Amansız Yol, başrolünde Kadir İnanır'ın rol aldığı 1985 yapımı Ömer Kavur filmi. İstanbul’dan Mardin’e yapılan bir tır yolculuğu etrafında gelişen bir yol filmidir. Yönetmen, Wim Wenders’in çalışmalarından etkilenerek filmi çektiğini ifade etmiştir

İlk gösterim tarihi: 1985

Yönetmeni: Ömer Kavur

Film müziğinin bestecisi: Uğur Dikmen

Senaryo: Barış Pirhasan

Görüntü yönetmeni: Orhan Oğuz

Replikler değiştir

+ Yavuz’un daha önce hiç başı böyle belaya girdi mi?
- Beladan ne vakit kurtuldu ki!
+ İyi de yani…
- Hiç bu kadar boka batmamıştı, onu soruyorsan. Hoş, görünen köy… Olacağı buydu. Kızını da düşünmedi bu sefer.
+ Sende kalsın.
- İstemem.
+ Neden? Niye istemiyorsun ki resimleri?
- Onlar da eskiyecek bir gün. Eskiye ait hiçbir şey istemiyorum.
+ En iyisi anılarda kalacak her şeyi unutmak. Eskiye ait hiçbir şeyi hatırlamamak.
- Her şeyi unutamazsın ki Sabahat. Eski anıları, yazlık sinemayı, gizlice buluştuğumuz günleri, papazın bahçesini… Mümkün değil ki unutmak.
+ Unuttum, çünkü unutmak zorundaydım. Şimdi hatırladığım tek şey, yaşadığım hayat.
+ Bir zamanlar birbirlerini çok seven iki genç insan varmış.
- Bir kız, bir oğlan mı?
+ Evet, bir kız, bir oğlan. Kızın uzun saçları varmış, başak rengi yele gibi. İki sevgili evlenmek isterlermiş. Ama adam yoksulmuş. Kıza fakir bir hayat yaşatmak istemezmiş. Ben gideyim demiş başka diyara ve orada para kazanayım. Bunu kıza söylemiş. Ne gereği var demiş kız. Evlenir, burada geçinir gideriz. Ama oğlan başkalarının yardımlarıyla yaşamak istemezmiş. Karar verdim, ben gideceğim, demiş.
- Sonra?
+ Sonra kızın bütün yalvarmalarına rağmen ayrılmış, kız uzun zaman beklemiş. Ama, hiçbir haber çıkmamış.
- Oğlan ne yapıyormuş?
+ Oğlan, iş bulacağım diye uğraşıp dururmuş. Elinde azıcık parası varmış, onu da bitirmiş. Derken birisi çıkıp, sen şu işi yap çok zengin olursun, demiş.

- Yapmış mı o işi?

+ Yapmış, zengin olamamış, çünkü kötü bir işmiş. Derken durumu kurtaracağım diye daha karışık işlere bulaşmış, sonunda yaptığı işlerden ötürü yakalanıp içeri düşmüş.
- İçeri?
+ Hapse.

- Kıza ne olmuş?

+ Kız, oğlanın haberini hep bekler dururmuş. Onun hapse girdiğini, ondan yazamadığını hiç öğrenememiş.
- Niye yazmamış?
+ Çok utanıyormuş çünkü, çok. Kendine bir türlü yedirememiş. Kız oğlanın ona yazmamasını hiç anlayamamış. Belki başkasını sevdi, diye üzülürmüş. Ve bu yüzden geçen her gün kahrolmuş. Oğlan hapiste, mutluluğun bir daha geri gelemeyeceğini anlamış ve kendini hiç bağışlamamış.
- Kız, oğlanın başına gelenleri hiç öğrenememiş mi?
+ Hayır.
- Ama bilseydi bağışlardı onu.
+ Bilmeden de bağışladı.
+ Kimi aradın?
- Annemin mezarını arıyorum.
+ Parsel numarasını biliyor musun?
- Bilmiyorum.