Oya Baydar

Türk yazar ve sosyolog
Oya Baydar
Dosya:Oya Baydar.jpg
Türk yazar, gazeteci ve sosyolog.
Doğum tarihi 3 Temmuz 1940
Doğum yeri İstanbul
Vikipedi maddesi
Vikiveri öğesi

Oya Baydar (d. 3 Temmuz 1940, İstanbul), Türk yazar, gazeteci ve sosyolog.

Sözleri

değiştir
  • Ölünün çok olduğu yerde yalan da çok olur.   
  • Kötü şeyler hep başkalarının başına gelir sanırız.  
  • Sesi yüreğinde duymazsan söyleyecek sözün kalmaz.   
  • Araya yıllar, yollar, inançlar girdi mi, birlikteliği korumak güç oluyor.   
  • Özgürleşmek istiyorsan, seni tutsak eden her şeyden vazgeçmelisin.   
  • Konuşmadıkça, anlatmadıkça daha çabuk daha sağlam, daha derin unutuyor insan.     
  • Tarih yıkılıyordu, inançlar yıkılıyordu. “Biz yıkılıyorduk ve kurtulduğumuzu sanıyorduk.     
  • Hangi savaş meydanı, hangi yenilgi, hangi zafer? Hangi kent, hangi ülke, hangi çağ? Bu kaçıncı ölümün senin?   
  • İnançlar sembolleri  yaratır ve semboller inancın yerine gecmeye baslar. Çoğu zaman inançlar uğruna değil, semboller uğruna savaşılır.  
  • Bu şehirde inançlar, çatışıp karışarak birbirlerini yok eder. Burada, müminlerin inancının kökeni, yok etmeye çalıştıkları kafirin Tanrısındadır.  
  • Kuşaklar, inançlar, halklar değişse de kutsal mekânlar sürekliliğini korur. Çünkü inanmak ihtiyacı ve kutsallık özlemi, genetik bir kod gibi insanların içindedir.   
  • Dinsel ya da ideolojik ne kadar inanç varsa hepsi sembollerle, simgelerle konuşur, simgelerle etkiler ve insanlar inançlarının simgeleri için birbirlerinin gözlerini oyarlar.  
  • Ölümü, öldürmeyi, canlıyı yok etmeyi hangi yüce amaç, hangi yüce dava haklı kılar? İyi amaç, doğru amaç şiddeti meşrulaştırabilir mi? İyinin, doğrunun ölçüsü ne peki?  
  • Her şey yıkılıyor. Duvarlar, kaleler, şatolar, yıldızlar, heykeller, hayaller, inançlar, değerler, geçmişe bağlanan her şey Her şey tuzla buz, paramparça! Merhaba yeni dünya!   
  • Dünyayı kurtaracağım diye, insanların yarısını öldürebilirsiniz. Ülke için, vatan millet için ölmeyi ve öldürmeyi göze alırsınız. İnançlar, ideolojiler uğruna insanların yaşamını gözden çıkarabilirsiniz. Ölümü, öldürmeyi, canlıyı yok etmeyi hangi yüce amaç, hangi yüce dava haklı kılar?   
  • Eril dil sadece erkeklerin kullandığı dil anlamına gelmiyor. Kadınlar, hepimiz de kullanıyoruz o dili, çünkü binlerce yıllık erkek egemen toplumun içimize işlettiği dil o. İsterseniz askercil, savaşçı iktidar dili diyelim. Düşünün, Tanrı bütün tek tanrılı dinlerde erkektir, babadır. Peygamberler, tebliğciler de öyle... Buradan başlar iktidar sorunu. Erkeklerin şeytan, kadınların melek olduğunu hiçbir zaman düşünmedim, ama doğurmaya ve yaşamı koruyup sürdürmeye göre yapılanmış ve koşullanmış kadın, barış ve uzlaşma diline biyolojik açıdan bile daha yatkındır. Erkek iktidarının çemberlerini aşabildiği oranda tabii.[1]
  • İnanç tehlikeli bir uyarandır, insanlar kışkırtıldıkça ve aşağılandıkça inandıkları davaya daha sıkı sarılırlar ve yaşamlarını ortaya koyarlar.
  • Ölüm orucunu, yöntem olarak hiç benimsemedim, ölümün kutsanmasını ve teşvikini eleştirdim. Hep, “Yapmayın, ölmeyin çocuklar”, dedim. Ama ölüme yatanları anladım, iradelerine, inançlarına saygı duydum ve yaşamın korunmasının herkesten önce devletin sorumluluğunda olduğunu düşündüm. 12 yıl önceki açlık grevleri karşısında toplumun suskunluğu, hepimizin suskunluğu vicdanımı o kadar yaraladı ki, Erguvan Kapısı romanını bir çığlık gibi yazdım. Yazarken, o ruh hâlini, o süreci çok daha iyi anladım.[2]
(30.10.2012 tarihli köşe yazısından)
Oya Baydar ile ilgili daha fazla bilgiye Vikipedi'den ulaşabilirsiniz.

Kaynakça

değiştir