Melanie Joy
Amerikalı bir sosyal psikolog ve yazardır.
Doğum tarihi 2 Eylül 1966
Vikipedi maddesi
Vikiveri öğesi

Melanie Joy (2 Eylül 1966 doğumlu), öncelikle karnizm terimini üretmesi ve yayılmasında aldığı rol ile dikkat çeken Amerikalı bir sosyal psikolog ve yazardır. Amerikalı psikolog, hayvan hakları savunucusu.

Sözleri değiştir

  • İlerici toplumsal değişimler sadece politikaların değişmesi ile ilgili değildir, zihinlerin de değişmesini gerektirir.  
  • Hayvan yemek hayatta kalmak için bir zorunlu değilse bir seçimdir ve seçimler muhakkak inançlardan kaynaklanırlar.  
  • Dünyanın her yerindeki adaletsizliğe meydan okumak için adaleti her yerde pratik etmeliyiz: sokaklarda, duruşmalarda ve tabaklarımızda.
  • Karnizm, bizi belirli hayvanları yemeye şartlandıran, görünmez bir inanç sistemi veya ideolojidir. Karnizm veganizmin zıddıdır; inançlarını yemek masasına getiren insanların sadece veganlar ya da vejetaryenler olduğunu düşünmeye meyilliyiz.  
  • Kısacası hayvanlara doğal olarak empati hissettiğimiz, hayvanların acı çekmelerini istemediğimiz ama bir yandan da hayvan yediğimiz için karnizm normalde karşı çıkacağımız baskıcı bir sistemi desteklememizi sağlamak için bir dizi araçla vicdanımızı baskı altına almamızı sağlamak zorundadır.
  • Karnizm, bizi belirli hayvanları yemeye şartlandıran, görünmez bir inanç sistemi veya ideolojidir. Karnizm veganizmin zıddıdır; inançlarını yemek masasına getiren insanların sadece veganlar ya da vejetaryenler olduğunu düşünmeye meyilliyiz. Ama hayvan yemek hayatta kalmak için bir zorunlu değilse bir seçimdir ve seçimler muhakkak inançlardan kaynaklanırlar.  
  • Karnizm et mitlerinin et gerçekleri olduğuna inanmamızı sağlayarak hayvan yemeyi meşrulaştırır. Etle ilgili kapsamlı bir mitoloji söz konusu; ama bütün mitler öyle ya da böyle şu üç ortak noktada toplanıyor: “normal”, “doğal” ve “gerekli”. Bu aynı mitler insan tarihi boyunca savaştan köleliğe ve insanlara yönelik her türden yobazlık biçimiyle ilgili inanç ve şiddet dolu davranışları meşrulaştırmak için kullanılmıştır.  
  • Temel insan değerlerine ters düşen diğer baskıcı veya şiddet dolu ideolojiler gibi karnizm de bizi psikolojik ve duygusal olarak yaşadığımız deneyimin gerçeğinden koparan bir dizi sosyal ya da psikolojik savunma mekanizması kullanmak zorundadır. Böyle yaparak karnizm öteki canlılara yönelik şiddeti desteklememizi mümkün kılar, bunu yaparken da kendimizi ahlâken huzursuz hissetmekten bizi korumuş olur.  
  • Karnizm isimsiz kalarak kendini görünmez kılar, böylece hayvan yemek bir seçim değil de bir zorunluluk olarak, ideolojik bir pratik değil de tarafsız bir hareket olarak kalır. Dahası, sistemin kurbanları gözden uzak tutulur, böylece halkın bilincinden de uygun bir şekilde uzaklaştırılmış olur. Hayvan kurbanlar rutin ve legal bir şekilde zorla gebe bırakılır, hadım edilir; boynuzları, gagaları, kuyrukları kesilir- hiçbirisi için anestezi kullanılmaz. Hayvan kurbanlar bütün yaşamlarını penceresiz bölmelerde, kutularda hareket bile edemeden geçirir, canlı canlı haşlanır ya da boğazları kesilir. Öldürülen bu canlıların vücut parçaları nereye dönsek karşımızdadır ama bu hayvanların hiçbirisini canlıyken görmeyiz.
  • Köpekleri sevip, inekleri yememizin nedeni, köpeklerin ve ineklerin temel anlamda birbirinden farklı olması değil -inekler de tıpkı köpekler gibi hislere, tercihlere ve farkındalığa sahiptirler- bizim onları algılayışımızdaki farklılıktır.
  • Karnizm, bizi belirli hayvanları yemeye şartlandıran, görünmez bir inanç sistemi veya ideolojidir. Karnizm veganizmin zıddıdır; inançlarını yemek masasına getiren insanların sadece veganlar ya da vejetaryenler olduğunu düşünmeye meyilliyiz. Ama hayvan yemek hayatta kalmak için bir zorunlu değilse bir seçimdir ve seçimler muhakkak inançlardan kaynaklanırlar.[1]
  • Temel insan değerlerine ters düşen diğer baskıcı veya şiddet dolu ideolojiler gibi karnizm de bizi psikolojik ve duygusal olarak yaşadığımız deneyimin gerçeğinden koparan bir dizi sosyal ya da psikolojik savunma mekanizması kullanmak zorundadır. Böyle yaparak karnizm öteki canlılara yönelik şiddeti desteklememizi mümkün kılar, bunu yaparken da kendimizi ahlâken huzursuz hissetmekten bizi korumuş olur. Kısacası hayvanlara doğal olarak empati hissettiğimiz, hayvanların acı çekmelerini istemediğimiz ama bir yandan da hayvan yediğimiz için karnizm normalde karşı çıkacağımız baskıcı bir sistemi desteklememizi sağlamak için bir dizi araçla vicdanımızı baskı altına almamızı sağlamak zorundadır.[1]
  • Karnizmin temel savunma mekanizması, inkârdır: öncelikle ortada bir sorun olduğunu inkâr edersek o zaman bu konuda bir şey yapmak zorunda değilizdir. İnkâr, görünmezlik aracılığıyla ifade edilir; karnizm isimsiz kalarak kendini görünmez kılar, böylece hayvan yemek bir seçim değil de bir zorunluluk olarak, ideolojik bir pratik değil de tarafsız bir hareket olarak kalır. Dahası, sistemin kurbanları gözden uzak tutulur, böylece halkın bilincinden de uygun bir şekilde uzaklaştırılmış olur. Hayvan kurbanlar rutin ve legal bir şekilde zorla gebe bırakılır, hadım edilir; boynuzları, gagaları, kuyrukları kesilir- hiçbirisi için anestezi kullanılmaz. Hayvan kurbanlar bütün yaşamlarını penceresiz bölmelerde, kutularda hareket bile edemeden geçirir, canlı canlı haşlanır ya da boğazları kesilir. Öldürülen bu canlıların vücut parçaları nereye dönsek karşımızdadır ama bu hayvanların hiçbirisini canlıyken görmeyiz.[2]
  • Karnizmin ikinci savunma mekanizması, meşrulaştırmadır; görünmezlik başarısız olunca öteki canlıları yemeye devam etmek için iyi bir sebep bulmamız gerekir. Karnizm et mitlerinin et gerçekleri olduğuna inanmamızı sağlayarak hayvan yemeyi meşrulaştırır. Etle ilgili kapsamlı bir mitoloji söz konusu; ama bütün mitler öyle ya da böyle şu üç ortak noktada toplanıyor: “normal”, “doğal” ve “gerekli”. Bu aynı mitler insan tarihi boyunca savaştan köleliğe ve insanlara yönelik her türden yobazlık (öteki düşmanlığı, homofobi vb.) biçimiyle ilgili inanç ve şiddet dolu davranışları meşrulaştırmak için kullanılmıştır.[3]
  • Normal dediğimiz şey, baskın kültürün inançları ve davranışlarıdır. Yani karnistik normdur. Sosyal bir norm olarak karnizm öylesine derinlerimize işlemiştir ki “insancıl et “kavramının bir çelişki olduğu gerçeğine karşı bizi körleştirir. Çoğumuz etinin tadının merak ettiğimiz için “iyi bir hayat süren” (“insancıl et” reklâmlarında söylendiği gibi) altı aylık sağlıklı bir golden retrieverın öldürülmesine onay vermeyiz; oysa karnizm bizim aynı şeyin ineklere, tavuklara, domuzlara ve diğer çiftlik hayvanlarına yapılmasının nasıl bir ahlâksızlık olduğunu görmemizi engeller. Hayvan türleri arasında karnistik kültürün bizi inandırdığı türden ahlâki bir fark olduğu iddiası, kesinlikle bir rasyonalizasyon örneğidir.[4]
  • Et yemenin doğal olduğu argümanı sürdürülebilirlik hareketinin temel savıdır. Bu hareketi savunanların çoğu avlanarak ya da hayvanları kendimiz öldürerek değil de marketten et almamızın sebebi olarak modern gıda üretiminin bizi doğal öldürme süreçlerinden uzaklaştırdığını ve böylece hayvanlara zarar verme konusunda aşırı hassaslaştığımızı söylüyorlar. Bu tür bir argüman kölelik karşıtlarının “duygusal” insanlar olarak resmedilmesini getiriyor akla. “Sürdürülebilir et” argümanı; empati, şefkati, karşılıklılık (istemediğin şeyi başkasına yapmama) gibi ilerici değerlerin çoğalması değil kökünün sökülmesi gereken değerler olarak görüldüğü gelenekçi bir dünya görüşüne dayanır.[5]
  • Kültürel karnizm küresel bir olgu. Dünyada et yiyen kültürlerde insanlar ancak yenebileceğine hükmettikleri türleri yeme konusunda kendilerini rahat hissediyor; geri kalan türleri ise yenemez canlılar olarak görüp onları tüketmeyi ya iğrenç (Orta Doğu’da domuzlar) ya da etik dışı (ABD’de kedi ve köpek, Hindistan’da inek) algılıyorlar. Bütün kültürler kendi yenecek hayvan sınıflandırmasını rasyonel bulurken diğer kültürlerin sınıflandırmalarını ya iğrenç buluyor ya da günah görüyor. Tüketilen türler kültürden kültüre değişirken insanların hayvan yeme deneyimi ciddi bir tutarlılık gösteriyor.[6]
  • Çoğu insan hayvan yemenin evrensel bir olgu olduğunu, ideolojik olmadığını öne sürer. Kültürler arası tüketilen türler -karnizmin kanıtı olarak görülmektense- çoğunlukla hayvan yemenin moral anlamda bağlayıcı (ve bu sebeple moral anlamda nötr) bir pratik olduğu varsayımına yol açıyor. Ancak Sudan’da 12 yaşında kızların evlendirilmesi bizi çocuklarla cinsel ilişkilerin moral anlamda nötr bir şey olduğunu düşünmeye sevketmez ve Kore’de köpeklerin yenmesi domuzların ve diğer hayvanların yenmesinin moral anlamda nötr olduğunu düşünmeye itmez bizi. Eğer diğer kültürlerdeki benzer pratikler kendi davranışlarımızı etik anlamda haklı çıkarsaydı o zaman en korkunç suçların etiğini sorgulamak için sebebimiz olmazdı. Öteki kültürlerin geleneklerini ahlâksızlık olarak kınamamamız gerekirken dikkatli gözlemciler olarak kendi kültürümüzün belli hayvanları yemeyi meşrulaştırma girişimlerini de incelemeliyiz.[6]
  • Gerekli dediğimiz şey, baskın kültürü sürdürmek için gerekli olan şeylerdir. Bugün hayvan ürünlerinin dahil olmadığı bir beslenme biçimi besinsel anlamda sağlıklı, hatta karnistik beslenme biçiminden daha sağlıklı, bu konuda kanıt çok. Ekonomik ve coğrafi anlamda yediğimizi seçebilecek durumda olanlarımız için hayvan eti yemek ancak karnistik statükoyu sürdürmek için gereklidir.[7]
  • Birçok ilerici insanın karnizmin normal, doğal ve gerekli şeklindeki 3 değerini reddetmemesinin sebebi, karnizmin yapısal olmasından kaynaklı; karnizm toplumun en temel yapısı üzerine inşa edilir, bu yüzden de kurumlaşmış bir baskıdır. Bir ideoloji bir yandan kurumlaşırken öte yandan içselleştirilir. Diğer bir deyişle ilerici olanlarımız bu üç değere karşı çıkmazlar çünkü onları oldukları gibi göremeyiz, çünkü dünyaya karnizmin gözleriyle bakmayı öğrenmişizdir.[8]
  • Diğer şiddet barındıran ideolojiler gibi karnizm de seçimlerimiz açısından bir araç durumunda olanlarla ilgili algılarımızı bozmak için bir dizi bilişsel savunmaya başvurur. Bu savunma biçimleri psikolojik ve duygusal uzaklaşma mekanizmaları olarak görev görürler. Örneğin; karnizm bazı hayvanları bir obje gibi görmemizi sağlar, böylece Şükran Günü’nde tabağımızda hindiye bir canlı değil de bir nesne gibi bakarız. Karnizm hayvanları soyutlama olarak görmeyi öğretir bize; bireyselliği, kişiliği olmayan soyutlamalar, haklarında genelleştirilmiş varsayımlarımızın bulunduğu soyut bir grubun üyeleri olarak görmeyi öğretir. Şiddet barındıran ideolojilerin diğer kurbanlarında olduğu gibi hayvanlara isimler değil sayılar veririz(269!): bir domuz bir domuzdur sadece, bütün domuzlar da aynıdır. Karnizm ayrıca hayvanları zihnimizde kaba kategorilere yerleştirmeyi öğretir, böylece farklı türlere karşı çok farklı hisler barındırabilir ve farklı davranışlar sergileyebiliriz: köpekler ve kediler ailemizdendir, inekler ve tavuklar ise yiyecektir.[9]
  • Karnizmi ilerici çözümlemelere dahil etmek için bir paradigma değişimi gerekiyor: hayvan yemenin sistemik doğasını kavramak zorundayız. Ataerkilliğe meydan okuyan feministlerin topluma sadece kendi düşüncelerini empoze etmemesi gibi karnizme meydan okuyan insanların yaptığı şeyin diğer insanlara kendi seçimlerini dayatmak olmadığını anlamak zorundayız. Hayvan yemek aynen farklı ırktan insanların birisine ait özel bir mülke girmesine engel olmak gibi sadece kişisel etik meselesine indirgenemez.[10]
  • İlerici toplumsal değişimler sadece politikaların değişmesi ile ilgili değildir, kalplerin ve zihinlerin de değişmesini gerektirir. Gerçek ve uzun süreli değişimler paradigmalarımızın değişmesini talep eder, eski düzeni ortadan kaldıran bir mantalite değişikliği gerektirir. Baskının temellerini ortadan kaldırıp adaletin temeline şekil veren değerleri yerleştirmeliyiz: şefkat, dürüstlük, karşılıklılık gibi değerleri. Ve dünyanın her yerindeki adaletsizliğe meydan okumak için adaleti her yerde pratik etmeliyiz: sokaklarda, duruşmalarda ve tabaklarımızda.[11]
  • Bütün şiddet barındıran ideolojilerde üretici ile tüketici arasında kötülüğü görmemek, duymamak ve onu dile getirmemek anlamında gizli kapalı bir sözleşme vardır. Elbette hayvancılık ticareti kendi sırlarını korumak için elinden geleni yapıyor. Ama biz onların işini kolaylaştırıyoruz. Onlar bize bakmayın diyor, biz de yüzümüzü başka yöne çeviriyoruz. Onlar bize huzur dolu çiftliklerde, dışarıda yaşayan milyarlarca hayvan olduğunu söylüyor, ve ne kadar mantıksız olsa da, onlara inanıyoruz. Onların işini kolaylaştırıyoruz; çünkü bir şekilde, çoğumuz aslında hakikati bilmek istemiyor.[12]

Kaynakça değiştir

  1. 1,0 1,1 Karnizm: Etin İdeolojisi
  2. Karnizm: Etin İdeolojisi - İnkâr
  3. Karnizm: Etin İdeolojisi - Meşrulaştırma: İlericilik Maskesi Giymiş Muhafazakârlık
  4. Karnizm: Etin İdeolojisi - Et Yemek Normaldir: Ilımlı Şiddet
  5. Karnizm: Etin İdeolojisi - Et Yemek Doğaldır: Bir Gelenek Olarak Şiddet
  6. 6,0 6,1 Karnizm: Etin İdeolojisi - Ama Orada Et Yiyorlar! : Kültürel Karnizm
  7. Karnizm: Etin İdeolojisi - Et Yemek Gereklidir: Bir Kural Olarak Şiddet
  8. Karnizm: Etin İdeolojisi - Et Yemek Gereklidir: Kurumlaşmış Karnizm: Sistemik Baskı
  9. Karnizm: Etin İdeolojisi - Bilişsel Çarpıklıklar: İçselleştirilmiş Karnizm
  10. Karnizm: Etin İdeolojisi - Haksızlık Haksızlık Doğurur
  11. Karnizm: Etin İdeolojisi - Adalet Adaleti Çoğaltır: Kapsamlı Bir Toplumsal Çözümlemeye Doğru
  12. Karnizmin Özü: Bilmeden Bilmek