Ferit Edgü
Ferit Edgü | |
---|---|
Doğum tarihi | 24 Şubat 1936 |
Doğum yeri | İstanbul, Türkiye |
![]() ![]() |
İsmail Ferit Edgü, Türk öykücü, şair, romancı, deneme yazarı. Doğum tarihi: 1936 ; İstanbul, Türkiye
Sözleri
- Eğer yalnız yaşama alışırsan, korkulacak bir şey yoktur. Ölümü bile gülümsereyek karşılarsın.
- Yolcu, bir gün yolunu yitirirsen, artık eski yolunu bulmaya çalışma, yeni bir yol ara kendine.
- Nereye gideceğini bilmeyen ne kadar yürürse yürüsün hiçbir yere varamaz.
- İnsanoğlu kendine yetmesini bilseydi, önemli bir sorunun çözümlemiş olurdu.
- Kitapları da dostlarını seçer gibi seçmeli kişi, öyle değil mi? Ben öyle yaparım.
- Ne yazık ki artık insanlarla ilgilenen, acı çekmesini bilen samimi yazarlar pek yok günümüzde.
- Geriye dönmek kolay, ileri gitmek zordur.
- Cahil, her zaman kendinden memnundur.
- Umutsuzluk insanı her yere götürür.
- Ne kadar kısa yaşıyoruz. Ne uzun ölüyoruz.
- Hadi yavrularım, ağaçları incitmeden birkaç kuru dal keselim...
- Bir gün gelir, yaşamı karşınıza alır, onunla söyleşmeye başlarsınız. Bunun yaşı yoktur.
- Sizin dünyanız aklı başında insanların dünyası ise bırakın ben çıldırayım.
- Hiçbir şeyden habersiz olarak yaşıyoruz ve sonra da sokak ortasında ölüyoruz ya da öldürülüyoruz.
- Öyle anların var ki, sanki dünyada hiçbir şey yok. Sanki kendin bile yoksun. Nasıl başarıyorsun bunu?
- Mutluluk soruların bittiği yerde başlıyor olmalı. Öyle mi?
- İçimde garip bir duygu, sanki bir başkasının adına yolculuk yapıyorum..
- Cahilin köpeği olsa bile, gene de kendisi havlar.
- Kendime dedim ki: Yenilme kendine.
- Yaşamaktan yorulanları sev.
- Hiç kuşkusuz, düş gerçeğin ta kendisidir.
- Soru: Kaç türlü yolculuk vardır? Cevap: Kaç yolcu varsa o kadar.
- Arada bir insanın kendini bir başkasının yerine koyması gerek.
- Korku ölümün yarısıdır.
- İnsanlar ölmesin demiyorum. İstediğim ölümsüzlük değil. Ne kendim, ne başkaları için, İstediğim, çocuklar ölmesin.
- Bu ne biçim töre ki hak yok, hukuk yok; sevgi yok, saygı yok; yaşanan günler yok, yalnız yumruk var yalnız horlanma var.
- Eline kalemi alıp yaşamadan ölenleri yaz...
- Anlamak ortak bir dil gerektirir.
- Yaşamak, yaşamayı sürdürebilmek için kişiliğini bulmak zorundasın.
- İnsan yalnız yaptıklarıyla değil yapmadıklarıyla da insandır.
- Umut çok uzun sürdü, artık umutsuzluğa dönüşmeye başladı.
- Düş yoksa yazınsal yaratıcılık da yoktur.
- Güç olan ölüm değil, dedi. Ölüme yaklaşırken anlamak.
- Anlamak bir ortak dil gerektirir. Ortak dil ise ortak yaşam/ ortak bilgi / ortak birikim/ ortak düş kimi yerde, ortak düşüş demektir.
- Yabancılar arasında bir yabancı...
- Bir tek şey istiyorum. Çaresizliği yenmek.
- Yalnızdım. İçimde büyüyen boşluğun içinde yalnızdım.
- Yakmayın kitapları, yakmayın kitapları, hepsini size veriyorum, okuyun onları, hiç değilse okuduktan sonra yakın!..
- Bilmez misin ki bu dağların ağaçları kayalardır.
- Her denileni yaptım. Çünkü yetim büyüdüm. Ve beşikten beri borçlu.
- Cahilin anıtını bir başka cahil yapar.
- Cahil, mektup yazmaz.
- Cahil kendini yenilemez, yineler.
- Cahil, düşünmediği için düşünce özgürlüğüne gereksinimi yoktur.
- Cahilin iki gözü birden şaşıdır.
- Cahil, savaştan medet umar.
- Cahil, kendini akıntıya bırakır. Akıntının yönü onu ilgilendirmez.
- Cahil, her zaman kendinden memnundur.
- Cahil, aklını yitirmez. Ama çıldırdığı çok olur.
- Cahillerin artması için her ilde bir üniversite açılır.
- Cahil, özür dilemesini bilmez.
- Cahil, Kafka'yı okusaydı, yeni bir dâvâ açardı.
- Cahil yol açmaz, duvar örer.
- Dikkat ! Cahillik bulaşıcıdır. Cahil zenginliği parayla ölçer.
- İki cahil aynı dilden konuşmaz.
- Cahil, kitabı o kadar sever ki okumaya kıyamaz.
- Bence yaşam, her geçtiğimiz gün, anlamını değiştiriyor. Bu anlamı bulup çıkarmak, ona göre bir durum almak zorundayız gibime geliyor.
- Ama yazabilirim. Korkularımı, kaygılarımı, düşüncelerimi, düşüşlerimi yazdığım gibi bu eylemi de yazabilirim. Çünkü yazmakta bir eylemdir.
- Gözlerimi açmaya korkuyordum. İçimdeki bir yara mı kanıyordu, yoksa sabrım mı taşıyordu?!..
- Geçmişe öfekli , şimdiye tepkili, gelecekten endişeli.
- Kendimi kurtarmak için yazıyorum.
- Burda hayat bu. Çaresiz. Hadi kaldır kıçını oturduğun minderden. Burda bir başka hayat da olmalı. Onu arayalım. Hadi kalk. Onu bulalım.
- Bir çocuk ölüsü önünde tutamadım kendimi.
- Bizler, tam anlamıyla bir yalnızlıkta yazdık. Bireyselliğe yer olmayan bir toplumda, birer aykırı olarak, birer horlanmış olarak yazdık. Kendi benzerlerimizi bulmak için yazdık.
- Yazmak bir kaçış değil, gerçeğe giden bir yoldu.
- Bizi ancak içimizle dışımızın bir olması kurtarır.
- Benim de yaşamım bu işte : düşler ve sözcükler.
- Bu dünya cehennem... Dışarda çevredekiler.
- Yaşıtlarımdan birkaç ayrımım var: Savaşa gitmedim. Para sahibi olmadım. Ünüm, unvanım olmadı. İnsan yalnız yaptıklarıyla değil yapmadıklarıyla da insandır diye düşündüm.
- Öyle rastlantılar vardır ki çocuk yaşta başlar, ölene değin sürüp giderek dostluğa dönüşür.
- "Kim ki bu dağları görür, iflah olmaz." demişti ihtiyar. Bunu bir yaşlılık sabuklaması olarak dinlemiştim. Aradan yıllar geçti. Yeniden vardım dağlara.
- Aşıkları ve ödlekleri kimse kurtaramaz.
- Başkalarına da anlatıyor musun? Başkaları anlamıyorlar ki.
- O da biliyordu bizim çaresizliğimizin çaresi yoktur.
- Biz bu yaşamın içinde bir başka yaşamın yolcusuyuz ve bu yolculuk çok uzun sürmez.
- Çünkü, biliyorsun değil mi, okur olmak da biraz öğrenci olmaya benzer.
- Bende iki kişilik var. Biri yaratmak istiyor, öbürü yıkmak. Yaratıcı olan hangisi, bilmiyorum.
- Okur olmak da biraz öğrenci olmaya benzer.
- Ölürken hayıflanacağım şu olacak: Geride hiçbir şey bırakmadım. Hayıflanmamın sebebi hiçbir şey bırakmamış olmak değil, bırakabilecekken bir şeyler bırakmamış olmak.
- Ölüm hiçbir şey; ama ölümden sonrası da hiçbir şey.
- Öldürmeden nasıl yaşarız? Defterin bir kıyısına yazmış olduğum bu cümle, Halit'in mi, benim mi? Cümlemiz katil.
- Kısa yaşadı. Ben de büyümeden ölecek miyim?
- Beni sen kurtar. Ben de seni kurtaram.
- Yaşamadıklarımı, yazarak yaşıyorum.
- Alışmak, boyun eğmek demektir. Bir şeye alışan kişi, her şeye alışabilir. Zindana işkenceye çaresizliğe ölümlere eşitsizliğe ...
- Bunca yıldır aranızda yaşıyorum, şu çocuktan başka doğruyu konuşan yok.
- Yalnız yazarak devam edebilmek. Yazmak, bu soğuk cehennemde, direnmek demek.
- "YA GEBER YA DA YAZ!" Birçok kez, istemeye istemeye yazı masamın başına otururken kendi kendime söylediğim bir cümledir bu.
- Yirmi yaşımdayken, Ya Sartre gibi olurum ya da hiç bir şey, diyordum. Şimdi kırkımdayım. Sartre gibi olamadım. Kendim gibi oldum.
- Ben kötü şeylere inanmam. Ben doğrulara inanırım. Ben iyi sözlere inanırım.
- Çok istedim. Olmadı. Zaten çok istediğim hiçbir şey olmuyor.
- Kök salmak istiyorsan, ayağının altındaki taşa, bastığın toprağa, yüzdüğün denize, gezindiğin ormana bak.
- Ben avlanmayı sevmem. Ben avcıları sevmem. Ben hayvanları severim. Hayvanların kimseye zararı yoktur. İnsanların herkese zararı vardır.
- Gerçek sorular, karşılıkları olmayan, belki karşılıkları beklenmeyen sorular değil midir? Yani insanın kendi kendine sorduğu sorular.
- Ne yaparsınız, devletimiz her yere elini uzatamıyor...
- Açtığım kapıyı bir kez de başkaları kapasın, dedim içimden.
- Oy ölüm, can düşmanım, ne kadar kısa yaşıyoruz, ne uzun ölüyoruz, oy ölüm, sen de ölesin...
- Bir kez, birinin bozması gerek töreyi değil mi?
- En dar mahpus, size karşı olanların arasında yaşamaktır..
- Korkular geçti mi? Kaygılar? Geçmedi. Yalnızca değişti. Artık ölmekten korkmuyorum, öldürmekten korkuyorum.
- Çağdaşlarım beni düş kırıklığına uğrattı. Bense hiç kimseyi düş kırıklığına uğratmak istemedim.
- Ben avdan hoşlanmıyorum. Tanımadığım insanların çayını içmekten hoşlanıyorum.
- Cahil her şeyi bilir.
- Cahil, hep aldatıldığını düşünür, aldattığında bile.
- Cahil, denize girmeden boğulur.
- Cahilin yarını dündür.
- Cahil, sürekli koşar; ama nereye gittiğini bilmez.
- Cahil üşüdüğünde bayrağa sarılır.