Fahrenheit 9/11
Fahrenheit 9/11, Michael Moore tarafından çekilen 2004 yapımı bir siyasi taşlama/belgeseldir.
- Michael Moore tarafından yazılıp yönetilmiştir.
Anlatıcı/Michael Moore
değiştir- Fox News Florida'da George W. Bush'un kazandığını açıkladı. Diğer kanallar da, "Hey, Fox söylüyorsa doğrudur!" diye yayına başladılar. Ama çoğu kişinin bilmediği bir şey vardı: O gece Fox News'un yayın sorumlusu Bush'un birinci dereceden kuzeni John Prescott Ellis'den başkası değildi. Bush gibi bir adam bunu nasıl başarabilmişti.[Bush'un güldüğü ve sırıttığı görüntüler ekrana gelir.] Eee öncelikle kardeşin o eyaletin valisiyse bunun büyük yararı olur. İkinci olarak, kampanya başkanı hanımın aynı zamanda oy sayımında da sorumlu olmasını sağlarsanız, eyalette sana oy vermeyecek olanları listeden çıkaracak bir şirket kiralayabilirsiniz. Derilerinin renginden onları ayırmak son derece kolaydır. Sonra taraftarlarınızın bunu ölüm kalım savaşı olarak görmesini sağlayın.
- Bağımsız araştırmacıların çoğu Gore fazla oy aldı dese de... ama bu önemli değildi. Babanın bütün arkadaşları yüksek mahkeme üyesiyse, gerisi önemli değil oluyordu.
- Kongrede Afrika asıllı Amerikalılara hiçbir senatör yardım etmedi. Hepsine teker teker oturmaları, çenelerini tutmaları söylendi.
- Bush'un yemin töreni 2001, Washington için berbat bir gün ama daha kötüsü de olabilirdi tabii.
- Bush için sonraki 8 ayda hiç iyi gitmedi; istediği yargıçları atayamadı, yasaları meclisten geçirmekte zorlandı ve cumhuriyetçilerin senato üstündeki kontrolünü kaybetti. Kamuoyundaki oy desteğini yitirmeye başladı. Şimdiden başkanlık koltuğundan gidici gibi görünüyordu. Her şey ters giderken herhangi birimizin yapacağı bir şeyi yaptı; tatile çıktı.
- Washington Post'a göre George W. Bush, 11 Eylül öncesi görev başındaki ilk sekiz ayının yüzde 42'sini tatilde geçirdi. Bay Bush'un dinlenmeye ihtiyaç duyması hiç şaşırtıcı değildi. Başkan olmak çok yorucu bir iştir.
- İlk karşılaşmamızda bana iyi bir öğüt verdi: "Vali Bush, ben Michael Moore." Bush: "Kendine dikkat et tamam mı? Gerçek bir iş bul."
- Saldırı sırasında Bay Bush Florida'da bir ilkokulu ziyarete gidiyordu. İlk uçağın sekiz yıl önce de teröristlerin saldırdığı Dünya Ticaret Merkezi'ne çarptığı haber verildiğinde, Bay Bush fotoğraf çektirme fırsatını kaçırmamaya karar verdi. İkinci uçak kuleye çarptığında başyardımcı sınıfa girdi ve Bay Bush'a ulusun saldırıya uğradığını söyledi. Ne yapacağını bilemediğinden, ne yapacağını söyleyecek biri olmadığından, onu güvenli bir yere götürecek Gizli Servis olmadığından Bay Bush öylece oturup çocuklarla Küçük Keçi ve Hikayesini okumaya devam etti. Kimse bir şey yapmadan yaklaşık 7 dakika geçti.
- Bush Florida'daki o sınıfta otururken acaba işine daha sık gitmesi gerektiğini düşünüyor muydu? En azından bir toplantı yapıp ilgililerle terör tehdidine karşı bazı önlemleri tartışabileceğini ya da belki Bay Bush, FBI'ın terörle mücadele ödeneğini neden azalttığını düşünüyordu. Belki de 6 Ağustos 2001'de kendisine verilen güvenlik raporunu okumuş olması gerektiğini, burada Usame bin Ladin'in büyük bir eylem planı yaptığını uçak kaçırarak Amerika'ya saldıracağı yazıyordu. Belki raporun başlığı belirsiz olduğu için terörist tehlikesi konusunda endişelenmemişti. Böyle bir rapor bazılarını yerinden zıplatabilirdi ama o günler de Bush balık avlamaya gitmişti.
- Dakikalar ilerlerken George W. Bush sınıfta oturmaya devam etti. "Yanlış insanlarla mı birlikteyim?" diye mi düşünüyordu, "Acaba hangisi bana kazık attı?". Bu adam, babamın dostlarının bir sürü silah sattığı adam mıydı? [Ekranda Saddam Hüseyin ve Donald Rumsfeld tokalaşması gözükür.] Bunlar ben valiyken eyaletimi ziyaret eden o kökten dinci grup muydu? [Ekranda Taliban liderlerinin fotoğrafları gösterilirken] Yoksa onlar Suudiler miydi? Lanet olsun tabii ki onlardı. [Saddam Hüseyin'in ve Usame bin Ladin'in videoları gösterilirken.] Galiba suçu bu adama atmam iyi olacak.
- Ricky Martin bile uçamıyordu ama zaten kim uçmak isterdi ki? Bin Ladin ailesi dışında hiç kimse.
- (Saldırılar sonrasında konulan hava yasağında sadece Bin Ladin ailesinin ülkeyi terketmesine izin verilmesi üzerine.)
- Sizi bilmem ama genelde polis bir katili bulamadığı zaman, katilin nerede olduğunu düşündüklerini öğrenmek için aile üyeleri ile görüşmek ister.
- Oklahoma City'deki terörist bombalamadan sonraki günlerde Clinton'ın McVeigh ailesinin yurt dışına gönderilmesine yardımcı olmasını düşünebiliyor musunuz? Eğer böyle bir şey ortaya çıksaydın Clinton'a ne olurdu? [Bir film sahnesi gösterilir " Yakın onu, yakın onu..."]
- 2001 New Hampshire seçimlerindeki bir konuşmamda George W. Bush'un zamanında Teksas Ulusal Hava Muhafızları Birliği'nden kaçtığını söylemiştim. Cevap olarak Beyaz Saray suçlamanın aksini kanıtlayacağını umarak onun askeri kayıtlarını yayımladı. Ama George Bush, bende o askeri kayıtların bir kopyası olduğunu nereden bilecekti ki, 2000 yılında ele geçirdiğim sansürsüz kopyaları olduğunu. 2000'de yayımlanan kayıtlarla 2004'de onların yayımladıkları arasında belirgin bir fark vardı. Bir ismin üstü karalanmıştı. 1972'de 2 havacı asker sağlık muayenesinden kaçtığı için uzaklaştırılmıştı. Biri George W. Bush'tu. Diğeri de James R Bath. 2000'deki orijinal belge de iki isimde vardı ama 2004'deki Bush ve Beyaz Saray, Bath'in adını silmişti. Bush, basının ve halkın Bath'in adını görmesini neden istememişti? Belki de Amerikan halkının James R Bath'in Teksas'ta Bin Ladinler'in yatırımlarını yönettiğini öğrenmesinden korkuyordu.
- Evet başkan oğlu olmak çok işe yarar, özellikle de Ulusal Güvenlik ve Maliye Komisyonu soruşturma başlatmışsa.
- Kısaca Carlyle Grubu, Birleşik Devletler'in 11. en büyük silah üreticisi Birleşik Savunma şirketi de onlarındı. Zırhlı savaş araçlarını üreten Bradley şirketi, 11 Eylül bu şirket için çok kazançlı bir yıl olacağını garantilemişti.
- 11 Eylül'den sonra Carlyle Grubu, Birleşik Savunmayı halka açtı ve aralıkta bir günde 237 milyon dolar kazandı. Ne yazıkki Carlyle'ın en önemli yatırımcılarından olmaları birden çok fazla dikkat çekince, Bin Ladinler ortadan ayrılmak zorunda kaldı ancak Bush'un babası 2 yıl daha Carlyle'ın Asya yönetiminde danışmanlığına devam etti.
- Bush bulaştığı diğer şirketler gibi Arbusto'yu da batırdı. Sonunda Bush'un çalıştığı şirketlerden biri Harken Enerji tarafından satın alındı ve Bush'u da yönetim kurulu üyesi yaptılar.
- Tamam, diyelim ki bir grup insan Amerikan halkı gibi, Birleşik Devletler başkanı olmanız için size yılda 400,000 dolar ödüyor ama diğer yandan diğer bir grup size dostlarınız ve dostlarınızın işlerine yıllar boyunca 1.4 milyar dolarlık yatırım yapıyor kimi seversiniz? Babanız kim ? Çünkü Suudi Kraliyet Ailesi ve onların iş ortaklarının son 30 yıl içinde Bush ailesine, onların dostları ve iş yerlerine yatırdıkları paranın miktarı bu. Şimdi ben size Bush ailesi sabah kalkınca sizin ya da benim için değil de Suudiler için neyin daha iyi olacağını düşünüyor desem, kabalık mı etmiş olurum? Çünkü 1.4 milyar dolar sadece ülke dışına birçok uçuş değil çok miktarda sevgi de satın alır.
- Uluslar Arası Af Örgütü'nün insan hakları ihlalcisi ilan edilen bir rejimle bu kadar yakın ilişkileri eninde sonunda Bushların başını fena halde belaya sokacaktı. 11 Eylül sonrası tam bir utançtı ve hiç kimsenin soru sormamasını tercih ettiler. Önce Bush kongrede kendi soruşturmasını engellemek istedi. Kongreyi durduramayınca bağımsız bir 11 Eylül komisyonu kurulmasını engellemeye çalıştı. Ancak kongre kendi soruşturmasını bitirince Bush'un Beyaz Sarayı raporun 28 sayfasını sansürledi.
- Bush yönetiminin aldırmadığı 500'den fazla 11 Eylül kurbanının yakını Suudi Kraliyet Ailesi ve diğerlerine dava açtı Suudi Savunma Bakanı 11 Eylül ailelerine karşı avukat olarak kimi tuttu, Bush ailesinin sırdaşı James Baker avukatlık şirketini.
- Afganistan işgali tamamlanınca oraya yeni bir başkan atadık, Hamid Karzai. Kimdi bu Hamid Karzai? Unocal'ın eski danışmanı. Bush aynı zamanda Afganistan'a elçi olarak da Zalmay Khalilzad'ı atadı. O kimdi? O da eksi bir Unocal danışmanı. Ahh evet, bu işin sonunu tahmin ettiniz. Daha siz Teksas'ın kara elması bile diyemeden Afganistan komşu ülkelerle Hazar Denizi'nden doğalgaz taşıyacak boru hattının anlaşmasını imzalamıştı bile.
- John Ashcroft ile tanışın. 2000'de Missouri senatörlüğü için tekrar yarışıyordu. Seçimden bir ay önce ölen bir adama karşı ama seçmenler ölü adamı tercih ettiler. George W. Bush'da onu Adalet Bakanı yaptı. Bir İncil yığını üstünde yemin etti. Çünkü eğer bir ölüyü yenemiyorsanız, her yardıma ihtiyacınız vardır.
- 19 Mart 2003 tarihinde George W. Bush ve Amerikan ordusu bağımsız bir ülkeyi. Irak'ı işgal etti. Birleşik Devletler'e hiç saldırmamış bir ülkeyi, Birleşik Devletler'i saldırmakla hiç tehdit etmemiş bir ülkeyi.
- Onları (yeni askerleri) Amerikayı arayarak bulacaklardı. Ekonominin yok ettiği yerlerde bulunabilecek tek işin, orduya yazılmak olduğu yerlerde baba ocağım gibi yerlerde Flint, Michigan gibi.
- Elbette bir tek kongre üyesi bile çocuğunu Irak Savaşı'na kurban etmek istemedi. Kim suçlayabilir ki? Kim çocuğunu feda etmek ister ki? Siz ister misiniz? (Bush'u kastederek) Bu ister mi? Asıl hayret ettiğim şey şehrin en berbat yerlerinde yaşayan, en kötü okullarına giden, koşulları en zor olanların bu sistemi korumak için her zaman en önce harekete geçmeleri. Biz gitmeyelim diye askere gidiyorlar. Biz özgür olalım diye onlar hayatlarını ortaya koyuyorlar. Bizlere verdikleri inanılmaz bir armağan, karşılığında bir tek şey istiyorlar kesinlikle gerekmedikçe onları tehlikeye atmamamız. Acaba bir daha bize güvenebilecekler mi?
- George Orwell şöyle yazmış: "Savaşın gerçek olup olmaması önemli değil, zafer kazanmak imkansızdır." Savaş kazanılması değil sürdürülmesi gereken bir şeydir. İmtiyazlı sınıfsal bir toplum ancak yoksulluk ve cehaletle oluşur. Bu geçmişin yeni versiyonu, farklı bir geçmiş hiç olmadı. Savaşın ilkesi toplumu açlık sınırında tutma planıdır. Savaşı egemen grup kendi vatandaşlarına açar. Amaç ne Avrasya ne Ortadoğu ne Doğu Asya'yı yenmektir. Tek amaç toplumun mevcut düzenini sürdürmek, sağlamlaştırmaktır.
Craig Unger
değiştir- Asıl soru şu; neden dünyanın petrolüne sahip Suudiler dünyanın öbür ucundaki bu berbat petrol şirketine yatırım yapsınlar, öyle değil mi? Asıl mesele tek mal varlığının olmasıydı Harken'ın onu desteklemesinin tek nedeni vardı o da George W. Bush şirketin yönetim kurulundayken babasının Birleşik Devletler başkanı olması.
Jim McDermott
değiştir- Hiç kimse okumadı, asıl sorun bu. Bu tasarıyı (Vatanseverlik Yasası) gece yarısı yazdılar, gece yarısı getirdiler, gece yarısı bastılar ve sabah onaylayıp yasalaştırdılar.
- Onlar insanları gerçek bir tehlike olduğuna inandırdılar oysa ortada tehlike falan yoktu.
Byron Dorgan
değiştir- Hükûmetin yüksek kademelerinden gelen bir emir ile birkaç uçağımız Usame bin Ladin'in aile üyelerini ve diğer Suudi Arabistanlıları ülke dışına taşımak için görevlendirildi.
- Bence bu konuda daha çok şey öğrenmeliyiz. Bu çok önemli bir soruşturma konusu olmalı. Ne oldu, nasıl oldu, neden oldu, kim emir verdi?
Bush
değiştir- Başkanın oğluysanız ve ona her an ulaşabiliyorsanız, daha önceki kampanyada destek sağlayıp güven kazanmışsanız, başkent Washington'da insanlar saygı gösterir. Erişim güç demektir ben günün her saati babamı bulup konuşabilirim.
- Nasıl bilgi topladığımızı açıklamamamız son derece önemlidir. Düşmanın istediği bu ve biz düşmanla savaşıyoruz.
- Ben bir savaş başkanıyım. Oval ofiste kararlar verip politikayı belirlerken aklımda hep savaş vardır.
- 11 Eylül'den beri dünya değişti, değişti çünkü artık güvende değiliz.
- Şu anda Amerikan ve koalisyon güçleri Irak halkını ve dünyayı, büyük bir tehditten kurtarmak için askeri bir harekat başlatmışlardır. Benim emrimle koalisyon güçleri daha önceden seçilen önemli askeri hedefleri vurmaya başladılar. Böylece Saddam Hüseyin'in savaş gücü zayıflatılacaktır.
- Sevgili vatandaşlarım Irak'taki büyük çarpışma ve operasyonlar nihayet sona erdi. Irak savaşını Birleşik Devletler ve müttefiklerimiz kazandı.
- Tenessi'de eski bir deyiş vardır, Teksas'ta da; Beni bir kez aldatırsan utan, kendinden utan beni kandırdın. Bir daha kimseye kanmazsın.
Dan Briody
değiştir- 11 Eylül'den sonra hangi şirketlerin kazanç sağladığına bakmak istedim. Karşımıza Carlyle Grubu çıktı. Carlyle Grubu ağırlıklı olarak hükûmetin denetimindeki şirketlere yatırım yapan çok uluslu bir şirketler grubudur. Yani telekomünikasyon, sağlık ve özellikle savunma, savunma sanayine.
- Carlyle Grubu yıllık geleneksel yatırımcılar konferansını 11 Eylül sabahı başkent Washington'daki Ritz Carlton Oteli'nde yaptı. O toplantıda Carlyle'dan her zamanki insanlar vardı. James Baker ve George W. Bush ama o 11 Eylül sabahı otelden ayrıldı. Şefik bin Ladin, Usame bin Ladin'in üvey kardeşi ailesinin yatırımlarını kontrol etmek için şehre gelmişti. Carlyle grubunun hepsi bir odaya toplanmış uçakların kulelere çarpışını izliyorlardı. Aslında Bin Ladin ailesi Amerikanın bir savunma fonuna yatırım yapmıştı, yani ironik olarak bu da Birleşik Devletler savunma harcamalarını arttırmaya başlayınca Bin Ladin Ailesin'in Carlyle Grubu aracılığıyla kar ettiğini gösteriyor.
- Her ne kadar önemsiz gibi görünse de George H. W. Bush'un Bin Ladin ailesi ile görüştüğünü bilmek hem de Usame'nin 11 Eylül'den önce bile aranan bir terörist olduğunu bilmek Amerikalılar için rahatsız edici bir durumdu. George H. W. Bush'un inanılmaz bir kolaylıkla Beyaz Saraya ulaşabildiği ortada. Baba Bush günlük CIA raporlarını alabiliyor bu aslında her eski başkanın hakkıdır ancak eski başkanların pek azı verilen bu hakkı kullanır, o kullanıyor. Bana kalırsa onlar insanların kafalarının karışmasından faydalanıyorlar, yani George H. W. Bush, Carlyle adına Suudi Arabistan'ı ziyaret edip kraliyet ailesi ve Bin Ladin ailesi ile görüşürken Amerika Birleşik Devletleri'ni mi temsil ediyor yoksa Amerika Birleşik Devletleri'deki bir yatırım şirketini mi temsil ediyor, yoksa her ikisini birden mi? Şirketin tek istediği para, amaçları dünyayı yönetmek için komplo kurmak ya da siyasi manevralar gibi şeyler planlamak değil. Amaç para kazanmak, çok daha çok para kazanmak ve bunu da iyi başarıyorlar.
James Moore
değiştir- George W. Bush o zamanlar iş adamlığına daha yeni başlıyordu. Her zaman babasını taklide çalıştığı için de petrol işine girmeye karar verdi. Batı Teksas'ta Arbusto adında bir petrol şirketi, bir sondaj şirketi kurdu. Şirket petrol çıkmayan delikler açma konusunda çok usta bir şirketti ama aslında asıl soru başkaydı. Para nereden geliyordu? Artık babası zengindi babası yardım etmiş olabilir ama babası öyle bir şey yapmadı. George bu sondaj şirketini kurarken babasının yazdığı tek bir çek bile yoktu. Ona yatırım yapan tek kişi James R. Bath'di.
Richard Clarke
değiştir- Yaptıkları yavaş ve önemsiz. Afganistan'a sadece 11,000 asker yolladılar. Burada Manhattan'da bile Afganistan'daki Birleşik Devletler askerlerinden daha fazla polis var. Başkanın 11 Eylül için verdiği karşılık başarısız oldu. Bin Ladin'in peşine düşmedik. Birleşik Devletler özel timleri Bin Ladin'in saklandığı bölgeye iki ay boyunca giremedi.
Diyaloglar
değiştir- Craig Unger: Usame her zaman ailesinin kara koyunu olarak tarif ediliyordu. Bu yüzden 1994 yılında onunla ilişkilerini kesmişlerdi. Aslında ilişkiler bundan çok daha karmaşıktı.
- Michael Moore: Yani Usame'nin diğer aile üyeleri ile bağlantıları mı vardı?
- Craig Unger: Evet öyle. 2001 yazında 11 Eylül'den hemen önce Usame'nin oğullarından biri Afganistan'da evlendi ve aile üyelerinden birçoğu düğünde boy gösterdi.
- Michael Moore: Bin Ladinler mi?
- Craig Unger: Evet, tabii. Bağlantıyı tam olarak kesmediler, bu kesinlikle abartı.
- Jack Cloonan: Bir müfettiş olarak ben bu insanların gitmelerini istemezdim. Her ihtimale karşı, Bin Ladin ailesine karşı daha tedbirli olunabilirdi. Mahkeme emri çıkartıp hepsi tutuklanır, ifadeleri alınabilirdi yani bir kayıt tutulabilirdi.
- Michael Moore: Normal prosedür bu mu?
- Jack Cloonan: Evet bu ülkeye gelen kaç kişi sadece Ortadoğu'dan geldikleri ya da bilinen genel tanıma uymadıkları için zorla uçağa bindirilip götürüldü. Yüzlercesini tuttuk, haftalarca, hatta aylarca.
- Michael Moore: Bin Ladin'ler ülkeyi terk etmeye çalıştıklarında yetkililer bir şey yapmadı mı?
- Craig Unger: Hayır havaalanında anlaşıldı. Pasaportlarına bakıldı ve kimlikleri belirlendi.
- Michael Moore: Ama siz ya da ben gitsek de aynı şey olurdu?
- Craig Unger: Evet kesinlikle.
- Michael Moore: Yani konuşma, pasaport kontrolü başka?
- Craig Unger: Hiçbir şey.
- Jack Cloonan: O zavallı serserilerin duygularını hayal etmeye çalışın. Binanın tepesinden ölüme atlarken, daha daha daha sonra binanın içine dalan o genç polisler ve itfaiyeciler hiç soru sormadılar ve öldüler. Ailelerinin yaşamları mahvoldu ve asla huzura eremeyecekler, asla. Eğer ben Bin Ladin ailesinin bir üyesini mahkeme emri ya da büyük jüri kararıyla biraz zora, zahmete soksaydım uykum kaçar mıydı sanıyorsun?
- Michael Moore: Ve kimse bunu sorgulamazdı en büyük sivil kuruluşlar bile mi?
- Jack Cloonan: Hayır hayır bunu bilirsin. Avukatın varsa sorun yok avukat yetiyor. Bay Bin Ladin size sorma nedenim şu; bir şey yaptığınızı düşündüğüm için değil herhangi birilerine soracağım soruları soracağım hepsi bu.
- Gazeteci: Komisyon önünde ifade verir misiniz?
- Bush: Bu komisyonda mı? Ben ifade vermem ama memnuniyet ile ziyaret ederim.
- Michael Moore: Suudilerin Amerikada yaptığı yatırımların kabaca miktarı ne kadardır?
- Craig Unger: Bunun 860 milyar dolar olduğunu duydum.
- Michael Moore: 860 milyar mı ? Bu çok büyük bir para. Peki ekonomimizin yüzde kaçını temsil ediyor bu, yani gerçekten fazla.
- Craig Unger: Eğer bunu borsaya yapılan yatırımlar bağlamında ele alırsak kabaca Amerika'nın %6-7'si. Amerikan pastasının oldukça büyük bir parçası. Bu paranın büyük bir miktarı da büyük şirketlere yatırılmış. City Grup, City Bank'ın en büyük hissesi Suudilerin elinde Time Warner'ın önemli Suudi yatırımcıları var.
- Michael Moore: Ben bir yerde Suudilerin bankalarımızda 1 trilyon doları olduğunu okumuştum. Peki günün birinde bu bir trilyon doları çekip götürürlerse ne olur?
- Craig Unger: 1 trilyon dolar, bu ekonomi için büyük bir darbe olur.
- [Suudi konsolosluğu önünde çekim yaptıkları sırada bir yetkili yanlarına gelerek]
- Yetkili: Bay Moore sizinle bir dakika konuşabilir miyim acaba?
- Michael Moore: Evet, tabii.
- Yetkili: Ben Steve, Gizli Servis'ten. Biz sadece bilgi almak istiyoruz. Acaba siz Suudi Arabistan elçiliği ile ilgili bir belgesel mi yapıyorsunuz?
- Michael Moore: Hayır, hayır, hayır ben öyle normal bir belgesel yapıyorum. Bunun sadece bir bölümü Suudi Arabistan ile ilgili. Her ne kadar Beyaz Saray'ın yakınında olmasak da nedense Gizli Servis birden ortaya çıktı. Suudi elçiliği karşısında ne amaçla dikildiğimizi sordu. Buraya sorun çıkarmaya gelmedik. Yani sadece öylesine.
- Yetkili: Sorun yok sadece neler olduğunu öğrenip biraz bilgi almak istedik hepsi bu. Bu da görevimiz.
- Michael Moore: Yabancı elçilikleri korumanın Gizli Servis'in görevi olduğunu bilmiyordum.
- Yetkili: Her zaman değil efendim.
- Michael Moore: Size sorun çıkarıyor mu, yani Suudiler?
- Yetkili: Bu konuda yorum yapamam efendim.
- Michael Moore: Bunu evet olarak alıyorum.
- Gazeteci: 12 Eylül sabahı El Kaide'ye karşı ne tepki vereceğimizi öğrenmeye geldiniz. Sakıncası yoksa önce yönetimin tepesindekilerden aldığınız cevabı konuşalım. O malum gün başkan size ne dedi?
- Richard Clarke: Başkan göz dağı verircesine bize, yani bana ve adamlarıma gayet açık bir biçimde 11 Eylül olayının arkasında Irak'ın parmağının olduğunu söylememizi istedi. Çünkü daha göreve gelmeden Irak hakkında bir şeyler yapmayı planlıyorlarmış zaten.
- Gazeteci: Peki Irak'tan başka ülkelerden söz etti mi?
- Richard Clarke: Hayır etmedi. Sadece Irak ve Saddam, bulun ve bana bildirin dedi.
- Gazeteci: Soruları El Kaide'den çok Irak hakkında mıydı?
- Richard Clarke:Kesinlikle, kesinlikle El Kaide hakkında bir şey sormadı.
- Gazeteci: Peki o gün savunma bakanı Rumsfeld ve yardımcısı Paul Wolfowitz aldığınız tepki neydi?
- Richard Clarke: Rumsfeld geldi tam biz Afganistan'daki El Kaide üstlerini bombalamaktan bahsederken "Afganistan'da iyi hedefler yok." dedi. "Irak'ı bombalayalım." Bunun Irak'la bir ilgisi olmadığını söyledik. Ama bu hiçbir şeyi değiştirmedi. Önce Afganistan'la başlamış olmalarının nedeni saldırıyı yapanın El Kaide olmasıydı ve El Kaide'nin Afganistan'da olduğu da apaçık ortadaydı. Afganistan'a bir şey yapmasak Amerikan halkı bizim yanımızda olmazdı.
- Michael Moore: Korku işe yarar mı?
- Jim McDermott: Korku işe yarar evet. Korkan birine her şeyi yaptırırsın.
- Michael Moore: Peki nasıl korkutursunuz?
- Jim McDermott: Çevrelerinde sonsuz bir tehdit halesi yaratarak onları korkutabilirsiniz. Bizimle oyun oynadılar. Alarmı turuncudan kırmızıya çıkardılar, sonra tekrar turuncuya indirdiler. İnsanları çılgına çevirecek kadar karmaşık mesajlar verdiler. Bu tıpkı köpek eğitmek gibi aynı anda otur ve yuvarlan dersiniz. Köpek ne yapacağını bilemez ama Amerikan halkına da aynen böyle davrandılar. Yaptıkları şey gerçekten çok ustaca ve çok çirkefti. Gerçekten öyleydi. Bana göre bu hükûmet görevde kaldığı sürece böyle devam edecek, çünkü arada bir yine insanları korkutacaklar yani unuttuysanız diye ama alarm yeşil ya da maviye kesinlikle inmeyecek. Hiç kimsenin sürekli olarak böyle sürekli gerilim içinde yaşayacağını onlar gayet iyi biliyor.
- Michael Moore: Kongre Vatanseverlik Yasasını okumadan nasıl onaylayabildi?
- John Conyers: Hadi otur evlat. Biz tasarıların çoğunu okumayız. Hepsini okumaya kalkışsak sonu nereye varır haberin var mı senin? İşin iyi yanı yasama sürecinin daha yavaş olması.
- Michael Moore: Çağrılırsan Irak'a tekrar gider misin?
- Onbaşı Abdul Henderson: Hayır.
- Michael Moore: Peki gitmeyi reddedersen ne olur?
- Onbaşı Abdul Henderson: Şey herhalde hapse girerim. Olasılıklardan biri bu.
- Michael Moore: Peki bunu göze alır mısın?
- Onbaşı Abdul Henderson: Evet.
- Michael Moore: Gerçekten mi?
- Onbaşı Abdul Henderson: Evet. Ben buna izin vermem. Kimsenin beni başka zavallıları öldürmek için oraya tekrar yollamasına izin vermem. Özellikle de benim ve ülkem için tehdit oluşturmuyorsa.
- [Artık Lila Lipscomb gibilerin acısını görmekten yorulmuştum. Özellikle de kongredeki 535 üyeden sadece birinin oğlu Irak'ta askerken. Birleşik Devletler Deniz Piyade Onbaşı Henderson'dan benimle buluşmasını istedim. Bakalım kaç kongre üyesini, oğlunu Irak'a yollamaya ikna edebilecektik.]
- Michael Moore: Merhaba ben Michael Moore.
- Kongre üyesi: Merhaba Micheal nasılsın?
- Michael Moore: Çok teşekkür ederim iyiyim. Sizinle tanıştığıma memnun oldum, çocuklarınız var mı?
- Kongre üyesi: Evet.
- Michael Moore: Onların da orduya katılıp Irak'a yardıma gitmelerini sağlayabilir miyiz acaba, broşürleri de getirdim?
- Kongre üyesi: Ama benim iki çocuğum var.
- Michael Moore: Tamam o zaman bir şey sormak istiyorum. Orada kaç senatör çocuğu var biliyor musunuz acaba?
- Kongre üyesi: Hayır.
- Michael Moore: Sadece bir tane. Düşündük ki belki de öncelikle sizinkiler oraya gitse örnek olur. Evet bu fikre ne diyorsunuz?
- Kongre üyesi: Bence bu çok garip.
- Michael Moore: Demek öyle o zaman birkaç tane broşür veriyim ben size. Bu bir deniz piyadesi broşürü belki meslektaşlarınızın sayısını arttırır. Savaş bitmeden çocuğunuzu gönderin.
- Michael Moore: Senatör merhaba ben Michael Moore nasılsınız? Ben kongre üyelerinin kendi çocuklarını Irak'a göndertmeye çalışıyorum, ne diyorsunuz? Bakıp şunları inceleyebilirsiniz.
- [Kongre üyesi sinirli bir şekilde Moore'un yüzüne bakar ve hiçbir şey demeden uzaklaşmaya başlar.]
Başlık sözler
değiştir- Özgürlüğün yandığı yerdeki sıcaklık.
- Ülkeniz. Geleceğiniz. Filminiz.
- Çekişme... Nedir Çekişme?
Oyuncular
değiştir- Michael Moore — Anlatıcı/Kendisi
- George W. Bush — Kendisi
- Lila Lipscomb — Kendisi
- Britney Spears — Kendisi
- Al Gore — Kendisi
- Byron Dorgan — Kendisi
- John Ashcroft — Kendisi
- Dr. Condoleezza Rice — Kendisi
Dış bağlantılar
değiştirFahrenheit 9/11 ile ilgili daha fazla bilgiye Vikipedi'den ulaşabilirsiniz.