız'a gidersin.
Neo: Şu an yaptığınız şey bu mu?
Kamala: Rama lütfen.
Rama-Kandra: Ona acımasız davranmayalım Kamala, belki ömrü boyunca başka bir yüz daha görmeyecek.

[Rama-Kandra kızına olan sevgisinden bahsettikten sonra]
Neo: Ben sadece bir programın...
Rama-Kandra: Bir programın sevgiden söz ettiğini duymadın.
Neo: Sevgi insanlara özgüdür.
Rama-Kandra: Sevgi bir kelimedir. Önemli olan kelimenin vurguladığı bağlantıdır.Sen de birini seviyorsun. Bu bağlantını korumak için ne verirdin, söylesene.
Neo: Her şeyimi.
Rama-Kandra: Demek ki senini de burada bulunma nedenin benimkinden farklı değil.

Rama-Kandra: Tren ne zaman gelecek?
Neo: Aslında geç kaldı. Geç kalmak trencinin adeti değildir.
Neo: Benimle ilgisi olabilir mi dersin?
Rama-Kandra: Bir şey diyemem bunu kim bilebilir... Sadece kahin.
Neo: Kahini tanıyor musun?
Rama-Kandra: Kahini herkes tanır. Fransız'a gitmeden önce ona danışmıştım. Biz Sati'den ayrılınca ona bakacağına söz verdi.
Neo: Ayrılmak mı? Onunla kalmayacak mısınız?
Rama-Kandra: Bu mümkün değil. Fransız'la anlaşmamıza göre sadece kızımız gidecek. Karımla ben kendi dünyamıza dönmeliyiz.
Neo: Neden?
Rama-Kandra: Karmamız böyle.
Neo: Karmaya inanır mısınız?
Rama-Kandra: Karma bir kelime, sevgi gibi. Burada bulunuşumuzu ifade etmenin bir yoludur. Karmadan şikayetçi değilim ona şükran borçluyum. Harika bir karım ve kızım var. Onlar nimetlerim ve onları onurlandırmak için gerekeni yapmalıyım.

Neo: Geri dönmeliyim. İstediğin ücreti veririm. Şu ya da bu şekilde bu trene bineceğim.
Trenci: Yoooo hayır, hayır, hayır... Merovingian. Aksini söyleyene kadar burada kalacaksın. Onu tanıyorsam burada çok uzun bir süre kalacaksın.
Neo: Zarar vermek istemiyorum.
Trenci: Anlamıyorsun. Burayı (istasyonu) ben inşa ettim. Burada kuralları ben koyarım. Tehditleri de ben savururum.Burada Tanrı benim.

Merovingian: Müsrif oğul evine döndü demek. Kanatsız melek Seraph. Başlarına koyduğum ödülü almaya mı geldin Seraph. [gülmeye başlar] Söylesene o silahlarda kaç mermi var bilemiyorum ama herhalde yeteri kadar yoktur.
Seraph: Sadece konuşacağız.
Merovingian: Hiç şüphem yok. Bunu yapabilmek için canınızı dişinize taktığınıza göre... Evet, ne yapacağımı söyleyeyim. Silahlarınızı indirirseniz buradan sağ salim çıkmanıza izin vereceğim.
Seraph: Üçümüzün de mi?
Merovingian: Ahh evet, evet elbette. [Seraph, Morpheus ve Trinity silahlarını bırakır.]

Morpheus: Bir anlaşma yapmak istiyoruz.
Merovingian: Ahh hemen iş konuşmaya başlarsın zaten, haa Morpheus. Pekala. Bende istediğiniz bir şey var. Anlaşma yapmak için sizde de benim istediğim bir şey olmalı. İstediğim. Ve gerçekten de böyle bir şey var buraya ilk geldiğim günden beri istediğim bir şey sadece sahibinin rızasıyla alınabilecek bir şey.
Morpheus: Nedir o?
Merovingian: [sırıtarak] Kahinin gözleri. Ama daha önce de söylediğim gibi evrenin doğasından kaçılmaz. Sizi bana getiren de doğanın güçleri oldu. Bazılarının tesadüf dediği şeylerde ben sonuç görürüm. Şans dediği şeylerde ise bir bedel görürüm. Bana kahinin gözlerini getirin, ben de size kurtarıcınızı geri vereyim.

Neo: Buraya kadar gelmeme yardım ettin. Peki niçin? Bu iş nereye varacak? Sonu ne olacak?
Kahin: Bunu bilmiyorum.
Neo: Bilmiyor musun, yoksa söylemiyor musun?
Kahin: Sana daha önce de söyledim hiç kimse anlam veremediği bir seçimin ötesini göremez. Hem de hiç kimse.
Neo: Ne seçimi?
Kahin: Her şey olabilir bu, benim seçimim. Ben de kendi seçimimi yapmalıyım tıpkı senin gibi.
Neo: Neyi söyleyip neyi söylemeyeceğin de buna dahil mi?
Kahin: Tabii ki hayır.
Neo: Öyleyse bana niçin mimardan bahsetmedin? Ya da benden önceki Zionlar'dan ve seçilmişlerden. Niçin gerçeği anlatmadın bana?
Kahin: Çünkü daha zamanı gelmemişti.
Neo: Peki zamana kim karar verdi?
Kahin: Sence kim? [Kahin gözlerini hafif yukarıya kaldırır ve Neo arkasında bulunan kapının üzerindeki yazıya bakar. Latince bir deyiş olan "Kendini tanı/bil"]
Neo: Ben.

Neo: Mimar bana kaynağa dönmediğim takdirde bu gece yarısı Zion'un tamamen yok olacağını söyledi.
Kahin: Lütfen. Sen ve ben kendi seçimlerimizin ötesini göremiyor olabiliriz ama o adam hiçbir seçiminin ötesini göremez.
Neo: Peki neden?
Kahin: Çünkü o hiçbir seçimi asla anlayamaz. Onun için seçimler sadece bir denklemin değişkenleridir. Değişkenlerin her biri çözülmeli ve her biri yerlerine oturtulmalıdır. Amacıysa denklemin eşitliğini sağlamak.
Neo: Peki senin amacın nedir?
Kahin: Bu eşitliği bozmak.
Neo: Niye istediğin nedir?
Kahin: Seninle aynı şeyi istiyoruz Neo ve onu almak için senin gittiğin yere geleceğim.
Neo: Savaşın sonu... Bu savaş bitecek mi?
Kahin: Şu veya bu şekilde bitecek.
Neo: Peki Zion'u kurtarmak mümkün mü?
Kahin: Üzgünüm bu sorunun cevabını bilmiyorum ama bir cevabı varsa bunu bulabileceğin bir tek yer var.
Neo: Neresi?
Kahin: Bunu biliyorsun ve eğer cevabı bulamazsan korkarım hiçbirimizin yarını olamayacak.
Neo: Bu da ne demek?
Kahin: Başlangıcı olan her şeyin bir de sonu vardır. Sonun yaklaştığını görüyorum karanlığın yayıldığını görüyorum, ölümü görüyorum ve onun önünde duran sadece sen varsın.

Ajan Smith: Büyük ve kudretli kahin, nihayet tanıştık. Yanılmıyorsam zaten beni bekliyordun. Öyle değil mi? Her şeyi bilen kahin asla şaşırmaz, nasıl şaşırsın o her şeyi bilir ama eğer öyleyse geleceğimi biliyorsa niçin hala burada, neden gitmemiş? (Masanın üstündeki içinde kurabiyeler olan tabağı birden duvara fırlatır.) Bunu yapacağımı belki biliyordun belki de bilmiyordun. Eğer bunu biliyorsan, o zaman bu kurabiyeleri özellikle ve bilerek hazırladın tıpkı şu anda özellikle ve bilerek orada oturduğun gibi.
Kahin: Söyle Sati'ye ne yaptın?
Ajan Smith : Her şey gibi kurabiyelerin de sevgiye ihtiyacı vardır.

Konsül: Fazladan gönüllü talebinde bulunmuşsunuz.
Lock: Evet bu doğru.
Konsül: İskeledeki durdurma için ne çapta bir kuvvet ayırmayı planlıyorsunuz?
Lock: Şu an için tüm zırhlı birimlerin ve piyadelerin yarısı.
Konsül: Piyadelerin yarısı mı?
Lock: Bana kalsa Sayın Konsül her erkeğin, kadının ve çocuğun eline bir silah tutuşturur ve hepsini iskeleye gönderirdim.
Konsül: Belki de size kalamaması daha iyi.
Lock: Bunu zaman gösterecek, Sayın Konsül.

[İskeleyi savunmak için gönüllü olanlardan birine]
Mifune: Yaşın kaç?
Gönüllü: 18.
Mifune: 16 desen belki inanırdım.
Gönüllü: Peki, 16 yaşındayım.
Mifune: Askere alınma yaşı 18'dir, 16 değil.
Gönüllü: Makineler yaşıma bakmayacaklar efendim beni de herkes gibi öldürecekler.
Mifune: Bak işte bu konuda haklısın.

[Ajan Smith, Bane'in vücudunun kontrolünü ele geçirmiştir.]
Bane: Sana bir yerden tanıdık gelmiyor mu? Sen ve ben daha önce bunları yaşadık. Hatırlıyor musun? Ben hatırlıyorum, zaten hiç aklımdan çıkmıyor.
Neo: Kimsin sen?
Bane: Beni hala tanımadın mı? Bu kokuşmuş et bedeni içine hapsolmuşken düşünmeye çalışmak bile çok zor. Ger nefeste bu leş kokusunu içine çekmek zorunda kalmak ama kaçamamak iğrenç. Bu bedende yaşayanlara acıyorum, bu kadar çelimsiz bir şeye dünyada yer yok.

Asker: Efendim alıcılar doğruladı. Bu Hammer efendim.
Lock: Bu nasıl olur?
Asker: Gemi saldırı altında ve ağır hasarlı ama 12 dakika içinde 3 numaralı kapıya ulaşacak efendim.
Diğer Asker: Silahları ile oradaki bütün makinelerin işini bitirebilirler.
Lock: Öyleyse bu savunmamızı da etkisiz hale getirir, içeride bombayı kullanırsak iskeleyi kaybederiz.
Diğer Asker: Ffendim, iskeleyi zaten kaybettik.

Konsül: Komutan sizce sağ kalma şansımız nedir acaba?
Lock: Yerinizde olsaydım Sayın Konsül bu soruyu bana değil ona yöneltirdim. (Morpheus'u işaret ederek. )
Konsül: Neden?
Lock: Çünkü bir tek o mucizelere inanıyor.

Neo: Buraya tek bir şeyi söylemeye geldim ondan sonra sizi durdurmaya kalkmayacağım.
Deus Ex Machina: Konuş.
Neo: Smith adlı program artık kontrolünüzden çıktı. Tıpkı Matrix'e yayıldığı gibi yakında bu şehre de yayılacak. Siz onu durduramazsınız, ben durdurabilirim.
Deus Ex Machina: Sana ihtiyacımız yok hiçbir şeye yok.
Neo: Bu doğruysa bir hata yaptım demektir, beni şimdi öldürmelisiniz.
Deus Ex Machina: Ne istiyorsun?
Neo: Barış.
Deus Ex Machina: Peki ya başaramazsan?
Neo: Başaracağım.

Ajan Smith: Neden Bay Anderson neden, neden, neden... Bunu neden yapıyorsun, niye ayağa kalkmak, niye kavga etmek... niye, inandığın şeyler için kavga ettiğini mi sanıyorsun, sağ kalmaktan öte bir şeyler için mi? Bana söyleyebilir misin? Biliyor musun, özgürlük mü, gerçek mi, belki de barış ya da sevgi olabilir mi? Yanılsamalar Bay Anderson, algılama da aldanmalar herhangi bir anlamı ya da amacı olmayan bir var oluşu ümitsizce haklı göstermeye uğraşan zayıf bir insan zekasının ürettiği geçici kuruntular ve bunların hepsi de Matrix kadar yapay. Zaten sevgi gibi zavallı kavramı insan zekası icat edebilirdi. Bunu görebilirsin Bay Anderson. Artık bunu anlaman gerek kazanamazsın. Kavga etmen boşuna, neden Bay Anderson neden, niye inat ediyorsun?
Neo: Çünkü, bu benim seçimim.

Kahin: Vay canına sürpriz diye ben buna derim. [Mimar'ın karşıdan yürüyerek geldiğini görünce]
Mimar: Tehlikeli bir oyun oynadın.
Kahin: Değişim daima tehlikelidir.
Mimar: Peki bu barışın ne kadar süreceğini düşünüyorsun?
Kahin: Sürebildiği kadar uzun.
[Mimar hafif bir şekilde güler.]
Kahin: Diğerlerine ne olacak?
Mimar: Hangi diğerlerine?
Kahin: Tabii ki çıkmak isteyenler.
Mimar: Onlar serbest bırakılacaklar.
Kahin: Peki söz verir misin?
Mimar: Ne sandın sen beni, insan mı?

Seraph: Her şeyi biliyor muydun?
Kahin: Yooo... Yooo hayır bilmiyordum ama inanmıştım... İnanmıştım.

Oyuncular değiştir

Karakter Oyuncu
Neo Keanu Reeves
Morpheus Laurence Fishburne
Trinity Carrie-Anne Moss
Ajan Smith Hugo Weaving
Kahin Mary Alice
Persephone Monica Bellucci
Seraph Collin Chou
Niobe Jada Pinkett Smith
Merovingian Lambert Wilson
Mimar Helmut Bakaitis
Bane Ian Bliss
Zee Nona Gaye
Lock Harry J. Lennix

Ayrıca bakınız değiştir

Dış bağlantılar değiştir

Matrix Revolutions ile ilgili daha fazla bilgiye Vikipedi'den ulaşabilirsiniz.