VI. Mehmed

36. ve son Osmanlı padişahı (1918–1922)
(Vahdettin sayfasından yönlendirildi)
VI. Mehmed
Osmanlı Devleti'nin 36. ve son padişahıdır.
Doğum tarihi 2 Şubat 1861
Doğum yeri İstanbul
Ölüm tarihi 15 Mayıs 1926
Ölüm yeri Sanremo
Vikipedi maddesi
Vikiveri öğesi
  • "Bir millet var koyun sürüsü... Buna bir çoban lazım. O da benim."[1][2]
  • "Mustafa Kemal Anadolu'da milli görev sınırını aşarak birçok ak sakallı müftülere varıncaya kadar alimleri asıp kesmekle milletin başına bir bela kesilmiştir!"[3]
  • "Mustafa Kemal'i Anadolu'ya ben gönderdim. Ama o bize ihanet etti."[4]
  • "Mustafa Kemal'in kabul edilebilecek hiçbir mazereti yoktur. Benim gözümde Ankara'da kemalî (ciddi) bir hükümet yoktur. Dinine hıyanet etmiş bir Mustafa Kemal vardır."[4]
  • "Müstevli Yunanlara mukabele için vesait-i mümkine ve mahremane ile Anadolu’ya memur eylediğimiz yaveranımızdan Mustafa Kemal'in ihaneti ve aldığı vaziyet-i şekavet ve bağiyesi karşısında kalmıştım."[5]
  • "Mustafa Kemal'in ve hempalarının neler yaptığı ortadadır. Müslümanların gayreti, Osmanlı'nın sevgisi, Allah'ın inayeti ile Yunanlara galip gelindi ama bunun kaynağı olan şeriata hemen karşı çıktılar. Sonuç ortada. Peçe kalktı; kadın barda, kahvede. Müslüman ile Hristiyan'ın evlenmesine izin verdiler. Ezanı, Kuran'ı ve tekkeleri kaldırdılar, camileri koruyan yasağı kaldırıp haccı yasakladılar. Din eğitimi kalktı. Hilafet hayalet haline getirildi. Hanedan-ı Al-i Osman'ı aşağıladılar."[3]
(11 Mart 1924)
  • "...Facialara kalkan olamadım ise de; siper sâika (paratoner) vazifesi gördüm... Bütün musibetleri üzerime çektim. Kendimi feda ederek vatanı kurtarmaya çalıştım. Dinine, devletine, vatanıma ve milletine hıyanet edenlerin aziz Allah'ın kahreden kudretli gücüne hedef olması için yakarıyorum..."[4]
  • "...Her tarafı istilâ eden inkılâb ve ihtiras içinde karşı koyma yahut başeğme imkânını bulamadım. Kamuoyuna sükûn ve durumda açıklık belirinceye kadar İstanbul'dan geçici olarak ayrılmaya karar verdim..."[4]
  • "Her tarafı istila eden inkılap ve ihtiras içerisinde bunaldım. Bana teklif edilen şekildeki hilafete ne karşı koyma ne de başeğme imkanı görmeyerek kamuoyunda sükun ve durumda açıklık belirinceye kadar tehlikeli bölgeden geçici olarak ayrılmaya karar verdim. Gitmekle vekili olduğum şanı yüce peygamberin yaptığını yaptım, hicret ettim..."[4]
  • "... Elbet bir gün hak kuvvete üstün gelecek ve necîb milletimiz hakikatleri öğrenecektir..."[4]
  • "Biz her şey olabiliriz. Cahil, tecrübesiz, hatalı bir siyasete kapılmış olabilir ve zararlar da verebiliriz ama Osmanoğlu olarak nasıl vatan haini olabiliriz?"[4]
  • "Tahta değil, kubura oturdum…"[6]
  • "Sizden talebim şudur: O tarafları düşman eline geçirmeyeceksiniz!.. Verdiğim vazifeyi muvaffakiyetle ifa edeceğinize eminim."[7]
(M. Kemal Paşa'nın saray ile olan sıkı diyaloğunun meydana getirdiği endişe nedeniyle İstanbul’dan Suriye’ye Yedinci Ordu’ya tayin edilişi üzerine bizzat Padişah tarafından tebliğ edilen tayin emri.)
  • "Birincisi, rahmet olsun biraderim Sultan Reşad'ı müteakib makam-ı saltanatı kabul etmekle hata ettim. İkincisi; Mütareke kabinelerine, başta Ferid Paşa olduğu halde Tevfik Paşalar, İzzet Paşalar, Ali Rıza ve Salih Paşalar gibi milletin, devletin kalbur üstünde görülen ricaline rabt-ı tali' ederek aldandım. Doğrusu bunların memlekete hizmet edemeyeceklerine ve bana ihanette bulunacaklarına ihtimal vermedim."[4]
(Sanremo'da başyaveri Avni Paşa'ya dikte ettirdiği hatıratında hatalarını binaen.)
  • "Gerçi ahval-i malume sebebiyle dinime, vatanıma, milletime arzu ettiğim kadar hizmet etmeye vakit ve imkan bulamadım ise de, asla ihanet etmedim. Vakıa sizin mütalaat-ı saiyyenizi kabul edip Anadolu'ya gidemedim... Şimdi burada zelilane ve sefilane kalmaktan ise, Anadolu'da at sırtında olmalıydık. Zaten ecdadımızın taşıdıkları sarıklar, kendi kefenleriydi. Fakat ne yapalım. Bu fikri, Anadolu'ya gidip ordunun başına geçmem lüzumunu dünürüm bulunan Sadrazam Tevfik Paşa'ya açtığım zaman, büyük bir muhalefete uğramıştım. 'Böyle bir avantüre giremezsiniz' dedi. Hatta her kalbe göre şekil alan Sadr-ı Esbak İzzet Paşa ve Ali Rıza Paşa biçarelerini üzerime sevk etti... Hayli mücadele ettim. Nihayet mağlub oldum... Çünkü bana dediler ki; "Mustafa Kemal Paşa ile muhabere ve mukabele ettik. Ba'de'z-zafer zat-ı hümayunlarına her halde bey'at edecektir. Onun istemediği yalnız Damat Ferid Paşa'dır. Galip gelirse galebe nam-ı hümayunlarına, huda ne-kerde mağlup olursa kendi hesabınadır. Vaktiyle Enver, Tal'at mağlub oldular. Hatalarını tashih için zat-ı hümayunları düvel-i galibe ile şimdi mücahede ediyorsunuz. Allah göstermesin, Anadolu'da zat-ı şahaneleri mağlub olurlarsa vaziyeti kim kurtarır?"[4]
(Kendisinin Anadolu'ya geçmemiş olmasını hata olarak değerlendirmesi ve bunun gerekçeleri üzerine.)
  • "Yaverlerimden Tuğgeneral Mustafa Kemal Paşa'ya!
    Dünya Savaşı'nın müttefikler tarafından kaybedilmesi üzerine ortaya çıkan siyasi durum ceddimin toprağını, hilafet ve saltanat makamını zor ve tehlikeli bir sahaya sürüklediğinden hükümetimin kararı uyarınca tayin olunduğunuz bölgede düzenin sağlanmasının, razı olmayacağım durumların ortaya çıkmasının önlenmesinin, saldırıların defedilmesi için hep birlikte ve elden geldiğince çalışıp gayret gösterilmesinin, milletimin dokunulmazlığının sağlamlaştırılması ve ülkemin saldırgan ellerden kurtarılması için tek bir vücud olarak hareket edilmesinin hükümdarlara mahsus selamımla beraber askere, memurlara ve ahaliye tebliğini emrettim. 14 Mayıs 1919. Mehmed Vahideddin"[4]
(M. Kemal Paşa'nın Samsun'a hareketinden iki gün önceki tarihi taşıyan fermanı.)
  • "Bana mensup olan, sarayıma iltica eden, masumiyeti de bence malum olan bir adamı garezkar düşmanlarına teslim edemem. Zorla içeri girmek isteyenleri vururum… Beni öldürmedikçe Şaban Efendi’yi alamazlar."[8]

Kaynaksız değiştir

  • "Ben bu makam için hazırlanmadım. Çocukluğumdan beri vücutça rahatsız olduğumdan layikiyle tahsil edemedim. Yaşım kemale erdi, dünyada bir emelim kalmadı. Biraderle hangimizin evvel gideceğimiz malum olmadığından bu makamı bekleyişte değildim. Fakat takdiri ilahi böyle teveccüh etti, bu ağır vazifeyi deruhde eyledim. Şaşmış bir haldeyim, bana dua ediniz."
(Tahta çıkışından kısa bir süre sonra bunları söylediği anlatılır.)
  • "Memlekette üç tane şeytan vardır. Bunlar bir sacayağıdır. Biri bizim hemşire, biri kocası Ferit, biri de mahdumu Sami."
  • "Benim hayatımı boş verin, eğer işgalciler İstanbul'un fetih sembolü olan Ayasofya’ya çan takmaya gelirlerse, benden emir beklemeden ateş açın ve Son nefesinize kadar Ayasofya Camii için savaşın!"
(Binbaşı Tevfik Bey'e son emrinin olduğu söylenir.)

Hakkında değiştir

  • "Yazık ki şimdi Hilâfet ve Saltanat makamım işgal eden zat, bu millet için hain bir adamdır. Çünkü Halife ve Padişah sıfatını takınmış olan kimsenin bu milleti iğfal, ifsat etmek için bizzat işgal eylediği birtakım bozguncu teşkilat vardır. Bu teşkilatta, o bozgunculuklarda kendisinde cesaret gören bir adam hükümsüzdür, hükümsüz olacaktır. Bizi reddetmek akıl kârı değildir."[9]Mustafa Kemal Atatürk
  • "Çok namuslu bir adam öldü. İsteseydi Topkapı’nın bütün cevahirini götürür ve öyle bir ordu kurup geri dönerdi ki..."[10]
(Roma Büyükelçisi Suat Bey’in “Vahideddin’in füc’eten vefat ettiği şimdi haber alınmıştır” telgrafı Adana’ya ulaştırıldığı sırada Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal dostlarıyla yemeğe oturmak üzere iken haberi işitince verdiği cevap.)
  • "Vahdettin hain değildi." — Bülent Ecevit (16 Temmuz 2005, Zaman gazetesine demeci.)
(Süleyman Demirel'in bu söze tepkisi: "Bu yadırgatıcı bir beyandır.")
  • "Vahdettin, Milli Mücadele kahramanlarını aforoz ederek onlar hakkında ölüm fetvası verdi, Ankara'da Rifat Börekçi de hutbeleri O'nun adına değil, millet adına okutarak onu millet adına aforoz etti."[11]Yaşar Nuri Öztürk
  • Sultan Reşat ve Vahidettin döneminde uzun süre saray başkâtipliğinde bulunan Ali Fuat Bey'e göre Vahidettin,
    "Cin fikirli ve seriülintikal [hızlı kavrayışlı] olup yanına girince insanın ruhundaki inbisat ve inkıbazı [ferahlık ve sıkıntıyı] gözünden hissederdi. Fakat ifrat derecedeki tevehhüm ve tereddüdü [kuşku ve kararsızlığı] bu meziyetlerini setr ederdi [gizlerdi]. Mehmed Reşad kadar Arabi ve Farisiye vakıf değilse de... okuduğunu iyi anlardı, kitabeti ve imlâsı düzgündü. Fikirlerini kâğıt üzerine koymakta zahmet çekmezdi."[12] — Ali Fuat Türkgeldi
  • "Sultan Vahideddin Han, Kuva-yi Millîye hareketleri üzerinde her muvaffakiyet haberini alışında derinden bir «oh!» çeker, ferahlar ve dünyaya yeni gelmiş gibi olurdu."[13]Necip Fazıl Kısakürek
  • "6’ncı Sultan Mehmed Vahidüddin için ‘Vatan haini’ derler, ben küçük bir ilave yapacağım: ‘vatanına ihanet ile idama mahkum olup, yaşının çok ilerlemiş olması, Fransa’ya eski hizmetlerinin hatırlanması ve Fransa’yı sevdiğinden şüphe edilmemesi dolayısiyle ölüm cezası, müebbet kalebentliğe çevrilen Mareşal Peten gibi’ diyeceğim.
    Mazileri çok temiz olan ve memleketleri felaket girdabına düştükten sonra işbaşına geçen, ağır mes’uliyetler yüklenen, yeni milletlerini daha fazla çiğnetmemek için nefret edilen, galip düşmanlara dostane el uzatmak durumunda kalan, o kara bahtlı insanlar, milletlerin tarihlerinde sigorta lambalarına benzerler. Kendilerinin yanması büyük tesislerin kurtulmasını temin eder.
    6’ncı Sultan Mehmed Vahidüddin’in tuttuğu yol, başta Topkapı Sarayı hazinesi ile, müzelerimizde ve milli kütüphanelerimizdeki kıymetlerine baha biçilmez, en küçük bir parçası yerine konulmaz hazinelerimizin kahhar düşmanlar tarafından yağmasını önledi."[14] — Reşad Ekrem Koçu

Konuyla ilgili diğer Wikimedia sayfaları:

Commons'da VI. Mehmed ile ilgili çoklu ortam dosyaları bulunmaktadır.

Vikipedi'de VI. Mehmed ile ilgili ansiklopedik bilgi bulunmaktadır.


Kaynakça değiştir

  1. Sina Akşin, Kısa Türkiye Tarihi, Türkiye İş Bankası Yayınları, s. 147.
  2. Şerafettin Turan, Türk Devrim Tarihi, Bilgi Yayınları, s. 106.
  3. 3,0 3,1 Murat Bardakçı, Şahbaba, İnkılâp Kitabevi, İstanbul, 2013, 5. Basım
  4. 4,00 4,01 4,02 4,03 4,04 4,05 4,06 4,07 4,08 4,09 a.g.e.
  5. [1] a.g.e., 1998, 1. Baskı
  6. a.g.e., 4. Bölüm
  7. a.g.e., 5. Bölüm - Harbiye Nazırlığı mı?
  8. Ahmed Reşit Rey, Gördüklerim, Yaptıklarım, Istanbul 1945, sayfa 263.
  9. TBMM GİZLİ CELSE ZABITLARI, c. 1., s. 135 vd.; Ayrıca bkz.: Nutuk, 422; Ramazan Boyacıoğlu, Atatürk’ün Hilâfetle İlgili Görüşleri, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, c. XIII, sayı 37, s. 102-104, Mart 1997, Ankara.
  10. Murat Bardakçı, Şahbaba, İnkılâp Kitabevi, İstanbul, 2013, 5. Basım, 25. Bölüm - Bir avuç kemiğin sürgünü
  11. Allah İle Aldatmak, Yaşar Nuri Öztürk, Yeni Boyut, 2008, s. 48
  12. Ali Fuat (Türkgeldi), Görüp İşittiklerim, s. 293
  13. Necip Fazıl Kısakürek, Vatan Dostu Sultan Vahidüddin, Büyük Doğu Yayınları, İstanbul, 2012, 4. Basım
  14. Reşad Ekrem Koçu, Osmanlı Padişahları, İstanbul, sayfa 439.