Bir Zamanlar Anadolu'da
Bir Zamanlar Anadolu'da, Nuri Bilge Ceylan tarafından yönetilmiş 2011 yapımı Türk filmi.
Konusu
değiştirBir doktor ile cinayet soruşturması yürüten bir savcının 12 saatlik gerilimli hikâyesini konu almaktadır.
- Artık zararsıza güzel diyoruz.
- Hani şairin dediği gibi, “Gene yıllar geçecek ve geride benden bir iz kalmayacak. Yorgun ruhumu karanlık ve soğuk kuşatacak.”
- Hanım duruyor duruyor aynı şeyi söylüyor. 'Allah bizi niye seçti?' diyor. Niye biz diyor yani? Diyorum 'Ya isyankar mı olacaksın? Böyle soru sorulur mu, hanım?' Günaha girmektir bu yani. Bunu sorgulayamazsın. Her şeyin bir sebebi vardır. Bitti. Yazıldıysa bitti.
- Neticede olan çocuklara oluyor, Doktor. Herkes yaptığının cezasını çekiyor. Çocuklarsa büyüklerin günahını.
- — Bir insan bir başkasını cezalandırmak için hakikaten kendini öldürebilir mi? Olabilir mi böyle bir şey.
- — E zaten intiharların çoğu başka birini cezalandırmak için yapılmıyor mu, Savcı Bey?
Replikler
değiştirNaci: Sen şehir çocuğusun, buraları bilmezsin, doktor. Buralarda hayat zordur. Hele oğlan çocuğuysam bir de baban yoksa başında...
Naci: 20 senedir polisim, ne tipler gördüm. İnsan mı hayvan mı anlayamazsın.
Naci: Halay başı olacaksın Arap. Bu dünyada halay başı olacaksın.
Muhtar: Özellikle İstanbul'dan gelini, kızı aradığında, Almanya'da çok fazla vardır bizim şeyimiz, akrabaları gelip görmek istiyorlar cenazesini. Adam oradan açmış telefon, diyor ki. 'Babamı gömmeyin, gelip öpeceğim.' Ya kardeşim de adam kokuyor nesini öpeceksin?
Naci: Muhtar sen morgu falan bırak. Köyün elektriğini düzelt.
Doktor: Ya komiserim, siz sigaraya başladınız herhalde yine.
Naci: Ya doktor, ben bırakıyorum da o beni bırakmıyor.
Muhtar Sahnesi
değiştir- Muhtar: Yaaa demek biri ölmeden bizim köye geleceğiniz yoktu, Savcı Bey ha...
- Muhtar: Artık devlet erkanı önünde konuşmanın zamanı geldi. Savcı Bey, şu bizim mezarlığın ihalesini hâlâ yapamadık.
- Muhtar: Başını ağrıtacağım da kusura bakma...
- Savcı: Estağfurullah, efendim.
- Muhtar: Mezarlığın duvarını yaptırmamız gerekiyor. Ödenek çıkartamıyoruz bir türlü. Mal, davar giriyor, pisliyor, affedersin. Mevtaya eziyet tabii. Köylü taciz oluyor.
- Muhtar: Oraya şöyle güzel bir morg yaptıralım. Projesi hazır.
- Komiser Naci: Ney ney yapalım?
- Muhtar: Morg yaptıralım, gasilhaneyle birlikte amma. Gasilhaneli, gasilhaneyle birlikte bir morg...
- Muhtar: Bizim asıl derdimiz, girişteki müştemilatı yıkalım... Ihtiyar heyetiyle konuştuk. Azayla...
- Muhtar: Oraya şöyle güzel bir morg yaptıralım... Projesi hazır.
- Muhtar: Bizim asıl derdimiz, girişteki müştemilatı yıkalım... Ihtiyar heyetiyle konuştuk. Azayla...
- Muhtar: Projesini hazırladık. Her türlü dosyası tamam. Ödenek ihale çıkmadığı için bir türlü yola sokamadık.
- Muhtar: Naci Bey, çok önemli bu bilakis. Bunu da eğer yapar çıkartırsak, bu işin üstesinden gelebilirsek, köyle büyük bir eser kazandırmış olacağız. Yazın bilakis, ölülerimizi biz ne yapacağımızı şaşırıyoruz. Vallahi billahi.
- Muhtar: Ne diyorlar?
- Muhtar: Köy sandığının paralarını yiyecek, morg yaptıracak. Ortada para varmış gibi...
- Muhtar: Mecburen bekleteceksin. Tabii adam gitmiş köyden. Var, on yıl gelmemiş. Şimdi ana baba burada yaşlı insanlar kalmışlar. Biri ölecek de, onların köy aklına gelecek.
- Muhtar: Asıl derdim benim, bunları söyleyince de dedikodu hazır.
- Muhtar: ...Projesini hazırladık. Her türlü dosyası tamam. (Mideden bir ufak gaz daha çıkıyor) Ödenek ihale çıkmadığı için bir türlü yola sokamadık.
- Muhtar: Mecburen bekleteceksin. Tabii adam gitmiş köyden. Var, on yıl gelmemiş. Şimdi ana baba burada yaşlı insanlar kalmışlar. Biri ölecek de, onların köy aklına gelecek.
- Muhtar: Asıl derdim benim, bunları söyleyince de dedikodu hazır.
- Komiser Naci: Ne diyorlar?
- Muhtar: Köy sandığının paralarını yiyecek, morg yaptıracak. Ortada para varmış gibi...
- Muhtar: Allah saklasın. Herkesi nazardan, dedikodudan.
- Komiser Naci: Ne diyorlar?
- Muhtar: Köy sandığının paralarını yiyecek, morg yaptıracak. Ortada para varmış gibi...
- Muhtar: Allah saklasın. Herkesi nazardan, dedikodudan.
- Muhtar: Yalnız bir şey söyleyeyim, et on numara.
- Komiser Naci: De mi?
- Muhtar: Guzu.
- Muhtar: Biz başka bir şey yemeyiz komiserim. Kuzudan başka bir şey bizim evde yenmez. Bazıları bunu yemiyor. Bunun koktuğunu söylüyorlar.
- Savcı: Ziyade olsun.
- Muhtar: Şükür Allah’a. Bizim, benim uşakların durumu iyi. Ben Allah’a şükür yetiştirdim, büyüttüm, gönderdim. Büyük oğlan şimdi Kırıkkale MKE’de...
- Muhtar: Sinan yavrum, şöyle bir kavanoz. Halana söyle.
- Muhtar: Rüzgâr, rüzgâr, rüzgârdandır. Savcım bu dün de oldu aynısı, bu on beş dakikaya varmadan gelir.
- Komiser Naci: Muhtar, sen morg filan bırak daha köyün elektriğini düzelt. Nedir o ayranı o içmeye, neyse...
---
"Güçlüsün, dünyayı yerinden oynatabilirmişsin gibi geliyor. Gel gelelim dünyanın umurunda olmayan, hapisten farksız bu kasabada yaşamak zorundasın. Sağa bak ağaç sola bak ağaç, gitmeyip de ne yapacaksın."
---
"Artık zararsıza güzel diyoruz, faydalıdan geçtik."
---
- "Herkes yaptığının cezasını çekiyor, çocuklar ise büyüklerin günahlarını…"
- "İğdebeli'ne yağmur yağıyor, yağsın. Yüzyıllardır yağıyor, ne fark eder? Fakat bundan sadece yüzyıl sonra bile Arap, ne sen ne ben ne savcı ne komiser; aynı şairin dediği gibi: Yine yıllar geçecek ve geride benden bir iz kalmayacak. Yorgun ruhumu, karanlık ve soğuk kuşatacak."
- — Ya doktor, bir insan bi' başkasını cezalandırmak için hakikaten kendini öldürebilir mi doktor? Olabilir mi böyle bir şey ya, he?
- -“Neticede olan çocuklara oluyor, doktor. Herkes yaptığının cezasını çekiyor. Çocuklarsa büyüklerin günâhını."
— Zaten intiharların çoğu başka birini cezalandırmak için yapılmıyor mu, savcı bey?
- "Bir zamanlar Anadolu'da, ücra bir yerde görev yaparken işte böyle bir gece yaşamıştık' dersin. Anlatırsın yani ne bileyim, masal gibi."