Sait Faik Abasıyanık

Türk hikâye ve roman yazarı, şair (1906–1954)
Sait Faik Abasıyanık
Doğum tarihi 23 Kasım 1906
Doğum yeri Adapazarı
Ölüm tarihi 11 Mayıs 1954
Ölüm yeri İstanbul
Vikipedi maddesi
Vikiveri öğesi
Yazarın, annesiyle birlikte yaşadığı şimdi Sait Faik Müzesi olan Burgazada'daki evi.

Sait Faik Abasıyanık (Adapazarı, 18 Kasım 1906 – İstanbul, 11 Mayıs 1954), Türk şair, öykü ve roman yazarı.

Sözleri

  • Eğer doğduğun zaman Havra kapısına bırakırlarsa Yahudi olursun, Cami kapısına bırakırlarsa Müslüman, Kilise kapısına bırakırlarsa Hristiyan olursun.
  • Seyahatler çekiyor içim.
  • Kuşları boğdular, çimenleri söktüler, yollar çamur içinde kaldı.
  • Ne söylesem boş, ne söylesem anlatamam artık, iyisi susayım, bitireyim hikayemi.    
  • Ben bir acayip oldum. Gözüm kimseyi görmüyor, kimsenin kapımı çalmasını istemiyorum.
  • Ben bayrakları değil insanları severim.
  • Yeniden doğulmaz. Doğsan bile ne olacak?
  • İnsanı dolu günleri değil, boş günleri dolduruyor...
  • Ben hiç gülmedim demem; güldüm. Güldüm ama şöyle içten, candan gülmedim.
  • Ölüm var arkadaş, ölüm. Şu köşkün sahibi de ölecek, şu horoz da.  
  • Ölüm bildiğimiz kadar korkunç bir şey değildi. Yalnız biraz soğuktu o kadar..
  • Eksikliğimi beni kaybettiğinde anlayacaksın.
  • Dünya değişiyor dostlarım. Günün birinde gökyüzünde güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyecekiniz. Günün birinde yol kenarında toprak anamızın koyu yeşil saçlarını da göremeyeceksiniz Bizim için değil ama, çocuklar, sizin için kötü olacak.
  • Biz kuşları ve yeşillikleri çok gördük. Sizin için kötü olacak. Benden hikâyesi.
  • İyi adam pişman olan adamdır.
  • Milyonluk şehirlerde de yaşasa, insanoğlunun içinde yalnızlık, kendi içine çekilme, sinme günleri doludur.  
  • Kendi peşimi bile bıraktım.
  • Ben kendim, kaç defa, dakikalarca, yol soracak adam seçemediğimi hatırlıyorum.
  • Doğru, yalnız hayalle geçiniyorum; ben yalnız hayal kuruyorum...
  • O güzel pişmanlık hissi çocuklukta kaldı. Şimdi nerede?
  • Dünyayı güzellik kurtaracak, bir insanı sevmekle başlayacak her şey.
  • Sevmiş sevilmemiştim.   
  • Yalnızlık dünyayı doldurmuş. Sevmek bir insanı sevmekle başlar her şey. Burada her şey bir insanı sevmekle bitiyor.
  • Çünkü unutulmayacak yalnız o kaldı.
  • İnsanoğlunu aldatmak bir zeka sayılmaz ki. Bence zeki adam çabuk kanan adamdır.
  • Şerefli bir milletin, demokrasi ayıbı olmaz.
  • Yazmasam deli olacaktım.
  • Okumuş yazmış adam öğüt vermez, adamı anlar.
  • Soğan ekmek yalnız şehirli midesine değil köylü midesine'de dokunabilir ve dokunmaktadır..
  • Ölümün karşısında, ne yapsak, muvaffak olmuş bir aktörden farkımız olmayacak!
  • Bütün insanlar birbirine aşağı yukarı benzemez mi?
  • Ama artık benim sana kadar yetiştirecek ne sesim, ne halim kalmıştı.
  • Sevmekten korkuyorum.
  • Şehrin dışına çıkmak kendi kendinden kurtulmak gibi bir şey. Hatıralarımız, aşklarımız, dostluklarımız, hıyanetlerimiz hep şehrin içinde kaldı.
  • Bütün ümit yarın sabahta.
  • Karanlıktan, riyadan, zulümden, hürriyetsizlikten korkar gibi ürküyorum.
  • Her insandan korkuyorum. Kimdir bu sokakları dolduran adamlar? Bu koca şehir, ne kadar birbirine yabancı insanlarla dolu.
  • Kitaplar, bir zamanlar bana, insanları sevmek lazım geldiğini, insanları sevince tabiatın, tabiatı sevince dünyanın sevileceğini, oradan yaşama sevinci duyulacağını öğretmiştiler.
  • Hep kötüler mi var? Dört bir yanımız sefalet, hastalıkla mı çevrili? Her gördüğümüz zalim, katil, egoist, hasut, kindar, yarı deli, ahlaksız mı?
  • Bizim için değil ama, çocuklar, sizin için kötü olacak. Biz kuşları ve yeşilleri çok gördük. Sizin için kötü olacak.
  • Fakat toprağın üstünde koşan ,onun üstünde beş on para kazanmak kaygısıyla dönüp dolaşan insanlar ne tuhaf mahluklardı..
  • Bu dünyadan hiçbir iş yapmadan göçüp gitmek de fena bir şey.
  • Kaç para eder! Gözümde, milyonu olsa da, kalp para ile metelik etmez.
  • Denize bir dakika durup bakmaya vakitleri olmadığını söyleyen bu insanlar ne zevksiz mahluklardı..
  • Ben ne istediğini adamakıllı bilen birisi değilim. Yalnız bildiğim bir şey varsa o da, başkaları iyi şeyler yaparsa derhal anlıyorum.
  • Ben görmeden severim bahçeleri, insanları, evleri.
  • Ah bu insan yüzleri. Her şeyimizi bağladığımız, durmadan yanıldığımız.
  • İçimde muhakkak bir yer paramparça olmuştu ki, ağlayamıyordum.
  • Düşünmeye başlayalı beri bir gün sarhoş olmadan gülmedik ki.
  • Ne kadar üstü başı düzgünler, suratı ciddiler, hali azametliler içinde kalmışım ki bir türlü hikayeme yanaşamıyorum.
  • Sonra oturup hüngür hüngür ağlasam. Boş geçirdiğim, bağırmadığım, sustuğum günlere.
  • Hepimiz, sırtımızda ve elbiselerimizin altında, gözlerimizin içinde müstakbel ölü gezdirmiyor muyduk?
  • Aklım ermiyor. Birbirini küçük görmeye, boğazlaşmaya, kandırmaya mı? Nasıl birbirinden bu kadar ayrı, birbirini bu kadar tanımayan insanlar bir şehirde yaşıyor?
  • Dünyada hiçbir şeyden, zalimlikten iğrendiğim kadar iğrenmem. İnsanoğlunun en büyük savaşı zalimliğe karşı açılmalı.İnsanoğlu her şeyden evvel içindeki bu kıskançlıklardan, bu kinlerden, bu ahlaksızlıklardan daha pis şeyi -kendinde, doğuşta varsa bile- söküp atmalıdır.
  • Haksızlıkların olmadığı bir dünya. İnsanların hepsinin mesut olduğu, hiç olmazsa iş bulduğu, doyduğu bir dünya. Hırsızlıkların, başkalarının hakkına tecavüz etmelerin bol bol bulunmadığı. Pardon efendim! Bol bol bulunmadığı ne demek? Hiç bulunmadığı bir dünya.
  • Ben hikayeciyim diye sizden ayrı şeyler düşünecek değilim. Sizin düşündüklerinizden başka bir şey de düşünemem. O halde bu adamın hikayesi ne olabilir? Sakın benden büyük vakalar beklemeyin, n'olur?
  • Şu karşıki sandalı görüyor musun? Bakın sahile yaklaşıyor. Onu yürüten şey nedir? Kürekleri değil mi? Ya şu uçan martılar! Kanatları yolunsa artık uçabilir mi? Düşünce de böyledir.
  • Dört duvar arasına kapatılmak istenirse kanatsız kuş, küreksiz sandal oluverir ve bütün manasını kaybeder.
  • Önümüzdeki hayat. Her gün bir başka uykuya yatıp bir başka rüya göreceğiz. Halbuki zaman, ağır ağır bizimle beraber akan nehir, bir göle varıyordu. Bu gölde artık biz akmıyor, dalgalanıyorduk. Yahut bana öyle geliyordu.
  • Edebi eserler, insanı yeni ve mesut, başka iyi ve güzel bir dünyaya götürmeye yardım etmiyorlarsa neye yarar?
  • Ne kadar kaçmak ve uzaklaşmak arzusu ile dolu isem, o kadar da bağlanmak, kalmak, bağdaş kurup oturmak istiyorum. Sonra? Sonra?
  • Her şeyin sonrasını düşünürsen en sonrası günün birinde son nefestir.
Şiir olmayan yerde insan sevgisi de olmaz. İnsanı insana ancak şiir sevdirir. Şiir, insanı insana yaklaştıran şeydir.

Kaynaklı

değiştir
  • Şiir olmayan yerde insan sevgisi de olmaz. İnsanı insana ancak şiir sevdirir. Şiir, insanı insana yaklaştıran şeydir.[1]
  • Kimseler âşık değil mi bu şehirde? Kimseler, bir meydanın kanepesinde kimseyi beklemeyecek mi, yüzünü bir dakika görmek için kimsenin? [2]
  1. Aktaran: Derya Çolpan, "Şiir", Epigraf.com.tr
  2. Gönderen: Samet Altun, "Havuz Başı" epilog.mefhum.org
Sait Faik Abasıyanık ile ilgili daha fazla bilgiye Vikipedi'den ulaşabilirsiniz.

Kaynakça

değiştir