Matrix (film)
Matrix serisinin ilk filmi (1999)
Matrix (Özgün adı: The Matrix), Larry ve Andy Wachowski kardeşlerin yazıp-yönettiği bir bilim kurgu filmi.
Neo
değiştir- Orada olduğunuzu biliyorum. Sizi hissedebiliyorum. Korktuğunuzu biliyorum. Bizden korkuyorsunuz. Değişimden korkuyorsunuz. Gelecekte ne olacağını bilmiyorum. Size nasıl biteceğini söylemek için gelmedim. Nasıl başlayacağını söylemek için geldim. Telefonu kapatacağım. Ve sonra bu insanlara, sizin, onların görmesini istemediğiniz şeyi göstereceğim. Onlara bir dünya göstereceğim sizin olmadığınız bir dünya. Kuralların, kontrolün, sınırların ve sınırlamaların olmadığı bir dünya. Her şeyin olabileceği bir dünya. Buradan nereye gideceğinizi size bırakıyorum.
Morpheus
değiştir- Ne yazık ki Matrix'in ne olduğunu kimse anlatamaz, onu kendin görmek zorundasın.
- Gerçek dünyaya hoş geldin.
- Hiç gerçek olduğundan emin olduğun bir rüya gördün mü? Ya bu rüyadan hiç uyanamasaydın o zaman gerçek dünya ile rüya arasındaki farkı nasıl ayırt ederdin?Günün sözü 24 Ocak 2006
- Ne olduğunu düşünme. Ne olduğunu bil!
- Bu açıklanamaz, ama hissedersin. Hayatın boyunca dünyayla ilgili bazı şeylerin yanlış olduğunu hissetmişsindir. Ne olduğunu bilmezsin, ama o oradadır; beynine saplanmış bir kıymık parçası gibi... Seni deli eder...
- Gerçeği nasıl tanımlarsın? Eğer hissedebildiğin şeylerden bahsediyorsan, koklayabildiğin, tadabildiğin ve görebildiğin, o zaman gerçek, basitçe beynine iletilen elektronik sinyallerdir.
- Matrix bir sistemdir, Neo. Bu sistem bizim düşmanımız. Ama sistemin içindeyken ne görüyorsun? İş adamları, öğretmenler, avukatlar, marangozlar. Kurtarmaya çalıştığımız insanların zihinleri. Ama biz başarana kadar, bu insanlar da sistemin bir parçası ve bu da onları düşmanlarımız yapıyor. Şunu anlamalısın: Bu insanların çoğu serbest bırakılmaya hazır değil. Ve büyük bir kısmı o kadar içine girmişler, sisteme o kadar bağımlı hale gelmişler ki, onu korumak için savaşabilirler... Beni dinliyor musun, yoksa kırmızı elbiseli kadına mı bakıyorsun? Tekrar bak. Dondur! Matrix'te değil miyiz? Bu sana bir şeyi öğretmek için dizayn edilmiş bir program. Eğer bizden biri değilsen, onlardan birisindir.
- Bildiğin yol ile yürüdüğün yol arasında bir fark var.
- Yolu bilmek ile o yolda yürümek farklı şeyler.
Trinity
değiştir- Niçin burada olduğunu biliyorum, Neo. Ne yaptığını biliyorum... Niye uyuyamadığını biliyorum, niye yalnız yaşadığını ve niye her gece, bilgisayarının başında oturduğunu biliyorum. Onu arıyorsun. Biliyorum, çünkü geçmişte ben de onu aramıştım. Ve o beni bulduğunda, bana aslında onu aramadığımı, bir cevap aradığımı söyledi. Bizi harekete geçiren, bir soruydu, Neo. Seni buraya getiren soru. Soruyu biliyorsun, benim gibi.
Ajan Smith
değiştir- Sizinle, bir süredir kafamı meşgul eden bir düşüncemi paylaşmak istiyorum. Bu düşünce aklıma sizin türünüzü sınıflandırmaya çalışırken geldi ve anladım ki sizler aslında memeliler sınıfına dahil değilsiniz. Bu gezegendeki tüm memeliler, yaşadıkları çevre ile içgüdüsel olarak bir denge kuruyorlar. Ama siz insanlar öyle değilsiniz. Bir bölgeye yerleşiyorsunuz ve çoğalıyorsunuz, tüm doğal kaynakları tüketene kadar çoğalıyorsunuz. Canlı kalabilmenizin tek yolu başka bir bölgeye yayılmak. Bu gezegende bu şekilde yaşamını sürdüren bir organizma daha var. Ne olduğunu biliyor musunuz? Virüsler. İnsanlar hastalıktır. Bu gezegenin kanserleri. Sizler vebasınız. Ve bizler de bunların ilacıyız.
- Hiç durup bu manzarayı izledin mi? Bu muhteşem güzelliği ve ardındaki dehayı... Milyarlarca insan burada hayatını yaşıyor. İnanılmaz. Biliyor musun ilk Matrix'in, kimsenin acı çekmediği ve mutlu olduğu mükemmel bir dünya için yapıldığını biliyor muydun? Tam bir felaketti. Kimse programı kabul etmedi. Neredeyse tüm ekinler öldü. Bazıları mükemmel dünyayı tanımlayacak programlama dilinin olmadığını söyledi. Ancak bana göre bir ırk olarak insanoğlu kendi gerçekliğini sefalet ve acıyla tanımlıyor. Bu yüzden mükemmel dünya ilkel beyinlerinizin durmadan uyanmayı denediği bir rüya halini alıyor. Bu yüzden Matrix bu şekliyle yeniden tasarlandı. "Uygarlığınızın en mükemmel hali." Sizin uygarlığınız diyorum.Çünkü sizin için düşünmeye başladığımız andan itibaren bizim uygarlığımız oluvermişti. Bu tabii ki asıl konumuzu belirliyor. Evrim, Morpheus. Evrim. Dinozorlar gibi. Pencereden dışarı bak. Sizin zamanınız doldu. Gelecek bizim dünyamızın, Morpheus. Gelecek bize ait olacak.
- Sana karşı dürüst olmaya çalışacağım. Ben... Buradan nefret ediyorum. Bu hayvanat bahçesinden, bu hapishaneden. Bu gerçeklikten ya da her ne diyorsanız buna. Daha fazla dayanamıyorum. Özellikle kokunuza. Eğer böyle bir şey varsa, bunu fazlasıyla hissediyorum. Kahrolası kokununuzun, tadını alabiliyorum. Bunu her hissedişimde, kendimi bir şekilde kirlenmiş hissediyorum. Tiksindirici bir duygu. Öyle değil mi? Buradan kurtulmam gerek. Özgür kalmak zorundayım. Aradığım anahtar bu beyinde. Benim anahtarım. Zion yok edilir edilmez, benim burada kalmama gerek kalmayacak. Beni anlıyor musun? Koda ihtiyacım var. Zion'a girmeliyim ve sen bana bunu nasıl yapacağımı söyleyeceksin. Ya bunu söyleyeceksin ya da sonunda öleceksin.
- Anlaşılan iki ayrı hayat yaşıyormuşsunuz. Birinde saygıdeğer bir yazılım şirketi için bilgisayar programcısı Thomas A. Anderson'sınız. Sosyal güvenlik numaranız var. Vergilerinizi ödüyorsunuz ve siz... Ev sahibenizin çöpü çıkarmasına yardım ediyorsunuz. Diğerinde ise bilgisayarlar içinde "Neo" isimli bir bilgisayar korsanı olarak geçiyor ve neredeyse yasaların öngördüğü tüm bilgisayar suçlarını işlediniz. Bu hayatlardan birinin geleceği var. Diğerininse yok.
- Asla bir makinenin işini bir insana bırakmamalısın.
Cypher
değiştir- Cehalet mutluluktur.
Diyaloglar
değiştir- [Telefon çalar]
- Cypher: Evet?
- Trinity: Her şey yolunda mı?
- Cypher: Nöbeti devralacak olan sen değildin.
- Trinity: Biliyorum, ama içimden vardiya değiştirmek geldi.
- Cypher: Ondan hoşlanıyorsun değil mi? Onu izlemeyi seviyorsun?
- Trinity: Lütfen saçmalama.
- Cypher: Onu öldüreceğiz. Anladın mı?
- Trinity: Morpheus onun bu işi başarabileceğine inanıyor.
- Cypher: Ya sen?
- Trinity: Benim neye inandığım önemli değil.
- Cypher: İnanmıyorsun, değil mi?
- Trinity: Bunu duydun mu?
- Cypher: Neyi?
- Trinity: Bu hattın boş olduğundan emin misin?
- Cypher: Elbette eminim.
- Trinity: Kapatsam iyi olacak.
- Ajan Smith: Teğmen, size ayrıntılı emirler verilmişti.
- Polis Teğmeni: Sadece işimi yapıyorum. Sakın bana "yetki hikayesinden" söz etme. Alır bir tarafına sokarım.
- Agent Smith: O emirler senin güvenliğin içindi.
- Polis Teğmeni: [kıkırdayarak] Sanıyorum ki küçük bir kızla baş edebiliriz. [Smith, Jones ve Brown'a işaret eder. İkisi otele doğru yürür.] İki birim yolladım, onu şimdi indirirler.
- Ajan Smith: Hayır, Teğmen. Adamlarınız çoktan öldü.
- [Trinity gece kulübünde Neo'nun yanına yaklaşarak]
- Trinity: Merhaba Neo.
- Neo: Bu adı nereden biliyorsun?
- Trinity: Hakkında çok şey biliyorum.
- Neo: Kimsin sen?
- Trinity: Adım Trinity.
- Neo: Trinity... Şu Trinity mi? Maliye'nin veri tabanına giren kişi.
- Trinity: Uzun zaman önceydi.
- Neo: Tanrım.
- Trinity: Ne oldu?
- Neo: Ben sadece seni... Erkek sanıyordum.
- Trinity: Çoğu erkek öyle zanneder.
- Trinity: Neden burada olduğunu biliyorum, Neo. Ne yaptığını biliyorum.Neden az uyuduğunu, yalnız yaşadığını ve her gece bilgisayar önünde, neden sabahladığını biliyorum. Sen onu arıyorsun. Biliyorum, çünkü ben de bir zamanlar aynı şeyi arıyordum. Sonra O beni bulduğunda aslında Onu değil bir yanıtı aradığımı söyledi. Bizi harekete geçiren soru bu Neo. Seni buraya getiren de bu soru. Soruyu biliyorsun tıpkı benim gibi.
- Neo: Matrix nedir?
- Trinity: Yanıt oralarda bir yerde Neo, O da seni arıyor. Eğer istersen seni bulacaktır.
- Neo: İyi bir anlaşmaya benziyor ama sanırım bende daha iyisi var.Şuna ne dersiniz ben size parmağımı vereyim. Siz de bana telefon hakkımı verin.
- Ajan Smith: Bay Anderson... Beni hayal kırıklığına uğratıyorsunuz.
- Neo: Beni bu gestapo saçmalıklarıyla korkutamazsınız. Haklarımı biliyorum. Telefon hakkımı kullanacağım.
- Ajan Smith: Söyleyin Bay Anderson... Eğer konuşamayacaksınız telefon etmenin ne yararı olur ki?
- Trinity: Lütfen, Neo, bana güvenmek zorundasın.
- Neo: Neden?
- Trinity: Çünkü sen bunları yaşadın Neo. Bu yolu biliyorsun, nerede bittiğini biliyorsun... Olmak istediğin yerin orası olmadığını biliyorum.
- [Trinity, Neo'yu tanıştırmak için Morpheus'un yanına getirir.]
- Morpheus: Şu anda kendini tavşan deliğinden düşen, Alice gibi hissediyorsundur.
- Neo: Öyle de denebilir.
- Morpheus: Bunu gözlerinde görebiliyorum. Sende zaten uyanmayı bekleyen ve gördüğü şeyleri kabul eden birinin bakışları var. Ne ilginçtir ki bunlar "gerçek" ten pek farklı değil. Kadere inanır mısın, Neo?
- Neo: Hayır.
- Morpheus: Neden?
- Neo: Çünkü hayatımı kontrol edemediğim fikrinden hoşlanmıyorum.
- Morpheus: Ne demek istediğini çok iyi anlıyorum. Sana burada olma sebebini açıklayayım. Buradasın, çünkü bir şey biliyorsun. Bildiğin şeyi, açıklayamıyorsun ama hissediyorsun. Hayatın boyunca hissettin. Bu dünyada yanlış olan bir şeyler vardı. Ne olduğunu bilmiyordun, ama oradaydı. Beynindeki bir kıymık gibi seni deli ediyordu. Seni bana getiren işte bu his. Neden söz ettiğimi biliyor musun?
- Neo: Matrix mi?
- Morpheus: Peki ne olduğunu öğrenmek istiyor musun?
- [Neo başıyla onaylar]
- Morpheus: Matrix her yerdir. Etrafımızı çevreler. Şu anda bile, bu odanın içinde. Pencereden baktığında ya da TV'yi açtığında onu görebilirsin. Çalışmaya gittiğinde onu hissedebilirsin. Kilisede bile... Vergilerini öderken. Gerçekleri görmeni engellemek için gözlerinin önüne çekilen bir dünya bu.
- Neo: Ne gerçeği?
- Morpheus: [Neo'ya doğru eğilerek] Bir köle olduğun gerçeği Neo. Sen de herkes gibi bir köle olarak doğdun. Dokunamadığın tadamadığın ya da koklayamadığın bir hapishanedesin. Beyninin içi bir hapishane.
- [duraksar]
- Morpheus: Ne yazık ki, Matrix'in ne olduğu kimseye anlatılamaz. Bunu kendin görmek zorundasın. [İlaç kutusunu açar, içindekileri eline boşaltır ve ellerini uzatır ] Bu senin son şansın. Bundan sonra, bir geri dönüş olmayacak. Mavi hapı alırsan, [sağ elini açar ve mavi hapı gösterir] Bu hikaye sona erer, yatağında uyanırsın ve istediğin her neyse ona inanırsın. Kırmızı hapı alırsan [sol elini açar ve kırmızı hapı gösterir], Harikalar Diyarı'nda kalırsın. Ben de sana tavşan deliğinin gittiği yerleri gösteririm. [Neo, hafif bir duraksamadan sonra kırmızı hapa doğru yönelir] Unutma... Sana vadettiğim tek şey gerçek. Fazlası değil.
- Neo: Bunun gerçek olmadığını sanıyordum.
- Morpheus: Aklın bunu gerçek yapıyor.
- Neo: Matrix'in içindeyken ölürsen, burada da mı ölüyorsun?
- Morpheus: Vücut zihni olmadan yaşayamaz.
- Neo: Gözlerim neden acıyor?
- Morpheus: Daha önce hiç kullanmamıştın.
- Morpheus: Aldığın hap bir izleme programının parçası. Veri giriş çıkış sinyallerini karıştırıp yerini bulmamıza yarayacak.
- Neo: Ne demek bu?
- Cypher: Kemerini sıkı bağla demek Dorothy. Çünkü artık Kansas yok.
- Morpheus: Matrix nedir? Kontrol. Matrix, bilgisayar tabanlı bir düş dünyasıdır. Bizi kontrol etmek ve insanoğlunu bu hale, getirmek için kuruldu.[holds up a Duracell battery]
- Neo: Hayır! Buna inanmıyorum. Bu imkansız.
- Morpheus: Kolay olacağını söylemedim. Gerçeğin kendisi olacak dedim.
- [Neo ve Morpheus Matrix'in içinde sokak görünümü verilmiş bir yerde yürümektedir.]
- Morpheus: Matrix bir sistemdir, Neo. Bu sistem, düşmanımız. İçeride, etrafına baktığında ne görüyorsun? İş adamları, öğretmenler, avukatlar, marangozlar. Kurtarmaya çalıştığımız insanların zihinleri.Onları kurtarana dek, sistemin bir parçası olarak kalacaklar. Bu yüzden düşmanlarımız onlar. Anlamalısın bu insanların çoğu, sistemden çıkmaya hazır değiller.Bazıları o kadar çaresiz o kadar umutsuz sisteme bağlanmışlar ki, onu korumak için savaşacaklardır [Bu sırada Neo'nun dikkatini yanından geçen kırmızı kıyafetli kadın çeker.] Beni dinliyor musun, Neo? Yoksa kırmızı elbiseli kadına mı bakıyordun?
- Neo: Ben...
- Morpheus: Tekrar bak. [Neo tekrar bakar. Kadın Ajan Smith'e dönüşür ve Neo'nun kafasına silah doğrultur.] Durdur. [Ekrandaki her şey durur.]
- Neo: Bu Matrix değil mi?
- Morpheus: Hayır. Sana bir tek şey öğretmek için tasarlanmış başka bir eğitim programı. Eğer bizden biri değilsen, onlardan birisin.
- Neo: Onlar kim?
- Morpheus: Duyusal programlar. Sistemlerine bağlı her türlü programa girip çıkabilirler. Yani henüz kurtaramadığımız her kişi, potansiyel bir ajandır. Matrix'in içinde onlar herkestir ve hiç kimsedir. Onlardan kaçarak ve onlardan saklanarak hayatta kaldık. Ama kapıları onlar tutarlar. Bütün kapıları korur bütün anahtarları taşırlar. Yani, er ya da geç birinin onlarla savaşması gerekecek.
- Neo: Biri mi?
- Morpheus: Sana yalan söylemeyeceğim, Neo. Bir ajana karşı gelip, onunla savaşan herkes canından oldu. Ama onların başaramadığını, sen başaracaksın.
- Neo: Neden?
- Morpheus: Bir duvarın içinden yumruk atan ajanlar gördüm. İnsanlar üstlerine bütün mermilerini boşalttılar ama sadece havayı vurdular. Ama güçleri ve hızları, hala kurallar üstüne kurulu bir dünyaya bağlı. Bu yüzden, asla senin olabileceğin kadar güçlü ya da hızlı olamazlar.
- Neo: Ne söylemeye çalışıyorsun? Kurşunlardan kurtulabilir miyim?
- Morpheus: Hayır, Neo. Demek istediğim: Hazır olduğunda buna gerek kalmayacak.
- Morpheus: Seni nasıl yendim?
- Neo: Çok hızlısın.
- Morpheus: Daha hızlı ya da daha güçlü oluşumun sence burada, kaslarımla bir ilgisi var mı dersin? Bu soluduğunun hava olduğunu mu sanıyorsun?
- Ajan Smith: [O ve Cypher restoranda yemek yemektedir.] Anlaştığımızı söyleyebilir miyiz, Mr. Reagan?
- Cypher: [biftekten bir parça keser ve önüne koyar] Biliyor musun?, Bu bifteğin var olmadığını biliyorum. Bunu ağzıma koyduğumda, Matrix'in beynime bunun, sulu ve lezzetli olduğunu söylediğini biliyorum.Dokuz yıldan sonra, ne fark ettiğimi biliyor musun? [Bir parça biftek yer ve iç geçirerek] Cehalet erdemdir.
- Ajan Smith: Öyleyse anlaştık.
- Cypher: Hiçbir şey hatırlamak istemiyorum. Hiçbir şey! Anladın mı? Zengin olmak istiyorum. Bilirsin, önemli biri. Örneğin bir aktör.
- Ajan Smith: Siz nasıl isterseniz, Bay Reagan.
- Cypher: Tamam. Vücudumu bir santrale götürün. Beni Matrix'e geri alın. Ben de istediğinizi vereyim.
- Ajan Smith: Zion ana bilgisayarına giriş kodları.
- Cypher: Hayır. Onlara bilmediğimi söyledim. Size bilen kişiyi verebilirim.
- Ajan Smith: Morpheus.
- Neo: Hiç uyanık mısın, uyuyor musun? Bundan emin olamadığın duygusuna kapıldığın oldu mu?
- Choi: Her zaman. Buna meskalin denir. Uçmanın tek yolu.
- [Neo siyah bir kedinin onlarla birlikte yürüdüğünü görür, sonra ona benzeyen başka bir kedi yanlarında yürümeye başlar]
- Neo: Hey. Deja vu.
- [Herkes olduğu yerde durur.]
- Trinity: Sen şimdi ne dedin?
- Neo: Hiç, sadece küçük bir deja vu yaşadım.
- Trinity: Ne gördün?
- Cypher: Ne oldu?
- Neo: Siyah bir kedi yanımızdan geçti. Ardından ona çok benzeyen başka biri tane daha.
- Trinity: Ne kadar benziyordu? Aynı kedi miydi?
- Neo: Olabilir, emin değilim.
- Morpheus: Switch! Apoc!
- Neo: Ne oldu?
- Trinity: Deja vu Matrix'te bir dalgalanmadır. Bir şey değiştirdiklerinde olur.
- Neo: Sana ne dedi?
- Morpheus: Onu bulacağımı.
- [Çocuk kaşığı alır ve bakmaya başlar.Kaşık eğilmeye başlar. Çocuk Neo'yu fark eder kaşık tekrar düzelmeye başlar. Kaşığı Neo'ya verir ve Neo kaşığa bakar.]
- Çocuk: Kaşığı eğmeyi deneme. Bu imkansızdır. Bunun yerine, sadece gerçeği anlamaya çalış.
- Neo: Ne gerçeği?
- Çocuk: Aslında kaşık yok.
- Neo: Aslında kaşık yok mu?
- Çocuk: O zaman eğilenin kaşık değil, kendin olduğunu anlarsın.
- Kahin: Düşündüğümden de tatlısın. Senden neden hoşlandığını anlayabiliyorum.
- Neo: Kim?
- Kahin: Pek zeki sayılmazsın.
- Kahin: Morpheus'ın seni bana neden getirdiğini biliyorsun.
- Neo: Sanırım.
- Kahin: Ne düşünüyorsun? Sence o musun?
- Neo: Bilmiyorum.
- Kahin: [Kahin'in kapısının üstünde yazan Latince bir deyiş Temet Nosce] Bunun anlamını biliyor musun? Latince. Kendini tanı, demek. Sana küçük bir sır vereceğim. O kişi olmak aşık olmak gibi bir şeydir. Kimse sana aşık olduğunu söyleyemez. Sadece sen bilirsin. Her şeyinle. Tüm bedeninle.
- Trinity: Ne yapıyorsun?
- Neo: İçeri giriyorum.
- Trinity: Hayır, yapamazsın.
- Neo: Yapmak zorundayım.
- Trinity: Neo, Morpheus kendini seni oradan dışarı çıkarabilmemiz için feda etti. İçeri yeniden dönmen artık imkansız.
- Neo: Morpheus bunu yaptı çünkü olmadığım bir şey olduğuma inanıyordu.
- Trinity: Ne?
- Neo: Ben O değilim, Trinity. Kahin bana bunu da söyledi.
- Trinity: Hayır, sen olmalısın.
- Neo: Üzgünüm, ama değilim. Sadece sıradan biriyim.
- Trinity: Hayır, Neo bu doğru değil. Bu doğru olamaz.
- Neo: Neden?
- [Yanıt vermez, Neo tekrar uzaklaşır.]
- Tank: Neo, bu çılgınlık. Morpheus'ı askeri bir binada tutuyorlar. Ve oraya girmeyi başarsan bile etrafında ajanlar olacak. Üçü birden. Morpheus'ın dönmesini ben de istiyorum ama senin bahsettiğin tam bir intihar.
- Neo: Neye benzediğini biliyorum. Ama öyle değil. Neden öyle olduğunu açıklayamam. Morpheus bir şeye inanıyordu ve inandığı şey için hayatını vermeye hazırdı. Bunu şimdi anlayabiliyorum. Bu yüzden gitmek zorundayım.
- Tank: Neden?
- Neo: Çünkü ben de bir şeye inanıyorum.
- Trinity: Ne?
- Neo: Onu geri getirebileceğime.
- Neo: Ne yapıyorsun?
- Trinity: Seninle geliyorum.
- Neo: Hayır, gelmiyorsun.
- Trinity: Hayır mı? Ben de sana neye inandığımı söyleyeyim. Morpheus benim için senin için olduğundan daha önemli ve onu kurtarmak konusunda kararlıysan yardımıma ihtiyacın olacak. Bu gemide rütbem senden yüksek olduğu için hoşuna gitmiyorsa cehenneme kadar gidebilirsin. Çünkü başka hiçbir yere gitmiyorsun. Tank! Bizi yükle.
- Tank: Neye ihtiyacınız var? Bir mucize dışında.
- Neo: Silah. Çok fazla silah.
- Agent Smith: Bu sesi duyuyor musunuz, Bay Anderson?... Bu kaçınılmaz olanın sesi.... Bu sizin ölümünüzün sesi... Elveda, Bay Anderson...
- Neo: Benim adım....Neo.
Oyuncular
değiştirKarakter | Oyuncu |
---|---|
Neo | Keanu Reeves |
Morpheus | Laurence Fishburne |
Trinity | Carrie-Anne Moss |
Ajan Smith | Hugo Weaving |
Ajan Brown | Paul Goddard |
Ajan Jones | Robert Taylor |
Apoc | Julian Arahanga |
Tank | Marcus Chong |
Fare | Matt Doran |
Kahin | Gloria Foster |
Switch | Belinda McClory |
Cypher | Joe Pantoliano |
Dozer | Anthony Ray Parker |
Ayrıca bakınız
değiştir- Matrix Reloaded (2003)
- Matrix Revolutions (2003)
Dış bağlantılar
değiştirMatrix (film) ile ilgili daha fazla bilgiye Vikipedi'den ulaşabilirsiniz.