Angel-A, 2005 yapımı Aşk, Felsefe, Psikoloji filmi.

  • Paris mükemmel bir şehir. Ama tadını çıkaracak zamanım yok. İyi ve cömert biriyim. Yatakta da fena sayılmam. Hayatım çok iyi gidiyor. Herhalde rahatlıkla iyi biri olduğumu söyleyebilirim. İşte, hakkımda anlatacaklarım bu kadar. Bu olmak istediğim, olmayı hayal ettiğim kişi. Çünkü yalan söylüyorum. Kendime. Herkese. Bütün gün.
  • Şimdi izin verirseniz size bir tavsiyede bulunmak istiyorum. Bence burada size yardım edebilecek tek kişi sizsiniz.
  • Neden kendine başka bir köprü seçmedin? "Aynı şeyi düşünmüşüz. Komik değil mi?" Evet, hem de nasıl, çok komik........(ara konuşmalar) ........."Ayrıca bana akıl vermeye kalkma. Ben olmasam çoktan ölmüş olacaktın." Peki kurtaracağı biri olmasa kim ölmüş olacaktı?
  • Evet, şimdi ne yapacağız? "Ne mi yapacağız? Hayatımı kurtardın. Herhalde hayatımla ilgili bir planın da vardır."
  • Hayatımı sana versem ne yapacağını bilir miydin?
  • Angela. Bir seksen boyunda, güzel ve baca gibi sigara içen bir kadının pek de ideal bir melek görüntüsü olmadığını kabul etmelisin.
  • Sana görevin verildikten sonra kostüm odasına gidersin. Bu en sevdiğim bölümdür. "Peki sen ne kostüm seçtin?" Kaltak. "Biliyor musun çok yakışmış." Teşekkür ederim.
  • Aslında kadın yanın erkek yanından daha güçlü. Duygusallığın, mizah anlayışın, zekân buradan geliyor. Bunlar kadın özellikleridir. Erkekler avcıdır. Ama sen avlanmak için yaratılmamışsın.
  • Hadi aynaya bak. Ne görüyorsun? Aynaya bak dedim. Ne görüyorsun? "Şey var. Güzel bir kız." Teşekkür ederim. Peki onun yanında ne görüyorsun? "Bilmiyorum." Güzel. Gelişme var. Öyle mi dersin? Evet. Eskiden sadece bir serseri görüyordun. Artık en azından onu görmüyorsun. Bu içini temizledin demek. Şimdi boş kabuğu bir şeyle doldurmamız gerek. Bu halde bırakamasın. Bu yüzden bak, önünde. Bu güzel yüzde beğendiğin bir şey yok mu? "Fazla yok." İyi bak. Gözlerine. Ne görüyorsun? "Biraz iyilik?" Evet, ondan var. Hem de çok. Başka? "Güzellik." Çok doğru. Çok güzeller. Başka? "Belki, biraz tatlılık." Evet. Hem de çok. Ya sevgi? "Evet. Sevgiden de çok var. Belki de çok fazla." Çok fazlaysa çıkarman gerek. Beni sevdiğini söyle. "Anlamadım?" Beni seviyor musun? "Evet, çok. Yani sana karşı bir yakınlık hissediyorum ama bu belki de arkadaşlık ya da..." Beni seviyor musun sevmiyor musun? "İlk günden beri. İlk saniyeden beri." Güzel. Söyle öyleyse. "Bunu söylemek zor." Neden biliyor musun? "Hayır." Çünkü sana hiç söyleyen olmadı, değil mi? Biri nasıl yapacağını göstermeyince kendini sevmek zor. "Evet." Seni seviyorum, Andre. İşte oldu. Sen de sevildin. Artık sevgi vermemen için sebep yok. Hadi. "Seni seviyorum Angela. Ya da adın her neyse." Haklısın. Adımı kullanmadan yeniden söyle. "Seni seviyorum." Güzel. Şimdi, kendi gözlerinin içine bak ve tekrarla. "Yapamıyorum." Elbette yapabilirsin. Vücuduna bak. Sevgisizlikten ve güvensizlikten acı içinde. Senin ilgine ihtiyacı olduğunu görmüyor musun? Hayır, bu yaralı vücuda bunu çok görme. Çünkü sana çok uzun zaman katlandı ve hiç şikayet etmedi. Ona önemli olduğunu söyle. Buraya ait olduğunu anlat. Hak ettiği şeyi ver. "Seni seviyorum Andre. Seni seviyorum." Seninle gurur duyuyorum.
  • Paris üstünde yükselen güneşi görebiliyorum. Hepsini görüyorum. Hepsi onun sayesinde. Beni hiç yargılamayan iyiliği sayesinde.Hiç değerim olmasa da, o beni böyle sevdi.