Erken Kaybedenler
Erken Kaybedenler, yazar Emrah Serbes'in 2009'da yayımlanan öykü kitabı.
Alıntılar
değiştir- “Apartmanın girişindeki lambayı sen mi kırdın Bülent?”
- “Hangisini?”
- “Otomatik yanan, sensörlü lamba.”
- “Hayır.”
- “Komşu görmüş, yalan söyleme. Süpürge sapıyla kırmışsın dün gece.”
- Önüme baktım.
- “Neden kırdın?”
- Cevap yok.
- “Hasta mısın evladım? Söyle bana, neyin var, neden kırdın lambayı, yapma böyle…”
- “Kırdımsa kırdım, ne olacak! Çok mu değerliymiş?”
- “Lamba senden değerli mi evladım, lambanın amına koyayım, lamba kim? Yöneticiye de dedim. Lambanızı sikeyim, kaç paraysa veririz. Sen değerlisin benim için.”
- “Beni görünce yanmıyordu baba.”
- “Nasıl ya?”
- “Görmezden geliyordu, yanmıyordu. Kaç sefer yok saydı beni.”
- “E beni görünce de yanmıyordu bazen, böyle el sallayacaksın havaya doğru, o zaman yanıyor.”
- “Hadi ya! Sahiden mi?”
- “Evet. Ucuzundan takmışlar. Bizimle bir alakası yok.”
- Babama sarıldım yıllar sonra.”
- Öne çıktım, “Göz yaşartıcı gaz sıkmanıza gerek yok” dedim. “Arkadaşlar zaten yeterince duygusal insanlar.”
- Çünkü büyüdükçe arzularım küçüldü, şaşkınlıklarım küçüldü, beklentilerim küçüldü. Büyüdükçe öyle bir küçüldüm ki içimde taşacak bir şey kalmadı. Büyümenin bir bedeli varsa işte bu, yarım metre uzadım, yirmi kilo aldım ve dünyadan vazgeçtim.
- Dizinin dizime değişi, Handan’ın annesi için bir kelebeğin kanat çırpışıysa benim için kasırgaydı. Kaç sene geçti, hâlâ unutmam, günde en az beş sefer aklıma gelir. Biliyorum bu durumun, kökeni memeden kesildiğim güne kadar uzanan psikolojik nedenleri vardır. Ama bir kadını unutulmaz yapan şey, bir vakitler ona duyulan arzunun şiddetiyle doğru orantılı değil midir? O arzunun kıyısında, gerçekleşme olasılığının tam yanı başında, sanki arada başka hiçbir engel yokmuş gibi rahat davranabilmekle, kendini o tatlı yanılsamaya kaptırabilmekle doğru orantılı değil midir? Bu olgunun da mı sorumlusu benim mutsuz geçen çocukluğum? Cevap? Yok! Kalırsın öyle...