Ali Kemal
Şair, yazar, gazeteci ve siyaset adamı
Ali Kemal | |
---|---|
Doğum tarihi | 1867 |
Doğum yeri | Fatih |
Ölüm tarihi | 6 Kasım 1922 |
Ölüm yeri | İzmit |
Vikipedi maddesi Vikiveri öğesi |
Ali Kemal (1869 - 1922), Osmanlı yazar, gazeteci ve siyasetçi.
Sözleri
değiştir- Kuvayı Milliye'nin işlerinde, selefi İttihat ve Terakki gibi ciddiyet yok. Samimiyet yok. Şarlatanlık, sahte vakar ise haddinden fazla. Men-i müskirat, Anadolu için kuru bir caka, mukallidane bir hokkabazlık, bir şaklabanlık. Anadolu Rumlarının Rumluktan vazgeçtiklerini, Ortodoks Türk olduklarını iddia eylemek gibi." Aynı tarihli Vakit Gazetesi'nde de, Fener Rum Patrikhanesi şu sözlerle ele alınmıştır: "Patrikhane mi, siyaset ocağı mı? Şimdi de Londra ve Paris'te temsilci bulundurmaya ve Cemiyet-i Akvam'a Patrikhane temsilcilerinin kabulü için teşebbüs etmeye karar vermişler.
(Anadolu Türk Ortodoks Kilisesi hakkında.) - Cenova Konferansı'yla Avrupa, Rusya ile ticarî ilişkilere girecek, ancak Ankara keşmekeş içinde yuvarlandıkça Avrupa'nın Karadeniz yoluyla ticarî ve iktisadî münasebeti mümkün olmaz. … Devletler Yunanistan'ı da Anadolu'dan çıkaracak mı? Bunun için bizden bazı teminatlar isteyecekler. Ankara da böyle bir kabiliyetten mahrumdur.
(Cenova Konferansı ile ilgili olarak.) - Biz bugün iktisaden, içtimaen, fikren öyle geriyiz ki, Avrupa ile aramızda uçurum var. Sandığımız gibi zamanımızda istiklal, istikbal topla tüfekle kaim değildir.
- Ankara efendileri akıllarınca bütün işgal edilmiş arazinin boşaltılmasını istiyorlar. Topla ve tüfekle bu davayı fasletmek iddiasını bir yana bırakıyorlarsa, Kuvayı Milliye ricaline düşen birinci vazife, mukadderatımızı, hilafet ve saltanatı temsil eden Babıâli'ye bırakarak çekilmektir.
- Hadisatın cereyan tarzı gösteriyor ki, Anadolu'da harp ve ateş yeniden tutuştu. Bu milletin varlığı ile böyle oynamak en büyük siyasetsizliktir. Maazallah yenemezsek, düşman isteklerini arttırır.
- Kuvayı Milliye Afyon'dan sonra Eskişehir, Kütahya, Bursa vesaireyi kurtarsa da silahla zafere ulaşılamayacağı görüşümüzü değiştirmeyiz. Avrupa'nın nazım ve hakiki devletlere karşı Anadolu'da Türk hakimiyetini devam ettirmek eski zamanda olduğu gibi kılıçla, kuvvetle mi olur?
- Büyük devletlerin Doğu siyasetini varlığımıza taraftar kılmazsak ne yapsak boştur. Üç seneden beri Anadolu'yu al kanlara boyayan bu mücadelemizden hiçbir zaman mülken, fiilen bir fayda göreceğimizden emin değiliz.
- Bir büyük devletle uzlaşmaya müncer olmadıkça zaferler bir neticeye delalet etmez, fikrinde yanılabiliriz. Neticede sürülmek mi, vurulmak mı, asılmak mı ne ise cezamızı çekeriz.
- Muhalefete buğz eylemek zorbaca bir harekettir.
(Türk'ün Bayramı köşesinde.) - Gayeler birdi ve birdir... İtiraf etmeliyiz ki Anadolu'nun son zaferleri, kuvvetimize, kılıncımıza dayanarak hayat hakkını kazanma görüşünün gerçekleştiğini gösterir gibidir.
(Peyam-ı Sabah gazetesindeki son yazısı.) - Milli Hareket'in foyası nasıl meydana çıktı. Bize teselli veren Anadolu halkının bunlara (Mustafa Kemal ve arkadaşları) arka çıkmamasıdır.
(13 Eylül 1919, Peyam-ı Sabah.) - Teşkilat-ı Milliye sergerdeleri, bu mahluklar kadar başları ezilmek ister yılanlar tasavvur edilemez. Düşmanlar onlardan bin kerre iyidir.
(23 Nisan 1920, Peyam-ı Sabah.) - Düvel-i Muazzama ile eski dostluğumuzu devam ettirseydik, değil İzmir'den hiçbir taraftan mahrum kalmayacaktık. İtilaf devletlerinin itibarını mütarekeden beri cidden kazansaydık, artık bu topraklarda ittihatçı olmadığını ispat edebilseydik, daha uygun sulh şartları elde edecektik.
(19 Şubat 1920, Peyam-ı Sabah.) - Mustafa Kemal Paşa büyük bir asker olmakla birlikte günün siyasetini pek bilmediği için, olağanüstü sayılacak vatanseverlik ve gayretine rağmen, yeni görevinde asla başarılı olamadı. İngiliz Olağanüstü Temsilcisi'nin istek ve ısrarıyla görevden alındı; bundan sonra yaptıkları ve yazdıkları ile de bu kusurlarını daha çok açığa vurdu. Redd-i İlhak Cemiyetleri gibi, Balıkesir ve Aydın dolaylarında Müslüman halkı boş yere kırdırmaktan ve bu fırsattan yararlanarak halkı haraca kesmekten başka iş görmeyen emirsiz, saygısız ve kanunsuz olarak kurulan bazı hey'etler için öteden beri çektiği telgraflarla siyasî hatâsını idarî yönden de artırdı. Kendisinin İstanbul'a getirilmesi Harbiye Nezareti ile ilgili bir iştir.
- Ancak, Dahiliye Nezareti'nin size kesin emri, artık o zatın görevden alınmış olduğunu bilmek, kendisi ile hiçbir resmî işleme girişmemek, hükûmet işleri ile ilgili hiçbir isteğini yerine getirmemektir. Bu genelgeye uygun hareket etmekle ne gibi sorumlulukların giderilmiş olacağını takdir buyuracağınızdan eminim. Ayrıca, bu önemli ve tehlikeli günlerde memur, halk, her Osmanlı'ya düşen en büyük görev, barış konferansınca geleceğimiz üzerinde karar verilirken ve beş yıldır yaptığımız deliliklerin hesapları görülürken, artık aklımızı başımıza devşirdiğimizi göstermek, akıllıca ve tedbirlice davranışları benimsemek, parti, mezhep, ırk ayrılıklarını gözetmeksizin her ferdin hayatını, malını, ırzını koruyarak, medenî dünyanın gözünde bu memleketi bir daha lekelememek değil midir?
(Dahiliye Nazırı sıfatıyla çektiği 23 Haziran 1919 tarihli ve 84 sayılı şifreli telgraf.)
- Kuvayı Milliye, hariç ve dahilde yaptıklarıyla asla kazanmamış, kaybetmiştir. Ankara yardakçıları, Sevr'i tadil ettirdik diyorlar. Yapacağımız iş, İttihat ve Terakki'nin yaptıklarını unutturmaktı. Bu doğru yola girmekten bizi Ankara alıkoydu, alıkoyuyor. Ankara başımızda oldukça bu keşmekeşten bir hayır doğarsa, bilfarz, İzmir, Edirne kurtulursa seviniriz, çıldırırız, fakat aklen irfanen bu mertebe yanıldığımız için yalnız kalemimizi kırmak değil, insanlığımızdan bile istifa eyleriz. Olaylar ispat edecektir ki biz yanılmış olmayacağız.
(26 Ağustos 1919, Peyam-ı Sabah, "Düşmandan Düşmana" başlıklı yazısı.)