Aslı Erdoğan
Türk fizikçi ve yazar.
Doğum tarihi 8 March 1967
Doğum yeri İstanbul
Vikipedi maddesi

Aslı Erdoğan (8 Mart 1967, İstanbul), Türk fizikçi ve yazar.

Sözleri

değiştir
  • Herkes herkesin polisi.
  • Tek bir veda bütün bir ömür sürüyor.
  • Sen acının sınırları olduğuna inanır mısın?
  • Yaşam iki göz kırpması arasında görülen bir düştür.
  • Ne de olsa, hüzün herkesin sahip olamadığı bir lüks.
  • İnsanların en esaslı yönleri uyumsuzluklarında saklıdır.
  • Aşk, sahip olmadığın bir şeyi, var olmayan birine vermektir.
  • Kendini sevmeyi öğren, çünkü başka kimse seni sevmeyecek.
  • Yeniden doğmadan önce cehennemi aşmak gerekiyordu belki...
  • Bana kalırsa, kişisel tarihimin tek bir teması vardı; hayal kırıklığı.
  • Aklımın erdiği pek çok şey var, ama hayat bunların arasında değil.
  • Hiçbir ego kendi gerçeğiyle baş edecek denli küçük değildir çünkü.
  • Yalnızca kötülüğün en dibine inenler, erdemin doruklarına varabilir.
  • İnsan, kendisiyle baş başa kaldığında, uçurumlarıyla da baş başa kalır.
  • Dünyayla savaşa kalkışacaksan, onun tarafını tutmalısın, kendini değil.
  • Herkes kendi sahiciliğinden, başkalarının yapaylığından öylesine emin.
  • Yalnızlığa öyle alışmıştım ki, bir başkasının varlığını ancak bir tehdit olarak algılayabiliyordum.
  • Her sabah ağlayarak başlıyorum güne ve ağlaya ağlaya ölmek, ölmek sandığım bir şey istiyorum.
  • Her insanın, gün gelip de düşüp parçalanmaktan kendini güçlükle alıkoyduğu bir uçurumu vardır.
  • Hayatımı, bir sigara gibi orta yerinde fırlatıp bir yenisiyle değiştiremezdim ki. Hayat ciddi bir iştir!
  • Hayat: iliğine kemiğine dek emilmiş bir sözcük, iç sızısını andıran bir uğultu, okyanuslar dolusu uğultu.
  • Büyük Sır orada, o kör noktada işte: Yaşam iki göz kırpması arasında görülen bir düştür. Yalnızca bir düş.
  • Yaralar çoğu kez dilsizdir, ama bir konuştular mı, sesleri korkutucudur ve yalan söylemeyi beceremezler.
  • Pazar günleri çarçur edilmek içindir, çünkü aslında diğer günleri çarçur ettiğimizi ancak böyle unutabiliriz.
  • Yıldırımlar, karanlık, lamba, hayal, çiğ, kabarcık, rüya, şimşek çakması ve bir bulut: Dünyaya böyle bakmalıyız.
  • Bir kitabın kapağına bakarak içindekileri anlayamazsın. Bir insanı da sadece yüzüne bakarak anlayamadığın gibi.
  • Başınıza geldi mi bilmiyorum, yüzlerce kez duyduğunuz bir söz, günün birinde sizi en zayıf yerinizden vuruverir.
  • Sonuçta, eline kalem alan herkes şu soruyla fazlasıyla boğuşmak zorundadır: Gerçeğin ne kadarına DAYANABİLİRİM?
  • Orman diyor ki:? Dünya sana öfkelenecek, sen ona benzeyene değin. Dünya seni yaralayacak, sen dünya olana değin.
  • Belki hayat dediğimiz budur yalnızca, bilmediğin bir şeyin peşinde koşadurmaktır, adlandıramadığın için çağıramadığın…
  • Çünkü yaşamaya katlanabilmenin bazı koşulları vardı: Okumak, öykü yazmak, arada bir dans etmek, sokaklarda başıboş dolaşmak gibi.
  • Ölümün, işkencenin, hapishanenin kıyılarında yaşayan yasadışı insanların hayatları ve dostlukları iki temele dayanır; Güven ve cesaret.
  • Yalnızlığımız çok fazla can yaktığında, acıyı kaptan kaba aktarıyor, aslında zerre kadar anlam içermeyen hayata ne derinlikler yüklüyoruz!
  • Hepimiz okyanusun sonsuzluğunda kaybolmuş yapayalnız adacıklardık; sınırlarımızı aşıp bir başkasına dokunabilmemiz, bir yanılsamaydı yalnızca.
  • Gidilmemiş yerlerin, okunmamış kitapların, yerine getirilmemiş sözlerin, dilimin ucuna takılıp kalmış cümlelerin pişmanlığını duyuyorum en çok.
  • Hiç kimse hiç kimseyle aynı düşünce ve inançlara sahip olmak zorunda değildir. Şiddet çağrısında bulunmadığı sürece herkes düşüncesini açıklama hakkına sahiptir.
  • Tek tutkunun sahip olma tutkusu, tek özgürlüğün tüketme özgürlüğü sanıldığı bu dünyada, "erdem" uslu bir boyun eğiş, süregiden her şeyin onayı olarak sunulmaz mı?
  • Sonunda, çevresini kuşatan boşluğa anlam katabilecek tek kişinin kendisi olduğunu anladı. Başka hiç kimse onun adına yaşamın şifrelerini çözemez, asma kilitlerini açamazdı.
  • İnsan özgür olduğu yanılsamasına kapılmamalı. Görünür görünmez polisler, her an her yerdeler. En küçük bir varoluş belirtisi gösterenin üzerine çullanır, doğduğuna pişman ederler.
  • Hayatın bizlere verebileceği tek ödül, tek armağan sevgi dolu bir insandır ve biz böyle bir insanı ilk fırsatta katlederiz. Sonra da, ömür boyu, bu asla bağışlanmayan günahın lanetini sırtımızda taşırız.
  • Bir insanı gerçekten sevmek, onun tuhaflıklarını başka hiç kimsenin, kendisinin bile benimseyemediği hatta fark etmediği huylarını sevmektir. İnsanların en esaslı yönleri uyumsuzluklarında saklıdır çünkü.
  • Oysa insanın bir başkasını küllerinden bile olsa yeniden yaratmak istemesi, sonsuz bir yetki üstlenmeyi, bir tanrı olmayı arzulamasıdır. Bu da onun acı çekmesini ya da ölmesini istemekten daha masum değildir.
  • İnsanlar. Sabırlı, neşeli, temkinli, dertli, aceleci, yorgun. Gün için gereken yüz ifadelerini daha sabahtan takınmış, çatışmalara, pazarlıklara hazırlar. İnsan hep dünyayı henüz paylaşımı yapılmamış bir arazi sanmak, başkalarının oyunlarında rol kapmak için çabalamak zorunda galiba.
  • Hiç sevdiğiniz birinin bir daha dönmemek üzere çıkıp gidişini izlediniz mi? O sabah da herhangi bir sabah gibidir. Gene kahvaltısını atlamış, aç karnına sigara içmiştir. Sinirlidir, sabahları hep olduğu gibi. Atkısını evde unutmuştur. Sanki o gün daha mı tedirgindi, yoksa sonradan düşündüğünüzde, o sabahı binlerce kez belleğinizde kurguladığınızda size mi öyle gelmişti. Bilseydiniz... Gelişigüzel bir veda yerine onu bir kez daha kucaklardınız. Kucaklar, bırakmazdınız. Dünyanın tüm bağlarıyla bağlardınız onu, tüm bağları, vaatleri, yeminleriyle. Sırf o kapıdan çıkıp gitmesin diye dünyayı durdurmanız gerekse durdururdunuz. Bilseydiniz.