M. Hakan Yavuz
(Hakan Yavuz sayfasından yönlendirildi)
M. Hakan Yavuz | |
---|---|
Doğum tarihi | 1964 |
Doğum yeri | Bayburt |
Vikipedi maddesi Vikiveri öğesi |
- Türkiye’yi -büyük oranda Amerika ve Batı beklentilerini karşılayacak şekilde- yeniden yapılandıracaklardı. Bir ‘altın nesil diktatörlüğü’ inşa edilecekti. ‘Altın subaylar’ın emekli edilme endişesiyle darbe erkene alındı. Hedef, şeriat ya da İslamcı bir rejim değil, gücü tekelleştirmekti.[1]
- (15 Temmuz 2016 darbe girişimine dair yorumu.)
- Cemaat’in ‘görünmeyen yüzü’ hep kapalı kaldı, sosyolojik hiçbir çalışma yapılmadı. Bu gizli yönünü, itaatkâr yapısına dayanarak ‘Opus Dei’ye benzetirim. Bu karanlık tarafı açmak isteyenlerin başına büyük çoraplar örüldü. Hep kapalı devre çalıştı.[1]
- Türkiye yapılanmasında en önemli isimler: Harun Tokak, Mustafa Yeşil, Mustafa Özcan, Ekrem Dumanlı ve Hidayet Karaca oldu.[1]
- (Gülen Cemaatine dair söyledikleri.)
- Adil Öksüz (Hava Kuvvetleri İmamı olduğu düşünülüyor) direkt Gülen’e bağlıdır. Hareket içinde tanınmaz. Tanınan, Adil Öksüz’ün hocası İlahiyat Profesörü Suat Yıldırım’dır. Şimdi ABD’de yanında ve hareketin komitacısı o. Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni kafasına göre şekillendirdi. Adil Öksüz’ü oraya aldı. Hareket içinde en karanlik kesim ilahiyat kökenlilerdir.[1]
- Din; ahlaklı olmak için yeterli zemin sunmuyor. Merhamet ve hoşgörü adına yola çıkan Gülen Cemaati’nin geldiği noktayı anlamak için Umberto Eco’nun ‘Gülün Adı’ romanını yeniden okumalı.[1]
- Dava adamı, davasına teslim olur. Eleştirel düşünceyi ve kuşkuyu düşman görür. Dava adamı değil, eleştiren ve şüpheci bir nesil yetiştirmemiz lazım.[1]
- Bence generallerin hepsi Fethullahçı değildi. 15 Temmuz darbesi orduda biriken gazın Fethullahçı subaylar tarafından patlatılmasıdır.[1]
- (15 Temmuz 2016 darbe girişimine dair yorumu.)
- Tepedeki ‘A grubu’ veya ‘politbüro’ üyeleri diyeceğimiz ‘abiler’in çoğu, büyük servetlerle yeni hayat kurma peşinde.[1]
- (Gülen Cemaatine dair söyledikleri.)
- Korkak ve yaşamayı seven biri... Ama ‘Hizmet’ markası kullanım tarihini doldurdu ve toparlanması mümkün değil.[1]
- (Fethullah Gülen hakkında söyledikleri.)
- Ordudan ve polisten atılan on binlerce insan var. Kaybedecek bir şeyleri kalmamış... Bu tip insanlar deli mayın gibidir. Önümüzdeki yıllar büyük gerilimlere gebe. Güvenlik sektörü çökmüş, yargı büyük hasar almış... Ortalıkta fedai olacak çok adam var.[1]
- Fuller, Türkiye’yi uzun yıllar izledi, güzel çalışmalar yaptı. Ama artık ABD’de değil, Kanada’da yaşıyor. Türkiye’yi yıllardır takip edemeyen, yanlış okumalar yapan bir analizci. Kendisine büyük paye vermek tamamen komploculuk. (...) ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey, Fuller’in ‘ahmak’ olduğunu söyledi. Açıkçası çok yanlış bir sıfat değil.[1]
- Henri Barkey, yıllardır konuşmadığım yarı istihbaratçı, yarı akademisyen... Ne akademide ne siyasi alanda etkisi var.[1]
- Dışarıda azgın bir Erdoğan düşmanlığı var. Bunun altındaysa yüzyıllara dayanan İslam ve Türk karşıtlığı... Türkiye kendisini anlatamıyor, anlatacak kadroları yok.[1]
- Türkiye kendisini anlatamadı. Uluslararası çapta yazan ve yazabilecek tek kişi İbrahim Kalın’dı. Bürokrasimiz ve siyaset sınıfımız istenilen kaliteden uzak. Bir ‘paçozlaşma’ var. Yurtdışında yetişmiş insanlarımız dönmek istemiyor. Columbia Üniversitesi’nde doktorasını bitiren bir genç “Türkiye’de profesör olmaktansa burada garson olmayı yeğlerim” diyor.[1]
- Bence ülkemizde Gülen Cemaati’ni en iyi inceleyen Yavuz Çobanoğlu, Tunceli’de iş bulabilmiş. Merkezdeki üniversitelerde iş vermezler, çünkü cemaatsal bir dayanışma yapısının üyesi değildir. Boğaziçi’ne, Bilgi’ye de almazlar. Oralardaki yapılar izin vermez. Türkiye yetenekli insanların rahat harcandığı bir yerdir.[1]
- Milli Eğitim, Adalet ve İçişleri Bakanlıklarının anahtarlarını Cemaat’in eline veren AK Parti. O dönemin bakanları onlarla ortak çalıştı. Hatta bazı bakanların çocuklarını Cemaat okuttu. Milletvekili veya belediye başkanı olmak için Gülen’in eli öpüldü. Birbirini çok iyi tanıyan iki yapı. İktidara beraber yürüdüler, ortak çalıştılar. Bugün AK Partili birçok siyasetçiyi hafifçe kazıdığınızda altından Cemaat çıkar. Zekeriya Öz ve o dönemin savcılarının hukuksuz davranışlarını hükümet büyük oranda destekledi.[1]
- Başka cemaatlerin hâkim olacağı bir polis teşkilatı oluşuyor. Nakşibendilerin boş alanı doldurmak için mücadeleye girmesi çok üzücü. Sağlık Bakanlığı’na belli bir grubun egemen olduğu söyleniyor. Eskiden Enerji Bakanlığı’na da aynı cemaat hâkimdi deniyor. (Menzil Cemaati’nden söz ediyor) Kaygı verici. 15 Temmuz’dan ders alarak laik yapının korunması ve liyakat sisteminin öne çıkarılması lazım.[1]
- Neden bu çıkmazdan kurtulamıyoruz? Kalitesizlikten, paçozlaşmadan, betondan başka bir amacı olmayan iktidarlar yüzünden. Ankara’da baraka gibi duran Milli Kütüphane’ye bir de etrafındaki AVM’lere bakın! Toplumsal çimento ihmal edildi. Her şeyin duble yol, köprü ve betonlaşmadan ibaret olduğu sanıldı.[1]
- Ahlakın şartı dindarlık değildir. Ayrıca Türkiye’nin İslamcılaştırılması büyük sorunlar yaratabilir. Orta Doğu’da mezhep savaşları yaşanırken biz de cemaatler savaşıyla karşı karşıya kalabiliriz. Çok endişeliyim. Yırtılan ve aşınan ahlaki yapıyı dinle inşa edemeyiz.[1]
- Siyasal kültürümüz, hukuk kültürümüz, kurumlarımız Batılı anlamda demokrasiyi taşıyacak güçte değil. Demokrasi bir gecede inşa edilmiyor. Biz bu sürecin başındayız.[1]
- İslam dinimiz. Siyasi kültürümüzü besleyen en önemli sembollerimizin kaynağı. Diğer dinler gibi demokrasi ile uzlaşmıyor. Uzlaşması da şart değil. İlahi kaideler ile toplumun fikir birliği içinde inşa ettiği kaidelerin her zaman uzlaşması zor. Birinin temelinde vahiy diğerinin akıl var.[1]
- Müslüman ülkelerdeki deneyimler İslami siyasi hareketlerin başarısız olduğunu gösterdi. Bu, “Din dışlansın” demek değil. Siyaset ve kamu alanında olabilir. Ama devlet yapısının dışında tutulmalı.[1]
- Çok umutluydum. İslam’la demokrasinin, modernitenin sentezinin yapılabileceğini düşündüm. Büyük beklentiler içinde birçok çalışmaya imza attım ama endişelerime de yer verdim. 2008’de gidişatın çok kötü olduğunu gördüm. Hürriyet gazetesinde attığım çığlığa Cemaat kulaklarını kapadı ve beni hedef tahtasına oturttu.[1]
- Avrupa’dan kopmak, ABD ile düşmanca ilişkiler çok zararlı olur. Türkiye müttefiksiz yaşayamaz. Bu müttefik de Rusya olamaz. AB’nin bizi aşağılamasına izin vermemeliyiz ama onların anlayacağı bir dille konuşmalıyız. Siyasi ve ekonomik kıblemiz Brüksel’dir. Öyle kalmalıdır.[1]
Hakkında söylenenler
değiştir- Dünyada Cemaat’i en iyi incelemiş isimlerden biri, hatta kimilerine göre ilki Utah Üniversitesi Siyasal Bilgiler Bölümü’nden Prof. Dr. Hakan Yavuz... Yavuz, bir dönem Cemaat’e yakın durmuş, Fethullah Gülen ile defalarca mülakat yapmış, 2000’li yılların sonunda ise Hürriyet’te yayımlanan üç açıklamayla net bir mesafe koymuş biri. Cemaat’le ilgili ilk uluslararası akademik çalışmayı yaptı.[1] --Söyleyen: Çınar Oskay'ın Hakan Yavuz röportajındaki tanıtım yazısı.
Kaynakça
değiştir- ↑ 1,00 1,01 1,02 1,03 1,04 1,05 1,06 1,07 1,08 1,09 1,10 1,11 1,12 1,13 1,14 1,15 1,16 1,17 1,18 1,19 1,20 1,21 1,22 1,23 1,24 "Prof Dr. Hakan Yavuz: Cemaatçiler savaşı kaybetmiş Naziler gibi! Hoca’ya karşı isyan var" başlık röportaj. Röportajı yapan: Çınar Oskay, Hürriyet gazetesi, Haber Giriş: 21.08.2016