Umut Sarıkaya
Umut Sarıkaya (d. 26 Nisan 1980, Sivas), Türk karikatürist ve yazar.
- O an anladım ki o bir cnbc-e, ben ise flash tv'ydim. O "Ustalara Saygı Kuşağı" ben "Türkü Bacı" programıydım. O anda ilişkiyi kafamda bitirip, çökeleğimi bulgurumu alıp eve geldim.
- Hayatım boyunca kendimi bir yazar, bir şarkıcı, bir düşünür, ne bileyim bir sanatçıyla özdeşleştirmek istedim. Kendisini her televizyonda gördüğümde, eserleriyle her karşılaştığımda "Hah ! Tam benim kafamdan birisi... Hah ! Aynı benim gibi birisi..." diyebileceğim birisiyle karşılaşmak istedim. Ama kısmet değilmiş, böyle birisi şimdiye kadar karşıma çıkmadı. Aslında yalan söyledim. Hiçbir zaman kendimi özdeşleştireceğim birisini aramadım. O zaten her zaman yanı başımdaydı. Ama ne yazık ki bu durumdan çok fazla utanıyordum. Bir süre ona uğramamaya, yanına yaklaşmamaya, ondan kaçmaya çalıştım ama olmadı. En sonunda gerçeği kabul etmeye karar verdim. Ben diğer insanlar gibi yaşamımı, hayata bakış açımı Jim Morisson, John Lennon ya da Dostoyevski'yle özdeşleştirmiyor, kendimi onlar gibi göremiyordum. Ben ne yazık ki köşedeki sokaktaki, BİM marketiydim.
- Benim De Söyleyeceklerim Var!
- Otobüsteki herkes birbirini ve beni andırıyordu. Henüz sekiz yaşımdaydım ama 12 yaşımdaki, 24 yaşımdaki, 42 yaşımdaki, 65 yaşımdaki halimle; bu da yetmezmiş gibi o yaşlardaki bıyıklı, sakallı, gözlüklü, başörtülü, sarıya boyanmış saçlı kel, kıvırcık halimle yolculuk ediyordum. Hangi yaş kuşağımda nasıl olacağımı ya da kadın olsam nasıl olacağımı çok rahat görüyordum. Hayatımın olabilecek bütün kombinasyonları ile yolculuk etmemden daha korkunç bi şey daha varsa o da hepsini en şık kıyafeti içinde görmekti. Gelecekteki durumum gerçekten vahimdi...
- Benim De Söyleyeceklerim Var! (İki)
- "Ne zaman hayata karşı umudumu kesip, kendime kıymaya çalışsam hemen teybe Bulutsuzluk Özlemi’nin "Yaşamaya Mecbursun" kasedini koyup hayata dönerim ben. Her seferinde ”Doğru diyo lan yaşamalıyım” diyerek vazgeçerim bu deliliğimden. Böyle böyle kasedin çıktığı 1996 yılından beri hayvan gibi yaşıyorum. Sen de yaşa! Pişman olmayacaksın. Tıs tıs diye nefes almak çok güzel. Yumruğunu sıkıp "Hmm demek kalbim bu kadarmış" demek çok güzel."
- Benim De Söyleyeceklerim Var!
- "Gözlüklerini artık takmıyor musun?" diye sordu bana. Dışarıya bakarak "Hayır" dedim. "E görebiliyor musun peki böyle?" diye arsız gibi sordu. "Yeterince çirkinlik gördüm, bundan sonra görmesem de olur. Hem ben bazıları gibi mutluluğu uzaklarda aramıyorum, yakınımdakiler yetiyor bana"
- Benim De Söyleyeceklerim Var!
- Yoldan geçenleri izlerken "Ne çok insan var" diye düşündüm. Hepimiz bir yerlere gidiyoruz, birileriyle konuşuyoruz, çalışıyoruz, dinleniyoruz. Ne kadar çoğuz. Hepimiz ne kadar çok kendimizi önemsiyoruz. Hayallerimiz var. Çok azımız uyguluyor hayallerini. Uğraşıyoruz yine de. Belli bir yaşa kadar, bişey olmaya çalışıyoruz. Olamayanlarımız çocuk yapıyor, kendi olamadıklarını, onlar olsun istiyor. Kafamızdaki olmak istediğimiz insan da farklı farklı. Genelde çok zengin olmak istiyoruz. Sıradan olmayı hazmedemiyor birçoğumuz. Özel olmalıyız, en azından bir kişi için. Kafasında olmak istediği kişiyi olamamış biri olarak, başka bir olamamış ile ilişkiye giriyoruz. İki sıradan insan, birbirinin ne kadar özel olduğunu hatırlatıp duruyor. Aralarında biri hatırlatmayınca ilişkiyi kesip, başka bir sıradana hatırlatması için arayışa giriyor. Uzun süre hatırlatanlar belli bir zaman sonra sıkılıp evleniyor, baktılar ki ikisi de birbirine bunu anlatmaktan sıkılmış, çocuk yapıp onu dünyanın en özeli kılıyorlar. Seçildiği için, annesinin babasının sıradanlığını aşmakla görevlendiriliyor. İstediği gibi biri olmak yerine, anne-babanın kafasında olmak istediği ama olamadığı insanı olmak zorunda. Hayır demesi neredeyse imkansız...
Bu hayır diyemeyenler de büyüyüp çabalıyor, olmuyor, birini buluyor, sıkılıyor, çocuk yapıyor... Bu kısır döngü, böyle sürüp gidiyor, gittikçe artıyoruz.
- Benim De Söyleyeceklerim Var! (üç)
- "İnsanlar, yalan söyleyip sonra kendi yalanlarına inanmaya bayılırlar. Bu, insanlık tarihinin başından beri böyledir. Bu konunun toplumsal izdüşümlerini boşverelim ve biz kendimize bakalım. Hatta o kadar çok inanırlar ve bunu o kadar çok yaparlar ki hangi duyguların gerçek, hangilerinin yalan olduğunu bile kestiremezler. Yalan uydurma duyguları onları ele geçirir çoğu zaman. Dokunulmazlar, efsaneler yaratırlar, sonra onların uğruna mücadele ederler, ağlarlar, üzülürler, kutlarlar. Kendilerine, başkalarına zarar verirler. Şu yaşamaya, tadı çıkarılmaya gelinmiş dünyayı dar ederler. Kendilerine de, başkalarına da... Belki de başka türlü hayat geçmez, sıkıcılaşır. İnsanlığa bir meşgale lazımdır sıkılmaması için, onun kaynağı da yalandır."
- Benim De Söyleyeceklerim Var! (üç)
- "Modern insan dediğimiz kişi arabanın iç hacmi kadar alanda özgürdür, ya da sitedeki apartmanın yüz ölçümü kadar bir alanda. Yakında sadece bilgisayar ekranının inçi kadar özgür olacağız. Teknoloji ilerledikçe insanlar makineleşmedi, insanlara makine satıldı."
- Benim De Söyleyeceklerim Var! (üç)
- "Ben gözleri bozuk ama gözlük kullanmayan birisiyim. Ev iş istikametinde gider gelirim. Mutluluğu uzaklarda aramam."
- Benim De Söyleyeceklerim Var! (İki)
- Herkesin matematiğe veda ettiği bir an vardır. Kiminin ilk x'i, y'i gördüğünde, kiminin ilk karekökü gördüğünde beti benzi atar. Kimi de limit ve türevle karşılaştığında “Sanırım bu iş buraya kadar” diye içinden geçirir. O olmayan, “işe yaramayan” kavramları zihninde zaten zar zor bi yere oturtabilmişken, şimdi de onlara yeni kavramlar eklenmiştir.
- Matematikten anlamadığınızı kemiklerinize kadar hissedersiniz. Hocanın anlattığı fog(x)’lere, Z’lere, cot(x)’lere büyük bir ciddiyetle bakarken beyninizin içinde tridi efekti ile yapılmış bir bebek neşeyle dans ediyordur. Anlatılanların kafanızın içinde hiçbir karşılığı yoktur, resmen bi bok anlamıyorsunuzdur.
- Benim De Söyleyeceklerim Var!
- Âşık olduğum zaman çok güzel kızlara âşık olurum. "Niye âşık oldun", "çünkü çok güzel" işte bu kadar basit.
- Benim De Söyleyeceklerim Var!
- “Kendimi aklamak uğruna bütün dünyayı hapse atabilirdim.”
- Benim De Söyleyeceklerim Var! (üç)
- "Omo'nun yanına bantlanmış Limonlu Cif gibisin."
- Benim De Söyleyeceklerim Var! (İki)
- ”'Kağıt mendiller…' diyerek cebimden bi tomar çıkardım ve sevdiceğime gösterdim. İşte bize dayatılan hayat da tıpkı bunlara benziyor. Kullan, işini görsün ve at, unut onu, sonra yenisini alırsın. Bireyin topluma yabancılaşmasının ilk adımı olan tüketim toplumunu çok güzel özetliyor bu mendiller. Ben var ya, bu tüketim toplumu hadisesinin orta yerine sıçayım sevgilim. Dev şirketler insanları sürekli tüketime sevk ediyor. Ve bizim yapabileceğimiz hiçbir şey yok. İnsanlar yiye yiye dana gibi götlerle gezer oldu. Ha şişmanladın mı? Kolay, aynı firma sana light ürünler sunar. Markaları da insanlaştırdı pezevenkler. Daha doğrusu insanlaştırmadılar da bize öyle sundular. Korur, baştan çıkarır, yolda bırakmaz, güven verir, kıskandırır. Sanki ürün değil bizim mahalledeki Sebahattin abi, öyle mükemmel bir insan evladı sanki.”
- Benim De Söyleyeceklerim Var!
- "Sen Efe'nin arkadaşısın di mi?" dedi. Başımı sallayarak onayladım. "Efe anlatmıştır biz ayrıldık onla" dedi. "Vay be ben evde oturup kalemle mandalina liflerini tırnaklarımdan sökerken insanlar neler yaşamış" diye içimden geçirdim ve acı acı gülümsedim. "Efe'yi dedem de sever, yakışıklı, zengin çocuk, beni sevsene" demek istedim, diyemedim.
- Benim De Söyleyeceklerim Var!
- "Gel" dedim "Gelmem" dedi, ben de "Gelmezsen gelme" dedim.
- Benim De Söyleyeceklerim Var!
- …”Aynı benim gibi” diye tanımlayacağımız ruh ikizlerimiz aslında o kadar çok ki. Hepimiz aynı insanız ve o kadar çoğuz ki… Ama bilmiyoruz, götümüz o kadar çok kalkık ki bizden bi başkası daha yok sanıyoruz, görünce de hemen âşık oluyoruz. Ayrılıyoruz ağlıyoruz sonra yeniden başkasına âşık oluyoruz bu böyle sürüp gidiyor. Sürekli bi debelenme hali var, olan bünyeye oluyor. Çok yoruyoruz kendimizi, bizi dünyada tek anlayan insanın gitmemesi için yalvarırken, çabalarken… Şu an tam emin olmadığım bilgilere dayanarak söyleyebilirim ki modern ve kapitalist dünya bireyin kendisini olduğundan daha özel olduğunu hissetmesini sağlıyor… Kendini gereğinden özel hissettirerek neyi amaçladığı üzerine sizle ilerde bir gün uzun uzun konuşmayı gerçekten çok istiyorum. Ama önce bilgilerimin doğruluğundan emin olmalıyım.
- Benim De Söyleyeceklerim Var! (İki)
- Yakışıklı ne acayip di mi? Ben de yürüyorum, o da yürüyor. Ağzı var yemek yiyor, eli filan da var, aynı benim gibi. Düşününce totalde aynıyız. Ama o yakışıklı. Bişey yapmasına gerek yok, dursa yeter.
- Benim De Söyleyeceklerim Var!
- Bir insan kendine karşı bile tamamen açık ve çıplak olamazken başkasına karşı nasıl olur? gibisinden bir cümle okudum. Ne bileyim ben dedim. Hiçbir şey anlamadım.
- Benim De Söyleyeceklerim Var!
- Yaa Umutçuğum, bak bu böyle olmayacak. dedi ve kendini bitirdin, bari bizi bitirme diye devam etti. Olayı tam anlamadığımı söyleyip konuyu biraz açmasını rica ettim.
- Allah aşkına şu haline bi bak, şu sırtına, şortuna, göğsüne, şu elindeki poşete bi bak. Görmüyor musun abi senin vizyonun yok. Hadi seni geçtik, sen bizim yanımızda dolaştığın müddetçe bize de bu plajdan bi ekmek çıkmayacak, sayende doyasıya bi yaz aşkı yaşayamayacağız. diye kalbini kırarcasına konuştu.
- Aslında haklıydı. Evet belki vizyonum yoktu. Ama kocaman sevgi dolu bir kalbim vardı. Ve şimdi kırılmıştı. Gözyaşlarımı dizginleyerek Haklı sebeplerim var! dedim. Kayalardan denize balıklama atlarken suya göğüs üstü düşüp pişmiştim ve göğsüm üç gündür kırmızı-mor karışımı bir renk almıştı. Sadece sırtımdaki değil burnum ve bacaklarımdaki deriler de soyulmuştu. Ve şorta gelince; iki beden büyük olması, suya atlarken kayıp çıkması, sahilde otururken paçamın arasından... Neyse... Evet ben de biliyorum bunlar görüntü itibariyle çok çirkin olabilir ama ben denize girdiğimde içine hava dolup şişme yapsın da boğulma olasılığım asgariye insin diye tıpkı bir kurnaz gibi, tıpkı bir sinsi gibi ince hesaplar yaparak büyük almıştım o şortu. Bu haklı sebeplerimi açıkladım. Ne diyecekler? Hiçbir şey diyemediler. Bundan sonra da yalvarsanız da durmam diyerek çekip gittim.
- Benim De Söyleyeceklerim Var!
- Önümdeki lokmayı yemiyor sadece çatalımla oynuyordum. Annem neyim olduğunu sordu. Bi şeyim yok anne. Sadece aç değilim, müsaade ederseniz odama çekilmek istiyorum.dedim. Durumu olgunlukla karşılayıp izin verdiler. Holde kendime ait bir odam olmadığını fark edip masaya döndüğümde ise dayım benim tabağımı ekmekle sıyırıyordu. O günden sonra dayıma karşı hep nötr durdum.
- Benim De Söyleyeceklerim Var!
Umut Sarıkaya ile ilgili daha fazla bilgiye Vikipedi'den ulaşabilirsiniz.