Tek Yol, Aziz Nesin'in ilk defa 1978'de yayınlanan romanıdır.

Tek Yol: Bu romanın kahramanını 1951 yılında Üsküdar Paşakapısı Cezaevi'nde tanımıştım. Elli yaşın üstünde sabıkalı bir sahteciydi. Romanda tastamam bu adamı anlattığımı söyleyecek değilim. Hatta, anlattığım hiç de bu adam değildir, denilebilir.
Kitabın giriş bölümünün ilk satırları.

Alıntılar

değiştir
  • İnsanoğlu büsbütün kendinden kopuk, yalıtılmış yalanlar uyduramaz. Bu yüzden her yalanda, yalanı söyleyenin bir gerçek yanı da gizlidir. (6)
  • Beş dakikalık yaşantımızın içine sığabilecek olasılıklar sonsuza dek uzatılabilirse, bütün bir yaşam boyu başımıza gelecekleri bir düzene koymaya çalışmanın ne boş bir çaba olduğu ortaya çıkar. (10)
  • Her zaman çıktığım merdivenden başka bir merdivene saparken, yaşam yolumu değiştirdiğimi nereden bilebilirdim. (21)
  • — O iş senin anlattığın gibi değil, dedi.
    Olayı anlatan,
    — Nasıl öyle değil yahu? Gazeteler bile yazmıştı o zaman, dedi.
    — Ulan kelek, gazetelerin Allah bir dediğine bile inanmayacaksın! diye karşılık verdi yaşlı hükümlü.
    (46)
  • Hırsızlar kendi çaldıkları yerden, başkalarının da çalmasını istemezler. Hele haberleri olmadan çalınmasına hiç katlanamazlar. (75)
  • Aslında bizimkisi akılsızlık. Yahu, biyerde sıkıyönetim varsa, artık orada durulur mu? Aklı olan, sıkıyönetimi duyunca ordan kaçar... Demek bizim gözümüz bağlanmış. (96)
  • "Bizim bura insanları da şeyhsiz kaldı. Burda ekmeksiz yaşanır, şeyhsiz yaşanamaz." (120)
  • Bu adamlara doğrudan doğruya, ben bir keramet sahibi şeyh olarak, "Oylarınızı filancaya vereceksiniz!" diyecekmişim. Usûl böyleymiş... (143)
  • Dövecekleri, ezecekleri adam kim olursa olsun, önemli değil, yeter ki sonunda hükümet yine karşılarına dikilip kendilerini sorguya çekmesin... Birisini kimvurduya getirip işin içinden suçsuz kurtulacaklar. (162)
  • Çok düşünmüşümdür: Bir insan niçin bu kadar kötü olabilir? Bana öyle geliyor ki, herkesi kandırabilecek, herkese kazık atabilecek bir zekâsı olduğunu, başkalarından çok kendisine ispat etmeye çalışıyordu. (198)
  • Usta bir dolandırıcı, isterse, başkalarının her konuşmasına kulak kabartarak, konuşmasını dinlediği herkesi dolandırabilir. (220)
  • İşte o günlerde doğuştan Müslüman olmanın bu dünyada pek işe yaramadığını, sonradan din değiştirip Müslüman olmanın ne kadar makbule geçtiğini iyice anladım. (242)
  • Ama cezaevinin insanı aşırı duyarlı yapan, hatta her bakımdan güçsüzleştiren başka bir havası vardır; ben işte o hava içinde olduğumdan belki, çok duygulandım ve üzüldüm. (273)
  • "İnsanların çoğu alışkanlıklarından kurtulamazlar. Dikkat et, bir insan herhangi bir lokantaya gidip oradaki masalardan birine oturunca, oraya başka bir zaman gittiğinde, yine o ilk oturduğu masaya oturmak ister." (307)
  • Çalınca milyonla, milyarla çalacaksın ki büyüklüğün belli olsun. Öldürünce bir kişiyi, iki kişiyi değil, savaş çıkarıp milyonlarca insanı öldüreceksin ki adın katile değil kahramana çıksın da alanlara heykellerin dikilsin. (339)
  • Bu nedir, bilir misiniz: Bir umutsuz umut... Nasıl olsa bu değişikliğin olamayacağı bellidir, ama yine de isterim kesin olanın değişmesini... (384)
  • Ben miydim suçlu, yoksa defterleri dalavereli olduğundan bana kendiliklerinden rüşvet verenler mi? Ama onlar hapse girmedi, ben girdim. (414)

[1]


Kaynakça

değiştir
  1. Aziz Nesin (1978). Tek Yol. Nesin Yayınevi.