Dar Zamanlar
Dar Zamanlar, yazar Adalet Ağaoğlu'nun Ölmeye Yatmak (1973), Bir Düğün Gecesi (1979) ve Hayır'dan (1987) oluşan roman üçlemesi.
Ölmeye Yatmak
değiştir- Perdeler sıkı sıkıya kapalı. Çocuk perdeleri açıp dışarısını göstermek istedi. Engel oldum. Lambaları yaktı. Banyo kapısını açtı. Oranın da lambalarını yaktı. Bir şey isteyip istemediğimi sordu. İstemediğimi söyledim. Bahşişini verdim; gitti. O çıkınca kapıyı hemen kilitledim. Bütün ışıkları söndürdüm. Çarçabuk soyundum. Köşedeki yatağı açtım. Çırılçıplak içine girdim; ölmeye yattım.
- Büyümemiş çocuk gülüşünü bazı küçük duraklara saklar o.
- Ölmeye yatmadan önce telefonu çevirebilirdim. İstanbul'u arayabilirdim. Aydın uçağa atlar gelirdi hemen. Bundan hiç kuşkum yok. İlk uçakla gelirdi. Bir deneme daha yapabilirdi. İnsan ömründe son bir deneme hiç gerçekleşmez. Bilinmek istenen o son şey.
- Kim istemez kendini beğenerek ölmeyi? Kendini doğrulamış olarak ölmeyi ben de isterim. Her şeyde haklı bularak kendimi. Bütün haksızlıkları da başkalarına yıkarak. Devrederek. Kısmet değilmiş!
- Suyu en kurak güne saklamış, ağzına dek dolu bir havuzdum sanki. O, artık en kurak gün, artık neredeyse bütün köklerimin kuruyuvereceğini sandığım gün, havuzumun tıpasını açtım. Gürül gürül akacağım. Her şeyleri sulayacağım. Sonra kendim kuruyacağım, kuruyacağım... Böyle bir düşünceye kapıldım mı gerçekten? Sanmıyorum. Kendimi bu kadar da önemsemiş olamam.
Bir Düğün Gecesi
değiştir- İntihar etmeyeceksek içelim bari.
- Herkesi yalnız içeri değil, kendi içlerine de tıkmak istiyorlar. Nerdeyse de başarıyorlar bunu. En çok buna tetik durmalı. Çünkü bugünlerin de bir yarını var, değil mi? Bugünler yarına ağdığında ne olacak? Asıl o zamanı korumak gerekiyor. Şimdiden... Serinkanlılıkla...
- Bir insan, pislik değil mi, iğrenç değil mi, çirkin değil mi bu, derken nasıl dümdüz çıkabilir sesi? Bir ağız nasıl buruşmaz bu sözcükleri çıkarırken dudakları arasından? Bir göz nasıl çat çat çat yazılan o kâğıtların üstünde kalabilir? Salt o kâğıtlara yazılanlarla bir olabilir de, ağızdan çıkanlara bunca uzak durabilir?
- Biz aramıza en çok polis sızmış bir kuşağız ya hocam, hatta karşılıksız sevda, şu yeryüzünün bütün güzelliklerini önümüze yığsa, o güzelliklere güven içinde yaklaşmamız, bu uçsuz bucaksız yeşilliğin ortasına kendimizi bırakıvermemiz, orada taklalar atıp yuvarlanmamız olanaksız.
- Kabil Habil'i öldürmüş gibi oldum. Romülüs Romüs'ün kellesini bir kılıç darbesiyle koparmış gibi oldum.
- Şimdi içeri gireceğim. İçerde biri olacak. Adı yok. Artık adının olmasını istemiyorum. Adsız biri. Ama biri. Beni, kendisini gördüğüm için gerçekten sevindirecek biri.
- Kendimi dinliyorum. Ne öfke ne sevda. Hiçbir şey yok. Karışık bir yürek. Ortada neler olup bittiğini ayırt edemiyorum.
- Burada yalnızlıktan içim kazınıyor.
Hayır
değiştir- İnsanın düşünsel faaliyeti derinleştikçe, başkaldırı sesinin de derinlerden, boğuklaşmış olarak gelmesinden daha doğal ne var? Haykırmalar, savsözler ancak yüzeyden yüzenlerin kulak yırtan gürültüsünden başka bir şey değil.