G.O.R.A.

2004 yapımı Türk filmi

G.O.R.A., senaryosunu Cem Yılmaz'ın yazdığı, yönetmenliğini Ömer Faruk Sorak'ın yaptığı, bilimkurgu ve komedi türlerindeki 2004 çıkışlı Türk filmidir.

Diyaloglar

değiştir
Cheeba: Arif Işık. 8 Aralık 1968. G.O.R.A. Askerî İthalat Birimi tarafından kaçırılmış bulunuyorsunuz.
Arif Işık: Efendim?
Kuna: Devam et.
Cheeba: Şu andan itibaren G.O.R.A. Birliğinin malısınız. Transportal inisiyatif aktarma boyunca...
Arif Işık: Ne diyorsun ablacığım sen?
Kuna: Dünyalı dostum, tam olarak anlamadın galiba. Kaçırıldın!
Arif Işık: Hocam, bırak Allah aşkına ya. Kostüm mostüm tamam da, biz bunları çocukken yapıyorduk, bırak! Fikir güzel, mekân güzel ama yemezler. Lütfen, burası yenmez.
Kuna: Ne oluyor, Cheeba?
Cheeba: İnanılmaz, şokta sanırım.
Kuna: Ya? Güç kalkanları devreye alındı mı?
Arif Işık: He, alındı alındı. Şuna bak, hâlâ da üşenmiyorsun ya. Ayıp ya.
Kuna: Hücrede kendine gelir, götürün!
Arif Işık: Lan, bana bak! Benim asabımı bozma! Öyle ışıklı ışıklı yapınca olmuyor bu işler. Halıyı alıyorsanız alın, kaldırıyorum ha.
Kuna: Plekumatlar, götürün şunu hücresine!
Arif Işık: Siktirin lan! Tufan, sen misin oğlum? Çıkar lan şu gözlüğü. Tufan!
Kuna: Götürün şunu!

Kuna: Komutan Logar, kargo tamammış efendim.
Komutan Logar: Rakamlar?
Kuna: 20 Amerikalı, 5'i zenci. Beş Japon, bir Kolombiyalı, bir Danimarkalı, üç de Hintli.
Komutan Logar: Güzel.
Kuna: Bir de Türk var.
Komutan Logar: Gün gelecek bütün Dünyalılar emrimde bir köpek gibi çalışacak, Kuna. Hepsini toplayacağız, hepsini.
Kuna: O günleri de göreceğiz, efendim. Komutan Logar, neden Dünyalılardan bu kadar nefret ediyorsunuz?
Komutan Logar: Neden mi? Neden mi? Bu bir kin, Kuna. Belki asla yenemeyeceğim bir nefret. Bundan yıllar yıllar önce büyük büyük babam Komutan Kubar'ın başına gelen bir olay beni öyle etkilemiş ki hıncımı alamıyorum bir türlü. Dünyalılardan tiskiniyorum!

Muhittin: Alo?
Arif Işık: Hah! Alo, Muhittin. Arif ben. Amerikan başkanı dâhil, herkesi devreye sokun. Uzaylılar tarafından kaçırıldım. Ne? Evet, tarafından.
Muhittin: Lan, bir durun lan! Ya Arif bırak ya. Neredesin oğlum ne yapıyorsun?
Arif Işık: Muhittin; oğlum, şaka değil. Uzaylı diyorum. Gemideyim oğlum, gemideyim ya.
Muhittin: Gemide mi? Ne gemisi lan?
Arif Işık: Muhittin, bağır biraz. Polise git, karakola git. Alo?
Muhittin: Ses gidip geliyor Arif. Sonra ara, sonra ara.

Rendroy: Yine bütün Dünya'yı toplamışsın. Yeterince kölen yok muydu, Logar?
Komutan Logar: Senin yüzüne ne olmuş, Rendroy?
Rendroy: Ne olmuş?
Komutan Logar: Onu diyorum işte, ne olmuş?

216: Arif, Bob. Hepiniz ölüyorsunuz.
Arif Işık: Çok yaşıyorduk da, ne oldu oğlum?
216: Televizyonu açın, televizyonu. G.O.R.A.'ya büyük bir alev topu yaklaşıyormuş, gezegen bir saat içerisinde kül olabilir.
Arif Işık: Yansın kardeşim, bize ne? G.O.R.A.'lılar düşünsün.
"Bob Marley" Faruk: G.O.R.A.'dayız oğlum.
Arif Işık: Aa, doğru.

Arif Işık: Müdür, gezegenini kurtarmak istiyor musun?
Amir Tocha: Kimsin sen?
Arif Işık: Kilimcinin kör oğlu. (!) Ne yapacaksın kimsini mimsini? Getirin kutsal taşları, alev topundan nasıl kurtulacağınızı biliyorum.
Komutan Logar: Sen kâhin misin?
Arif Işık: Ne kâhini ulan! Kaptan, şu yalamaya söyle daha da konuşmasın. O kadar kafası çalışsaydı o taşların dört elementi sembolize ettiğini anlardı.
Amir Tocha: Sembolize mi?
Arif Işık: Sembolize tabii. Doğada bulunan dört element: Ateş, su, toprak, tahta.
Komutan Logar: Tahta mı?
Arif Işık: Tahta tabii, zoruna mı gitti? Doğada bulunan dört element. Ateş, toprak, su kolay. Siz bana tahta bulun.
Komutan Logar: Hava olmasın?
Arif Işık: Kardeşim, doğada bulunan diyorum.
Rendroy: Dedikleri doğru olabilir, efendim.
Komutan Logar: Amir Tocha, bu bir Dünyalı mahkûm. G.O.R.A.'nın geleceğini ona mı bırakacaksınız?
Arif Işık: Yok, sana bırakacaktı. (!) Beyler; canımı sıkmayın, getirin taşları.
Amir Tocha: Durdurabileceğinden emin misin?
Arif Işık: Onu geç, şartımı dinle: Gezegenini kurtarınca beni ve arkadaşlarımı salacaksınız.
Amir Tocha: Şartlarını kabul ediyoruz. Getirin taşları.

Arif Işık: Boş mu?
Mehmet: [Kafa sallayarak onaylar.]
Arif Işık: Buradan kaçamız lazım. Beraber. Ne diyorsun? Seni seçtim çünkü sen farklısın. Japonsun bir kere, akıllı adamsın. Güçlerimizi birleştirirsek kolayca Dünya'ya dönebiliriz. Ne diyorsun samuray?
Mehmet: Samuray?
Arif Işık: Evet.
Mehmet: Güçlerimizi?
Arif Işık: Çaktırma. (!)
Mehmet: Birlikte?
Arif Işık: Birleştirerek.
Mehmet: Güçlerimizi?
Arif Işık: Uzatma, tanışalım. Arif ben.
Mehmet: Bende Mehmet, Zeytinburnu çocuğuyum, Kazlıçeşme'de deri atölyesinde çalışıyorum.
Arif Işık: Böyle deri mont falan mı? Yoksa ayakkabı üzerine mi?

Garavel: Asıl adım Hurşit. Bana burada Garavel derler.
Garavel: [Çay koyar.]
Arif Işık: O robot, içmez hocam sağ ol.
Garavel: 211 mi?
216: Ee, hayır 216.
Garavel: Hı, baya iyi geliştirmişler.
216: Mersi.
Arif Işık: Kaç yıldır buradasın Garavel usta?
Garavel: 24 yıl oldu.
Arif Işık: Baya zor bir hayatın olmalı. Pardon.
Garavel: Çayınızı içip dinlenin. Yapacak çok işimiz var. Önce sizi tanımam için birer birer dokunup koklamam lazım.
Bob Marley Faruk: Ohoo, işimiz var bununla he.
Arif Işık: Hayırdır abi, ne koklaması?
Garavel: Ben körüm.
Arif Işık: Hadi buyurun.
216: Ama yani böyle büyük bir şok olsa gözleriniz açılır değil mi?
Garavel: Ne alakası var lan, he? Ne alakası var!
216: Ay siz filmlerinizden ne kadar farklısınız. Türk filminde böyle açılıyordu.

Bob Marley Faruk: Ben bi' büyük rakı içerim artık.
Arif: Dur oğlum adam kör zaten ya.
Garavel: Aza tamah eden çoğu bulamaz.
Arif: Hocam bunu koklayarak mı aldın?
Garavel: Noldu kötü mü?
Arif: Yok da yani…
Garavel: Durun pay edeyim.
Arif: Hadi be!
Bob Marley Faruk: Hadi be!
Arif: Bravo hocam
Garavel: Teknik, hırs, irade, konsantrasyon. Hop teknik işte bu. Gördünüz mü?
Arif: Robot şu tuzluğu uzat lan! :Garavel: Tuzluk bende. Hız, denge, zamanlama. Hadi bakalım şerefe. Hooooop burdayım.
Arif: Tamam da niye ordasın?
Garavel: Hadi bakim. İsyanım var ulan! Nasıl tak diye burdayım? Saniyede. Bilgi, deneyim, disiplin.
Bob Marley Faruk: Arif deli oğlum bu.
Arif: Ya boşver abi yuvarla ya.
Garavel: Azim, istek, dirayet.
Bob Marley Faruk: Ziyade olsun, bana müsaade.
Garavel: Az yemek iyidir zekayı geliştirir.
216: Ben hiç yemek yemiyorum.
Garavel: Sen kimsin lan? He robot tamam.
216: Müsaadenizle Garavel Bey. İyi geceler.
Garavel: Bak gördün mü? Korktular benden. sen kaldın gördün mü? neden? Çünkü sen O'sun.
Arif: Kırmızı mı? Mavi mi?
Garavel: Ne kırmızı mı? Mavi mi?
Arif: Bırak numarayı Matrix değil mi bu?
Garavel: Ne matriki lan? Bunlar benim tansiyon haplarım.
Arif: Enteresan adamsın Garavel usta. şu dünyaya dönme konusunu nasıl halledecek?
Garavel: İçindekini çıkaracak Arif. Sende olanı sana koyucaz.
Arif: Hocam böyle manalı laflarla ayıp olmuyor mu?
Garavel: Burdasın Arif!
Arif: Aa kamera!
Garavel: Dur şöyle güzel bi çekeyim benim içinde hatıradır. Koklar koklar sizi anarım.
Arif: Aklım Ceku’da abi, kaçırcaz mı kızı?
Garavel: Aferin Arif, hiç merak etme halletmez hepsini. Hadi kalk yatalım. Yarın zorlu bir gün olacak.
Arif: Aslında kamera da iyi oldu ha. Koca uzayda bir tane fotoğrafım yok.
Garavel: Nerdesin?
Arif: Burdayım burdayım.
Garavel: Heh.
Arif: Birşey sorucam sen Ceku'yu daha önce gördün mü hiç? Koklamadın da?
Garavel: Ne koklaması be?
Arif: Ha iyi iyi. Buyur abi.

Replikler

değiştir
  • "Speaking English? I live in English, it is not a language to me.it is totally the best way of expressing my own."