Süleyman Seyfi Öğün
Türk siyaset bilimci
Süleyman Seyfi Öğün | |
---|---|
Doğum tarihi | 14 Şubat 1959 |
Doğum yeri | Muğla |
Vikipedi maddesi Vikiveri öğesi |
Süleyman Seyfi Öğün, (d. 14 Şubat 1959, Muğla), Türk siyaset bilimci..
- Neş'e yok olmasaydı Schiller onu şiirleştirip, Beethoven de besteler miydi?
- Osmanlı devletinin çöküş süreçlerinde kendisine “hasta adam” sıfatını yakıştıran bizzât Rus Çarlığıydı. Petro’dan başlayarak güçlenen Rusya güneydeki komşusunu âdeta sökülüp atılması gereken bir “çürük diş” gibi görüyordu. Asya’da büyüyen Rusya, bunu Akdeniz hâkimiyeti ile taçlamak niyetindeydi. Siyâsal-dinsel eksende, İstanbul’u da ele geçirerek yeni bir Roma olmak bu niyetin ideolojik dışavurumundan başka bir şey değildi.[1]
- 22 Ekim 2020 tarihinde Yeni Şafak gazetesinde yayınlanan "Rusya’nın ahvâli" başlıklı köşe yazısından
- Dünyâ târihinde sıklet merkezinin “Batıdan “Doğuya” kaymakta olduğunu hemen herkes görebiliyor. Çin 1990’lardan başlayarak bu sürecin merkezini oluşturuyor. Evvelâ, arz ettiği düşük ücretler üzerinden “emek yoğunluklu” sermâyeyi ve yatırımları çekti. Dışsal zararları çok yüksek olan ağır sanâyi bunlar. Batı bir bakıma kendi safralarını Asya’ya kaydırarak kendisini arındırıyordu. Teknolojik üstünlük kendisinde kalacaktı. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Teknoloji şirketlerine konulan vergilerle bu işler devâm ettirilemezdi. Çin ise bu müteşebbislere, çok daha elverişli şartlarla kapılarını açıyordu. Diğer taraftan teknolojinin kendisine has bir kırılganlığı vardı. Kolayca kopyalanabiliyordu. Çin, endüstri ve teknoloji “hırsızlığını” hırsızlık olarak görmedi. Hiç yüksünmeden çaldı, çırptı. Bir noktadan sonra Silikon Vâdisi’ni sarsan ve neredeyse iş yapamaz hâle getiren bir gelişme ile karşılaştık. Emek yoğunluklu sermâyenin yanısıra Çin, teknoloji ve sermâye yoğunluklu üretimi de kendisine tekelleyen bir konuma geldi. Bu gelişmelere mukâbil Batı’nın, en başta da ABD’nin yaptığı , 5G teknolojisinde olduğu üzere, Çin’e ambargo uygulamak ve Çinli öğrencilerin ABD ve Kanada misâllerinde olduğu gibi tahsil görmesini sınırlandırmak oldu. Yasaklamalar çok defâ acziyetin göstergesi değil midir?[2]
- Dünyâdaki hegemonik oluşumlar bütün coğrafyaları kapsamaz. Bu kapasitede bir hegemonik tecrübe yaşanmış değildir. Hegemonik merkezin ya rakipleri yahut düşmanları olmak zorundadır. Düşmanları olmayan, düşmanlıklar üzerine kurulmamış bir hegemonya yoktur. Ancak bu sâyede kendisini tahkim etmek imkânını bulur. Birleşik Krallığın dünyânın hegemonik merkezi olduğu dünyâda, uzun zaman dilimleri içinde savaşarak gerilettiği İspanya, Hollanda, Fransa gibi rakip-düşman devletler mevcuttu. ABD’nin kurduğu hegemonik düzende ise işin rengi biraz değişti. Yalta’da şekillenen dünyâ karşılıklı nükleer tehdit ihtimâli üzerinden savaşı büyük ölçüde devre dışı bırakmış, bir dehşet dengesi üzerine kurulmuştu. Doğu Bloku, Demir Perde gibi lânetli sıfatların târif ettiği kapalı devre, izole etmiş veyâ kendisini izole eden bir karanlık dünyâydı bu. Aydınlığın güçleri ile karanlığın güçleri arasındaki savaş efsânelerin, destanların kurgusudur, Ama modern dünyâyı da karakterize etmekten geri kalmaz. İdeolojilerin köpürmesi de bu sebepten ileri gelir. İdeolojiler, efsânelerin modern yorumları olarak tıpkı Eflâtun’un meşhûr mağara benzetmesinde olduğu gibi gerçekliğin çarpıtılmış yansımalarıdır. Aradaki fark, olsa olsa başta destanlar olmak üzere efsânelerin edebî yeşermeler üretmesine mukâbil ideolojilerin çoraklığı, kuruluğudur. İdeolojik sanatların zavallılığı da bunu gösterir. İşin gerçeğine bakacak olursak yaşananlar tekmil bir dünyâ düzeni, daha doğrusu “işbölümü” tutturmak içindir. ABD-Sovyetler Birliği gerilimini de bir dünyâ işbölümü kavramı üzerinden anlamak gerekir.[3]
Kaynakça
değiştirSüleyman Seyfi Öğün ile ilgili daha fazla bilgiye Vikipedi'den ulaşabilirsiniz.